Günün Yazıları - Mehmet Arif DEMİRER - TEKAR Vakfı Kurucu ve Onursal Başkanı
Köşe Yazarı
Günün Yazıları - Mehmet Arif DEMİRER - TEKAR Vakfı Kurucu ve Onursal Başkanı
 

Arkadaşım Emin ÇÖLAŞAN'A Açık Mektup

Emin merhaba. 6 Eylül olayları ile ilgili yazın (6 -7 EYLÜL REZALETİ)  tam bir rezalet. 13 yaşında iken gördüklerini yanlış hatırladığın olayların bizzat içinde yaşamış olan Aziz Nesin “Salkım Salkım Asılacak Adamlar” adlı kitabının 14-32. sayfalarında ayrıntılı bir şekilde yazmış. Senin yazdıklarından çok farklı: İstanbul EkspreS gazetesi akşamları çıkan küçük bir gazete idi. 6 Eylül gününde birinci sayfada abartılı bomba haberi (“Atamızın Evi Bomba ile Hasara uğradı”) vardı. Bu akşam gazetesi İstanbul’da elden dağıtılırdı. 6 Eylül günü de saat 16:30 ‘dan itibaren dağıtıcılar İstanbul’un öncelikle Eminönü, Karaköy, Beyoğlu, Tepebaşı, Taksim gibi semtlerinde dağıtmışlardı. Dolayısı ile şu cümlen “Ancak hükümetten herhangi bir açıklama yok!” anlamsız. 6 Eylül günü saat 16:30-17:30 arasında İstanbul sokaklarında dağıtılan bir gazete ile ilgili olarak 6 Eylül günü hükümetten bir açıklama olması mümkün değil. Aziz Nesin’e göre yaşadığı olaylar saat saat şöyle: 18:00  - 20:00 arası üniversite öğrencilerinin Beyoğlu’ndan Taksim’e (protesto) yürüyüşü. 20:00 – 22:00 arası TAHRİP. Gençlerin (ağırlıklı olarak Cibali sigara fabrikası işçileri) dükkânların vitrinlerini tahrip etmeleri. Not: hava saat 20:00 dolaylarında kararmıştı.                       22:00 – 24:00 arası TALAN. Varoşlardan gelen kırsal kesim göçmenlerinin vitrinleri kırılmış dükkânlarında talan eylemleri                                                                                                                 24:00 Valiliğin yazılı talebi üzerine 19 tabur askerin 4 saat gecikme ile Valilik yazısında belirlenen yerlere gelerek olaylara son vermesi. Not: 1. Ordu bir hafta önce uyarılmış izinler kaldırılmıştı. Valiliğin 19 tabur asker talep eden yazısı 1. Ordu Komutanlığı’na elden ulaştırılmıştı. Saat 24:00’de sıkıyönetim ilan edilmiş, olaylar çok büyük ölçüde sona ermişti. Bu nedenle “6 -7 Olayları” deyimi yanlıştır, doğrusu “6 Eylül Olayları” dır. Benim bu olaylar ile ilgili 2 kitabım var:                                                                  1. Kitap 1995 yılında yayımlanmıştır. Bu kitapta, Olayları Hükümetin tertiplemediği (Yasıada’da İddia ve HÜKÜM öyle idi) kanıtlanmış ancak kimin  tertiplediği sorusu cevapsız kalmıştı. 2. Kitap 2005 yılında yayımlanmıştır.  Bu kitapta İstanbul EkspreS gazetesinin yazı işleri müdürününün kimliği, eylemleri ve farklı tarihlerde çok farklı söylemleri üzerinde durulmuştu. Düşük ücretli bir gazeteci nasıl olmuş da Olaylardan birkaç yıl sonra Paris’te bir haber-fotoğraf ajansı, SİPA, kurabilmişti. Olaylar nedeniyle Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nın (Ayrrıntıları aşağıda) Sonuç Bildirisi yayımlanmadan dağılmış olmasından Yunanistan çok kazançlı çıkmıştı: Kıbrıs sorununda taraf olmadığı tescil ve ilan edilememişti. Olaylar nedeniyle hem Türkiye‘nin dünya kamuoyu imajı hem İstanbul tahrip olmuştu. Olayları biz Türkler yapmıştık: TAHRİP – TALAN da Türklerin eylemleriydi. Dört saat geç gelen asker bizim askerimizdi. Bunlarda hiç kuşku yok. Ancak acaba Yunan Derin Devleti tertiplemiş olabilir miydi? 2. Kitap bu soru ile sona ermişti. 2009 yılında iki bin adet yayımlanan ve tamamı tükenen “FATİN RÜŞTÜ ZORLU GERÇEĞİ” kitabımda ise vardığım sonucu açıkladım: “YUNAN tertipledi, biz TÜRKLER yaptık. 16 yıl oldu. İtiraz eden olmadı !    * ** “Yağma gecesinde ortalıkta hiç görünmeyen asker ve polis piyasaya çıktı” “ Sonra öğreniyoruz ki Başbakan Adnan Menderes zaten İstanbul’da imiş. Cumhurbaşkanı Celal Bayar da gelmiş. İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etmiş.” Bu saptamaların da doğru değil: Menderes İstanbul’da idi. Bayar saat 11:00 de gemi ile İzmir’den gelmişti. Akşam saat 19:00 da Beyoğlu’ndan geçerek (öğrencilerin olaysız protesto yürüyüşlerini görerek) Taksim’den  Dolmabahçe’ye inmişler, Motorla Haydarpaşa’ya geçmiş, saat 20:00’de Ankara Ekspres’i ile İstanbul’dan ayrılmışlardı. Tren Sapanca’ya geldiğinde İzmit valisi tarafından uyarılmışlar, trenden ayrılmışlar, otomobil ile son süraat İstabul’a dönmüşlerdi. Saat 24:00 da Valilik makamında idiler. Namık  Gedik İçişleri Bakanı olarak Park Otel’de (Taksim meydanına 300 metre uzakta) Uluslararası Kriminoloji Derneği Heyetini akşam yemeğinde ağırlıyordu. İstifası daha sonradır, 12 Eylül günü. *** İstanbul EkspreS her ne kadar bomba olayını abartmış olsa da “İstanbul EkspreS isimli gazetenin manşetinde yer alan o bombalama olayının palavra olduğu ortaya çıktı”  tespitin de yanlış. 5 – 6 Eylül gece yarısı Selanik’te ATATÜRK’ün doğduğu evde bir bomba gerçekten patlamış, binanın birkaç camı kırılmıştı. İstanbul EkspreS manşeti abartarak İstanbulluları tahrik etmişti. Görevi o idi. *** Bu olayları, Londra da 28 Ağustos-8 Eylül arasındaki ev sahibi İngiltere ile Türkiye ve Yunanistan arasındaki Kıbrıs Konferansı incelenmeden ve sonuçları doğru anlaşılmadan yorumlamak eksik ve yanlıştır. Olaylar hakkında hiçbir yazar (sen dahil) Londra Konferansı’na tek kelime ile olsun değinmemiştir. Konferans’ta Türkiye’nin yeni Kıbrıs Tez’ini Türkiye Heyeti Başkanı, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu açıklamıştı: “Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs adası üzerindeki egemenliğini Lozan’da Birleşik Krallık’a devretmiştir. Bu devir işleminde iki imza vardır: Türkiye ve Birleşik Krallık. “EĞER BİRLEŞİK KRALLIK KENDİSİNE DEVRETTİĞİMİZ KIBRIS’IN EGEMENLİĞİNİ KISMEN YA DA TAMAMEN DEVRETMEK İSTERSE, ULUSLARARASI HUKUK KURALLARINA GÖRE ADA ESKİ MAL SAHİBİNE İADE EDİLİR. BİZ HAZIRIZ” “Yunanistan Kıbrıs egemenliğinin devrinde yoktur. Dolayısı ile Kıbrıs konusunda taraf değildir.  Aksi takdirde Lozan Antlaşması delinmiş olur. Eğer Yunanistan bunu istiyor ise biz hazırız.” Bu açıklamalar sonunda Yunanistan şaşırmış, Konferans’ta Yunanistan Heyeti Başkanı, Dışişleri Bakanı Atina’ya çağrılmış ve tüm Atina gazeteleri 3 Eylül günü “Kıbrıs’ı kaybettik” manşetleri ile yayımlanmışlardı. İşte bu aşamada Yunan derin devleti devreye girdi, Selanik’teki bomba olayını düzenledi, İstanbul’daki Olayları tertip etti. Bir kez daha vurguluyorum, Olayların tümünü biz TÜRKLER yaptık. Son olarak, iki maddi hatan daha: “O sırada İstanbul’da 300 binden fazla Rum yaşıyor” “İstanbul’da yaşayan Rumlar bu olaylardan sonra korkuya kapıldı ve çoğu çareyi Yunanistan’a göç etmekte buldu. Büyük kaçış furyası aylarca, hatta yıllarca sürdü gitti.”   Doğrular: İstanbul’da 1955’de 165.000 Rum ve 17.000 Elen (Yunanistan pasaportlu İstanbullular) yaşıyordu. İstanbul’da olaylar nedeni ile göç – möç olmadı. Tahrip edilen yerler için yaklaşık 60 milyon TL (20 milyon dolar) tazminat ödendi. Ben o yaz İngiltere’de idim. Konferans’ı yakından takip ettim. Türkiye Heyetindeki Atina Büyükelçimiz Settar İksel çok yakın akrabamdı. Başka bir yazıda Konferans’ta olup bitenleri yazacağım. Eylül sonunda İstanbul’a geldiğimde Beyoğlu’nda Olaylar nedeniyle tahrip edilmiş dükkânlar tamir edilmişler ve çalışmaya başlamışlardı. İstanbul’dan Elenlerin ayrılması 16 Mart 1964 Kararnamesi ile olmuştu. Hükümet, 1930 Antlaşması kapsamında İstanbul’da özel izinle ikamet eden Elenlerin, Kararname tarihinden en geç 6 ay sonra birlikte en çok 20 kilo eşya ve 200 TL götürerek Türkiye’den ayrılmalarına ilişkin bu Kararname ile 1930 Antlaşmasını iptal etmişti. İşte göç 1964 yılı Eylül ayından itibaren Elenlerle birlikte onlarla akraba olan Rumların da yavaş yavaş Türkiye’den ayrılmaları ile başlamıştı. En son 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası gidenlerden sonra İstanbul’da on binden daha az Rum kalmıştı. Olaylardan sonra tüm yazarlarımız birbirlerinden kopya ederek, göçü 9 yıl erken başlatmışlardır. Oysa Rumlar göç etmedikleri gibi 1957 seçimlerinde oylarını DP’ye vermişlerdi. Adana ve Ankara’yı dahi kaybeden DP, İstanbul’u Rum oyları ile kıl payı kurtarmıştı. Kaynak: APOYEVMATİNİ Genel Yayın Yönetmeni Mikail Vasilides’in 31.12.1994 tarihli mektubu, 1. Kitap sayfa 440. Polis bu tür olaylar için çok yetersizdi o nedenle Vali 19.000 asker istemişti. Ancak asker 4 saat gecikme ile gelebilmişti. O 4 saat 6 Eylül Olaylarının yaşandığı 4 saattir: 20:00 – 24:00 arası. Konferans 8 Eylül günü İstanbul’daki Olaylar nedeni ile Sonuç Bildirisi yayımlanmadan sona erdi. Yunanistan’ın Kıbrıs’ta taraf olmadığı ilan edilmiş olmadı. Hiç kimse İstanbul’daki Olayları tertipleyenin Yunan Derin Devleti olabileceğini düşünmedi. Faturanın tamamı Türkiye’ye çıktı. SONSÖZ: 1. Kitabımın sonunda 1994 yılında hayatta olan Olaylarla doğrudan ilişkili herkes ile görüştüm. 1955 yılında, Olaylarda, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Necdet Uğur’un (Ecevit’in bakanı) yazılı beyanından notlar: “YÜRÜYÜŞ, TAHRİP VE TALANA KATILANLAR AYRI AKTÖRLERDİ… TERTİP DEĞİLDİ (Olayları Hükümetin tertiplediği, Yassıada’da 3/1960 sayılı “6 Eylül Davası” kararıydı) SPONTANE BİR OLAYDI…ASKER YAVAŞ VE GEÇ GELDİ…” İki kitabımı da imzalayarak göndereceğim. Karşılığında bir ricam olacak: Bir yıl önce Başkanı olduğum TEKAR Vakfı olarak, New York Times’a (NYT) içeriğini şahsen hazırladığım tam sayfa bir ilan tasarımı sunduk. ABD Başkanlarının 24 Nisan bildirilerindeki, Clinton’dan beri, aynı sözcüklerle 27 kez tekrarladıkları suçlamayı (Türkler, 1915 ve sonrasında 1.5 milyon Ermeni’yi katletti…) ABD Arşiv Belgeleri ve tanınmış Ermeni yazarlarının yazılarıyla çürüten ilan tasarımını NYT yayımlamayı kabul etmedi. Şaşırmamıştım. İlanının Türkçe çevirisini yayımlamayı SÖZCÜ’nün de kabul etmemesine ise çok şaşırmıştım. NYT yayımlamamakla ABD Başkanlarını korumuştu. SÖZCÜ kimi korumuştu? Toplam 584 sayfa iki imzalı kitaba karşı kısa bir paragraf ile cevap lütfen. Saygılarımla  MEHMET ARİF DEMİRER Makine Y. Mühendisi (Cambridge 1961) TEKAR VAKFI KURUCUSU     
Ekleme Tarihi: 18 Eylül 2025 -Perşembe

Arkadaşım Emin ÇÖLAŞAN'A Açık Mektup

Emin merhaba.

6 Eylül olayları ile ilgili yazın (6 -7 EYLÜL REZALETİ)  tam bir rezalet.

13 yaşında iken gördüklerini yanlış hatırladığın olayların bizzat içinde yaşamış olan Aziz Nesin “Salkım Salkım Asılacak Adamlar” adlı kitabının 14-32. sayfalarında ayrıntılı bir şekilde yazmış. Senin yazdıklarından çok farklı:

İstanbul EkspreS gazetesi akşamları çıkan küçük bir gazete idi. 6 Eylül gününde birinci sayfada abartılı bomba haberi (“Atamızın Evi Bomba ile Hasara uğradı”) vardı. Bu akşam gazetesi İstanbul’da elden dağıtılırdı. 6 Eylül günü de saat 16:30 ‘dan itibaren dağıtıcılar İstanbul’un öncelikle Eminönü, Karaköy, Beyoğlu, Tepebaşı, Taksim gibi semtlerinde dağıtmışlardı.

Dolayısı ile şu cümlen “Ancak hükümetten herhangi bir açıklama yok!” anlamsız. 6 Eylül günü saat 16:30-17:30 arasında İstanbul sokaklarında dağıtılan bir gazete ile ilgili olarak 6 Eylül günü hükümetten bir açıklama olması mümkün değil.

Aziz Nesin’e göre yaşadığı olaylar saat saat şöyle:

18:00  - 20:00 arası üniversite öğrencilerinin Beyoğlu’ndan Taksim’e (protesto) yürüyüşü.

20:00 – 22:00 arası TAHRİP. Gençlerin (ağırlıklı olarak Cibali sigara fabrikası işçileri) dükkânların vitrinlerini tahrip etmeleri. Not: hava saat 20:00 dolaylarında kararmıştı.                      

22:00 – 24:00 arası TALAN. Varoşlardan gelen kırsal kesim göçmenlerinin vitrinleri kırılmış dükkânlarında talan eylemleri                                                                                                                

24:00 Valiliğin yazılı talebi üzerine 19 tabur askerin 4 saat gecikme ile Valilik yazısında belirlenen yerlere gelerek olaylara son vermesi. Not: 1. Ordu bir hafta önce uyarılmış izinler kaldırılmıştı. Valiliğin 19 tabur asker talep eden yazısı 1. Ordu Komutanlığı’na elden ulaştırılmıştı.

Saat 24:00’de sıkıyönetim ilan edilmiş, olaylar çok büyük ölçüde sona ermişti. Bu nedenle “6 -7 Olayları” deyimi yanlıştır, doğrusu “6 Eylül Olayları” dır.

Benim bu olaylar ile ilgili 2 kitabım var:

                                                                

1. Kitap 1995 yılında yayımlanmıştır. Bu kitapta, Olayları Hükümetin tertiplemediği (Yasıada’da İddia ve HÜKÜM öyle idi) kanıtlanmış ancak kimin  tertiplediği sorusu cevapsız kalmıştı.

2. Kitap 2005 yılında yayımlanmıştır.  Bu kitapta İstanbul EkspreS gazetesinin yazı işleri müdürününün kimliği, eylemleri ve farklı tarihlerde çok farklı söylemleri üzerinde durulmuştu. Düşük ücretli bir gazeteci nasıl olmuş da Olaylardan birkaç yıl sonra Paris’te bir haber-fotoğraf ajansı, SİPA, kurabilmişti.

Olaylar nedeniyle Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nın (Ayrrıntıları aşağıda) Sonuç Bildirisi yayımlanmadan dağılmış olmasından Yunanistan çok kazançlı çıkmıştı: Kıbrıs sorununda taraf olmadığı tescil ve ilan edilememişti. Olaylar nedeniyle hem Türkiye‘nin dünya kamuoyu imajı hem İstanbul tahrip olmuştu.

Olayları biz Türkler yapmıştık: TAHRİP – TALAN da Türklerin eylemleriydi. Dört saat geç gelen asker bizim askerimizdi. Bunlarda hiç kuşku yok. Ancak acaba Yunan Derin Devleti tertiplemiş olabilir miydi? 2. Kitap bu soru ile sona ermişti.

2009 yılında iki bin adet yayımlanan ve tamamı tükenen “FATİN RÜŞTÜ ZORLU GERÇEĞİ” kitabımda ise vardığım sonucu açıkladım: “YUNAN tertipledi, biz TÜRKLER yaptık.

16 yıl oldu. İtiraz eden olmadı !   

* **

“Yağma gecesinde ortalıkta hiç görünmeyen asker ve polis piyasaya çıktı”

“ Sonra öğreniyoruz ki Başbakan Adnan Menderes zaten İstanbul’da imiş. Cumhurbaşkanı Celal Bayar da gelmiş. İçişleri Bakanı Namık Gedik istifa etmiş.”

Bu saptamaların da doğru değil: Menderes İstanbul’da idi. Bayar saat 11:00 de gemi ile İzmir’den gelmişti. Akşam saat 19:00 da Beyoğlu’ndan geçerek (öğrencilerin olaysız protesto yürüyüşlerini görerek) Taksim’den  Dolmabahçe’ye inmişler, Motorla Haydarpaşa’ya geçmiş, saat 20:00’de Ankara Ekspres’i ile İstanbul’dan ayrılmışlardı. Tren Sapanca’ya geldiğinde İzmit valisi tarafından uyarılmışlar, trenden ayrılmışlar, otomobil ile son süraat İstabul’a dönmüşlerdi. Saat 24:00 da Valilik makamında idiler.

Namık  Gedik İçişleri Bakanı olarak Park Otel’de (Taksim meydanına 300 metre uzakta) Uluslararası Kriminoloji Derneği Heyetini akşam yemeğinde ağırlıyordu. İstifası daha sonradır, 12 Eylül günü.

***

İstanbul EkspreS her ne kadar bomba olayını abartmış olsa da “İstanbul EkspreS isimli gazetenin manşetinde yer alan o bombalama olayının palavra olduğu ortaya çıktı”  tespitin de yanlış. 5 – 6 Eylül gece yarısı Selanik’te ATATÜRK’ün doğduğu evde bir bomba gerçekten patlamış, binanın birkaç camı kırılmıştı.

İstanbul EkspreS manşeti abartarak İstanbulluları tahrik etmişti. Görevi o idi.

***

Bu olayları, Londra da 28 Ağustos-8 Eylül arasındaki ev sahibi İngiltere ile Türkiye ve Yunanistan arasındaki Kıbrıs Konferansı incelenmeden ve sonuçları doğru anlaşılmadan yorumlamak eksik ve yanlıştır. Olaylar hakkında hiçbir yazar (sen dahil) Londra Konferansı’na tek kelime ile olsun değinmemiştir.

Konferans’ta Türkiye’nin yeni Kıbrıs Tez’ini Türkiye Heyeti Başkanı, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu açıklamıştı:

“Türkiye Cumhuriyeti Kıbrıs adası üzerindeki egemenliğini Lozan’da Birleşik Krallık’a devretmiştir. Bu devir işleminde iki imza vardır: Türkiye ve Birleşik Krallık.

“EĞER BİRLEŞİK KRALLIK KENDİSİNE DEVRETTİĞİMİZ KIBRIS’IN EGEMENLİĞİNİ KISMEN YA DA TAMAMEN DEVRETMEK İSTERSE, ULUSLARARASI HUKUK KURALLARINA GÖRE ADA ESKİ MAL SAHİBİNE İADE EDİLİR. BİZ HAZIRIZ”

“Yunanistan Kıbrıs egemenliğinin devrinde yoktur. Dolayısı ile Kıbrıs konusunda taraf değildir.  Aksi takdirde Lozan Antlaşması delinmiş olur. Eğer Yunanistan bunu istiyor ise biz hazırız.”

Bu açıklamalar sonunda Yunanistan şaşırmış, Konferans’ta Yunanistan Heyeti Başkanı, Dışişleri Bakanı Atina’ya çağrılmış ve tüm Atina gazeteleri 3 Eylül günü “Kıbrıs’ı kaybettik” manşetleri ile yayımlanmışlardı.

İşte bu aşamada Yunan derin devleti devreye girdi, Selanik’teki bomba olayını düzenledi, İstanbul’daki Olayları tertip etti. Bir kez daha vurguluyorum, Olayların tümünü biz TÜRKLER yaptık.

Son olarak, iki maddi hatan daha:

“O sırada İstanbul’da 300 binden fazla Rum yaşıyor”

“İstanbul’da yaşayan Rumlar bu olaylardan sonra korkuya kapıldı ve çoğu çareyi Yunanistan’a göç etmekte buldu. Büyük kaçış furyası aylarca, hatta yıllarca sürdü gitti.”  

Doğrular:

İstanbul’da 1955’de 165.000 Rum ve 17.000 Elen (Yunanistan pasaportlu İstanbullular) yaşıyordu. İstanbul’da olaylar nedeni ile göç – möç olmadı. Tahrip edilen yerler için yaklaşık 60 milyon TL (20 milyon dolar) tazminat ödendi.

Ben o yaz İngiltere’de idim. Konferans’ı yakından takip ettim. Türkiye Heyetindeki Atina Büyükelçimiz Settar İksel çok yakın akrabamdı. Başka bir yazıda Konferans’ta olup bitenleri yazacağım. Eylül sonunda İstanbul’a geldiğimde Beyoğlu’nda Olaylar nedeniyle tahrip edilmiş dükkânlar tamir edilmişler ve çalışmaya başlamışlardı.

İstanbul’dan Elenlerin ayrılması 16 Mart 1964 Kararnamesi ile olmuştu. Hükümet, 1930 Antlaşması kapsamında İstanbul’da özel izinle ikamet eden Elenlerin, Kararname tarihinden en geç 6 ay sonra birlikte en çok 20 kilo eşya ve 200 TL götürerek Türkiye’den ayrılmalarına ilişkin bu Kararname ile 1930 Antlaşmasını iptal etmişti. İşte göç 1964 yılı Eylül ayından itibaren Elenlerle birlikte onlarla akraba olan Rumların da yavaş yavaş Türkiye’den ayrılmaları ile başlamıştı. En son 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası gidenlerden sonra İstanbul’da on binden daha az Rum kalmıştı.

Olaylardan sonra tüm yazarlarımız birbirlerinden kopya ederek, göçü 9 yıl erken başlatmışlardır. Oysa Rumlar göç etmedikleri gibi 1957 seçimlerinde oylarını DP’ye vermişlerdi. Adana ve Ankara’yı dahi kaybeden DP, İstanbul’u Rum oyları ile kıl payı kurtarmıştı. Kaynak: APOYEVMATİNİ Genel Yayın Yönetmeni Mikail Vasilides’in 31.12.1994 tarihli mektubu, 1. Kitap sayfa 440.

Polis bu tür olaylar için çok yetersizdi o nedenle Vali 19.000 asker istemişti. Ancak asker 4 saat gecikme ile gelebilmişti. O 4 saat 6 Eylül Olaylarının yaşandığı 4 saattir: 20:00 – 24:00 arası.

Konferans 8 Eylül günü İstanbul’daki Olaylar nedeni ile Sonuç Bildirisi yayımlanmadan sona erdi. Yunanistan’ın Kıbrıs’ta taraf olmadığı ilan edilmiş olmadı.

Hiç kimse İstanbul’daki Olayları tertipleyenin Yunan Derin Devleti olabileceğini düşünmedi. Faturanın tamamı Türkiye’ye çıktı.

SONSÖZ: 1. Kitabımın sonunda 1994 yılında hayatta olan Olaylarla doğrudan ilişkili herkes ile görüştüm. 1955 yılında, Olaylarda, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Necdet Uğur’un (Ecevit’in bakanı) yazılı beyanından notlar:

“YÜRÜYÜŞ, TAHRİP VE TALANA KATILANLAR AYRI AKTÖRLERDİ… TERTİP DEĞİLDİ (Olayları Hükümetin tertiplediği, Yassıada’da 3/1960 sayılı “6 Eylül Davası” kararıydı) SPONTANE BİR OLAYDI…ASKER YAVAŞ VE GEÇ GELDİ…”

İki kitabımı da imzalayarak göndereceğim. Karşılığında bir ricam olacak:

Bir yıl önce Başkanı olduğum TEKAR Vakfı olarak, New York Times’a (NYT) içeriğini şahsen hazırladığım tam sayfa bir ilan tasarımı sunduk. ABD Başkanlarının 24 Nisan bildirilerindeki, Clinton’dan beri, aynı sözcüklerle 27 kez tekrarladıkları suçlamayı (Türkler, 1915 ve sonrasında 1.5 milyon Ermeni’yi katletti…) ABD Arşiv Belgeleri ve tanınmış Ermeni yazarlarının yazılarıyla çürüten ilan tasarımını NYT yayımlamayı kabul etmedi. Şaşırmamıştım. İlanının Türkçe çevirisini yayımlamayı SÖZCÜ’nün de kabul etmemesine ise çok şaşırmıştım.

NYT yayımlamamakla ABD Başkanlarını korumuştu. SÖZCÜ kimi korumuştu?

Toplam 584 sayfa iki imzalı kitaba karşı kısa bir paragraf ile cevap lütfen.

Saygılarımla

 MEHMET ARİF DEMİRER

Makine Y. Mühendisi (Cambridge 1961)

TEKAR VAKFI KURUCUSU   

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Dr. G. Cebe
(29.09.2025 11:45 - #3834)
Çok yakın tarihimizde, özellikle 1950 yılının ortasından itibaren takip eden yıllarda koyu karanlık da kalmış sayfalardan bir tanesini mum ışığı ile açan yazınızı kutlarım.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.