Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
Köşe Yazarı
Atiye Keskin (Kubanlı) - Yazar
 

İLTİMAS

Odnokuzuncu padişah Dördüncli Mehmet'in annesi Turhan Sultan aslında bir Rus kızıdır. On iki yaşında iken esir düşer ve kör Süleyman Paşa tarafından saraya takdim edilir.  Mavi gözlü, sarı saçlı bu çok güzel kız Şehzade Mehmet'e anne olduktan sonra saraya hemen sözü geçen bir büyük olur.  Daha sonra esirciler erkek kardeşini de çalıp İstanbul'da bir manava satarlar...  Yusuf adındaki bu çok güzel çocuk da Nişantaşındaki bir dükkânda meyve ve sebze satar...  Bir gün sarayın londonu ile geçen sultan arabanın perdesinin aralığından bakıp renk renk menekşelere bayılır...  Arabayı durdurup arabacıyı çiçek almaya gönderir. Yusuf daha önce davranıp demet demet menekşeleri arabanın yanına kadar getirir. Aradan beş altı yıl geçmiş olmasına rağmen sultan kardeşini tanır.  Ertesi gün saraya çağırttırır. Ona annesini, babasını, yerini yurdunu sorar. Kardeşi olduğunu kesinlikle öğrenince saraya aldırır...  Sonra onu kapıcılar kethüdalığı denen rütbeye kadar yükseltir. Böylece de manav çıraklığından sonra birden bire rütbe alır.  Onu yaşının ve yeteneklerinin dışında görevlere yükseltmek isteyen Turhan Sultan'a saraya gelip giden bilginlerden biri der ki:  -Sultanım görüyorum ki kardeşiniz için telaş ve merak içindesiniz.  Yer yüzünde herkes ayrı bir cevherde yaratılmıştır.  Atın önüne et, aslanın önüne ot konulmaz. Ülkemiz de her taş yerini bulduğu zaman kurtulur.  Allah her tarafta bu gerçek için örnekler vermiştir. Martı'nın denizde yaşama gücü, kartalın yüksek kayalıklarda yaşama gücü ayrıdır. Belki bazan yüksek tepelerde yılanlarda bulunurlar. Ama, onlar oraya sürünerek çıkarlar. Bırakınız kardeşiniz, eğer yüksek bir yere çıkması gerekiyorsa, uçmasını öğrenerek  ve yetenekli olarak oraya  çıksın.  Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı. Devletin yüce yetkisini Allahın rızasından çıkarak kullananlar büyük günah yüklenirler. - Benim kardeşim şimdiye kadar verilen görevleri en güzel şekilde yapabilmiş bir kimsedir.Der.  Ondan sonraki yıllarda ve oğlu Avcı Mehmet'in padişahlığı zamanında her iş iltimas ve rüşvetle çığırından çıkar.  Nihayet saraya Köprülü Mehmet Paşa'yı vezir olarak tavsiye ederler. Ancak güçlü bir idareci olan Köprülü memleketin iç durumunu iyice bildiği için der ki:  - Eğer bana bu yüce işi kabulümde de israr ederseniz benim de şartlarım vardır: 1) Yapmak istediğim işin, etrafın kıskançlığı dolayısıyla kısıtlamasına meydan verilmiyerek kabul edilmelidir. 2) En küçük rütbeden en büyük rütbeye kadar birisine iş verilmek hususunda sarayın araya girmemesi,  3) Çalışma serbestliğimi yıkacak birisine fırsat verilerek vazifeme karışılmaması, 4) Hakkımda kıskançlıkla kin ve yıkıcılıkla yapılacak dedikodulara kıymet verilmemesi, O sıralarda avcı Mehmet (15) yaşlarında bulunuyordu. Annesi bu şartları itirazsız kabul eder. Devşirme vezirler hatır gönül ve saraya yaranmak için yetersiz kimselere paşalık, beylik verip memleketi yıkılışa iterler. Ama bir Türk veziri olan Köprülü Mehmet paşa işe, iltimas ve rüşveti kaldırıp işleri gereken ellere vererek başlar.  Oğlu Köprülü Fazıl Paşa da babasının yolunu tutar. Köprülüler ailesi memlekete çok hizmet ederler. İltimas Arapça lems'den gelir. Kayırma tutunma anlamındadır. Bugün iltimas ve rüşvet pek açık bir hale düştü.  İnsanlar ancak kendilerinin yeterli oldukları işlerde başarılı ve kendi kusurlarını görücü olurlar.  Kendi sahalarını bulamamış insanların en açık görünüşleri kibirli ve daima başkalarına kusur bulucu olmalarıdır. Kendini ve kendi yaptığı işleri beğenme  aşağılık kompleksinin bir vitrini gibidir. Memleket işlerinin böylesine arap saçına dönmesinin bir kökü de yerlerini bulamamış kimselerin eseridir.  Satrancı icad eden «Ziga ben Dager» isimli bir Hintli öğretmendir. Yetiştirdiği küçük prensi oyalamak için bu oyunu bulur ve prense der ki; - İşte Sultanım ileride idare edeceğiniz ülkeniz de bu satranç tahtasına benzer. Her taşı yerine koymayı bilmezseniz mat olursunuz... Kur'an-ı Kerimin «Emanete ihanet etmeyiniz» sözlerinin bir anlamı da budur. Zira memleketimiz ve onun içindeki her türlü görev bir emânettir. Hükümetler iltimas ve rüşveti haritadan silebildiklerince güçlü olurlar..    
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2025 - Salı

İLTİMAS

Odnokuzuncu padişah Dördüncli Mehmet'in annesi Turhan Sultan aslında bir Rus kızıdır. On iki yaşında iken esir düşer ve kör Süleyman Paşa tarafından saraya takdim edilir. 

Mavi gözlü, sarı saçlı bu çok güzel kız Şehzade Mehmet'e anne olduktan sonra saraya hemen sözü geçen bir büyük olur. 

Daha sonra esirciler erkek kardeşini de çalıp İstanbul'da bir manava satarlar... 

Yusuf adındaki bu çok güzel çocuk da Nişantaşındaki bir dükkânda meyve ve sebze satar... 

Bir gün sarayın londonu ile geçen sultan arabanın perdesinin aralığından bakıp renk renk menekşelere bayılır... 

Arabayı durdurup arabacıyı çiçek almaya gönderir. Yusuf daha önce davranıp demet demet menekşeleri arabanın yanına kadar getirir. Aradan beş altı yıl geçmiş olmasına rağmen sultan kardeşini tanır. 

Ertesi gün saraya çağırttırır. Ona annesini, babasını, yerini yurdunu sorar. Kardeşi olduğunu kesinlikle öğrenince saraya aldırır... 

Sonra onu kapıcılar kethüdalığı denen rütbeye kadar yükseltir. Böylece de manav çıraklığından sonra birden bire rütbe alır. 

Onu yaşının ve yeteneklerinin dışında görevlere yükseltmek isteyen Turhan Sultan'a saraya gelip giden bilginlerden biri der ki: 

-Sultanım görüyorum ki kardeşiniz için telaş ve merak içindesiniz. 

Yer yüzünde herkes ayrı bir cevherde yaratılmıştır. 

Atın önüne et, aslanın önüne ot konulmaz. Ülkemiz de her taş yerini bulduğu zaman kurtulur. 

Allah her tarafta bu gerçek için örnekler vermiştir. Martı'nın denizde yaşama gücü, kartalın yüksek kayalıklarda yaşama gücü ayrıdır. Belki bazan yüksek tepelerde yılanlarda bulunurlar. Ama, onlar oraya sürünerek çıkarlar. Bırakınız kardeşiniz, eğer yüksek bir yere çıkması gerekiyorsa, uçmasını öğrenerek  ve yetenekli olarak oraya  çıksın. 

Dünya Sultan Süleyman'a bile kalmadı. Devletin yüce yetkisini Allahın rızasından çıkarak kullananlar büyük günah yüklenirler.

- Benim kardeşim şimdiye kadar verilen görevleri en güzel şekilde yapabilmiş bir kimsedir.Der. 

Ondan sonraki yıllarda ve oğlu Avcı Mehmet'in padişahlığı zamanında her iş iltimas ve rüşvetle çığırından çıkar. 

Nihayet saraya Köprülü Mehmet Paşa'yı vezir olarak tavsiye ederler. Ancak güçlü bir idareci olan Köprülü memleketin iç durumunu iyice bildiği için der ki: 

- Eğer bana bu yüce işi kabulümde de israr ederseniz benim de şartlarım vardır:

1) Yapmak istediğim işin, etrafın kıskançlığı dolayısıyla kısıtlamasına meydan verilmiyerek kabul edilmelidir.

2) En küçük rütbeden en büyük rütbeye kadar birisine iş verilmek hususunda sarayın araya girmemesi, 

3) Çalışma serbestliğimi yıkacak birisine fırsat verilerek vazifeme karışılmaması,

4) Hakkımda kıskançlıkla kin ve yıkıcılıkla yapılacak dedikodulara kıymet verilmemesi,

O sıralarda avcı Mehmet (15) yaşlarında bulunuyordu.

Annesi bu şartları itirazsız kabul eder.

Devşirme vezirler hatır gönül ve saraya yaranmak için yetersiz kimselere paşalık, beylik verip memleketi yıkılışa iterler.

Ama bir Türk veziri olan Köprülü Mehmet paşa işe, iltimas ve rüşveti kaldırıp işleri gereken ellere vererek başlar. 

Oğlu Köprülü Fazıl Paşa da babasının yolunu tutar. Köprülüler ailesi memlekete çok hizmet ederler.

İltimas Arapça lems'den gelir. Kayırma tutunma anlamındadır. Bugün iltimas ve rüşvet pek açık bir hale düştü. 

İnsanlar ancak kendilerinin yeterli oldukları işlerde başarılı ve kendi kusurlarını görücü olurlar. 

Kendi sahalarını bulamamış insanların en açık görünüşleri kibirli ve daima başkalarına kusur bulucu olmalarıdır. Kendini ve kendi yaptığı işleri beğenme  aşağılık kompleksinin bir vitrini gibidir.

Memleket işlerinin böylesine arap saçına dönmesinin bir kökü de yerlerini bulamamış kimselerin eseridir. 

Satrancı icad eden «Ziga ben Dager» isimli bir Hintli öğretmendir. Yetiştirdiği küçük prensi oyalamak için bu oyunu bulur ve prense der ki;

- İşte Sultanım ileride idare edeceğiniz ülkeniz de bu satranç tahtasına benzer. Her taşı yerine koymayı bilmezseniz mat olursunuz...

Kur'an-ı Kerimin «Emanete ihanet etmeyiniz» sözlerinin bir anlamı da budur. Zira memleketimiz ve onun içindeki her türlü görev bir emânettir. Hükümetler iltimas ve rüşveti haritadan silebildiklerince güçlü olurlar..

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.