Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
Köşe Yazarı
Londra Mektupları - Ahmet Rıfat Ökçün - E.Büyükelçi
 

Fordingbridge Turks……1.Bölüm

ÖN SÖZ Ooohhh, ben işin kolayını buldum; iflas eden tüccar gibi eski defterleri karıştırıyorum. Gazeteye yeni yazı yazmakla uğraşacağıma, tatil tembelliğine ara vermeden bir başka platform için kaleme aldığım eski yazılarımı karıştırıyorum, uygun bulduklarımı Gazeteniz Ulus’a yolluyorum. Alın size üç bölümlük bir yazı dizisi daha: Fordingbridge Turks. Hiç duyanınız var mı? Bilenlerin sayısının da bir elin parmaklarını aşmayacağını sanıyorum……Ama beğeneceğinizden eminim. Haydi buyurun. ………………………….   FORDİNGBRİDGE TURKS. …….1.Bölüm Orta Asya'dan batıya doğru yollara düşen Kayı Aşireti Anadolu'da Marmara Denizinin güneyine düşen Söğüt kasabasına yerleştikten kısa süre sonra Çanakkale Boğazından geçerek Rumeli'de fetihlere başladı. Yıllar geçtikçe ellerindeki topraklar büyüdü. Küçük Osmanlı devleti büyük bir İmparatorluğa dönüştü. Rumeli, Balkanlar derken İmparatorluğun sınırları Avrupa'nın ortalarına kadar dayandı. Osmanoğullarının  bu kadar toprağı elinde tutacak, yönetecek askeri, memuru yoktu. Hatta çoğu yerlerde iskan edecek halkı da mevcut değildi. Bu durumun üstesinden gelinebilmesi için yeni stratejiler geliştirdiler. Bunlardan biri de toprakların içinde doğal bir savunma hattı kurup bu hat gerisine yerleşmek, dışında kalan yerleri de mahalli halka yönettirmek, müdafa ettirmek. Tesbit edilen doğal savunma hattı batıdan doğuya doğru akan Tuna Nehriydi. Bu hattın (Nehrin) kuzeyinde kalan toprakları mahalli Voyvodalar, Banlar, Beyler, Derebeylerin yönetimine bıraktılar (tabii çocuklarını  Osmanlı Sarayında rehin tutarak). Bu hattın altında kalan bölgede, yani Tuna Nehrinin güney yakasında ise hepsi, kahramanlıklarıyla tarihe geçen bir dizi kale kurdular. Buda, Belgrad, Niğbolu, Vidin, Plevne, Rusçuk, Silistre, Tutrakan... Osmanlının  Avrupa'ya karşı savunma hattını işte bu kaleler oluşğturuyordu. Osmanlı padişahları ''Fatih'', ''Yavuz'', ''Muhteşem'' gibi lakaplarla anılırken yani İmparatorluğun Yükselme Devrinde bir sorun yoktu. Padişahlarımız ''Avrupa'nın Hasta Adamı'' diye adlandırılmaya başlanınca işler karıştı. İngilizi, Fransızı, Prusyalısı, Avusturyalısı, Rusu leş kargaları gibi üstümüze çöktüler. Herkes, topraklarımızdan pay kapmak istiyordu. Bu amaçla kimi zaman birleşip hareket ediyorlar, kimi zaman birbirlerine düşüyorlardı. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Çökme Devrine girmişti... Hikayemiz böyle bir  atmosferde 1800'lü yılların son çeyreğinde geçiyor.... Bir bölümü tanıdık, bir kısmı ise çoğunuzun ilk kez duyacağı bir hikaye. Bir sonraki bölümü bekjkleyin.    
Ekleme Tarihi: 10 Ağustos 2025 -Pazar

Fordingbridge Turks……1.Bölüm

ÖN SÖZ

Ooohhh, ben işin kolayını buldum; iflas eden tüccar gibi eski defterleri karıştırıyorum. Gazeteye yeni yazı yazmakla uğraşacağıma, tatil tembelliğine ara vermeden bir başka platform için kaleme aldığım eski yazılarımı karıştırıyorum, uygun bulduklarımı Gazeteniz Ulus’a yolluyorum.

Alın size üç bölümlük bir yazı dizisi daha: Fordingbridge Turks.

Hiç duyanınız var mı? Bilenlerin sayısının da bir elin parmaklarını aşmayacağını sanıyorum……Ama beğeneceğinizden eminim.

Haydi buyurun.

………………………….

 

FORDİNGBRİDGE TURKS. …….1.Bölüm

Orta Asya'dan batıya doğru yollara düşen Kayı Aşireti Anadolu'da Marmara Denizinin güneyine düşen Söğüt kasabasına yerleştikten kısa süre sonra Çanakkale Boğazından geçerek Rumeli'de fetihlere başladı.

Yıllar geçtikçe ellerindeki topraklar büyüdü. Küçük Osmanlı devleti büyük bir İmparatorluğa dönüştü. Rumeli, Balkanlar derken İmparatorluğun sınırları Avrupa'nın ortalarına kadar dayandı.

Osmanoğullarının  bu kadar toprağı elinde tutacak, yönetecek askeri, memuru yoktu. Hatta çoğu yerlerde iskan edecek halkı da mevcut değildi. Bu durumun üstesinden gelinebilmesi için yeni stratejiler geliştirdiler. Bunlardan biri de toprakların içinde doğal bir savunma hattı kurup bu hat gerisine yerleşmek, dışında kalan yerleri de mahalli halka yönettirmek, müdafa ettirmek.

Tesbit edilen doğal savunma hattı batıdan doğuya doğru akan Tuna Nehriydi. Bu hattın (Nehrin) kuzeyinde kalan toprakları mahalli Voyvodalar, Banlar, Beyler, Derebeylerin yönetimine bıraktılar (tabii çocuklarını  Osmanlı Sarayında rehin tutarak).

Bu hattın altında kalan bölgede, yani Tuna Nehrinin güney yakasında ise hepsi, kahramanlıklarıyla tarihe geçen bir dizi kale kurdular. Buda, Belgrad, Niğbolu, Vidin, Plevne, Rusçuk, Silistre, Tutrakan... Osmanlının  Avrupa'ya karşı savunma hattını işte bu kaleler oluşğturuyordu.

Osmanlı padişahları ''Fatih'', ''Yavuz'', ''Muhteşem'' gibi lakaplarla anılırken yani İmparatorluğun Yükselme Devrinde bir sorun yoktu. Padişahlarımız ''Avrupa'nın Hasta Adamı'' diye adlandırılmaya başlanınca işler karıştı. İngilizi, Fransızı, Prusyalısı, Avusturyalısı, Rusu leş kargaları gibi üstümüze çöktüler. Herkes, topraklarımızdan pay kapmak istiyordu. Bu amaçla kimi zaman birleşip hareket ediyorlar, kimi zaman birbirlerine düşüyorlardı. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Çökme Devrine girmişti...

Hikayemiz böyle bir  atmosferde 1800'lü yılların son çeyreğinde geçiyor....

Bir bölümü tanıdık, bir kısmı ise çoğunuzun ilk kez duyacağı bir hikaye.

Bir sonraki bölümü bekjkleyin.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.