Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

KELLEYI GÖREN VAR RÜSTEM EFENDİ

PAHALILIK tarihin her döneminde yöneticiler için ayrı bir problem olmuştur. Her devirde de çeşitli tedbirler ve cezalarla halka pahalı satış yapanlarla mücadele edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu devrinde de pahalılıkla mücadele edilmiştir. Belgelere göre padişahlar çeşitli çarelerle, ferman, ceza, mükâfat veya benzeri işlerle ucuzluğu sağlamaya uğraşmışlardır. Çoğu Padişahlar değişik kıyafetlere girerek halkla yakından ilgilenirler. Ölçeği tartıyı eksik tartanlarla uğraşırlar. Özellikle fakir halkın alış veriş ettikleri yerlerde araştırmalar yaparlar. Gerekirse hemen oracıkta ceza verdirirler. Falakaya yatırılmak, kulağından dükkânına çivilenerek halka ibretle gösterilmek, dükkânı uzun süre kapatıp. Fizana sürülmek gibi cezalar tarihi belgeler arasındadır. Bu tür cezalara IV Murat ve II Mahmut zamanında daha ziyade raslanır. Ancak bütün bu tedbirlerin giremediği göremediği yerlerde vatandaş kendi vicdanı ile başbaşa kalır. II. Mahmut zamanında Rüstem efendi nâmı ile meşhur bir bakkal gün günden zenginleşir... Hilede kurnaz, paraya hırslı korkusuz bu bakkala bektaşilerden biri yardımcı girer. Bektaşi bakar ki Rüstem efendi çeşitli terazi oyunları ile halkın satın aldığı maldan bir kaç dirhem her defasında çalıyor. Bir gün ansızın gelen zaptiye çavuşlarından Rüstem Efendi fenâ halde korkar. Eksik tartan terazinin bir kefesini hemen un çuvalının kenarına saklar. Sol köşede her ihtimale karşı pırıl pırıl hazır duran terazi ile tartmaya başlar. Gelenler bir kefesi olmayan teraziye kullanılmaz eşya diye bakmazlar bile... Çavuşlar gittikten sonra bektaşi der ki: - Rüstem efendi bana müsaade. Bizim gönlümüz günahları eksik tartmaya talimlidir. Ama hakları eksik tartan hiç bir yerden ekmek yemeyiz.. Belki yola girmene sebep olurum diye biraz bekledim. Ama görüyorum ki bu mümkün değil. Rüstem efendi sert çıkışır: Abdal olma senin gibi olanlar sürünürler." Allah cezânı verir." Sözü korkutmadan ibaret. Şimdiye kadar hani nerde ceza?  Ben tedbirimi aldım gelen olursa eski terazinin bir kefesini saklayıverirsin. Gel gitme der... Bektaşi babası güler: Benim gibi yoksul aciz bir kul bile seni yola getirmek için üç beş gün sabır etti. Rabbin sana verdiği mühlet ve sabrı elbette daha uzun olacaktır. Ama, buna aldanma sabrı gibi cezası da güçlüdür. Kefeyi saklarsın ama kelleyi gören var Rüstem efendi der... ve çıkar gider... Bakkal bu sözlere «Derviş kısmı birazda salak ve hayal perest oluyor» diye güler geçer... Aradan bir zaman geçer yeniçeriler topa tutulurken kaçanlardan bir tanesi onun dükkânına gizlice girer ve saklanır. Sonradan meydana çıkınca Rüstem efendi bu yeniçeriyi saklamakla suçlandırılır. Nihayet yeniçerilerle beraberdi, isyanı hazırlayanlardandı diye idama mahkûm edilir.  Hapishanede kendisini görmeye gelen bektaşi komşusu "geçmiş olsun "sözleriyle teselli ederek der ki:  - "Biliyorum hiç yemin etme bu adamdan muhakkak haberin yoktu. Ama bu gün gördüğün ve haksız sandığın ceza padişahtan değil, padişahın padişahından. Ben sana --Kefeyi sakladığından değil, kelleyi saklayamadığından, kork, ceza rüzgârı ne yandan gelecek bilinmez ki,  demedim mi?.. Rüstem efendi bir yıl hapiste ölüm korkusu içinde yatar. Bu arada malı mülkü dağılır. Karısı bir başkasına gider. Annesinin ölümünü bile göremez. Sağlığı bozulur. Suçsuzluğu anlaşılıp çıkıncaya kadar perişan olur. Çıktıktan sonra dükkânını yeniden açar. Ölçeğe tartıya, hileye yemin eder. Dükkânının girişine de şöyle yazdırır: "Niyazla dağıldı tüfan rüzgârı "Tövbenin gücü günahı yendi  "Bundan geri ara hakta her kârı "Kelleyi gören var Rüstem efendi..." İkinci dünya savaşından sonra her yıl pahalılığın arttığı gerçektir. Bu artışın iktisadi nedenleri yanında hırsta aşırı, kazançta doymaz, Karaborsa yaratan kişilerin de rolü çoktur... Böyleleri kazançları ve lüks hayatları içinde "Haniya cezâ?» Der dururlar. Ama mânâ teftişçileri kapılarını hiç ummadıkları bir zamanda çalıverirler. Onun için ben her ticâret evinin kapısında sanki «Kelleyi gören var Rüstem efendi» yazısını okur gibi olurum...    
Ekleme Tarihi: 22 May 2025 - Thursday

KELLEYI GÖREN VAR RÜSTEM EFENDİ

PAHALILIK tarihin her döneminde yöneticiler için ayrı bir problem olmuştur. Her devirde de çeşitli tedbirler ve cezalarla halka pahalı satış yapanlarla mücadele edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu devrinde de pahalılıkla mücadele edilmiştir. Belgelere göre padişahlar çeşitli çarelerle, ferman, ceza, mükâfat veya benzeri işlerle ucuzluğu sağlamaya uğraşmışlardır.

Çoğu Padişahlar değişik kıyafetlere girerek halkla yakından ilgilenirler. Ölçeği tartıyı eksik tartanlarla uğraşırlar. Özellikle fakir halkın alış veriş ettikleri yerlerde araştırmalar yaparlar. Gerekirse hemen oracıkta ceza verdirirler. Falakaya yatırılmak, kulağından dükkânına çivilenerek halka ibretle gösterilmek, dükkânı uzun süre kapatıp. Fizana sürülmek gibi cezalar tarihi belgeler arasındadır. Bu tür cezalara IV Murat ve II Mahmut zamanında daha ziyade raslanır. Ancak bütün bu tedbirlerin giremediği göremediği yerlerde vatandaş kendi vicdanı ile başbaşa kalır.

II. Mahmut zamanında Rüstem efendi nâmı ile meşhur bir bakkal gün günden zenginleşir... Hilede kurnaz, paraya hırslı korkusuz bu bakkala bektaşilerden biri yardımcı girer.

Bektaşi bakar ki Rüstem efendi çeşitli terazi oyunları ile halkın satın aldığı maldan bir kaç dirhem her defasında çalıyor.

Bir gün ansızın gelen zaptiye çavuşlarından Rüstem Efendi fenâ halde korkar. Eksik tartan terazinin bir kefesini hemen un çuvalının kenarına saklar. Sol köşede her ihtimale karşı pırıl pırıl hazır duran terazi ile tartmaya başlar. Gelenler bir kefesi olmayan teraziye kullanılmaz eşya diye bakmazlar bile...

Çavuşlar gittikten sonra bektaşi der ki:

- Rüstem efendi bana müsaade. Bizim gönlümüz günahları eksik tartmaya talimlidir. Ama hakları eksik tartan hiç bir yerden ekmek yemeyiz.. Belki yola girmene sebep olurum diye biraz bekledim. Ama görüyorum ki bu mümkün değil.

Rüstem efendi sert çıkışır:

Abdal olma senin gibi olanlar sürünürler." Allah cezânı verir." Sözü korkutmadan ibaret. Şimdiye kadar hani nerde ceza? 

Ben tedbirimi aldım gelen olursa eski terazinin bir kefesini saklayıverirsin. Gel gitme der...

Bektaşi babası güler:

Benim gibi yoksul aciz bir kul bile seni yola getirmek için üç beş gün sabır etti. Rabbin sana verdiği mühlet ve sabrı elbette daha uzun olacaktır. Ama, buna aldanma sabrı gibi cezası da güçlüdür. Kefeyi saklarsın ama kelleyi gören var Rüstem efendi der... ve çıkar gider... Bakkal bu sözlere «Derviş kısmı birazda salak ve hayal perest oluyor» diye güler geçer...

Aradan bir zaman geçer yeniçeriler topa tutulurken kaçanlardan bir tanesi onun dükkânına gizlice girer ve saklanır. Sonradan meydana çıkınca Rüstem efendi bu yeniçeriyi saklamakla suçlandırılır. Nihayet yeniçerilerle beraberdi, isyanı hazırlayanlardandı diye idama mahkûm edilir. 

Hapishanede kendisini görmeye gelen bektaşi komşusu "geçmiş olsun "sözleriyle teselli ederek der ki:

 - "Biliyorum hiç yemin etme bu adamdan muhakkak haberin yoktu. Ama bu gün gördüğün ve haksız sandığın ceza padişahtan değil, padişahın padişahından. Ben sana --Kefeyi sakladığından değil, kelleyi saklayamadığından, kork, ceza rüzgârı ne yandan gelecek bilinmez ki,  demedim mi?..

Rüstem efendi bir yıl hapiste ölüm korkusu içinde yatar. Bu arada malı mülkü dağılır. Karısı bir başkasına gider. Annesinin ölümünü bile göremez. Sağlığı bozulur. Suçsuzluğu anlaşılıp çıkıncaya kadar perişan olur. Çıktıktan sonra dükkânını yeniden açar. Ölçeğe tartıya, hileye yemin eder. Dükkânının girişine de şöyle yazdırır:

"Niyazla dağıldı tüfan rüzgârı "Tövbenin gücü günahı yendi 

"Bundan geri ara hakta her kârı "Kelleyi gören var Rüstem efendi..."

İkinci dünya savaşından sonra her yıl pahalılığın arttığı gerçektir. Bu artışın iktisadi nedenleri yanında hırsta aşırı, kazançta doymaz, Karaborsa yaratan kişilerin de rolü çoktur... Böyleleri kazançları ve lüks hayatları içinde "Haniya cezâ?» Der dururlar. Ama mânâ teftişçileri kapılarını hiç ummadıkları bir zamanda çalıverirler. Onun için ben her ticâret evinin kapısında sanki «Kelleyi gören var Rüstem efendi» yazısını okur gibi olurum...

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.