"Dişil enerjiyi yükseltme, dişil-eril enerjiyi dengeleme, maskülen enerjiyi artırma" gibi reklamlar ve "fazla maskülen enerjiye sahip olan kadın", "feminen erkek' gibi kavramlar literatürümüzde yer edinmiş ve özellikle sosyal medyada karşımıza çıkmaya başlamış durumda.
Elbette ki bunlar üzerine düşünmekte bir sakınca yok, fakat şunu sorgulamamız gerekli: Bu kavramlar spiritüelizme ve kişisel gelişime mi hizmet etmekte? Yoksa aydınlanma adı altında cinsiyet kalıplarıyla yönetilen başka bir kontrol mekaniği olabilir mi?
Bir süredir sosyal medyada yaptığım gözlemlerin neleri "sağlıklı dişil enerji" olarak tanıttığı endişe verici. Örneğin "Kovalamıyorum, hayatıma çekiyorum." , "Dişil enerji alıcıdır ve kendi merkezindedir." kalıpları. Veyahut "Dişil enerji savaşmaz, dengeler" gibi cümleler.
Hem yerel hem küresel olarak kadınların zor zamanlar yaşadığı bu günlerde, spiritüelizm adı altında, kadınların mücadele ile ilişiğini kısıtlamak gerçekten ruhani midir? Ruhun amacı tekâmül ederek gelişmek, evrilmekse bu evrim çevremizdeki zorluklara direnmeden ve çarpışmadan nasıl mümkün olabilir? Bu fanusa alan ve kadın olmayı bireysellikle entegre eden bakış açısı gerçekten kadınların iyiliğine mi hizmet etmektedir?
Tarih boyunca kapitalizm her zaman kadınları sömürmüş ve onlara olmayan ihtiyaçlar yaratmıştır. Sistem her zaman kadınların yeterlilik algısında sorgulatıcı tahakkümler kuracak yeni alanlar keşfetmiştir. Kadınların yaratıcı olduğunu öne süren fakat var oluş mücadelesinin "dişil enerjiye" uyumsuz olduğunu ileri sürerek, kadınların öfkesini, cesaretini ve savaşlarını yersiz gösteren her türlü akımın karşısında durmalıyız.
