Balkanlardan esen rüzgarın savurduğu yağmur damlaları yüzüne kırbaç gibi vurmasına rağmen Paşa, Kalenin burçlarında kımıldamadan duruyor ve önünde akan Nehrin sularına bakıyordu. Ne kadar olmuştu bu kalede düşmana karşı direnişi? 150 gün mü? Bu dönem içerisinde 33 bin kişilik ordusuyla ve 50 kadar topu ile Rus Grandükü Nikola'nın 60 bin askerden ve 500'ü aşkın toptan oluşan ordusunu 3 kez mağlup etmişti. Kendisi 13 bin asker kaybetmiş ama Rus ordusunun gücünü yarıya indirmişti.
Paşa önünden akan Nehrin sularına bir kez daha baktı. Sanki ''Tuna Nehri akmam diyor''du..Geçen 150 gün boyunca kendisi de ''Plevne'den çıkmam '' demişti. Ama artık bıçak kemiğe dayanmıştı.
İstanbul ile düşman arasında sadece onun 20 bin askeri kalmışken, bazılarının ''Ulu Hakan'' diye adlandırarak yüceltmek istedikleri Sultan 2.Abdülhamid, istediği takviyeyi ona yollamamıştı. ''Şipka geçidine çekilip orada yeni bir savunma hattı oluşturma'' önerisi de kabul edilmemişti (Ben bu Geçidi gördüm. Hakikaten aşılması zor bir berzah. Orada küçük bir kuvvet, büyük bir orduyu kolaylıkla durdurabilir).
Padişah ona ve askerlerine ''öl'' demişti sanki. O da öyle yapacaktı.
Ne var ki günlerdir yiyecekleri bitmiş, cephaneleri neredeyse tükenmişti. Rus ordusu ise takviye edilerek 100 bin kişiye çıkmıştı. Üstelik komutanlığı da bizzat Çar 2.Aleksandr devralmıştı. 5 besili, silahlı, cephaneli İvan'a karşı aç bilaç, cephanesi tükenmiş, yorgun bir Mehmetçik. Ama Rusların başında Çar 2.Aleksandr varsa, bizimkilerin başında da Osman Paşa vardı.
Osman Paşa sonunda kararını verdi. Ordusunu onar bin kişilik iki gruba ayırıp, düşmana sağdan ve soldan saldırarak bir huruç harekatı yapacaktı. Ordusunu ikiye bölmek çok riskli bir işti ama artık çare kalmamıştı ve bu risk alınacaktı.
1877 yılının sonlarına doğruydu. Gine rüzgarlı, yağmurlu bir günün sabahında hazırlıklarını tamamladılar. Osman Paşa kılıcını ve tabancasını beline yerleştirip büyük üniformasının göğsüne madalyalarını takarken Yaverine sordu. ''Kılıç ve kasaturalar bileylendi mi?''. ''Evet Paşa Hazretleri''. ''Sabah namazı kılındı mı?''. ''Evet Paşa Hazretleri''. ''Kalan cephane askere paylaştırıldı mı?''. ''Evet Paşa Hazretleri''. Cevabını bildiği halde sordu :''Nefer başına kaç mermi düştü?''.''Üç mermi, Paşa Hazretleri''. Yaver sonra ürkek bir sesle ilave etti ''Bunlar da sizin üç merminiz, Paşa Hazretleri''.
Her Mehmed'e beş İvan düşerken sadece üç mermi...
Kaleden iki kol halinde şimşek gibi çıkıp düşmanın üstüne atladılar. Sağ kolun başında bizzat Osman Paşa vardı, bir elinde Karadağ piştovu, diğerinde kılıcı ile.
Ama olmadı..
Zaten olması da çok zordu..
Şans da hiç yardımcı olmadı. Tam aksine Osman Paşa bir top mermisinin şarapneli ile bacağından vuruldu (Bombaların, top mermilerinin içine metal parçacıklar doldurarak patlama sonrası etrafa dağılıp daha fazla zarar vermesi fikri İngiliz Topçu Subayı Harry Shrapnel'in aklına gelmiş ve bu fikir ilk kez 1800'lerin başlarında Fransız ordusu ile İngilizlerin İspanya'da yaptıkları savaşlarda kullanılmıştır. O gün bu gündür, mucidinin adı ile, şarapnel olarak adlandırılmaktadır).
Yaralı Osman Paşayı Tuna'nın kuzey kıyısında yer alan küçük bir eve götürdüler (Bu ev bugün Müzedir ve Kale burçlarından görülmektedir).. Rus Çarı 2.Aleksandr orada Paşayı bekliyordu. Çar, zorlukla ayakta duran Osman Paşayı oturmaya davet ettiyse de Paşa kabul etmedi. Bunun üzerine Çar da ayağa kalktı (O dönemde yapılan tablolarda Çar da Paşa da ayakta resmedilmiştir).
Osman Paşa teslim olduğunun göstergesi olarak belinden çıkarttığı kılıcını Çara uzattı. Sonra boş tabancasını işaret ederek ''Majesteleri bana tek bir mermi lütfederlerse müteşekkir kalırım'' dedi. Çar, önce mermiyi kastederek ''Paşa Hazretleri, böyle bir şey yaparsam tarih beni affetmez'' dedi ve sonra '' Şerefle kullandığınız kılıcınızı da lütfen yeniden belinize takınız. Sizi ondan ayırmaya kimsenin hakkı yoktur. Bizde misafir (esir) bulunduğunuz sürece kılıcınızı, üniformanızı, madalyalarınızı gururla taşıyabilecek ve en değerli konuğumuz olarak muamele göreceksiniz''diye ekledi.
Osman Paşanın gözünden süzülen bir damla yaş bembeyaz sakalına doğru aktı gitti....Plevne kalesi düşmüş , tarihlere geçen Plevne müdafaası sona ermişti.
Ben Plevne kalesini gezdim. Beni en çok etkileyen husus Kalenin içinde çeşitli Bulgar ressamlarının yarattığı Panoroma resmi / tablosu oldu. Resimde savaşın tüm aşamaları, kimi yerlerde üç boyutlu olarak canlandırılmıştı. Teypten gelen savaş sesleri de seyircilere o savaşın havasını yaşatmaktaydı. Daha sonra o eseri yaratan Bulgar ressamlardan biri ile tanıştık, evine gittik. İsmini malesef hatırlayamadığım bu sanatçı Atatürk hayranıydı ve Ulu Önderimizin bir çok yağlıboya resmini yapmıştı. Arada sırada olumlu işler de yapan yönetimimiz bu sanatçıyı Türkiye'ye davet etti, Atatürk resimleri yaptırdı, sergiler açtı..Bu dost sanatçının bir kaç yıl önce hayatını kaybettiğini duydum ve tabii çok üzüldüm. Bu vesile ile Anıtkabirdeki Panorama resmi görmeyenleriniz varsa biran evvel gidip Kurtuluş Savaşımızı anlatan bu eseri görmelerini tavsiye ederim..
Sonra ne mi oldu?
Çar 2.Aleksandr Moskova'ya dönerken Grandük 2.Nikola Rus ordusu ile hiç bir engelle karşılaşmadan, elini kolunu sallayarak, hatta bir trene bindirdiği Rus aslilleri, hanımları, sevgilileri ve de Orduya eşlik eden lüks orospular ile birlikte İstanbul önlerine kadar geldi. İstanbul'un alınması gün değil saatler meselesiydi. İstanbul'un Rusların eline geçmesi demek Boğazların da onların eline geçmesi ve böylece asırlardır süren ''Rusların sıcak denizlere inmek rüyası''nın gerçekleşmesi demekti. Avrupalı devletlerin etekleri tutuştu tabii. Baskı yapıp Rus ordusunun ilerlemesini bugün Yeşilköy diye adlandırdığımız Aya Stefanos'da (Aziz Stefan) durdurdular. Devlet-i Osmaniyye Ruslarla Aya Stefanos Anlaşmasını imzalamak ve böylece Balkanlar ve Kafkaslardaki topraklarının büyük kısmını Ruslara terketmek zorunda kaldı. Yıl 1878'idi ve eskilerin 93 Harbi dedikleri savaş sona ermişti ...
Not 1) Rusların Aya Stefanos'da yaptıkları Zafer Anıtı, 1914'te Osmanlının Rusya, İngiltere ve Fransa'ya karşı cihat ilan ederek Almanya'nın yanında 1.Dünya savaşına katılması ile yıkılmıştır.
Not 2) Avrupa Devletleri Aya Stefanos Anlaşması ile Rusya'nın kaptığı büyük lokmadan rahatsız oldular ve bu Anlaşmayı yok sayarak Berlin'de düzenledikleri konferans ile yeni bir anlaşma hazırlayarak Rus kazançlarını azaltmaya çalıştılar. Lakin ne olursa olsun Bosna Hersek, Romanya, Tunus, Kıbrıs, Mısır, Kafkaslar Osmanlının elinden çıktı. Bulgaristan daha da otonom hale geldi. “Uku Hakan” 2,Abdülhamit, Atalarının asırlaca kan dökerek ele geçirdiği toprakların üçte birini kaybetti (1876-1908 yılları arasında hüküm süren 2.Abdülhamid’in kaybettiği toprak bugünkü Türkiye’nin yüzölçümünün iki mislidir — 1.5 milyon kilometrekare-ve kimilerinin “Ulu Hakan”, Avrupalıların ise “Kızıl Sultan” dedikleri Padişah en çok vatan toprağı yitiren Sultan olarak tarihe geçmiştir). 93 Harbinde onbinlerce Türk hayatını yitirdi, milyonlarca Evlad ı fatihan yerlerinden edildi, muhacir veya Rumeli ağzıyla “maacir” oldular. 6 asırlık Osmanlı çınarı çökmeye başlamıştı artık.
Eeee, hani Fordingbridge Turks diyeceksiniz. O da bir sonraki yazıya kaldı.
