Holly Trinity mi, Yoksa Yeni Sevr mi?
Durun gardaşım yaa!
Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirmeyin. Sonra Tom Barak da duyar, İngiltere–Amerika filan aynı şeyi kendi ülkelerine uyarlamaya kalkar:
İngilizler–İskoçlar–Galler,
Anglo-Saksonlar–Hispanikler–Zenciler…
Ama yapmıyorlar. Çünkü kendi evlerinde “etnik reçeteleri” tehlikeli buluyorlar. Fakat sıra Orta Doğu’ya, özellikle Türkiye’ye geldiğinde iş değişiyor.
“Osmanlı eyalet sistemi” önerisi
Irak ve Suriye, etnik ayrıştırmalı idari yapılarla paramparça edilirken, Trump’un dostu Tom Barak sahneye çıkıp Türkiye’ye Osmanlı eyalet sistemini önerdi.
B(T)arak efendi ya bilmezden geliyor ya da bilmez:
Osmanlı her zaman merkezi bir yapı idi.
Evet, eyaletlerin adları kimi zaman etnik, kimi zaman coğrafi kökenliydi. Ama idari sistemin özü birdi:
Hepsi aynı prosedürlere tabi, aynı merkezden yönetiliyordu. Herkes “Padişah’ın kulu”, İstanbul’un bağlısıydı.
Yani Osmanlı’da da etnik federasyon yoktu; merkezî devlet vardı.
Açılım mı, Batış mı?
Denizde fırtına varken gemiye “açıl” demek, o gemiye “bat” demekten başka ne olabilir?
Türkiye’ye önerilen de budur. Lozan’da tapusu alınmış, kanla yazılmış üniter devlet yapısını gevşetmek. Oysa Milli Mücadele, Sevr’i çöpe atan iradenin adıdır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri hâlâ pusuladır:
> “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
İşte bu tanım, hem Cumhuriyet’in hem de bekânın temel taşıdır.
Yeni Sevr’in Haritası
Bugün Zengezur koridoru tartışmaları, “Türkiye Kürdistanı” söylemleri, Suriye’den İsrail’e uzanan güzergâh planları boşuna değildir.
Amaç, Asya cumhuriyetlerinden Azerbaycan üzerinden kendi çıkarlarını taşırken, Türkiye’yi içten parçalamaktır.
Eğer “Türk–Kürt–Arap” üçlemesi kutsal bir birlik olsaydı, önce ABD kendi topraklarında “Hispanik–Zenci–Anglo-Sakson” üçlemesini uygulardı. İngiltere “İngiliz–İskoç–Galler” federasyonu kurardı. Yapmıyorlar. Çünkü biliyorlar: bu reçete, başkasının topraklarında uygulanırsa işe yarar.
Sonuç
Türkiye’nin beka meselesi tam da burada gizlidir. Cumhurbaşkanlığı makamı, etnik kimlikleri tek tek sayarak değil; milletin birliğini koruyarak ayakta kalabilir.
Unutmayalım:
Lozan yalnızca bir barış anlaşması değil, üniter devletin tapusudur.
Halkı bölmeye, devleti parçalamaya çalışan her öneri, Sevr’in hortlatılmasından başka bir şey değildir.
Ve biz biliyoruz ki,
Türkiye’nin yol haritası hâlâ Cumhuriyet’in rayları üzerinde ilerler.
