– Sürüden Bireye –
Toplumlar yüzyıllar boyunca “nasıl yönetilmeliyiz?” sorusuna cevap aradı. Bu cevapların kimi dizginleyerek, kimi ise düzgünleştirerek idare etmenin yolunu tuttu. Dizgin, at terbiyesinden gelir; yönlendirme değil, bastırma ve kontroldür. Otorite, işte bu dizginle idare etme biçimidir: bireyi sürüye çeviren, düşünceyi yönlendirmek yerine sınırlayan.
Oysa düzgünlük, doğallığı, bireyselliği, özgürlüğü ve aklı içinde barındırır. Cumhuriyet, düzgünlükle idare eder: hukukla, eşitlikle, liyakatle.
Platon: Dizgin mi, Düzgün mü?
Platon genellikle otoriteyle ilişkilendirilse de bu, onun düşüncesine haksızlık olur. “Devlet” (Politeia) adlı eserinde bilge kral figürü, zorla başa geçen değil, eğitimle, erdemle ve liyakatle sivrilmiş bir yönetici modelidir. Bu kral, halkla aynı koşullarda eğitilir, savaşır, sınanır. Yani ayrıcalıklı doğmaz, maharetiyle yönetime layık hale gelir.
Bu noktada Platon’un vizyonu bir “dizgin” değil, düzgünlük içinde sivrilen bir akıl otoritesi olarak görülmelidir.
Dahası, yaşlılık döneminde kaleme aldığı “Yasalar” (Nomoi) eserinde, tek bir bilge kralın yerine, liyakatli ve eğitimli yurttaşlardan oluşan bir danışman meclisi ile yönetilen bir devlet önerir. Burada yasalar, keyfi değil; ortak akıl, etik ve adaletle şekillenir.
Platon’un sisteminde artık dizgin değil, düzgünlük ilkesiyle yola çıkan bir cumhuriyet anlayışı öne çıkar.
Doğudan Batıya Dizginin İzleri
Antik Roma’da imparatorluk sistemi, halkı “dizginleyen” bir yapıdaydı; ancak Cumhuriyet döneminde Senato ve yurttaş hakları, düzene “düzgünlük” katmıştı.
Doğuda ise Çin’de Konfüçyüs’ün ahlaki düzen öğretileri, düzgün bir yönetimin temelini oluştururken, bazı hanedanlar bu öğretileri otoriteyi meşrulaştırmak için dizgin gibi kullandı.
İslam uygarlığında da, Emevî ve Abbâsî yönetimlerinde zaman zaman “dizgin”, zaman zaman “düzgünlük” öne çıktı. Mevlana gibi düşünürler, bireysel erdemin önemini vurgularken, yönetimler çoğu zaman bireyi bastırdı.
Modern Dünyada Sürüküme – Birey Olmak
Bugün sosyal medya, medya ve siyasi otoriteler hâlâ dizginin peşinde. Algı yönetimiyle kitleleri yönlendirmek, hakikati perdelemek yeni çağın dizgin yöntemleridir.
Ama birey uyanıyor. Eğitimle, bilinçle, hak arayışıyla sürükümeyi reddedip, bireyliğe yürüyor.
Cumhuriyet bu yürüyüşün en medeni formudur: özgür bireylerin, ortak akılla oluşturduğu hukuk düzenidir.
Sonuç: Dizgin mi, Düzgün mü?
Otorite, bireyi dizginle susturur. Cumhuriyet, bireyi düzgünle büyütür.
Tarihin her döneminde dizginle idare edenler geldi geçti. Ama düzgünle idare edenler, daima kalıcı oldu. Çünkü özgür bireyin olduğu yerde, hem düzen vardır hem de adalet.
