Dokuz deneme ve dokuz öyküden oluşan 120 sayfalık kitap İzan Yayıncılıktan 2025’te basıldı.
Yazarı emekli öğretim üyesi.
2012’de Oknos Eğilimleri isimli bir kitabı daha yayımlanmıştı.
Penthos; keder, acı, ıstırap anlamlarına gelmektedir.
Oknos ise kararsızlık anlamındadır.
Kitap isimlerine bakılırsa yazar söylenceleri(mitolojiyi) sevmekte, felsefeye derin bir ilgi duymakta, kavramların kökenlerine inerek yaşam ve insan üzerine yeni ve aydınlık düşünceler geliştirmektedir.
Aynı bakış açısının izlerine öykülerinde de rastlanmaktadır.
Kitabın denemelerinden biri, “Ruhsal Aşı Olarak Sanat” başlığıyla yer almıştır.
Sanat ruhun bağışıklık sistemini güçlendirir.
Farkındalığı arttırarak.
Büyük sanatçılar, örneğin Sabahattin Ali, mapustayken, “benim meskenim dağlardır” diyerek ruhundaki yüksek bilinci ifade etmiştir.
“Adlarda Janus Yüzlülük” isimli deneme, bir yüzüyle geçmişe diğeriyle geleceğe bakan Roma tanrısı Janus ’un adından türetilen bir tamlama.
Ocak ayı “January” biten yıla ve içinde bulunulan yıla işaret eder.
Varlıkları oluş içinde olanlar-olmayanlar diye ayırır.
“Yüceye Değğin”, başlıklı denemede, yüce kavramı, sanatta içtenlik, güzellik gibi değerler üzerinden bazı sonuçlara gidilmektedir.
“Sevgi Nedir?” denemesinde varılan sonuç şudur:
Sevginin çok güvenilir bir duygu olmasının nedeni kişiyi dirençli kılmasındandır.
Öykülerin bir kısmı Doğu Karadeniz topraklarında geçer.
Hasan Çavuş Yokuşu, Dağdan Aşağı Bakakalmanın Öyküsü, Seslerin Sevgilisi, Bir Zühriye ile Osman Masalı…
Şu son öyküde, genç Zühriye’nin kendisinden bir hayli büyük kocası Osman ile sorunları vardır.
Osman eşi üzerinde “…kırılmaz bir baskı oluşturur…” (sayfa 111)
Bunu hanımına şiddet uygulayarak ya da kırıcı sözle değil, ahırda tımar ettiği atlarına yönelik davranışlarıyla yapar.
Atlara vurdukça, kişnerler, bu da Zühriye’nin içini burkar.
Ve giderek Osman’dan korkar ve bu korkuyu büyütür.
Osman öldükten sonra da onunla yaşadığı günleri “yaşamak” değil de “yaşlanmak” olarak değerlendirir.
Buradan da anlıyoruz ki, yaşamak ve yaşlanmak ayrı kavramlardır.
Aklıma şu soru geliyor; kahvelerde “vakit öldüren” milyonlarca emekliye, “zaman nedir” desek, ne derler acaba?
“Dört Saatlik Mektup” öyküsünde konu, Yaşar Kemal ve onu tanıyan biriyle olan sohbetidir.
Unutulmaz bir anı dile getirilmiştir bu satırlarda.
Öykü kahramanları canlı, değişime açık kimselerdir.
Böylece öyküler; ülkenin kuzeyinden güneyine, fındığından pamuğuna, yağmurundan sıcağına uzanarak bir genişlik arz etmektedir.
Denemeler de ilkçağlardan, Yunan-Doğu söylencelerinden, günümüze, kuzey küreden Avrupa’ya, Asya’dan Afrika’ya felsefenin derinliklerinden beslenmekte ve özgün sonuçlara varmaktadır.
Dil ve anlatım sade ve akıcıdır.
Üslup yer yer gülmece(mizah) unsurları da içererek sevimli kılınmıştır.
Konu başlıkları içerikleriyle uyumlu ve yerindedir.
Düşüncelerin kaynakları büyük bir akademik titizlikle verilmiştir.
Yazar bu kitabında da öncekinde olduğu gibi, insanlığın temel kavram ve değerlerini (sevgi, dürüstlük, sanat aşkı, dil, güzellik, iyilik, tutumluluk, üretkenlik, farkındalık) öne çıkarmakta, okuyup incelediği yazar, şair ve düşünürlere de göndermeler yaparak kendi özgün görüşlerini oluşturup bize sunmaktadır.
Değerli akademisyen-yazar Adil Korkmaz’ı kutlar, bu alandaki yeni çalışmalarını da merak ve ilgiyle bekleriz.
