Kuru Kız romanındaki “insan” tanımıyla başlayalım:
“…İnsan bu. İyi olması da kötü olması da kendi özüne ve içinde bulunduğu şartlara bağlı. Şartlar kötüleştikçe kötülük de artıyor. İnsanoğlu dayanışmayı içselleştiremiyor bir türlü.” (s.16)
“…İyi olmak için adil olmak şart gibi geldi ona…” (s.164)
İnsanın toplumsallığının ve iyilikte adilliğin vurgulanması çok yerindedir.
Can Yayınlarından 2023’te çıkan 216 sayfalık roman çok önemli politik iktisat çizgileri taşımaktadır.
Sayfa 185’te; “…çark öyle dönüyordu, rüşvetle, iltimasla, torpille…”
“Burası hırsızların ülkesiydi…” (190)
“…Dünyada bir düzen vardı…güçlülerin gücünü koruyan bir düzen…tek başına karşı çıkılmayan…” (204)
Son 20 yıllık dönemde (2005-2025) hırsız müteahhitlerden yalancı siyasetçilere, fırsatçı rantçılardan çevre tahribatçısı inşaatçılara kadar her çeşit çıkarcı yer almaktadır romanda.
Üretici güçler geriledikçe gelir eşitsizliği artıyor, bölüşüm bozuldukça yoksulluk yaygınlaşıyor.
Geçim zorlaşmaktadır.
Osman isimli romanda da genel çizgi benzer özelliktedir.
Can Yayınlarından 12.nci basımı 2023’te yapılan romanın 19.ncu sayfasında çağ tanımı şöyle yapılır;
“…gerçeğin kendisinden emin olamadığımız bir çağda yaşıyoruz…bir kurcalıyorsunuz her şey bir şeylerle ilgili çıkıyor. Sürekli bir yalan üretimi. Neye inanacağımızı bilemez hale geldik.”
“…Memleket bir gün başımıza göçecek, o zaman anlayacağız tuz kokunca ne oluyormuş…” (s.427)
Zirvelerden (maddi ve kültürel, sosyal bakımlardan) dibe çöküşün öyküsü…
“…Yaşamım okun sürekli aşağıya gösterdiği bir çizgi. Ne büyük bir çöküş! Sürekli ve tutarlı bir düşüş! Bakalım dibi nerede ve ne zaman bulacağım.” (s.496)
Roman kahramanı Osman’ın son defterinden alınan bu ifadelerde bireysel yabancılaşma ve toplumsal çürümenin örneğini görmekteyiz.
Osman çok zengin üst bir ailenin çocuğu.
Baba profesör.
Kendisi de mühendislik okur.
Müzik yapar.
Patronun azarladığı sabah yolda hafriyat kamyonu çarpar ve Osman ölür.
Yazar, arkadaşlarını ve çevresini konuşturarak ve Osman’ın defterlerini yansıtarak onu yakından tanımaya çalışır.
Ayfer Tunç öykü ve romanlarında sınıf atlamayı “başarı öyküsü” olarak sunmaz, mutsuzluk-yabancılaşma ve kişilik bölünmesi diye yansıtır.
Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi romanında da 1990’lı ve sonrası liberal dönüşümün sancıları anlatılmaktadır.
Gösteri toplumu, kimlik parçalanmaları ve tüketimin çarpıcı örnekleri, ekonomik politik bir temelden etik ve estetik ölçülere uyularak yansıtılmaktadır.
Ekonomi politiğin edebiyata yansıması bağlamında yazar inceleme ve karşılaştırmaları gelecek yazılarımızda da devam edecektir.
Sevgi ve üretkenlikle kalın…
