Çocukluğum, gençliğim Ankara’nın Mamak, Şirintepe mahallesinde geçti. İyi, kötü günlerin yanında mahallemiz gerçekten çok şirindi.
Her evin önünde bahçesi, tavukları, çiçekleri ile mutluluğun fotoğrafıydı. Ama artık bu tepelerin isimleri tarihin sayfalarında kaldı. Birçoğu kentsel dönüşüm projesi için yıkılıp yok edildi. Açık hava sinemalarımız, nazlı nazlı pırıl pırıl akan derelerimiz yok edildi.
İşte size Ankara'nın sadece adı kalan tepelerin hikayesi.
Ama yine de ne olursa olsun, bu tepeler bizim. Düz yolda yürümeyi beceremeyenler için bile Ankara’nın yokuşları bir karakter eğitimi gibidir. Hem ciğeri açar hem sabrı sınar. Benim aklıma gelen Ankara'da tepe ismi geçen bazı semtler şunlar, sizin de aklınıza gelirse yorumlar altına yazarsınız.
Şentepe, Ciğiltepe, Çiğdemtepe, Yükseltepe, Esertepe, Maltepe, Demirtepe, Anıttepe, Şahintepe, Zerdalitepe, Aktepe, Ufuktepe, Beytepe, Beştepe, Hıdırlıktepe, Kocatepe, Hacettepe, Sancaktepe, Doğantepe, Fikirtepe, Gültepe, Piyangotepe, Barıştepe, Şirintepe, Kaletepe, Yeşiltepe, Kırmızı Tepe, Tınaztepe, Yücetepe, Karargahtepe, Yıldıztepe, Zafertepe, Hüseyingazi Tepesi...
Ankara’yı bilmeyen biri haritaya baksa, zanneder ki burası Alpler’in kardeşi, Himalayalar’ın kuzeni… Her yer “tepe”! Şentepe, Gültepe, Kaletepe, Maltepe derken insan kendini semt değil de dağcılık kulübüne üye sanıyor.
Bir navigasyon cihazı Ankara’da “düz git” diyemez mesela, “tepeye çık, sonra bir diğer tepeye in” diye yönlendirir. Düşünün, bu şehirde tepe olmayan bir yere taşınmak isterseniz ciddi araştırma yapmanız gerek. Zira birileri haritaya eline cetveli alıp “bu düz yerler fazla rahat olmuş, biraz çıkalım şu moralle tepeleri” demiş gibi.
Çocukken bir hayalimiz vardı: Uzaylılar inse Ankara’ya… Direkt Hıdırlıktepe’ye inse. Bizim semt adlarını okusalar, galiba “Dünyalılar burayı stratejik gözlem noktası yapmış” derlerdi.
Beytepe mi? Muhtemelen akademisyenlerin tepesi. Ciddi işler döner orada. Şirintepe? İsmi gibi sevimli ama yokuşları nefes testine tabi tutar.
Bazı tepeler var ki adeta kişilik sahibi: Fikirtepe mesela. Herkese akıl verirmiş gibi durur.
Gültepe deseniz, isminde bir romantizm, ama gerçek hayatta bir yokuşta üç kez “ben ne yaptım da buraya taşındım” dedirtir.
Bir de Zafertepe var, çıkana zafer, inene tatil havası yaşatır. Kaletepe deseniz, hem kale hem tepe… Ne gerek vardı iki korumaya birden? Şahintepe ise yüksekten uçar ama sabah minibüs kuyruğunda uçamazsın, sıranı beklersin.
Ve en güzeli: Hüseyin Gazi Tepesi. Sadece ismiyle değil, mitolojik bir ağırlığı da var. Oraya çıkan, bir tür ermişliğe ermiş sayılır. Varsa öyle bir hedefiniz, buyurun yürüyerek çıkmayı deneyin.
Ankara halkı sabah işe gitmeden önce mini bir dağcılık egzersizi yapar. Kardiyo mu istiyorsunuz? Spor salonuna gitmeyin, sadece Şentepe’de oturun.
Ama yine de ne olursa olsun, bu tepeler bizim. Düz yolda yürümeyi beceremeyenler için bile Ankara’nın yokuşları bir karakter eğitimi gibidir. Hem ciğeri açar hem sabrı sınar.
Ankara’da “tepe” varsa, nefes darlığı değil; geçmişten gelen, yüksekten bakan ama ayakları yere basan bir aidiyet vardır. Ve o aidiyet her adımda biraz daha yorar ama bir o kadar da “bizden” hissettirir.
Yorumlarınız için, aliyilmaz1960@gmail.com