Seksen yaşını geçmiş olmasına rağmen genç ve dinç yapılı, doğudan gelmiş bir okuyucum misafirimdi.
Bir zamanlar eşkiyaların cirit attığı Doğu'da gençlik yıllarında hakimlik yapmış. Hatıralarını dinlemek ayrı bir zevk. O zamanlar adı yakışıklı hakimmiş. Güzel mavi gözler, ifadeli yüzü ve uzun boyu ile kadınların aklını başından almış.
Her gittiği yerde ona yakışıklı hâkim demişler. Koçerolar, Hamidolar, Hakimolar beni pek iyi tanırlar diye söze başlayarak dedi ki:
― Hakimlik, hüküm verici olmak, çok sorumlu ve çok kutsal bir meslektir. İnsanın karşısına yalancı şahitler, içi şeytan, dış görünüşü melek gibi aldatıcı kimseler çıkıyor. Rüşvet, servet çıkıyor. Zengine itibar ettirecek fakiri ezecek ortam çıkıyor. Hasılı Hâkimin karşısına çıkacak azdırıcı imkânlar sayılacak gibi değil. Bütün bunlardan şaşmadan, hakikat ve kanundan ayrılmadan iş görebilen hâkim gerçekten kişiliği büyük insandır. Bugünkü sağlığımı, dinçliğimi her türlü akla hayale gelmeyen imkânlara başımı çevirerek dürüst yaşamama bağlıyorum. Bu bana Allahın bir iltifatıdır...
Misafirimin izahatından sonra aramızda bir sessizlik oldu. Bu asırlık yüce çınar gibi duran insanı saygı ile seyrettim.
Sonra çekinmeden;
- Peki bunca yıllık çalışma hayatınızda bile bile işlediğiniz hiç suç yok mu? Yetkinizi, güzelliğinizi hiç silâh gibi kullandığınız olmadı mı? Diye sordum.
Evet, dedi. Hayatımda derin bir iz bırakan bile bile işlediğim bir suç var. Onu size anlatayım kızım, siz de adımı vermeden fıkralarınız arasına katın sözleriyle başlıyarak hikâyesini şöylece anlattı:
«Otuz beş yaşlarında kadardım. S... de görevli bulunuyordum. Dürüstlüğüm, rüşvetten uzak kalışım kadar kadınlar arasında itibarım fazlaydı. Yakışıklı hâkim geçiyor, diye pencerelere dökülürlerdi. Ama Doğu'nun geleneklerine göre harekette hiç kusur etmemeye çalışırdım. Zira buralarda karısına yan gözle bakanı bile, tavuk boğazlar gibi yok edivermeleri işten bile değildi.
Bitişik komşumuz Zeyyad efendi çapkın, haylaz cahil bir adamdı. Saf bir kadıncağız olan karısı üç çocuğu ile bu adamın çilesini çeker dururdu. Zeyyad efendi iş döndüreceğim diye kadının babadan kalma evini, tarlasını üzerine tapulattırdı. Daha sonra da Benli Esma diye tanınan Adana barlarında çalışmış yaramaz bir kadınla düşüp kalkmaya başladı. Cahil adam öylesine tutuldu ki karısını boşadı, onunla evlendi. Benli Esma'yı kendine daha fazla bağlıyacağı kanısı ile de karısından üzerine aldığı evi, tarlayı ona devrediverdi. Cehalet fırtınası ihtirasa karışınca her şey perişan oluyor. Çocukları karısı sürünmelik hallere düştüler. O zaman yanımda olan ihtiyar annem biraz bu çocuklara yardımcı olduysa da daha fazla ilgilenemiyorduk. Bunlarla küçük bir ilgi bile bekâr bir adam için dedikodu konusu olabilirdi. ve
Işler böyle giderken Benli Esma rahat durmuyordu. Meşhur kabadayılardan Aynalı ile ilişki kurunca kıyametler koptu. Kocası ile yaptığı silahlı bir çatışmada Aynalı yaralayan Zeyyad efendi beş yıl hüküm giydi.
Benli Esma serbest kalınca çocukların mallarını tarlasıni satacak diye korktuk. Mahkemeye gelip gittikçe bana hayranlığını açık açık belli eden kadına fırsat verdim. Ona aşk numarası yaptım. Kocadan boşan seninle evleneceğim dedim. Razı oldu. Mahkemesi dört ay sürdü. Hapishaneden Zeyyad efendi bana haberler gönderip, çıkınca ikisini de temizleyeceğim diyordu. Sonra Benli Esma'ya ben yetim malı taşıyan kadınla evlenmem, malları çocuklara ve Zeyyad'ın karısına devret dedim. Bana deli gibi aşıktı. Güzel olduğu kadar kafası da çalışmıyordu. Malları devretti. Zavallı kadın çocukları ile evine taşınırken bütün mahalle sevinç içinde kaldı. Sonra Benli Esma'yı karşıma alıp güzel bir nasihat ettim. Yaptığı hatalarını evlendikten sonra bile uslu durmayıp adamcağızın hayatını perişan ettiğini anlattım. Savaşta hile vardır. Ben bu üç çocuğun malları için sana savaş açmıştım, dedim. Çok üzüldü, sonra da, ağladı, saçını başını yoldu ama bu ona ders oldu. Adana'ya çekti gitti.
Evinin bir anahtarını Zeyyad efendiye hapishaneye götürdüm. Olanları bir bir anlattım. Çocuklarının sefalet ten kurtuluşuna çok sevindi. Hele beş yıl içinde Esma'nın malları toz edeceğine inanmış olması dolayısile bu duruma çok sevindi... ...
- Bak abbap dedim, buradan çıkınca doğru evine git. Amma ille de Benli'nin arkasından Adana'ya gideceksen çocuklarının malına mülküne dokunmadan git ,seni isteyen parasız da istesin, dedim.
Benim Esma ile hiç bir yakınlığım olmadığını zaten kendisinden öğrendiğini belirttikten sonra;
-Sağol hâkim bey l, valla seni öldürmeye niyetliydim ama şartolsun şimdiden geri sana düşmanlık edeni vururum, dedi..
Bir zamanların yakışıklı hâkimi gözlerinin altından çok uzaklara bakar gibiydi. Sözlerine içini çekerek devam etti.
«Düşmüş zalim bir kadına yalan söyleyip bile bile oyun oynadım. Bana lânet okuyarak çekti gitti. Sonradan ne oldu öğrenemedim. Ama bir tarafı tutarken bir tarafı yıkmış olmanın şüphesi hâlâ içimde bir acıdır....
Sayın misafirimin naklettiği bu hayat hikâyesi pek ibretli. Gerçek şu ki; İnsanlar yaşlılıklarında vicdanlarının yürekleri ne kadar hafifse o kadar huzur içinde ve sağlıklı oluyorlar. Omuzlarımızı çökerten suçlarımız ve vicdanî yüklerimizdir.