Mehmet Arif DEMİRER
TEKAR Vakfı Kurucusu ve Onursal Başkanı
GENEL SAPTAMALAR
- HRİSTİYAN egemenliğinde bir dünyada yaşıyoruz. HRİSTİYAN TAŞNAKLARIN; HRİSTİYAN Ermenilerin, Müslüman Türkler tarafından hunharca katil edildiklerine ilişkin iddialarının gerçekdışı olduğunun, Müslüman Türkler tarafından HRİSTİYAN dünyasına kabul ettirilmesi çok zor hatta BAU (Business As Usual=Bilinen) yöntemleriyle imkânsızdır.
- 30 HRİSTİYAN ülke (EK-1) ve VATIKAN yönetimi,1965–2023 yılları arasında, parlamento kararı alarak Türkiye’yi yaklaşık 1.500.000 Ermeni’yi katletmekle suçlamışlardır. (Her ne kadar Türkiye bir zamanlar bu kararları TBMM Başkanları tarafından mektup göndererek kınamışsa da son yıllarda sadece “YOK HÜKMÜNDEDİR” ile karşılamaktadır.)
- Clinton’dan itibaren (1993) tüm ABD Başkanları her yıl 24 Nisan günleri Türkleri 1.500.000 Osmanlı Ermeni’sini katletmekle suçlamışlardır. ( 28 kez).
- ABD Başkanı BIDEN 24 Nisan 1924 beyanında Türklerin 1.500.000 Osmanlı Ermeni’sini katletmekle Soykırım suçu işlediğini iddia etmiştir.
- Türkiye 1.500.000 Osmanlı Ermeni’sinin katledildiğine ilişkin iddialara itiraz etmezken BIDEN’ın Soykırım suçlamasına yaygın bir şekilde itiraz etmiştir
TAŞNAKLARIN BEYANLARI VE TALEPLERİ
TAŞNAK PASTIRMACIYAN 1918 yılında yayımladığı “Ermenistan Neden Özgür Olmalıdır?” başlıklı kitabında 1914 yılı Ağustos ayında toplanan TAŞNAK Partisi Kongresi’nde Ermenilerin Osmanlı – Rus harbinde tüm imkânları ile Rus ordularına yardım edeceklerine ilişkin kararın uzun bir şekilde tartışıldıktan sonra alındığını belirtmiştir. Pastırmacıyan ayrıca kitabında Türklerin, bir Rus – Türk savaşında Ruslara yardım edilmemesi durumunda savaştan sonra kendilerine Doğu Anadolu’da, Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmak şartı ile 3 Vilayette özerklik vermeyi teklifi ettiklerini ancak yukarıda belirtilen Kongre Kararının bu teklife rağmen alındığını, Türk teklifinin kabul edilmediğini ayrıca belirtmiştir.
TAŞNAK KAÇAZNUNİ 1923 yılında yazdığı Raporu’na şöyle başlamış:
“ERMENİ GÖNÜLLÜLERİ”
“BÖLÜM 1- 1914 sonbaharı başlarında Türkiye savaşa henüz girmemiş, fakat savaş hazırlıkları içindeyken, Güney Kafkasya’da Ermeni gönüllü grupları büyük bir sevk ve bilhassa şamatayla teşekkül etmeye başladı.
“EDF (TAŞNAK Partisi) Erzurum’daki birkaç hafta öncesi Genel Kurulundaki karara rağmen mezkur grupların teşkilatlanmasında ve bilahare silahlanmalarında Türkiye’nin aleyhinde olarak fiilen yardımcı oldu…
“Bugün, gönüllülerimiz ön planda mı olmalıydılar, diye sormanın manası yoktur. Tarihi olayların kendilerine özgü değişmez bir mantığı vardır. 1914 sonbaharında Ermeni gönüllü grupları kuruldu ve Türklere karşı döğüştüler. Bunun aksi olamazdı. Zira yaklaşık çeyrek asırdan bu yana Ermeni toplumu belli ve kaçınılmaz bir psikolojiyle beslenmişti. Bu halet-i ruhiyenin tezahürü gerekliydi ve gereken oldu…
“BÖLÜM 2- 1914 kışı ve 1915 baharının ilk ayları Rus Ermenileri ve tabiatıyla Taşnaklar için bir coşku ve ümit devresiydi.
“Savaşın İtilaf Devletleri lehine biteceğinden kuşkumuz yoktu. Türkiye yenilecek, kolu kanadı kırılacak ve Ermeniler nihayet bağımsızlıklarına kavuşacaklardı.
“Ruslara tedbirsizce sarılmıştık.
“Herhangi bir somut temele dayanmadan Çarlık İdaresinin bağlılık, sadakat, gayret ve yardımlarımıza karşılık olarak, Türkiye’deki kurtarılmış Ermeni vilayetlerinde ve Güney Kafkasya’da bağımsız bir Ermeni idaresine fırsat vereceğine inanmıştık. Kafamızda tavizsiz hayali bir atmosfer yaratmıştık. Şahsi tutkularımızı başka şeylerle karıştırmıştık. Sorumsuz insanların boş sözleri gözümüzde büyük anlamlar taşıyordu. Kendi yarattığımız hipnoz gerçeğin bilincini yitirmiş ve hayal âlemine dalmıştık…”
TAŞNAK HATİSYAN, 1930 yılında yayımladığı ayrıntılı kitabında (Ermenistan Cumhuriyeti’nin Doğu ve Gelişmesi) iki önemli hususu açıklamıştır: Ermenistan Cumhuriyeti Osmanlı Devleti’nin ültimatomu doğrultusunda 28 Mayıs 1918 tarihinde kurulmuştur. Enver Paşa, kendisine “Ben ve arkadaşlarım Ermenistan’ı yarattık.” demiştir.
TAŞNAK HATİSYAN anılan kitabında Batum’da Osmanlı Heyeti Başkanı Adliye Nazırı Halil Bey (Menteşe) ile 7 gün süren görüşmelerden sonra Barış ve Dostluk antlaşması imzalandığını ayrıntılı bir şekilde yazmıştır. Antlaşma 4 Haziran 1918 tarihinde imzalanmıştır.
TAŞNAK HATİSYAN, Kitabında kendisi ve AHARONYAN ERMENİSTAN Cumhuriyeti heyetinin İstanbul’a geldiğinin ve Temmuz – Ekim aylarında İstanbul’da temaslar yaptığını yazmıştır. Bu temaslarında devamlı olarak Osmanlı Devletinden toprak talebinde bulunduklarını eklemiştir.
Kaliforniya Üniversitesi öğretimi üyesi Hovannisyan 5 Eylül 1918 tarihinde Aharonyan’ın Osmanlı Padişah tarafından kabul edildiğini ve bu görüşmede Aharonyan’ın Ermenistan Devletini kurdurdukları için teşekkür etmiştir.
TAŞNAK AHARONYAN,1919 Paris Barış Konferansında “Denizden Denize” (Mersin – Adana – İskenderun’dan Karadeniz sahillerine kadar tüm Çukurova dâhil Doğu Anadolu toprakları) talep etmiştir 26 Şubat 1919.
TAŞNAK AHARONYAN, 1920 San Remo Konferansında 1. Dünya Savaşı galipleri ülke temsilcilerinden Erzurum’u istemiş, Erzurum’u Ermenistan Cumhuriyeti’nin başkenti yapacağını ve bu şehirde 200.000’den fazla HRİSTİYAN yaşadığını iddia etmiştir, 23 Nisan 1920.
TAŞNAK KAÇAZNUNİ, 1920 yılında OLTU Savaşını ERMENİLERİN başlattıkları, Türklerin barış teklifine rağmen sürdürdükleri ve sonuçta hezimete uğradıklarını 1923 yılında yayımladığı raporunda yazmıştır
TAŞNAK VRATSİYAN, 18 Mart 1921 tarihli mektubunda TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşadan Ruslara karşı kullanmak üzere askeri yardım talep etmiş, bu talebini 2 Aralık 1920 tarihinde imzaları Gümrü Barış Antlaşması çerçevesinde yaptığını ve bu antlaşma ile Türkiye ile Ermenistan arasında dostane ilişkiler kurulmuş olduğunu önemle belirtmiştir.
SARIKAMIŞ MACERASI
Osmanlı Devleti Enver Paşa’nın yönetiminde Sarıkamış’ta 120.000 mevcutlu 3.Ordu’yu perişan eden intihar girişimini başlattı, Aralık 1914.
Bir ay sonra, 15 Ocak 1915 3.Ordu’dan ancak 25 -30 bin asker kalmıştı. Onlar da yaralı hasta ve moralsiz idi.
ERMENİ AYAKLANMASI 1915
3.Ordunun Kurmay Başkanı Alman Felrix Guse, 1925 yılında yazdığı “ERMENİ AYAKLANMASI 1915 VE SONUÇLARI” başlıklı makalesinde şöyle bir durum saptaması yapmıştır:
“Henüz daha savaşın başlangıcında, 1914 Kasım’ında, Ruslar Bayezid ve çevresini işgal ettiler. Fırsattan yararlanılarak Türklerin büyük çoğunluğu hunharca katledildi. Tamamen insanlığa karşı yapılmış olan bu tecavüz ilk girişimdi. Bu çirkin girişim, Rusların tarafında yer alan ve aralarında Pastırmacıyan’ın da bulunduğu Ermeni çetelerince gerçekleştirilmişti…
“1915’te, yeni yılda, savaşın seyri değişti, talih artık Türklerden yana değildi ve Ermenilerin Türklere karşı günden güne şiddetlenerek devam eden aleyhte davranışları 20 Nisan “1915’te Van’da açıkça isyana dönüştü…
“Van’daki isyan büyük Rus taarruzu ile aynı güne rastlamıştı. Ruslar, Erzurum’un kuzeydoğusundaki dağlık bölgelerde üstün kuvvetlerle Türk ordusuna saldırdılar. Aynı zamanda Van’a doğru da ilerlemeye başlayan Ruslar 18 Mayıs’ta burayı ele geçirdiler ve buradan batıya doğru ilerleyişlerini sürdürdüler…
“Ermeni ayaklanmasının büyüklüğü ve ciddiyeti yeterli derecede bilinmiyor ve tanınmıyordu. Ordunun genel durumu, karşılaşılan güçlükler ve Ermeni ayaklanmasının Türklere karşı organize edildiği de yeterince kavranamadı.
“Tüm bunların yanı sıra, Mayıs ve Haziran aylarında Türk Kafkas Ordusu’nda ağır bir kriz yaşandı. Bu ordunun takviye edilmesi söz konusu değildi, çünkü İmparatorlukta elde avuçta ne varsa hepsi çok kritik günlerin yaşandığı Çanakkale Cephesi’ne gönderilmişti. Bu yüzden Ermenilerin çıkardığı huzursuzluk, son derece ürkütücü ve korkunç bir tehlike arz etmekteydi. İhtiyaç üzerine daha şimdiden jandarma birlikleri cepheye nakledilmişti ve artık ordunun hinterlandında birkaç acemi eğitim karargâhından fazla bir şey bulunmuyordu. Doğaldır ki bu kuvvetler genel bir ayaklanmaya karşı oldukça yetersiz kalıyordu…
“Bu durumda ne yapılabilirdi?”
NELER YAPILDI?
- 1915 yılı Nisan ayında Osmanlı Devleti en zor günlerini yaşıyordu. İngiliz ve Fransızlar İstanbul’u işgal edebilmek için büyük savaş gemilerini Çanakkale Boğazına göndermişler, başarılı olamadıkları için Gelibolu yarımadasına çok sayıda asker çıkarmışlardı. Amaçları Yarımada’yı tamamen ele geçirmek ve gemilerini engellenmeden İstanbul’a kadar geçirmekti.
- Osmanlı Orduları Filistin ve Irak cephelerinde savaşıyordu.
- Doğu Anadolu’daki TAŞNAK Gönüllülerinin başlattıkları ayaklanmalara karşı askeri birlik gönderilmesi mümkün değildi. Anadolu’da kalan askerler Gelibolu’ya gitmişti.
Bu koşullar altında Osmanlı Hükümeti 27 Mayıs 1915 tarihinde Sevk ve İskân Kanunu Muvakkat (kanun hükmünde kararname) çıkararak ayaklanan (vatana ihanet eden) Ermenileri Doğu Anadolu’dan uzaklaştırmak ve başka bir Osmanlı vilayeti olan Suriye’de iskân kararı aldı. Yapacak başka bir şey kalmamıştı, görüldükleri yerde kurşuna dizmek dışında.
- Sevk ve İskân Kanunu Muvakkat uygulaması 1 Haziran 1915 tarihinde başladı ve 1916 yılı Ocak ayının sonuna kadar Suriye’ye 486.000 Ermeni sevk edilerek değişik yerleşim belgelerinde iskân edildi, ( 8 Şubat 1916 tarihli ABD ARŞİV BELGESİ)
- 1915 yılı Ağustos ayında kısmen toparlanan 3.Ordu birlikleri bir süre için Van şehrini Ruslardan geri aldılar. Bunun üzerine Rus askerleri kuzeye, Rusya’ya geri çekildiler, onlar ile birlikte 400.000 Ermeni Rusya’ya iltica etti, (Ermeni Araştırmacı Bayan Edita Gzoyan’ın 2014 tarihli Makalesi)
- Rus askerleri 1915 Eylül ayında Van – Bitlis bölgesini yeniden işgal ettiler. Bölgede kalan Ermeni köyleri ve Ermeni halkının varlığı Rus Prensi Şakhovski’nin 8 Ekim 1916 tarihli telgrafında saptanmıştır, (ÇARLIK RUSYASI ARŞİV BELGESİ)
Rus askeri birlikleri büyük Erzurum vilayetini 1916 yılı Şubat ayında işgal ettikten sonra, Van – Bitlis bölgesinde olduğu gibi, Erzurum vilayetinde de Sevk ve İskân kanunu kapsamında herhangi bir uygulama yapılmamıştı.
Rus işgal bölgesi: Bitlis-Van, 1915; Erzurum, 1916
MONDROS MÜTAREKESİ, 30 Ekim 1918
30 EKİM 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan ve Osmanlı Devleti de fiilen sona erdikten sonra Taşnakların beyanları tamamen değişmiş ve 1.500.000 Osmanlı Ermeni’sinin katli yalanı başta Avrupa olmak üzere dünya kamuoyuna sunulmaya başlamıştır
500 MİLYAR BORÇLU OLDUĞUMUZ ÜLKELERE GÖRE ‘KATİL HÜKÜMLÜSÜ’YÜZ
Türkiye’nin toplam dış borcu 500 milyar dolar. Bu borç yukarıda belirtilen 30 Hristiyan ülkenin finans kuruluşlarına. Başka anlatımla Türkiye’yi 1.500.000 Osmanlı Ermeni’sini katletmekle suçlayan ülkelere 500.000.000.000 dolar borcumuz var borç karşılığında her yıl çok yüksek faiz ödüyoruz.
1918 YILINDA HAYATTA OLAN 1.586.000 OSMANLI ERMENİ’SİNİN BELGELERİ
Suriye’ye sevk edilen 486.000 ve Rusya’ya iltica eden 400.000 Ermeni dışında Patrikhane verilerine göre toplam (maksimum) 1.700.000 Osmanlı Ermeni’sinden, Edirne, İstanbul ve Anadolu’da yaklaşık 800.000 Ermeni kalmıştı. Bunlardan 200.000+’i Türk aileler tarafından koruma altına alınmış kadın-çocuklar ve 300.000+’i de Sevk ve İskân Kanunu uygulaması dışında tutulmuş İstanbul ve Batı Anadolu Ermenileriydi.
Geri kalan 300.000 Ermeni’den yaklaşık 200.000+’i, 1918 yılı Mart ayında Trabzon Konferansında TAŞNAK Heyeti tarafından adına özerklik talep edilen Ermenilerdir.
1917 yılında Rusya’da İhtilal olmuş Ekim ayında Bolşevik’le duruma hâkim olmuşlardır. Kasım ayından itibaren Rus askerleri ağır silahlarını ve erzak depolarını bırakarak işkâl ettikleri Doğu Anadolu’yu terk ederek Rusya’ya gitmişlerdir. Tüm bölge yönetimi 1915 ve 1916 yıllarında sevk edilmeyerek Doğu Anadolu’da kalan yaklaşık 200.000 Ermeni tarafından devir alınmıştır.
Trabzon Konferansı’nda (1917 Rus İhtilali’nden sonra Ekim 1918 den itibaren Rus askerleri Doğu Anadolu ve Güney Kafkasya’dan çıkmışlardır. Bu durumda Güney Kafkasyalılar (Gürcüler, Azerbaycanlılar ve Ermeniler) kendilerine bir müttefik aramışlar ve bu nedenle Osmanlı Devleti ile görüşmek ve bir barış antlaşması imzalamak üzere Trabzon’a gelmişlerdir. Heyet başkanı Gürcü ÇENKELLİ idi Ermenileri TAŞNAK Partisi temsil ediyordu TAŞNAK Partisini ise Trabzon’da TAŞNAK Hat isyan ve TAŞNAK Kaçaznoni temsil ediyorlardı.)
TAŞNAK HATİSYAN Osmanlı Heyeti Başkanı Rauf Bey’den (Orbay) Rusya’ya iltica eden 400.000 Ermeni için geri dönüş izni talep etmişti. (Osmanlı Arşiv Belgesi)
Trabzon Konferansı başarılı olmamış ve GÜNEY Kafkasya Heyeti 14 Nisan Trabzon’dan ayrılmıştı bu tarihten sonra 3.Ordu birlikleri Kars, Ardahan ve Batum’u geri almışlardır. Bu aşamada Ermeniler ile kısa süreli çatışmalar olmuştur bu çatışmalarda Ermeniler yenilmişler ve Osmanlı Devleti İran’a giden demiryolu bölgesini (Nahçıvan haritada dâhil yeşil alan) almıştı.
Trabzon Konferansı’nda Osmanlı Devleti Kars, Ardahan ve Batum’u (Haritada sarı bölge) geri almak koşulu ile barış yapmaya hazır idi. Ermeniler bu koşulu kabul etmediler. Çatışmalardan sonra yeşil bölgeyi kaybettiler. Böylelikle 4 Haziran 1918 de Ermenistan Cumhuriyeti 10.000 Km2 olarak (pembe bölge) kurulmuş oldu.
TAŞNAKLAR 1.500.000 OSMANLI ERMENİ’SİNİ KATLETTİĞİMİZİ İDDİA EDİYOR
Türkiye katil hükümlüsü pozisyonundan çıkmak zorundadır onun için;
- 28 Mayıs 1918 tarihinde Türkiye Ermenistan Cumhuriyetini neden kurdurduğunu çok iyi açıklamak zorundadır.
- 4 Ağustos 1918 tarihinde Batum Antlaşmasının imzalandığı tarihte 1.586.000 Osmanlı Ermeni’sinin hayatta ve nerelerde olduğunu kanıtlamak zorundadır
- 5 Eylül 1918 tarihinde AHARONYAN Padişaha Ermeni Devletini kurdurduğu için teşekkür etmiştir Türkiye bu olayı belgelemek zorundadır.
EK – 1
