Günün Yazıları - Mehmet Arif DEMİRER - TEKAR Vakfı Kurucu ve Onursal Başkanı
Köşe Yazarı
Günün Yazıları - Mehmet Arif DEMİRER - TEKAR Vakfı Kurucu ve Onursal Başkanı
 

PATRİK SAYIN BARTHOLOMEOS’A AÇIK MEKTUP

Mehmet Arif Demirer TEKAR Vakfı Kurucu ve Onursal başkanı   Bu mektup, yazılarında Türk milletini ve devletini devamlı karalayan, aşağılamaya çalışan, ama konu Türk – Ermeni sınırının açılması olunca üslup değiştiriveren Serdar Korucu’nun 6 Eylül 1955 Olayları ile ilgili yeni kitabında yazdıklarınız hakkında yazılmıştır. Önce ben kimim? Sizden 75 gün daha yaşlı (12.12.1939) bir T. C. vatandaşıyım. Rumlar ve Yunanistan eksenli ve bu mektup için düzenlenmiş özgeçmişim için bkz. EK – 1. Olaylar hakkında vardığım sonuçlar ve nüfus bilgileri: Olayları, Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nın SONUÇSUZ dağılması ve ENOSİS ihtimallerinin yok olmasını engellemek için Yunan Derin Devleti TERTİPLEDİ. Biz Türkler yaptık. Dünyaya biz REZİL olduk. Olaylar nedeniyle İstanbul Rumları Yunanistan’a göç etmedi. 1957 seçimlerinde DP, İstanbul’u Rumların oyları sayesinde kazandı. İstanbul Rumlarının Yunanistan’a gidişleri 1964 yılında Hükümetin çıkardığı SÜRGÜN Kararnamesi sonucu yaşanmıştır. Yunanistan Dışişleri Bakanı Averoff, “Lost Opportunities” başlıklı kitabında 1959 yılında İstanbul’da 65.000 Rum[1] bulunduğunu ve durumlarının çok iyi olduğunu yazmıştır. 12 Mayıs 1959 tarihinde Türkiye’ye gelen Yunanistan Başbakanı Karamanlis ve Dışişleri Bakanı Averoff’un ziyareti sonucunda İstanbul’daki Rumların ve Batı Trakya’daki Türklerin tüm sorunlarını incelemek üzere Büyük Elçiler Bitsios ve Kuneralp görevlendirilmişlerdir. Raporları yayımlanmıştır: “İkili Rapor”- “Raport des Deux”. Bu rapor İstanbul Rumlarının göç etmediklerinin resmi belgesidir. Tarihi 1960’dır. İstanbul’da 1925 nüfus sayımına göre 181 000 Rum vardı, EK – 2. İstanbul’da 1955 yılında 100 bin Rum + Elen vardı. [1] Yaklaşık 20.000 Elen dışında   Sayın Bartholomeos, Serdar Korucu’nun kitabındaki aşağıda alıntıladığım beyanlarınız ve yorumlarım:   “Olaylardan 1-2 gün önce bir şeylerin yaşanacağı belliydi.”  YORUM: Yunan Derin Devletinin yoğun mesai yaptığı 4 ve 5 Eylül günleri. Patrik nereden haber almış?       “İstanbul’da olduğu gibi bir şey olmadığı için bizde büyük bir endişe olmadı. Ancak 1964’te Eritme Programı nedeniyle birkaç hafta içinde ada boşaldı. Kaçan Kaçanaydı. Kaçan kaçana!” YORUM: “ERİTME PROGRAMI” dediğiniz 16 Mart 1964 SÜRGÜN Kararnamesi. Kararname kapsamında Elenler 6 ay sonra Türkiye’yi terk edeceklerdi. Acil bir ortam yoktu, kaçan-maçan da !  EN ÖNEMLİ GERÇEKDIŞI BEYAN,  “Yavaş yavaş kiliseler restore edildi ama Ankara’dan büyük bir maddi yardım da gelmedi bildiğim kadarıyla. (1) Fakat 1955’ten sonra Türkiye’den ayrılma fikri Rumların aklına yerleşti. Artık emniyette olduklarını hissedemiyorlardı. Bu dönemden sonra göç etmeye karar verdiler. 1964’te Yunan tebaalılar sınır dışı edildi, sonra 1974’te Kıbrıs Olayları çıktı, o dönem Türkiye ve Yunanistan harbe çok yaklaştı.” YORUMLAR: (1) İstanbul Defterdarlığında büro kuruldu. Tahrip ve Talan eylemleri nedeniyle zarara uğrayanlar baş vurdular. Muhalefet konuyu iktidarın aleyhinde kullanır diye görkemli bir şekilde ilan edilmedi. 60 milyon TL (=20 milyon $) tazminat ödendi. EKSİK BİLGİYE DAYALI YANLIŞ BEYAN. 1964 KARARNAMESİ hk. YORUM: Rumların 6 Eylül 1955’den sonra kendilerini nasıl hissettiklerine ilişkin bir belge yok. Belirgin bir göç kararı da yok. 1964 Kararnamesi Elenler için sürgün demekti. 6 Eylül 1955 tarihinden 9 yıl sonra yaşandı. Olaylar ile ilgili değildi. Elenler ile birlikte akrabaları Rumlar da gittiler. Sürgüne gönderilmemişler, İstanbul’dan dokuz yıl önce alınmış bir göç kararı nedeniyle ayrılmamışlardı. 1964 Kararnamesi olmasaydı, 1974 Barış Harekatı yaşanmasaydı Rumlar da Elenler de İstanbul’da yaşamaya devam ederlerdi, 1955-64 döneminde olduğu gibi. Ermeniler gibi, bkz. EK – 4. YANLIŞ (KASITLI?) BİLGİLENDİRME = DEZENFORMASYON SAVAŞ İDDİASI hk. YORUM: 6 Eylül Olayları ile ilgili bir kitaba, Olaylardan 19 yıl sonra yaşanan ve Olaylarla hiç ilgisi bulunmayan Kıbrıs Barış Harekatı’na değinerek SAVAŞ konusunu getirmek bir din adamına, bence, hiç yakışmamış.   “Bugün modern Türkiye. Rumlara ve diğer gayrimüslim cemaatlere olduğu kadar Türkiye’nin de aleyhine olan bu büyük haksızlığın karşısında duruyor. Bu yaşananları acıyla anmayan aklı başında hiçbir Türk vatandaşı yok. Fakat bizim bir konuyu açığa çıkarmamız gerekiyor. Toplumun bir kesimi, nasıl olur da toplumun başka bir kesimini bu kadar düşman olarak algılama ve ona yapılacak her türlü zulmü hak olarak görme durumuna gelir. Dünü doğru tahlil ederek bunu anlayabilirsek, benzerlerinin gelecekte vuku bulmasını engelleyebiliriz.” YORUM: Herhangi bir konuyu açıklayamıyor, sadece dünü doğru tahlil edelim, diyor. Ancak dün olanları da dezenformatif bir şeklide ortaya konuyor: Olaylarda Toplumun (İstanbul’un) nüfusu    1 500 000,                                                                               Toplumun bir kesimi (Rumlar ve Elenler)       100 000 (% 6.7)                                                          Tahrip ve talan eylemlerin katılanlar                  1 000   YORUM: Bir buçuk milyonluk bir şehirde en çok bin kriminel ruhlu kişinin (bin kişi toplumun bir kesimi değil, çok küçük bir parçası) İstanbul EkspreS gazetesinin hedef gösterdiği Elenler ve Rumlara yönelik saldırılarını toplum içinde bir iç-savaşmış gibi göstermek bir paragraf önceki SAVAŞ çağrışımının talihsiz uzantısıdır.    Dünü doğru tahlil edebilmek için aşağıdaki olaylardan hiç bahsetmiyor: Birileri küçük bir gazetenin yazı işleri müdürünü 2. Baskı yapmaya ve radyoda 13:00 ana haberde başbakanın onayı ile sıradan bir haber olarak 8. sırada verilen bir gece önce Selanik’te patlayan bomba olayını çok abartarak manşete taşımaya ikna etmiş. NOT: O Müdür birkaç yıl sonra Paris’te haber ve fotoğraf ajansı açmıştı. Olaylardan altı gün önce, 1 Eylül günü, Londra’da devam etmekte olan, “İngiltere-Türkiye – Yunanistan” arasındaki Kıbrıs Konferansı’nda Türkiye, YENİ KIBRIS TEZİ’Nİ açıklamıştı: “Türkiye Kıbrıs adası üzerindeki egemenliğini Lozan’da Birleşik Krallık’a devretmiştir. Bu devir işleminde iki imza vardır: Türkiye ve Birleşik Krallık. “EĞER BİRLEŞİK KRALLIK KENDİSİNE DEVRETTİĞİMİZ KIBRIS’IN EGEMENLİĞİNİ KISMEN YA DA TAMAMEN DEVRETMEK İSTERSE, ULUSLARARASI HUKUK KURALLARINA GÖRE ADA ESKİ MAL SAHİBİNE İADE EDİLİR. BİZ HAZIRIZ” “Yunanistan Kıbrıs egemenliğinin devrinde yoktur. Dolayısı ile Kıbrıs konusunda taraf değildir.  Aksi takdirde Lozan Antlaşması delinmiş olur. Eğer Yunanistan bunu istiyor ise biz hazırız.” Bu açıklamalar sonunda Yunanistan şaşırmış, Konferans’ta Yunanistan Heyeti Başkanı, Dışişleri Bakanı Atina’ya çağrılmış ve tüm Atina gazeteleri 3 Eylül günü “Kıbrıs’ı kaybettik” manşetleri ile yayımlanmışlardı. İşte bu aşamada, Kıbrıs’ta 25 yıldır sürdürdüğü ENOSİS (Kıbrıs’ınn Yunanistan ile birleşmesi) çalışmalarının sonuçsuz kalacağını gören Yunan derin devleti devreye girdi, Selanik’teki bomba olayını düzenledi, İstanbul’daki Olayları tertip etti. SONUÇ: Toplumun (1.5 milyon kişi) çok küçük bir parçasının (maksimum bin kişi) toplumun bir başka kesimine (yüz bin kişi) saldırısını (bir başka ülkenin tertiplediği) toplum içi bir savaşmış gibi algılamak ve tanımlamak bir dini liderin aklına en son gelecek senaryo olabilir, ya da ruhundaki SAVAŞ çığırtkanlığının dışa yansıması.   *** SON BİRKAÇ SÖZ ve BİR SORU: SAYIN BARTHOLOMEUS, Siz T. C. Devleti’nin kabul etmediği “Ekümeniklik” iddianızı Türkiye dışında sürdüren, T. C. vatandaşı bir dini lider, T. C. kanunlarına göre Türkiye Rumlarının PATRİĞİSİNİZ. Siz, dünyadaki tüm Rumların dini lideri olduğunuzu iddia ediyorsunuz, Papa ve Katolikler gibi. Dolayısı ile Fener Patrikliği için Vatikan statüsü istiyorsunuz. Taleplerinizi gerçekleştirebilmek için Büyük Ağabeye (ABD) baş vuruyorsunuz. O da Türkiye’yi zayıflatacak her türlü girişimi desteklediği için size yardımcı oluyor. Bir yanda Washington’da Trump ile görüşüyor öte yanda Türkiye dostu olmayan Serdar Korucu’nun kitabına ÖNSÖZ gibi yazı yazıyorsunuz. Buraya kadar her şey 75 günlük ağabeyinizin, benim, ilgi alanımın dışında. Ne zaman ki, 6 Eylül Olaylarını “6-7 Eylül…” diye tanımlar ve GERÇEKDIŞI (YALAN) yazar, aklınızca “Türkler aptaldır, cahildirler, nasılsa 6 Eylül ile 16 Mart arasındaki farkı bilmezler” diye düşünür, Rumların 1964’de “kaçtıklarını” iddia ve SAVAŞ, TOPLUM İÇİ çatışma gibi büyük laflar edersiniz., karşınızda beni bulursunuz Sayın Patrik. Kim miyim mi ben? Bakınız sizin ve bu Mektup için düzenlediğim ÖZGEÇMİŞ, EK – 1. GELDİK SORUYA: Siz, şahsen, biz Türklere düşman gözüyle mi bakıyorsunuz? Heybeli Ada’daki okul için Trump’a şikayet ederken bizleri nasıl tanımlıyorsunuz, ki, Okul gündemin birinci sırasına oturuyor? Cevap lütfederseniz memnun olurum.   EK – 1 ÖZGEÇMİŞ  12 Aralık 1939 Lise (Ankara Koleji) mezuniyeti: 1957 Üniversite (Cambridge) mezuniyeti: 1961 Araştırma I (Cambridge) Certificate of Advanced Engineering: 1964 Mühendislik mesleği süresinde: (1 Ekim 1966 – 2 Ekim 2016, 50 yıl + 1 gün) İsrail’den fiberglas üretimi teknoloji transferi: 1967 Kamyon üretimi 1967 – 1974, 6 bin kamyon (Fabrika müdürü) Traktör üretimi:  1975 – 1996, 55 bin traktör (Teknik Danışman) Araştırma II (TÜBİTAK) 7090218 s. AR-GE Projesinin Proje Yürütücülüğü. Tuzlu suların tuzsuzlaştırılmasında SIFIR ATIK konusunda Patent Başvurusu sahibi. RUMLARLA TANIŞMA Kıbrıs (Haziran – Eylül 1953) İngiliz Yaz Okulu Makarios öğle yemeği, Cambridge Afro-Asian Exp. Bşk. olarak, 12 Mayıs 1962 Klerides, Türkiye’den su getirilmesi konusunda görüşme, Haziran 1999, EK –5 YUNANİSTAN Çok yakın akrabam ve yakınım Serrar İksel Atina büyükelçimizdi. Sık sık ziyaret. DENKTAŞ ve Kıbrıs Türk Kalkınma Platformu Başkan Yardımcılığı, 1997-2002, EK-6, KIBRIS KONFERANSI, Türkiye-Yunanistan-İngiltere, 29 Eylül- 8 Ekim 1955. İngiltere’de yaz okulunda idim. Settar İksel Türkiye heyetindeydi, o sayede Konferansı takip ettim  GATWICK UÇAK KAZASI, 17 Şubat 1959. Kurtulanlar arasında, Ulaştırma e. Bakanı babam da vardı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Antlaşması, babamın da kaldığı hastanede imzalandı. Cambridge’de öğrenci idim. Olayı yakından takip ettim. YAYINLARIM: KİTAPLAR: 6 EYLÜL 1955 - YASSIADA 6/7 EYLÜL DAVASI, Bağlam Yayınevi, 440 sayfa, 1996 NOT: Son sayfasında Mihail Vasiliadis’in mektubu var, 1957’de Rum oyları DP’ye gitti, diyor. 50. yılda 6 Eylül 1955 Olayları – yeni  Bakış, Demokratlar Kulübü, 144 sayfa, 2005 DERGİLER: Olaylar ve ‘İstanbul 1955 Eylül ayı etkinlikleri’ hk. 2 dergi, 2019, 2020                                                    EK – 2   EK – 3 BABAMA “KARDEŞİM” MENDERES’E DE “SAYIN BAŞBAKANIMIZ” DİYE HİTAP EDEN EVYENİDİS’İN ATİNA’DAN 19.2. 1959 TARİHLİ MEKTUBU NOT: Ailesine Atina’ya taşımış kendisi de Şubat ayında Atina’da. “Eğer dönüşte Atina’ya uğrarsan elini sıkmak isterim, kardeşim” diyor. Bir çeşit özür mü diliyor, Atina’ya yerleştiği için? Babam hala kardeşi, Menderes de “Sayın Başbakanı”. EK – 4  OĞLUMUN ÜNİVERSİTE ARKADAŞI ARDEM’İN BABASI BAY KİRKOR VE ANNESİ BAYAN ELİ İLE 25 OCAK 1995 t. YAPILAN SÖYLEŞİ NOTLARI 6 Eylül 1955’de Bay Kirkor 21 yaşında, lise mezunu, askere gitmek üzere. Bayan Eli ise 15 yaşında öğrenci ve Rum. Bay Kirkor Ermeni T. C . vatandaşı ve Moda’da oturuyor. Bayan Eli ise Beyoğlu’nda oturuyor.             Her ikisi de havanın yaklaşık 19.00’da karardığını hatırlıyorlar. Bay Kirkor, Moda’ya Kadıköy’den daha çok genç ve öğrencilerin yürüyüş yaptıklarını hatırlıyor. Bayan Eli aralarına “çapulcuların” da katıldığı ilk tahripçilerin gençler olduğunu ve Beyoğlu’nda ilk tahrip olaylarının saat 20.00 sularında anımsadığını anımsıyor.             Bay Kirkor, Sn. Gökşin Sipahioğlu’nu iyi hatırlıyor. Sn. Sipahioğlu o tarihte basketbol oyuncusu ve İstanbul Ekspres’in yazı işleri müdürü. İkinci baskıyı ısrarla isteyen kişi. MİT ile ilişkisi var mıydı?  “Bilemiyorum” ama o ikinci baskı İstanbul’u fitillemişti. Saat 16.30’da dağıtıma başlamışlardı. Bay Kirkor’un babasının Perşembe pazarında ticarethanesi varmış. Bugün de duruyor. O gece çok tahrip olmuş. Kasa bile kırılmış, mal ve para çalınmış.             Bayan Eli’nin babasının Yüksek Kaldırım’da dört katlı bir mağazası varmış. Buzdolabından, bisiklete, çok çeşit mamüllerin satışı yapılıyor. Hemen tümü ithal. Her şey tahrip oluyor. Büyük ölçüde talan var. Babası bir daha  belini doğrultamıyor ve ticareti terk ediyor. Her iki aile (1965’de evlenmişler) hala (1995) İstanbul’da yaşıyorlar ve 1957’de oylarını DP’ye vermişler. Bay Kirkor şöyle anlatıyor. 6 Eylül’den sonra toplu göç olmadı. Bir soğukluk oldu. İnsanlar bu ülkede gelecekleri olup olmadığını düşünmeye ve Varlık  vergisini (Kırklı yıllarda CHP Hükümeti’nin azınlıklardan aldığı vergi) hatırlamaya başladılar. Tahrip ve talan öncelikle tüm gayrimüslimlerin mallarını hedef almıştı ama Türklerin işyerlerine de saldırılmadı değil. Azınlıklar 1957 genel seçimlerinde oylarını yine Adnan Menderes’e verdiler çünkü kötü niyetin (Yassıada deyimi ile “tertibin”) olduğuna kesinlikle inanmamışlardı. Rumların göçü 1964’den sonra olmuştur. O tarihte yüz bine yakın Rum vardı. Şimdi iki bin. Ermeni Nüfusu ise oldukça sabit kaldı: yaklaşık elli bin. NOT: Tahrip ve Talan Sipahioğlu’nun abartılı manşeti ile ilgili. Atatürk’ün doğduğu eve bomba saldırısı. Ermenilere de yönelik doğrudan eylem yok. O nedenle Ermeni nüfusu azalmamış, artmış. Bayan Eli’nin babasının işyeri kapanmış olmasına rağmen eşi ile birlikte göç etmemiş, İstanbul’da kalmışlar. (30 Ağustos 2025) EK – 5 EK – 6  
Ekleme Tarihi: 07 Ekim 2025 -Salı

PATRİK SAYIN BARTHOLOMEOS’A AÇIK MEKTUP

Mehmet Arif Demirer

TEKAR Vakfı Kurucu ve Onursal başkanı

 

Bu mektup, yazılarında Türk milletini ve devletini devamlı karalayan, aşağılamaya çalışan, ama konu Türk – Ermeni sınırının açılması olunca üslup değiştiriveren Serdar Korucu’nun 6 Eylül 1955 Olayları ile ilgili yeni kitabında yazdıklarınız hakkında yazılmıştır.

Önce ben kimim?

Sizden 75 gün daha yaşlı (12.12.1939) bir T. C. vatandaşıyım. Rumlar ve Yunanistan eksenli ve bu mektup için düzenlenmiş özgeçmişim için bkz. EK – 1.

Olaylar hakkında vardığım sonuçlar ve nüfus bilgileri:

  1. Olayları, Londra’daki Kıbrıs Konferansı’nın SONUÇSUZ dağılması ve ENOSİS ihtimallerinin yok olmasını engellemek için Yunan Derin Devleti TERTİPLEDİ. Biz Türkler yaptık. Dünyaya biz REZİL olduk.
  2. Olaylar nedeniyle İstanbul Rumları Yunanistan’a göç etmedi.
  3. 1957 seçimlerinde DP, İstanbul’u Rumların oyları sayesinde kazandı.
  4. İstanbul Rumlarının Yunanistan’a gidişleri 1964 yılında Hükümetin çıkardığı SÜRGÜN Kararnamesi sonucu yaşanmıştır.
  5. Yunanistan Dışişleri Bakanı Averoff, “Lost Opportunities” başlıklı kitabında 1959 yılında İstanbul’da 65.000 Rum[1] bulunduğunu ve durumlarının çok iyi olduğunu yazmıştır.
  6. 12 Mayıs 1959 tarihinde Türkiye’ye gelen Yunanistan Başbakanı Karamanlis ve Dışişleri Bakanı Averoff’un ziyareti sonucunda İstanbul’daki Rumların ve Batı Trakya’daki Türklerin tüm sorunlarını incelemek üzere Büyük Elçiler Bitsios ve Kuneralp görevlendirilmişlerdir. Raporları yayımlanmıştır: “İkili Rapor”- “Raport des Deux”. Bu rapor İstanbul Rumlarının göç etmediklerinin resmi belgesidir. Tarihi 1960’dır.
  7. İstanbul’da 1925 nüfus sayımına göre 181 000 Rum vardı, EK – 2.
  8. İstanbul’da 1955 yılında 100 bin Rum + Elen vardı.

[1] Yaklaşık 20.000 Elen dışında

 

Sayın Bartholomeos,

Serdar Korucu’nun kitabındaki aşağıda alıntıladığım beyanlarınız ve yorumlarım:  

“Olaylardan 1-2 gün önce bir şeylerin yaşanacağı belliydi.” 

YORUM: Yunan Derin Devletinin yoğun mesai yaptığı 4 ve 5 Eylül günleri. Patrik nereden haber almış?      

“İstanbul’da olduğu gibi bir şey olmadığı için bizde büyük bir endişe olmadı. Ancak 1964’te Eritme Programı nedeniyle birkaç hafta içinde ada boşaldı. Kaçan Kaçanaydı. Kaçan kaçana!”

YORUM: “ERİTME PROGRAMI” dediğiniz 16 Mart 1964 SÜRGÜN Kararnamesi. Kararname kapsamında Elenler 6 ay sonra Türkiye’yi terk edeceklerdi. Acil bir ortam yoktu, kaçan-maçan da !  EN ÖNEMLİ GERÇEKDIŞI BEYAN, 

“Yavaş yavaş kiliseler restore edildi ama Ankara’dan büyük bir maddi yardım da gelmedi bildiğim kadarıyla. (1) Fakat 1955’ten sonra Türkiye’den ayrılma fikri Rumların aklına yerleşti. Artık emniyette olduklarını hissedemiyorlardı. Bu dönemden sonra göç etmeye karar verdiler. 1964’te Yunan tebaalılar sınır dışı edildi, sonra 1974’te Kıbrıs Olayları çıktı, o dönem Türkiye ve Yunanistan harbe çok yaklaştı.”

YORUMLAR:

(1) İstanbul Defterdarlığında büro kuruldu. Tahrip ve Talan eylemleri nedeniyle zarara uğrayanlar baş vurdular. Muhalefet konuyu iktidarın aleyhinde kullanır diye görkemli bir şekilde ilan edilmedi. 60 milyon TL (=20 milyon $) tazminat ödendi.

EKSİK BİLGİYE DAYALI YANLIŞ BEYAN.

1964 KARARNAMESİ hk. YORUM: Rumların 6 Eylül 1955’den sonra kendilerini nasıl hissettiklerine ilişkin bir belge yok. Belirgin bir göç kararı da yok. 1964 Kararnamesi Elenler için sürgün demekti. 6 Eylül 1955 tarihinden 9 yıl sonra yaşandı. Olaylar ile ilgili değildi. Elenler ile birlikte akrabaları Rumlar da gittiler. Sürgüne gönderilmemişler, İstanbul’dan dokuz yıl önce alınmış bir göç kararı nedeniyle ayrılmamışlardı. 1964 Kararnamesi olmasaydı, 1974 Barış Harekatı yaşanmasaydı Rumlar da Elenler de İstanbul’da yaşamaya devam ederlerdi, 1955-64 döneminde olduğu gibi. Ermeniler gibi, bkz. EK – 4.

YANLIŞ (KASITLI?) BİLGİLENDİRME = DEZENFORMASYON

SAVAŞ İDDİASI hk. YORUM: 6 Eylül Olayları ile ilgili bir kitaba, Olaylardan 19 yıl sonra yaşanan ve Olaylarla hiç ilgisi bulunmayan Kıbrıs Barış Harekatı’na değinerek SAVAŞ konusunu getirmek bir din adamına, bence, hiç yakışmamış.

 

“Bugün modern Türkiye. Rumlara ve diğer gayrimüslim cemaatlere olduğu kadar Türkiye’nin de aleyhine olan bu büyük haksızlığın karşısında duruyor. Bu yaşananları acıyla anmayan aklı başında hiçbir Türk vatandaşı yok. Fakat bizim bir konuyu açığa çıkarmamız gerekiyor. Toplumun bir kesimi, nasıl olur da toplumun başka bir kesimini bu kadar düşman olarak algılama ve ona yapılacak her türlü zulmü hak olarak görme durumuna gelir. Dünü doğru tahlil ederek bunu anlayabilirsek, benzerlerinin gelecekte vuku bulmasını engelleyebiliriz.”

YORUM: Herhangi bir konuyu açıklayamıyor, sadece dünü doğru tahlil edelim, diyor. Ancak dün olanları da dezenformatif bir şeklide ortaya konuyor:

  1. Olaylarda Toplumun (İstanbul’un) nüfusu    1 500 000,                                                                               Toplumun bir kesimi (Rumlar ve Elenler)       100 000 (% 6.7)                                                          Tahrip ve talan eylemlerin katılanlar                  1 000

 

YORUM: Bir buçuk milyonluk bir şehirde en çok bin kriminel ruhlu kişinin

(bin kişi toplumun bir kesimi değil, çok küçük bir parçası) İstanbul EkspreS gazetesinin hedef gösterdiği Elenler ve Rumlara yönelik saldırılarını toplum içinde bir iç-savaşmış gibi göstermek bir paragraf önceki SAVAŞ çağrışımının talihsiz uzantısıdır.  

  1.  Dünü doğru tahlil edebilmek için aşağıdaki olaylardan hiç bahsetmiyor:

Birileri küçük bir gazetenin yazı işleri müdürünü 2. Baskı yapmaya ve radyoda 13:00 ana haberde başbakanın onayı ile sıradan bir haber olarak 8. sırada verilen bir gece önce Selanik’te patlayan bomba olayını çok abartarak manşete taşımaya ikna etmiş.

NOT: O Müdür birkaç yıl sonra Paris’te haber ve fotoğraf ajansı açmıştı.

Olaylardan altı gün önce, 1 Eylül günü, Londra’da devam etmekte olan, “İngiltere-Türkiye – Yunanistan” arasındaki Kıbrıs Konferansı’nda Türkiye, YENİ KIBRIS TEZİ’Nİ açıklamıştı:

“Türkiye Kıbrıs adası üzerindeki egemenliğini Lozan’da Birleşik Krallık’a devretmiştir. Bu devir işleminde iki imza vardır: Türkiye ve Birleşik Krallık.

“EĞER BİRLEŞİK KRALLIK KENDİSİNE DEVRETTİĞİMİZ KIBRIS’IN EGEMENLİĞİNİ KISMEN YA DA TAMAMEN DEVRETMEK İSTERSE, ULUSLARARASI HUKUK KURALLARINA GÖRE ADA ESKİ MAL SAHİBİNE İADE EDİLİR. BİZ HAZIRIZ”

“Yunanistan Kıbrıs egemenliğinin devrinde yoktur. Dolayısı ile Kıbrıs konusunda taraf değildir.  Aksi takdirde Lozan Antlaşması delinmiş olur. Eğer Yunanistan bunu istiyor ise biz hazırız.”

Bu açıklamalar sonunda Yunanistan şaşırmış, Konferans’ta Yunanistan Heyeti Başkanı, Dışişleri Bakanı Atina’ya çağrılmış ve tüm Atina gazeteleri 3 Eylül günü “Kıbrıs’ı kaybettik” manşetleri ile yayımlanmışlardı.

İşte bu aşamada, Kıbrıs’ta 25 yıldır sürdürdüğü ENOSİS (Kıbrıs’ınn Yunanistan ile birleşmesi) çalışmalarının sonuçsuz kalacağını gören Yunan derin devleti devreye girdi, Selanik’teki bomba olayını düzenledi, İstanbul’daki Olayları tertip etti.

SONUÇ: Toplumun (1.5 milyon kişi) çok küçük bir parçasının (maksimum bin kişi) toplumun bir başka kesimine (yüz bin kişi) saldırısını (bir başka ülkenin tertiplediği) toplum içi bir savaşmış gibi algılamak ve tanımlamak bir dini liderin aklına en son gelecek senaryo olabilir, ya da ruhundaki SAVAŞ çığırtkanlığının dışa yansıması.  

***

SON BİRKAÇ SÖZ ve BİR SORU:

SAYIN BARTHOLOMEUS,

Siz T. C. Devleti’nin kabul etmediği “Ekümeniklik” iddianızı Türkiye dışında sürdüren, T. C. vatandaşı bir dini lider, T. C. kanunlarına göre Türkiye Rumlarının PATRİĞİSİNİZ.

Siz, dünyadaki tüm Rumların dini lideri olduğunuzu iddia ediyorsunuz, Papa ve Katolikler gibi. Dolayısı ile Fener Patrikliği için Vatikan statüsü istiyorsunuz.

Taleplerinizi gerçekleştirebilmek için Büyük Ağabeye (ABD) baş vuruyorsunuz. O da Türkiye’yi zayıflatacak her türlü girişimi desteklediği için size yardımcı oluyor.

Bir yanda Washington’da Trump ile görüşüyor öte yanda Türkiye dostu olmayan Serdar Korucu’nun kitabına ÖNSÖZ gibi yazı yazıyorsunuz.

Buraya kadar her şey 75 günlük ağabeyinizin, benim, ilgi alanımın dışında. Ne zaman ki, 6 Eylül Olaylarını “6-7 Eylül…” diye tanımlar ve GERÇEKDIŞI (YALAN) yazar, aklınızca “Türkler aptaldır, cahildirler, nasılsa 6 Eylül ile 16 Mart arasındaki farkı bilmezler” diye düşünür, Rumların 1964’de “kaçtıklarını” iddia ve SAVAŞ, TOPLUM İÇİ çatışma gibi büyük laflar edersiniz., karşınızda beni bulursunuz Sayın Patrik. Kim miyim mi ben? Bakınız sizin ve bu Mektup için düzenlediğim ÖZGEÇMİŞ, EK – 1.

GELDİK SORUYA: Siz, şahsen, biz Türklere düşman gözüyle mi bakıyorsunuz? Heybeli Ada’daki okul için Trump’a şikayet ederken bizleri nasıl tanımlıyorsunuz, ki, Okul gündemin birinci sırasına oturuyor? Cevap lütfederseniz memnun olurum.  

EK – 1

ÖZGEÇMİŞ

  1.  12 Aralık 1939

Lise (Ankara Koleji) mezuniyeti: 1957

Üniversite (Cambridge) mezuniyeti: 1961

Araştırma I (Cambridge) Certificate of Advanced Engineering: 1964

Mühendislik mesleği süresinde: (1 Ekim 1966 – 2 Ekim 2016, 50 yıl + 1 gün)

  1. İsrail’den fiberglas üretimi teknoloji transferi: 1967
  2. Kamyon üretimi 1967 – 1974, 6 bin kamyon (Fabrika müdürü)
  3. Traktör üretimi:  1975 – 1996, 55 bin traktör (Teknik Danışman)

Araştırma II (TÜBİTAK) 7090218 s. AR-GE Projesinin Proje Yürütücülüğü. Tuzlu suların tuzsuzlaştırılmasında SIFIR ATIK konusunda Patent Başvurusu sahibi.

RUMLARLA TANIŞMA

  1. Kıbrıs (Haziran – Eylül 1953) İngiliz Yaz Okulu
  2. Makarios öğle yemeği, Cambridge Afro-Asian Exp. Bşk. olarak, 12 Mayıs 1962
  3. Klerides, Türkiye’den su getirilmesi konusunda görüşme, Haziran 1999, EK –5

YUNANİSTAN

Çok yakın akrabam ve yakınım Serrar İksel Atina büyükelçimizdi. Sık sık ziyaret.

DENKTAŞ ve Kıbrıs Türk Kalkınma Platformu Başkan Yardımcılığı, 1997-2002, EK-6,

KIBRIS KONFERANSI, Türkiye-Yunanistan-İngiltere, 29 Eylül- 8 Ekim 1955. İngiltere’de yaz okulunda idim. Settar İksel Türkiye heyetindeydi, o sayede Konferansı takip ettim 

GATWICK UÇAK KAZASI, 17 Şubat 1959. Kurtulanlar arasında, Ulaştırma e. Bakanı babam da vardı. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Antlaşması, babamın da kaldığı hastanede imzalandı. Cambridge’de öğrenci idim. Olayı yakından takip ettim.

YAYINLARIM: KİTAPLAR:

6 EYLÜL 1955 - YASSIADA 6/7 EYLÜL DAVASI, Bağlam Yayınevi, 440 sayfa, 1996 NOT: Son sayfasında Mihail Vasiliadis’in mektubu var, 1957’de Rum oyları DP’ye gitti, diyor.

50. yılda 6 Eylül 1955 Olayları – yeni  Bakış, Demokratlar Kulübü, 144 sayfa, 2005

DERGİLER: Olaylar ve ‘İstanbul 1955 Eylül ayı etkinlikleri’ hk. 2 dergi, 2019, 2020                                                   

EK – 2

 

EK – 3 BABAMA “KARDEŞİM” MENDERES’E DE “SAYIN BAŞBAKANIMIZ” DİYE HİTAP EDEN EVYENİDİS’İN ATİNA’DAN 19.2. 1959 TARİHLİ MEKTUBU

NOT: Ailesine Atina’ya taşımış kendisi de Şubat ayında Atina’da. “Eğer dönüşte Atina’ya uğrarsan elini sıkmak isterim, kardeşim” diyor. Bir çeşit özür mü diliyor, Atina’ya yerleştiği için? Babam hala kardeşi, Menderes de “Sayın Başbakanı”.

EK – 4 

OĞLUMUN ÜNİVERSİTE ARKADAŞI ARDEM’İN BABASI BAY KİRKOR VE ANNESİ BAYAN ELİ İLE 25 OCAK 1995 t. YAPILAN SÖYLEŞİ NOTLARI

6 Eylül 1955’de Bay Kirkor 21 yaşında, lise mezunu, askere gitmek üzere. Bayan Eli ise 15 yaşında öğrenci ve Rum. Bay Kirkor Ermeni T. C . vatandaşı ve Moda’da oturuyor. Bayan Eli ise Beyoğlu’nda oturuyor.

            Her ikisi de havanın yaklaşık 19.00’da karardığını hatırlıyorlar. Bay Kirkor, Moda’ya Kadıköy’den daha çok genç ve öğrencilerin yürüyüş yaptıklarını hatırlıyor. Bayan Eli aralarına “çapulcuların” da katıldığı ilk tahripçilerin gençler olduğunu ve Beyoğlu’nda ilk tahrip olaylarının saat 20.00 sularında anımsadığını anımsıyor.

            Bay Kirkor, Sn. Gökşin Sipahioğlu’nu iyi hatırlıyor. Sn. Sipahioğlu o tarihte basketbol oyuncusu ve İstanbul Ekspres’in yazı işleri müdürü. İkinci baskıyı ısrarla isteyen kişi. MİT ile ilişkisi var mıydı?  “Bilemiyorum” ama o ikinci baskı İstanbul’u fitillemişti. Saat 16.30’da dağıtıma başlamışlardı. Bay Kirkor’un babasının Perşembe pazarında ticarethanesi varmış. Bugün de duruyor. O gece çok tahrip olmuş. Kasa bile kırılmış, mal ve para çalınmış.

            Bayan Eli’nin babasının Yüksek Kaldırım’da dört katlı bir mağazası varmış. Buzdolabından, bisiklete, çok çeşit mamüllerin satışı yapılıyor. Hemen tümü ithal. Her şey tahrip oluyor. Büyük ölçüde talan var. Babası bir daha  belini doğrultamıyor ve ticareti terk ediyor. Her iki aile (1965’de evlenmişler) hala (1995) İstanbul’da yaşıyorlar ve 1957’de oylarını DP’ye vermişler.

Bay Kirkor şöyle anlatıyor. 6 Eylül’den sonra toplu göç olmadı. Bir soğukluk oldu. İnsanlar bu ülkede gelecekleri olup olmadığını düşünmeye ve Varlık  vergisini (Kırklı yıllarda CHP Hükümeti’nin azınlıklardan aldığı vergi) hatırlamaya başladılar.

Tahrip ve talan öncelikle tüm gayrimüslimlerin mallarını hedef almıştı ama Türklerin işyerlerine de saldırılmadı değil.

Azınlıklar 1957 genel seçimlerinde oylarını yine Adnan Menderes’e verdiler çünkü kötü niyetin (Yassıada deyimi ile “tertibin”) olduğuna kesinlikle inanmamışlardı.

Rumların göçü 1964’den sonra olmuştur. O tarihte yüz bine yakın Rum vardı. Şimdi iki bin. Ermeni Nüfusu ise oldukça sabit kaldı: yaklaşık elli bin.

NOT: Tahrip ve Talan Sipahioğlu’nun abartılı manşeti ile ilgili. Atatürk’ün doğduğu eve bomba saldırısı. Ermenilere de yönelik doğrudan eylem yok. O nedenle Ermeni nüfusu azalmamış, artmış.

Bayan Eli’nin babasının işyeri kapanmış olmasına rağmen eşi ile birlikte göç etmemiş, İstanbul’da kalmışlar. (30 Ağustos 2025)

EK – 5

EK – 6

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.