Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

BEDENİNİN SAHİBİ KADINDIR!

Kadının nasıl doğuracağı, kaç çocuk sahibi olacağı, kürtaj hakkının olup olmadığı gibi sorular tartışıldığı zaman, aslında kadın bedeni üzerinde kimin sahiplik iddiasında bulunduğu konuşulmakta ve tartışılmaktadır. Kadının normal doğum yapması gerektiğini, en az üç çocuk doğurmasının zorunlu olduğunu ve   kadının hiçbir şekilde kürtaj tercihinin olmaması gerektiğini savunan otoriter, tutucu ve ataerkil yaklaşım, kadın bedeninin asıl sahibinin erkek ve Tanrı olduğunu iddia etmektedir. Tutucu ve otoriter yaklaşıma göre kadın bedeni, erkeği her türlü günaha sokabilecek ve yoldan çıkarabilecek güzelliğe, çekiciliğe ve baştan çıkarıcılığa sahip bulunmaktadır. Kötülükten ve günahtan sakınmak için kadın vücudu üzerinde   erkeğin sürekli olarak kontrol, yönetim, tahakküm ve kullanma hakkı olmalıdır. Gerici, tutucu, fanatik, cinsiyetçi ve modern dışı zihniyet kalıbları, kadının bedeninin güzel olduğunu tanımakta ve Tanrı tarafından kadının bedeninin sahibi olma hakkının ve imtiyazının erkeğe verildiği doğma düzeyinde kabul edilmektedir. Erkek, kadın üzerinde hâkim olmalıdır. Kadın vücudu, erkeğin tarlasıdır. Erkek, dilediği şekilde tarlası gibi kadın bedenini kullanma hakkına sahiptir. Tutucu anlayışa göre kadın, erkeğin zevk veren bir oyuncağıdır, malıdır ve nesnesidir. Tutucu, doğmatik ve totaliter zihniyet, kadın bedenini, sevabın zıddı olarak günah, hakkın zıddı olarak batıl, doğrunun zıddı olarak fesad, barışın zıddı olarak fitne şeklinde kodlamıştır. Başka bir ifade ile kadın bedeni, günahtır, fitnedir, batıldır, şerdir, fesattır ve şeytanlıktır. Tutucu düşünce açısından kadının ölçüsü bedenidir. Kadın bedeni kötülük, batıllık, fitne ve günah kaynağı olduğuna göre kadın da kötülük, günah ve şeytanlık olarak ötekileştirilmektedir. Kadının hapishanesi olarak kadın bedeni kabul edilmektedir. Kadını bir esir olarak özgürlüğünden ve onurundan mahrum etmek için erkeğe, kadın bedeni üzerinde mutlak hâkim olma imtiyazı verilmiştir. Erkek, kadın bedeni denilen hapishanenin hem gardiyanı hem efendisi ve hem de sahibi olarak konumlandırılmaktadır. Tutucu ve gerici yaklaşım, kadın bedeninin uysal, itaatkâr ve teslimiyetçi olmadığının çok iyi farkındadır. Uysal olmayan, biat etmeyen, teslim olmayan ve itaat etmeyen kadın bedeni, aktif, yaratıcı ve çekici olmanın cezasını sürekli olarak erkeğin kontrolünde ve yönetiminde olmakla ödemelidir. Erkek, kadını ve kadın bedenini sürekli olarak disipline etmekle, zabtü rapt altına almakla yükümlüdür. Erkek, kadın bedeninin sahibi olarak kadını sürekli olarak sindirir, silikleştirir ve siler. Kadını ve kadın bedenini sürekli olarak erkek tanımlamaktadır. Bedeni ileri sürülerek kadının enerjisi, aklı, sanatı, bilimi, düşüncesi, yaratıcılığı, siyaseti, ekonomisi, çalışması kısacası hayatı, sürekli olarak kısıtlanır, içi boşaltılır ve etkisizleştirilir. Tutucu zihniyete göre kadının bedeni, kadının kaderidir. Beden ileri sürülerek kadının erkeğin sahipliğinde bir nesneye dönüştürülmesi, kadının özne, kişi ve insan olarak kabul edilmediği anlamına gelmektedir. Tutucu, gerici ve doğmatik düşüncenin aksine kadının bedeni, kadının kaderi değildir. Kadını özne yapan ana dinamik, kadının aklı, ruhu, yaratıcılığı ve bedenidir. Kadın bedeni etrafında örülen eril, ilkel, bedevi, gerici ve tutucu örgü, ahlaksız, akılsız ve baskıcı bir kurgudur. Kadın bedenine erkek üzerinden yapılan tanımlamalarla, kadının bizzat kendisine dair yapmış olduğu sahici tanımalarla anlamaya ihtiyaç vardır. Kadın, kendi varlığını ve bedenini tanıyan ve tanımlayan tek otoritedir.
Ekleme Tarihi: 25 April 2025 - Friday

BEDENİNİN SAHİBİ KADINDIR!

Kadının nasıl doğuracağı, kaç çocuk sahibi olacağı, kürtaj hakkının olup olmadığı gibi sorular tartışıldığı zaman, aslında kadın bedeni üzerinde kimin sahiplik iddiasında bulunduğu konuşulmakta ve tartışılmaktadır. Kadının normal doğum yapması gerektiğini, en az üç çocuk doğurmasının zorunlu olduğunu ve   kadının hiçbir şekilde kürtaj tercihinin olmaması gerektiğini savunan otoriter, tutucu ve ataerkil yaklaşım, kadın bedeninin asıl sahibinin erkek ve Tanrı olduğunu iddia etmektedir. Tutucu ve otoriter yaklaşıma göre kadın bedeni, erkeği her türlü günaha sokabilecek ve yoldan çıkarabilecek güzelliğe, çekiciliğe ve baştan çıkarıcılığa sahip bulunmaktadır. Kötülükten ve günahtan sakınmak için kadın vücudu üzerinde   erkeğin sürekli olarak kontrol, yönetim, tahakküm ve kullanma hakkı olmalıdır.

Gerici, tutucu, fanatik, cinsiyetçi ve modern dışı zihniyet kalıbları, kadının bedeninin güzel olduğunu tanımakta ve Tanrı tarafından kadının bedeninin sahibi olma hakkının ve imtiyazının erkeğe verildiği doğma düzeyinde kabul edilmektedir. Erkek, kadın üzerinde hâkim olmalıdır. Kadın vücudu, erkeğin tarlasıdır. Erkek, dilediği şekilde tarlası gibi kadın bedenini kullanma hakkına sahiptir. Tutucu anlayışa göre kadın, erkeğin zevk veren bir oyuncağıdır, malıdır ve nesnesidir.

Tutucu, doğmatik ve totaliter zihniyet, kadın bedenini, sevabın zıddı olarak günah, hakkın zıddı olarak batıl, doğrunun zıddı olarak fesad, barışın zıddı olarak fitne şeklinde kodlamıştır. Başka bir ifade ile kadın bedeni, günahtır, fitnedir, batıldır, şerdir, fesattır ve şeytanlıktır. Tutucu düşünce açısından kadının ölçüsü bedenidir. Kadın bedeni kötülük, batıllık, fitne ve günah kaynağı olduğuna göre kadın da kötülük, günah ve şeytanlık olarak ötekileştirilmektedir. Kadının hapishanesi olarak kadın bedeni kabul edilmektedir. Kadını bir esir olarak özgürlüğünden ve onurundan mahrum etmek için erkeğe, kadın bedeni üzerinde mutlak hâkim olma imtiyazı verilmiştir. Erkek, kadın bedeni denilen hapishanenin hem gardiyanı hem efendisi ve hem de sahibi olarak konumlandırılmaktadır. Tutucu ve gerici yaklaşım, kadın bedeninin uysal, itaatkâr ve teslimiyetçi olmadığının çok iyi farkındadır. Uysal olmayan, biat etmeyen, teslim olmayan ve itaat etmeyen kadın bedeni, aktif, yaratıcı ve çekici olmanın cezasını sürekli olarak erkeğin kontrolünde ve yönetiminde olmakla ödemelidir. Erkek, kadını ve kadın bedenini sürekli olarak disipline etmekle, zabtü rapt altına almakla yükümlüdür.

Erkek, kadın bedeninin sahibi olarak kadını sürekli olarak sindirir, silikleştirir ve siler. Kadını ve kadın bedenini sürekli olarak erkek tanımlamaktadır. Bedeni ileri sürülerek kadının enerjisi, aklı, sanatı, bilimi, düşüncesi, yaratıcılığı, siyaseti, ekonomisi, çalışması kısacası hayatı, sürekli olarak kısıtlanır, içi boşaltılır ve etkisizleştirilir. Tutucu zihniyete göre kadının bedeni, kadının kaderidir. Beden ileri sürülerek kadının erkeğin sahipliğinde bir nesneye dönüştürülmesi, kadının özne, kişi ve insan olarak kabul edilmediği anlamına gelmektedir. Tutucu, gerici ve doğmatik düşüncenin aksine kadının bedeni, kadının kaderi değildir. Kadını özne yapan ana dinamik, kadının aklı, ruhu, yaratıcılığı ve bedenidir. Kadın bedeni etrafında örülen eril, ilkel, bedevi, gerici ve tutucu örgü, ahlaksız, akılsız ve baskıcı bir kurgudur. Kadın bedenine erkek üzerinden yapılan tanımlamalarla, kadının bizzat kendisine dair yapmış olduğu sahici tanımalarla anlamaya ihtiyaç vardır. Kadın, kendi varlığını ve bedenini tanıyan ve tanımlayan tek otoritedir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.