Başlığı görünce bazılarımız yüz çevirebilir.
“Yine mi iktisat, geçelim eğlenceli konulara” diyebilir.
Ama, işte öyle değil, aslında anlatılan hepimizin hikayesi…
Büyük filozof da söylemişti, Kapital’de, Manifesto ’da.
Bölüşüm söz konusu olunca pek bir şey değişmedi asırlardır.
Çünkü alın teri ve emek gündemdeyse, geçim derdi içinde olan herkesin hikayesi benzer birbirine…
Ekonomide kavramlar elbette burjuva iktisadına ve diyalektik anlayışa göre farklı tanımlanır.
Diyalektik kuramda değer bütünüyle emeğin verimidir.
Emeğin verimi, toplumcu ve planlı bir ekonomide herkesin ihtiyacını sağlayacak, bölüşüm herkesin çalışmasına göre verim ve herkesten yeteneklerine göre bir çalışma isteyecektir.
Ulusal gelirin bireyler-çalışan sınıflar- arasında paylaşımı anlamına gelen bölüşümde ülkemizdeki durum nedir?
2016-2022 döneminde sermayenin milli gelirden aldığı pay yüzde 49,2’den yüzde 59,0’a çıkmıştır.
Emeğin payı ücretler ise yüzde 37,6’ dan 28,9’a düşmüştür. (Korkut Boratav, Bölüşüm Şoku ve Toplumsal Bunalım: Bir Güncelleme, 21.03.2025, Sol.Org.Tr)
TÜİK 2023 Araştırmasında, Türkiye’de Gini katsayısı 2013’te, 0.40 iken 2023’te; 0.43,3’ yükselmiştir.
Gelir adaletsizliği daha da ilerlemiştir.
Ümit Şenesen çalışmasında; 2005-2022’de halkın (nüfusun yüzde 95’i) büyük çoğunluğunun göreli olarak geliri azalmış, sadece yüzde 5’lik kesimin gelir payı artmıştır.
Yapılan bir başka araştırmada; 2001 yılından 2022 ye dek emek üretkenliği ile reel ücretler arasındaki makas giderek açılmıştır. (Mustafa Durmuş, t24.com.tr 2024)
Türkiye 2016’da 83 ülke arasında gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler sıralamasında 20.nci sıradadır.
2019’da 71 ülke içinde ise 13.ncü sıradadır. (Fraser Institute, 2023)
Bir başka çalışmada; en yoksul kesim 2002’de toplam tüketimin yüzde 9,3’ünü yaparken 2024 de bu oran yüzde 7,6’ya gerilemiştir. (Kerim Rota, 25 Temmuz 2025 Oksijen, sayfa 21, TÜİK, 2025, Hane Halkı Bütçe Anketi, 2002-2024 Veri Seti)
Bilimsel bulgular, 2002’den beri bölüşümde karnemizin çok zayıf olduğunu ortaya koymaktadır.
Tekelleşme arttıkça enflasyon yükselmekte, fiyatlar hızlandıkça da gelir dağılımı daha da bozulmaktadır.
Bu konularda birkaç temel önerimiz şudur;
Her alanda üretkenlik arttırıcı çalışmalara büyük ihtiyaç bulunmaktadır.
Büyüme kapsayıcı olmalı, vergide adalet, kamu yönetiminde şeffaflık sağlanmalı.
Karların vergilendirilmesi öncelikli olmalı.
Rekabetin iyileştirilmesi gerekir, tekelci fiyatlama davranışlarının önü kesilmeli, Rekabet Kurumu etkin olmalıdır.
Yönetim anlayışı da gerçekten değişmeli ve adalet ve kalkınmayı önceleyen bir anlayış egemen olmalıdır.
Gelecek yazıda ülkemizde yaşanan yüksek enflasyonun gerçek kaynakları ve çözümü üzerinde durulacaktır.
