Halit Suiçmez - Ekonomist/Yazar
Köşe Yazarı
Halit Suiçmez - Ekonomist/Yazar
 

SAİT FAİK'İN ÖYKÜCÜLÜĞÜ…

Ne güzeldir bu ilkyaz sıcaklarında Sait Faik okumak… Her noktadan, köşe başlarından, havadan, sulardan, topraktan bir “hişt… hişt…” sesi beklemek-duymak… Biz, 268 üyeli, “Ankara Turkuaz Mahalle Dayanışması” olarak, akşam üzeri, park çimenliğinde toplanıp öyküler okuduk Sait Faik’ten. Hişt, Hişt; Dülger Balığının Ölümü, Haritada Bir Nokta… Mahalle olarak bu ilk edebiyat buluşmasında genç arkadaşlar gönüllü oldular ve öyle sevecen, içten güzel okudular ki öyküleri, zannettim ki Sait Faik o uzun boyu-güleç, aydınlık yüzü ve sevimli köpeğiyle yanı başımızda oturuyor çimenlikte. “Sait Faik Kızılay’da” diye yayımlanmış bir öykümü de anımsadım birden. Yazar ilk dönem öykülerinde, sömürücülere kızar, emeği-emekçiyi yüceltir. Semaver, Sarnıç gibi öyküler. Sonra; insan sevgisi ve iyilik duygusu ağır basar öykücülüğünde. Örneğin; Kalorifer ve Bahar. Lüzumsuz Adam öyküsünde şehirden korkan, insanlardan uzaklaşan ve kaçan bir Sait Faik görürüz. Son Kuşlar ’da çok büyük çevre duyarlığı görürüz. “Yeşil” bir hikâye vardır burada. Son dönem öykülerinde, örneğin ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’da yepyeni biçimler dener, bazı duygularını daha açık ortaya koyar. Önceleri çok sevdiği o güzel İstanbul’a başka duygularla bakar. Daha önceki öykülerinde “bir insanı sevmekle başlar her şey” demişti, şimdiyse “bir insanı sevmekle bitiyor her şey” demiştir. Havada Bulut’un Ay Işığı bölümünde nasıl bir dünya istediğini açıklar; “…sefillerin bulunmadığı…haksızlıkların olmadığı…korkmadan…doğru şeylerin söylendiği bir dünya” Nasıl olacağı konusunda açık-seçik düşünceleri yok yazarın. Sömürüyü görür, nasıl biteceği konusunda bir şey söylemez. Ütopyaları var, küçük üreticiliği öne çıkarır. Medarı Maişet Motoru isimli romanında örnekleri var. Büyük sanayi üretimi ve işçiler ilgi alanı dışında. Orhan Kemal’i çok sever ve onun gibi yazamayacağını da belirtir. İşçi sınıfını yakından tanısa, içlerinden gelse elbette yazacak ama böyle bir ortamı yoktur. “Gericiliği savunmamak şartıyla edebiyatta her konuya yer vardır” diyor. Türk Öykücülüğünün Sabahattin Ali ile birlikte temel iki damarını oluşturan bu büyük İnsanları ve yazarları, öykü ve romanlarını çok çok okuyalım, önerelim. Turkuaz Mahalle Dayanışması   bu güzel etkinliğiyle yeni ve çok daha güzel birlikteliklere imza atacaktır. Adeta, “iyilik evden ve mahalleden her alanda örgütlenmeyle başlar” anlayışının unutulmaz bir örneğidir. Dostlara teşekkür eder, herkese sevgi ve üretken günler dileriz.
Ekleme Tarihi: 16 April 2025 - Wednesday

SAİT FAİK'İN ÖYKÜCÜLÜĞÜ…

Ne güzeldir bu ilkyaz sıcaklarında Sait Faik okumak…

Her noktadan, köşe başlarından, havadan, sulardan, topraktan bir “hişt… hişt…” sesi beklemek-duymak…

Biz, 268 üyeli, “Ankara Turkuaz Mahalle Dayanışması” olarak, akşam üzeri, park çimenliğinde toplanıp öyküler okuduk Sait Faik’ten.

Hişt, Hişt; Dülger Balığının Ölümü, Haritada Bir Nokta…

Mahalle olarak bu ilk edebiyat buluşmasında genç arkadaşlar gönüllü oldular ve öyle sevecen, içten güzel okudular ki öyküleri, zannettim ki Sait Faik o uzun boyu-güleç, aydınlık yüzü ve sevimli köpeğiyle yanı başımızda oturuyor çimenlikte.

“Sait Faik Kızılay’da” diye yayımlanmış bir öykümü de anımsadım birden.

Yazar ilk dönem öykülerinde, sömürücülere kızar, emeği-emekçiyi yüceltir.

Semaver, Sarnıç gibi öyküler.

Sonra; insan sevgisi ve iyilik duygusu ağır basar öykücülüğünde.

Örneğin; Kalorifer ve Bahar.

Lüzumsuz Adam öyküsünde şehirden korkan, insanlardan uzaklaşan ve kaçan bir Sait Faik görürüz.

Son Kuşlar ’da çok büyük çevre duyarlığı görürüz. “Yeşil” bir hikâye vardır burada.

Son dönem öykülerinde, örneğin ‘Alemdağ’da Var Bir Yılan’da yepyeni biçimler dener, bazı duygularını daha açık ortaya koyar.

Önceleri çok sevdiği o güzel İstanbul’a başka duygularla bakar.

Daha önceki öykülerinde “bir insanı sevmekle başlar her şey” demişti, şimdiyse “bir insanı sevmekle bitiyor her şey” demiştir.

Havada Bulut’un Ay Işığı bölümünde nasıl bir dünya istediğini açıklar;

“…sefillerin bulunmadığı…haksızlıkların olmadığı…korkmadan…doğru şeylerin söylendiği bir dünya”

Nasıl olacağı konusunda açık-seçik düşünceleri yok yazarın.

Sömürüyü görür, nasıl biteceği konusunda bir şey söylemez.

Ütopyaları var, küçük üreticiliği öne çıkarır. Medarı Maişet Motoru isimli romanında örnekleri var.

Büyük sanayi üretimi ve işçiler ilgi alanı dışında.

Orhan Kemal’i çok sever ve onun gibi yazamayacağını da belirtir.

İşçi sınıfını yakından tanısa, içlerinden gelse elbette yazacak ama böyle bir ortamı yoktur.

“Gericiliği savunmamak şartıyla edebiyatta her konuya yer vardır” diyor.

Türk Öykücülüğünün Sabahattin Ali ile birlikte temel iki damarını oluşturan bu büyük İnsanları ve yazarları, öykü ve romanlarını çok çok okuyalım, önerelim.

Turkuaz Mahalle Dayanışması   bu güzel etkinliğiyle yeni ve çok daha güzel birlikteliklere imza atacaktır.

Adeta, “iyilik evden ve mahalleden her alanda örgütlenmeyle başlar” anlayışının unutulmaz bir örneğidir.

Dostlara teşekkür eder, herkese sevgi ve üretken günler dileriz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Bünyamin Durali
(17.05.2025 14:46 - #3115)
Halit Suiçmez'in edebiyat temelli tanıtım yazıları, hakikaten okunası yazılar. Tanrı'm, ne dupduru anlatımlar bunlar. Hiç kasmadan, kasılmadan, kasıntılığa sapmadan. İri iri lâflar söylemeye tenezzül etmeden. Bir dostluk ortamında konuşurcasına sâde, süslemesiz. Bu yazısında da öyle: Sait Faik’in öykücülüğünü öyle yetkin biçimde sindirmiş ki, insan gıpta etmeden duramıyor. Suiçmez'in yazılarında Nurullah Ataç tadı buldum ben. Ataç'ı öykünmüyor tabii. Onun denemelerini içererek, yazılarına kendi biçeminin damgasını vurmuş sanki. Sadece yeteneğiyle yazmıyor öte yandan, duyarlığını da ekliyor yazılarına. Duyarlık deyince şuna da değinmeliyim: Birçok şair ya da yazar, yanılsamalı biçimde, duyarlıktan sular seller gibi akan duygusallığı anlıyor. O zaman da şiir/ yazı vasatlaşıyor, kabızlaşıyor, sanat yapıtı olmaktan çıkarak, peltemsi/ çamursu bir yapmacıklığa bürünüyor. Suiçmez, bunun farkında: Duygusallığa değil, duyarlığa yatırım yapıyor. Bir de, didaktik değil; ders verircesine yazmıyor. Sezdirmekle, göstermekle yetiniyor. Estetikle etik arasındaki dengeyi ustaca kurguluyor. Daha ne olsun...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.