Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

AKLIN SECDESİ

Teknik Ğniversitede öğrenciyim. Aklım her şeye eriyor. İnanmak veya inanmamak benim aklımı şaşırtmak diye bir kanaatim var. Ama yazılarınız iman etmenin akla yön verdiğini düşündürüyor. Akıl imánsız olamaz mı yani? Hazreti Nuh Paygamberin oğlu Kenan (YAM) babasının bütün uyarmalarına karşı koyar ve:  - Eğer bahis ettiğin tufan olursa ben bir dalganın çıkabileceğinden en yüksek tepeye kadar çıkar kurtulurum. Muayyen korkuların arkasından gidecek akılsızlardan değilim der. Böylece de aklının her şeye kadir olduğuna emniyet ettiği kadar aklının imanına secde etmeden kurtuluşa eremeyeceğini de anlamadığından babasına isyanda direnir. Nihayet tufan günü yaklaşır. Hz. Nuh: - Peygamberlerin himmetini ruhlara ulaştırmayan katı kibirden sana sığınırım , diye dua ettikten sonra oğluna tekrar yalvarır. Kur'anı Kerim Hud Süresinde açıkladığı gibi Nuh kendisinden ayrı bir yere çekilen oğluna, «Oğulcuğum sen de bizimle gel kâfirlerden olma." Diye yalvarır. Fakat isyankâr dediğinden caymaz. Nihayet túfan başlar gemi kocaman dalgaların üzerinden kayıp giderken, Yam, en yüksek tepelere doğru gücü yettiği kadar koşar ma dev bir dalga kendisini bir anda kapurak sula ra karışan kafirler bölüğüne katar. Bu kıssa; imana secde etmeyen bir aklın, "Her şeyi ben bilirim ." Diyen kibir sıfatıyle birleşmesiyle akibetin helâk olduğunu ne güzel açıklar. Akil imána secde etmeyince ruh ağacının tevazuu, şükür, ihlâs, himmet, hürmet ve tazim hikmet gibi ne kadar fazilet yaprakları varsa dökülür. Kibir sıfatı benliği t baştan başa kaplar. O zaman bilgide ne derece üstün bursa olsun Süleymana mürit olmaktan ileri gidemez. Dünyayı asırlardan beri cehenneme çeviren ve sonunda Ke nan gibi kendileri de heba olanlar akhm kibirle bezeyenlerdir. Tarihin, medeniyette ve ilimde daima ön olduğa devirler, aklın, imâna secde ettiği devirlerdir. Hakla kalp arasına örülecek kibirden daha kalın duvar yoktur. Onun için Hz. Mevlanà Mesnevi de «Kenan gibi gemiden başını çekme , ona da kibirle aklı bu gururu vermiştir."Der. Insanlar, bir şey yaptıkları ve birşey başardıkları zaman, bu başarıyı bağışlayanı göremezlerse, kendi gözlerinde ve gönüllerinde kendilerini tanrılaştırırlar. Bu hisle hiç bir zaman yanıldıklarını kabul etmediklerini gösteren  emirler ve hükümler verirler. İstişare etmek, daha iyi bilenin fikirlerini alıp kararlarını değiştirmek hayatlarının felsefesinden çıkar. Oysa ki Allah bile kudreti hudutsuz kararları kesin olduğu halde, içten dua edene icabet edeceğini bildirmiştir. Çünkü dua hakka arzuları açıklama kapısıdır.p. Etrafındakilerin arzularını, fikirlerini, tasavvurlannı açıklamalarına yol olacak bütün kapıları kapayıp, hūküm ve emirlerinin yanılmaz ve şaşmaz olduğunu kabul edeni ilâhi adalet mutlaka en acı yanılma kapısından geçirir. Gerçekten de aklı, imanı secde etmediği için yanılanlarla beraber olanlara yazık olur. Aklı, imâna secde etmeyenlerin Kibleye secde etmelerinin ne kıymeti vardır? Aklın ölçüsünü, mantığının süzgecini inanç beldesi olan gönül âlemine indirenler, aklın, ancak bu âlemle beraber olunca yüksek değerlerle bezenebileceğini idrâk ederler. Şeytanı dışarda değil içinde arayıp kendi kendini yıkayabilenler de bunlardır. Onun için Filozof Rıza Tevfik: Gir gönül şehrine dolaş bir kerre Kıyas et ne imiş güneşle zerre Yalnız sen kâdirsin hayır ile şerre Şerre mail isen şeytan sendedir. Demiştir. Hakla arasına kibir ve hırs perdesi inmiş, her şeye aklının en iyi ereceği zannı içinde olup, hiç bir uyarmaya kıymet vermeyen yöneticileri çoğunlukta olan ülkeler, tufanda Nuh Peygamberi bile dinlemeyenlerin sıfatında bulunurlar. Tarih, memleketlerin böylelerinden çektiklerine sayısız misallerle örnektir. Nepal Deniz Savaşını idare eden Kaptanı Deryaya:  - Efendimiz rüzgâr var yerimizde kalıp Hristiyan donanmasını bekleyelim. Dedikleri zaman, kibirinden verdiği emri geri alamaz... Ondan sonra da korkunç yenilgiye uğrar. 18 Eylül 1890 da 607 subay ve erle Japonyada Oşima kayalıklarında batan Ertuğrul gemisi yola çıkmadan önce, Osmanlı bahriyesinin başında bulunan Bozcaadalı Hasan Paşa'ya ,"Bu gemi bu yolcluğa dayanamaz ." diye rapor verirler. Ama Paşa: -Bilir kişi heyeti de ne oluyor biz kaptanı derya olarak tasdik ettik mi mesele tamam olur.  Diye raporu red eder. - Aslında bu iki denizci de akıllı kişilerdi. Ama aklın ve hükmün en parlağının kendisinde bulunduğu zannını veren kibir, aklı, imâna secdeden alıkoyarak onları tevazu gösterip, istişâre etmelerine izin bermemiştir. Bu günün yöneticilerinin çoğunda bulunan Kenan gibi başını gemiden çekmek arzusu memleketi tufana iten en kuvvetli dalgadır. Gerçek aklın kalb ile hak arasındaki perdeye karşı olduğunu bilenler hikmet ve ilim sahibinin sözlerine hangi mevkide olurlarsa olsunlar tevazu ile eğilirler. Hüküm vermek sadece diploma ve kalıp kıyafetle değil, kabiliyetlerdir ki, Kur'anı Kerim Yusuf Sûresinde : -Erginlik çağı gelince ona hükmetmek kabiliyeti ve bilgi verdik.Ayetiyle  bunu açıklamıştır,      
Ekleme Tarihi: 02 Ağustos 2025 -Cumartesi

AKLIN SECDESİ

Teknik Ğniversitede öğrenciyim. Aklım her şeye eriyor. İnanmak veya inanmamak benim aklımı şaşırtmak diye bir kanaatim var. Ama yazılarınız iman etmenin akla yön verdiğini düşündürüyor. Akıl imánsız olamaz mı yani?

Hazreti Nuh Paygamberin oğlu Kenan (YAM) babasının bütün uyarmalarına karşı koyar ve: 

- Eğer bahis ettiğin tufan olursa ben bir dalganın çıkabileceğinden en yüksek tepeye kadar çıkar kurtulurum. Muayyen korkuların arkasından gidecek akılsızlardan değilim der.

Böylece de aklının her şeye kadir olduğuna emniyet ettiği kadar aklının imanına secde etmeden kurtuluşa eremeyeceğini de anlamadığından babasına isyanda direnir.

Nihayet tufan günü yaklaşır. Hz. Nuh:

- Peygamberlerin himmetini ruhlara ulaştırmayan katı kibirden sana sığınırım , diye dua ettikten sonra oğluna tekrar yalvarır. Kur'anı Kerim Hud Süresinde açıkladığı gibi Nuh kendisinden ayrı bir yere çekilen oğluna, «Oğulcuğum sen de bizimle gel kâfirlerden olma." Diye yalvarır. Fakat isyankâr dediğinden caymaz. Nihayet túfan başlar gemi kocaman dalgaların üzerinden kayıp giderken, Yam, en yüksek tepelere doğru gücü yettiği kadar koşar ma dev bir dalga kendisini bir anda kapurak sula ra karışan kafirler bölüğüne katar.

Bu kıssa; imana secde etmeyen bir aklın, "Her şeyi ben bilirim ." Diyen kibir sıfatıyle birleşmesiyle akibetin helâk olduğunu ne güzel açıklar.

Akil imána secde etmeyince ruh ağacının tevazuu, şükür, ihlâs, himmet, hürmet ve tazim hikmet gibi ne kadar fazilet yaprakları varsa dökülür. Kibir sıfatı benliği t baştan başa kaplar. O zaman bilgide ne derece üstün bursa olsun Süleymana mürit olmaktan ileri gidemez. Dünyayı asırlardan beri cehenneme çeviren ve sonunda Ke nan gibi kendileri de heba olanlar akhm kibirle bezeyenlerdir. Tarihin, medeniyette ve ilimde daima ön olduğa devirler, aklın, imâna secde ettiği devirlerdir. Hakla kalp arasına örülecek kibirden daha kalın duvar yoktur. Onun için Hz. Mevlanà Mesnevi de «Kenan gibi gemiden başını çekme , ona da kibirle aklı bu gururu vermiştir."Der.

Insanlar, bir şey yaptıkları ve birşey başardıkları zaman, bu başarıyı bağışlayanı göremezlerse, kendi gözlerinde ve gönüllerinde kendilerini tanrılaştırırlar. Bu hisle hiç bir zaman yanıldıklarını kabul etmediklerini gösteren  emirler ve hükümler verirler. İstişare etmek, daha iyi bilenin fikirlerini alıp kararlarını değiştirmek hayatlarının felsefesinden çıkar. Oysa ki Allah bile kudreti hudutsuz kararları kesin olduğu halde, içten dua edene icabet edeceğini bildirmiştir. Çünkü dua hakka arzuları açıklama kapısıdır.p. Etrafındakilerin arzularını, fikirlerini, tasavvurlannı açıklamalarına yol olacak bütün kapıları kapayıp, hūküm ve emirlerinin yanılmaz ve şaşmaz olduğunu kabul edeni ilâhi adalet mutlaka en acı yanılma kapısından geçirir. Gerçekten de aklı, imanı secde etmediği için yanılanlarla beraber olanlara yazık olur.

Aklı, imâna secde etmeyenlerin Kibleye secde etmelerinin ne kıymeti vardır?

Aklın ölçüsünü, mantığının süzgecini inanç beldesi olan gönül âlemine indirenler, aklın, ancak bu âlemle beraber olunca yüksek değerlerle bezenebileceğini idrâk ederler. Şeytanı dışarda değil içinde arayıp kendi kendini yıkayabilenler de bunlardır.

Onun için Filozof Rıza Tevfik:

Gir gönül şehrine dolaş bir kerre Kıyas et ne imiş güneşle zerre Yalnız sen kâdirsin hayır ile şerre Şerre mail isen şeytan sendedir.

Demiştir.

Hakla arasına kibir ve hırs perdesi inmiş, her şeye aklının en iyi ereceği zannı içinde olup, hiç bir uyarmaya kıymet vermeyen yöneticileri çoğunlukta olan ülkeler, tufanda Nuh Peygamberi bile dinlemeyenlerin sıfatında bulunurlar. Tarih, memleketlerin böylelerinden çektiklerine sayısız misallerle örnektir.

Nepal Deniz Savaşını idare eden Kaptanı Deryaya: 

- Efendimiz rüzgâr var yerimizde kalıp Hristiyan donanmasını bekleyelim. Dedikleri zaman, kibirinden verdiği emri geri alamaz... Ondan sonra da korkunç yenilgiye uğrar.

18 Eylül 1890 da 607 subay ve erle Japonyada Oşima kayalıklarında batan Ertuğrul gemisi yola çıkmadan önce, Osmanlı bahriyesinin başında bulunan Bozcaadalı Hasan Paşa'ya ,"Bu gemi bu yolcluğa dayanamaz ." diye rapor verirler. Ama Paşa:

-Bilir kişi heyeti de ne oluyor biz kaptanı derya olarak tasdik ettik mi mesele tamam olur. 

Diye raporu red eder. -

Aslında bu iki denizci de akıllı kişilerdi. Ama aklın ve hükmün en parlağının kendisinde bulunduğu zannını veren kibir, aklı, imâna secdeden alıkoyarak onları tevazu gösterip, istişâre etmelerine izin bermemiştir.

Bu günün yöneticilerinin çoğunda bulunan Kenan gibi başını gemiden çekmek arzusu memleketi tufana iten en kuvvetli dalgadır.

Gerçek aklın kalb ile hak arasındaki perdeye karşı olduğunu bilenler hikmet ve ilim sahibinin sözlerine hangi mevkide olurlarsa olsunlar tevazu ile eğilirler. Hüküm vermek sadece diploma ve kalıp kıyafetle değil, kabiliyetlerdir ki, Kur'anı Kerim Yusuf Sûresinde :

-Erginlik çağı gelince ona hükmetmek kabiliyeti ve bilgi verdik.Ayetiyle  bunu açıklamıştır,

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.