Ankaralı genç bir aile. Okullar bittiğinde tatile gidecekler…
Gidecekler de tamam; deniz, güneş, kum, doğa, tarihi eserler hepsi güzel, ama; bir öykü gerek, konu gerek, insanları sürükleyecek, kafalarda ve gönüllerde iz bırakacak…
Haydi deneyelim.
Anne-baba ve 12 yaşındaki kızları Senfoni.
Kız, ortaokulda Tarih dersinden bir yarışmaya girer.
Soru şudur;
Dünya tarihinde birlik ve dayanışma duygusu en yüksek halk hangisidir, bu konuda bir yazı yazar mısınız?
Birinci seçilen öğrenciye ailesiyle birlikte ücretsiz bir haftalık tatil sağlanacaktır.
Senfoni yanıtı bilir, yazısı da birinci seçilir.
Doğru yanıt; Likya Halkıdır.
Aile tatil için Fethiye’yi seçer.
Senfoni çok sevinir, ailesi de onurlu ve mutlu biçimde Ölüdeniz ’de bir otele yerleşirler.
Tatilin ilk günü Senfoni babasına;
“Babacığım, bana bir defter alır mısın, aklıma bir düşünce geldi de…” der.
Babası; “tabii kızım alırım” der ve yandaki kırtasiyeden güzel bir defter satın alıp kızına verir.
Ardından heyecanla;
“Aklına ne geldi?”
Senfoni sevinçle: tatil dönüşü Ankara’da okul arkadaşlarıma yazdığım tatil günlüklerimi göstereceğim, onlar eğer buraları görmedilerse gezmiş gibi olacaklar…
Baba ve anne birlikte;
“Evet kızımız, haklısın, madem ki tarihte en dayanışmacı ve birlikçi halk bu bölgede yaşamış asırlar önce, sen de tıpkı Likyalılar gibi paylaşımcı ve dayanışmacı bir gençsin, arkadaşlarına tatil günlüklerini okuyacaksın…”
Birinci gün, Ölüdeniz ’de denize girdiler, serinleyip suda güzelce eğlendiler, denizden çıkıp kıyıdaki ağaçların altına geldiklerinde Senfoni, yan tarafta bir çocuğun ağladığını gördü.
Annesinden izin isteyerek sordu çocuğa;
“Kardeş, niçin ağlıyorsun?”
Çocuk iç çekerek…
“Dondurma istiyorum, babam almıyor, paramız yetmiyor” diye söylenir.
Senfoni yine annesinden izin alarak…
“Anneciğim benim kumbaramdan verebilir miyiz bu arkadaşa, dondurma alması için?”
“Elbette kızım, arkadaşına yardımcı olabilirsin, bu davranışın, bu topraklarda yaşayan halkların genetiğine de uygun, aferin sana güzel kızım…”
Tatilin diğer günlerinde de denize girip doyasıya yüzerler, kıyıdaki ağaçların gölgesinde dinlenip sohbet ederler, her yan çok kalabalıktır hem yabancılar hem de ülke içinden birçok vatandaş bu denizi, tepelerindeki maviliklerden süzülerek inen renk renk yamaç paraşütlerini görmeye-izlemeye akın etmektedirler buraya…
Babası son gün, kaldıkları odaya elinde paketlenmiş birkaç kitapla gelir.
“Bunları sana tatil hediyesi aldım” der Senfoni’ye.
“Ankara’da okursun, Halikarnas Balıkçısı, Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Görol Sözen, Fahri Işık kitapları…”
Salim Şengil’in öyküleri de dahil…
O gece Azra Erhat’ın Mavi Yolculuk kitabını bitirir Senfoni ve dönecekleri gün babasına;
“Babacığım gelecek yıl ailecek uzun bir mavi yolculuk yapabilir miyiz, Ege’den Akdeniz’e?”
“Elbette” der babası, anti-kapitalist bir mavi yolculuk yapalım, tarih, mitoloji, bilim, felsefe, arkeoloji ve kültür ağırlıklı olsun, giderek bu grubu genişletelim ve ülkemizin öz değerlerinin peşinde olmayı sürdürelim…
Senfoni, bu bir haftalık tatilde güncelerle doldurduğu defterini yeniden okuyarak döner Ankara’ya…
