Bugünkü yazım tek bir konuda değil de “bölük pörçük”anekdotlardan oluşuyor
Önce BİRLEŞİK KRALLIK’tan başlayalım mı, ne dersiniz?
- İngilizler Bizi Kıskanıyor
Büyüklerimiz söylediklerinde haklılar. Kıta Avrupasında yaşamadığım için oradaki durumu bilemem ama ikamet ettiğim Londra’da İngilizlerin bizi kıskanıyor olabileceklerini fark ettim.
Bakın nasıl.
Geçen hafta enflasyon verileri açıklandı 2024 yılının Aralık ayında enflasyonda bir önceki aya göre düşüş olmuş.
Ne kadar?
Binde bir.
Adamlar bu gelişmeyi, becerebilseler, göbek atıp kutlayacaklar.Herhalde Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) bizdeki enflasyon düşüşü rakamlarını görünce kıskanmadan edememişlerdir. Tabii onlarda bu rakamları açıklayacak bir “İngiltere İstatistik Kurumu” (ENİK veya İNİK ) olmadığı için de bu kıskançlıkları da kat be kat artıyordur.
Haa, enflasyon kaçtan kaça düşmüş diye merak ediyorsanız hemen söyleyeyim : % 2.6’dan, % 2.5’e inmiş.
Breh breh.
-Kurda kuzu emanet etm…..
İşçi Partisi Hükümetinde, Bangladeş asıllı bir Yolsuzluklarla Mücadele Bakanı var : Bayan Tılip Siddiq.
Bu hanım hanımcık Bakan bir süre önce, kredi anlaşması imzalamak için Rusya’ya giden Bangladeş Başbakanı teyzesi ile birlikte Moskova’yı ziyaret etmiş. Putin ile bilikte fotograf çektirmişler, hepsinin ağızları kulaklarına ulaşan gülümsemelerle.
Ne var ki Başbakan teyze ülkesine döndüğünde bilmem kaç milyon dolar rüşvet almakla suçlanıp tutuklanmış ve görevinden azledilmiş. Bangladeş’te yapılan soruşturmanın ucu İngiltere'ye kadar uzamış. Araştırmacılar İngiltere’de bazı gayrimenkullerin satın alındığını da tesbit etmişler.
Bilin bakalım bu emlakin (en azından bir kısmının) kimin üzerine kayıtlı olduğunu.
Eveet, sözkonusu gayrimenkullerin sahibi “Yolsuzlukla Mücadele Bakanı” Tulip Siddiq çıkmış.
Başbakan Keir Starmer, çok eskiden beri samimi dost olduğu Tulip hanımın önce arkasında durmuş.
Tulip Siddiq, mevzubahis emlaki nasıl, hangi parayla aldığı, ödemeyi hangi kaynaktan karşıladığı sorularını , “hatırlamıyorum” cevabını verince vaziyet iyice karışmış. Sonunda Siddiq hanım mecburen istifa etmiş Başbakan Starmer’in de istifayı kabulden başka çaresi kalmamış.
Siz değerli okuyucular arasında İngilizce bilenleriniz mutlaka vardır.
Nereden aklıma geldiyse artık bizim”kurda kuzu emanet etmek” deyiminin İngilizcede karşılığı var mı, varsa benimle de paylaşır mısınız, rica etsem.
-Bizde bir de “ayranı yok içmeye” diye başlayan deyim var.
Birleşik Krallık’ta 6 ay önce iktidara gelen İşçi Partisi, her ne kadar “enkaz devraldık” dese de daha şimdiden 22 milyar sterlin açık verdi.
Sağlık hizmetleri ödeneksizlikten durma noktasında, dar gelirlilere ve yaşlılara yapılan ısınma,elektrik yardımı kısıtlandı, maaşlar yetmiyor, artmıyor, arttırılmıyor, bir çok iş yeri kapandı, mahalli yönetimlere ayrılan ödeneklerde kısıtlamaya gidildi, tali yollarda ortaya çıkan milyonlarca çukur onarılamıyor, falan filan. Buna karşın Başbakan Strarmer geçtiğimi hafta “ tahtırevanla” Ukrayna’ya gitti. Bu ülkeye yapılan askeri ve maddi yardımın sürdürüleceğini taahhüt ettikten sonra yüz yıl süreli bir anlaşma imzaladı. “Yüz sene”….dile kolay.
Yahu Başbakan değil en büyük, en üst büyük, başbakan bile olsa kim kendi memleketini böyle bir yükümlülük altına sokar. Haydi iktidarda kaldığı sürece “evinde içecek ayranı” buldu diyelim…ya sonrası?
-Kuzenin Kuzene Yaptığı
Elon “Meşe kütüğü”nün Birleşik Krallık hakkında söyledikleri büyük tepki uyandırdı ama Westminster’dekiler “Aman karşılık vermeyelim; verirsek belki yeni Başkan bizimle olan ticarete de ağır vergiler uygular” endişesi yaşadılar. Bu “uslu” tutumlarına rağmen ve iki ülke birbirlerini “kuzen” olarak tanımlamalarına karşın Donald Bey 20 Ocakta yapılan yemin törenine Stramer’i davet etmedi. Musk’ın Kral 3..Charles’tan görevden almasını istediği Starmer, buna rağmen davet edilse gider miydi bilemem, lakin, “akraba ile iş yapma” diyen büyüklerimize bir kez daha hak verdim.
İsterseniz biraz da ABD’ye bakalım.
-Hukuk ve guguk
Anlatacaklarımı çoğunuz zaten biliyorsunuzdur. “Bilenler bilmeyenlere anlatsın” zevzekliğine girmeden bir kez de ben özetleyeyim.
“Scotty bizi ışınlıyor” ve 1750 yılına gidiyoruz.
Prusya Kralı “Böyük” Frederik atıyla gezintiye çıkmış. Güzel bir yere gelmiş. O kadar beğenmiş ki “bende bir kaç tane var ama bir de buraya külliye yaptırayım” demiş. İyi de arazinin ortasında bir değirmen var…onu ne yapacak ? Çağırmışlar sahibini. Kral adama değirmenini satması için şu kadar altın önermiş. Değirmenci asırlardır ailesine ait olan araziyi satmayacağını söylemiş. Kral fiyatı arttırsa da adamın cevabı hep “hayır” olmuş Kralın tepesi atmış, “sen benim kim olduğumu biliyor musun” deyip demediğini bilmem ama “Benim binlerce askerim var, senin neyin var ?” diye sorunca değirmenci istifini bozmadan “Berlin’de de “hakimlerr var” demiş.
Kim bilir kaç ülkede böyle güven veren hakimler kaldı ama Vaşington’da, New York’ta var mı şüphe duymaya başladım.
Donald Duck’ın adaşının , kendisini dava eden bir “hayat kadını”na (bayılıyorum bu tabire, öbür kadınlara ne demeli acaba?) sus payı olarak para ödediği sabit olmasına rağmen, Başkan seçildikten sonra ilgili mahkeme tarafından bereat ettirilmesi aklıma o değirmenciyi getirdi.
Aranızda “Aaa, Ahmet Efendi, mübalağa etme, bir çiçekle bahar gelmez” diyenler olacaksa hemen bir çiçek daha takdim edeyim.
Başkanlığı sırasında herkese “aman, baydın artık” dedirten Biden da, Beyaz Saraydan ayrılacağı sabah bir mahkeme kararı çıkarmaz mı? Çıkarır elbet. Neymiş bu karar…5 yakın akrabası ( ve zamanında Donald Beye karşı çıkan bazı üst düzey zevata) af çıkarılması, soruşturma veya dava açılmamasına dair karar.
Vay babamın köse sakalı.
Acaba Amerikalılara “hukukçularınızı Berlin’e bilgi-görgü arttırma gezisine yollayın” mı desek, ne ne desek?.
- Teşaşür Yarışı
Biri “giderayak”, diğeri “gelirayak” Gazze’de sağlanan , barışı değil, ateşkesi, hem de “kalıcı” değil de sadece “geçici” nitelikteki ateşkesi kendisinin sağladığı böbürlenmesiyle teşaşür yarışına girişti.
Bunu duyduğumda , önce Selahattin Pınar’ bestelediği “Bir bahar akşamı rastladım size” şarkısından bir. cümle takıldı aklıma…..”Daha önceleri neredeydiniz?”
Bir de Arapların meşhur sözü geldi aklıma …..”Bad-el-harab-ül-Basra”.
Daha sonra da Gazze’yi yerle yeksan eden,orantısız güç kullanan, onbinlerce kişiyi ayırım yapmadan öldüren, iki milyon kişiyi yerlerinden eden, aç, susuz, ilaçsız bırakan ama bir iki ses dışında kimsenin “neden yahu” diye sormadığı o kişinin, giden ve gelen Amerikan kovboyları, pardon başkanlarının rüzgara karşı yaptıkları bu yarışa bakıp bakıp kıs kıs güldüğünü görür gibi oldum.
-Sarışın Bomba
Yok canım, Marlin Monroe’dan bahsetmeyeceğim. Yemin edeceği masaya doğru meydan muharebesi kazanmış mareşal edasıyla kasıla kasıla yürüyen ama öpmek istediği karısının şapkası gözüne giren “Sarışın Bomba”nın ilk konuşmasında estirdiği sarı fırtınadan aklımda kalanları paylaşacağım..
İlk sözü “ Amerika’nın altın çağı bugün başlıyor” oldu, televizyonlardan izlediyseniz.
Sonra yağdı yağmur, çaktı şimşek, patladı “sarı fırtına”.
Meksika körfezinin adını Amerika Körfezi olarak değiştirecekmiş. Vakit bulduğunda Atlas Okyanusunu “Yankee Denizi”, Pasifik’i “Kovboy Okyanusu”, Himalaya Dağlarını “Melania’nın Tepeleri” olarak değiştirdim derse kim karşı çokacak bu yiğite(!)
Ardından tarihe geçecek (!) bir kelam daha….Kadın ve erkekten başka cinsiyet yoktur….Vay canına. Peki “o üçüncü gruptakiler” n’olacak? Gaz odalarına mı gidecekler, yoksa Alaska’ya sürgüne mi? Aman beş-on dolar karşılığı “çok sevdiği bir arkadaşının” ülkesine yollamasın da…..
Kaçakları önlemek için Meksika sınırında OHAL ilan edecekmiş..Sözünün eri adam, ertesi gün etti bile.
Göçmene, yabancıya,ten rengi farklı olana da karşı adam. Öyle “yeşil enerji” falan takmıyor. Yeni petrol, doğal gaz kuyularının açılması talimatını verdi.
Yetmedi, “soğuktan her yanımız titriyor, yemin törenini bile ağız tadıyla açık havada yapamıyorum, neymiş o ‘küresel ısınma’ safsatası” diye düşünmüş olmalı iklim önlemlerine ilişkin Paris Anlaşmasından da çekileceğini söyledi.
Yetmedi , Dünya Sağlık Örgütünden de çıkacağını açıkladı.
Daha neler neler söyledi de buraya yazmaya kalksam, eğer televizyondan izlemediyseniz ağzınız bir karış açık kalır
Ama en iyisi (acemi suikastçının eylemine atıfta bulunarak) “Tanrı beni ABD’yi yüceltmem için korudu” dedi.
Bu. İfadeye ilişkin yorumda bulunmaya kalksam günaha girerim.
Şimdi biraz düşünelim.
Dünyada mevcut “dengeler düzenini” oluşturan unsurlardan biri büyürse, yükselirse diğer unsurlardan bazıları küçülür, düşüşe geçer. “Sarışın Bomba” söylediklerini gerçekleştirirse, “kabak” kimin, kimlerin başına patlar acaba, diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
“Sarışın bomba” sözünün eri. Bakanlık koltuğuna oturur oturmaz önüne getirilen bir çok Kararnameyi keçe uçlu kalemiyle, kameralara poz vererek imzaladı.
Bir yandan imza işlerini sürdüren eski “Emlak Kralı”,, diğer yandan da yeniden emlak işlerine, Panama ve Grönland’a öncelik vererek başlamayı planlıyor.
Bakalım, göz, gez, arpacık denkleminde başka nereleri olacak.
…………………………
Birazda rakamlara bakalım.
-ABD’nin nüfusu 335 milyon civarında.
-Seçmen sayısı ise üç aşağı, beş yukarı 244 milyon .
-Son Başkanlık seçiminde yaklaşık 89 milyon kişi oy kullanmamış veya kullandığı oy iptal edilmiş.
-Kullanılan geçerli oy sayısı ise 154.5 milyon.
-Bu oyların 77 milyonunu Trump, 77.5 milyonunu Kamal Harris ile diğer 5 başkan adayı almış.
-Yani, geçerli oyların yarıdan fazlası Trump’a verilmemiş.
-Benim matematiğim zayıftır, 77 milyon oy ile seçilen ABD’nin yeni Başkanının toplam seçmenlerin kaçta kaçının oyunu, desteğini aldığını da varın siz hesaplayın, gayrı.
……………………..
Son gelişmeler çerçevesinde, İngilizlerin meşhur “Tanrı Kralı korusun” sözünü biraz değiştirip “Tanrı Dünyayı korusun” mu dememiz gerekecek, acaba?