Dervişe sormuşlar, ne anladın dünyadan diye. Derviş cevap vermiş: "Ölülerin sevgiyle anıldığı, yaşayanların sevgisizlikten öldüğü bir dünyaya şahit oldum. Ölülerin toprağına çiçek ektiler, yaşayanların bahçesini talan ettiler." demiş.
Geçen hafta yazımda şair-çevirmen Enver GÖKÇE’nin gömütünün bulunduğu Karşıyaka Mezarlığında bakımını üç yıldır üstlenmiş olmak onurunu yaşadım. Bu onuru yaşamak ve başka insanların, edebiyat dünyasını, yayıcısının sahip çıkması istedim. Ben işçi emeklisi ve asgari ücretle çalışan iki kız çocuk babası olarak biri beşinci sınıfa giden diğeri üniversiteyi Ankara dışında okutan biri olarak; zor şartlar altında üstüme düşeni yaptığıma inanıyorum. Bir birinden kıymetli beş parmağı geçmeyecek şair ve yakın dostlarımdan destek için mesajlar geldi. Var olsunlar ama asıl sahip çıkması gerekenlerden ses çıkmaması huzursuz ediyor. Onlar kendisini biliyor.
***
Geçtiğimiz hafta sonu ve hafta içinde yine imza günleri düzenlendi. 23 -28 Mayıs tarihleri arasında III. Geleneksel Yenimahalle Kitap Günleri. İşin ilginç yanı çevremize duyurmamıza rağmen uğrayan olmadı. Herkesin bahanesinin çok olduğu için söyleyecek sözüm yok. Meydanı çevreleyen kafeler, AVM, eğlence yerleri gençlerle, çocuklarla ve yetişkinlerle dolup taşmasına rağmen ilgisizlik inanılmazdı.
Ya edebiyatla iç içe olanlar; bir birlerinin gözünü oymak, ayak kaydırmak, dedikodu yapmaktan, kerhen tokalaşmak… Peki, bizler yazar ve şair arkadaşının kitabını imzalatıp onurlandırırken aynı duyguyu ve hareketi ondan beklemek kadar doğal bir şey yoktur. Ama maalesef bilerek bakar kör olmak ya da nankör olmak bu işlerin cilvesi olduğunu devamlı öğrenmek.
Daha kötüsü sizin eserlerinize, emeğinize saygısızlık edip ‘bana da imzalarsın artık, parada istemezsin dostundan ya da arkadaşından…’ Kendisi de çok iyi bilmesine rağmen yazar ve şairler kitaplarını kendi paralarıyla bastırırlar. Telif gelirini bırakın butik yayınevi ayakta durmakta zorlanırken… Ayaküstü size dost kazığı atmasına içerlenirsiniz. Sonra da safça eseriniz hakkında bir dergide bir köşede yazınız çıkar mı umuduyla karşılıklı çıkar ilişkisine dönmesi sizi daha çok üzer. Çünkü sizin beklentiniz okuması, yorumlaması ve sizinle eseriniz hakkında tartışmak olmalıdır. Şimdi yapılacak iş gayet basit. Hayatınızdan bu tür kene, sülük asalak ve yancıları çıkarmak olacaktır.
Bu sözüm ona edebiyatçı kimliğiyle ortalıkta görünmekten hoşnut olurlar. Eleştiriye ve özeleştiriye tahammülleri asla yoktur. Şimdi tamda bu konuya denk düşecek bir dervişin sav sözü aklıma geldi.
Dervişe sormuşlar: "Nasıl insan olunur?" Derviş, "Üç adım atmakla mümkündür bu" demiş ve eklemiş: "Sana kötülük düşünenlere, kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gerekir. İnsan olma yolunda attığın ilk adım budur. Sana kötülük düşünenlere, kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın. Ve nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında hiçbir fark hissetmeyecek erdeme ulaştığında ise insan olursun."
***
Usta öykücümüz 1950 yıllardan günümüze kadar eserleriyle, gazete yazılarıyla gündemi elinde tutan TYS Başkanım sayın Adnan ÖZYALÇINER’in iki hafta önceki Evrensel Gazetesinde Değinmeler köşe yazısında şu değini çok hoşuma gitti.
Tamamlanmak istenen.
Bu yılki “Orhan Kemal Roman Armağanı” Ayşe Kulin’in bütün romanlarına verildi. Orhan Kemal’in yargılandığı mahkemede yargıç suçlayıcı bir dille: “Neden hep yoksul insanlardan söz ediyorsun, varlıklı, mutlu insanların yaşadıklarından söz etmiyorsun?” diye sorar. Yazar “Ben onları tanımadım ki nasıl yaşadıklarını yazayım” diye karşılık verir. Bu yılki armağanla Orhan Kemal’in bu eksiği mi tamamlanmak istendi?
***
Yine bu noktada bazı dostlarım, şair ve edebiyatçılarda küçümser bir dille: “Neden hep yoksul, ötekilerden ve işçi insanlardan söz ediyorsun?” diye soruyorlar. “Ben onları çok yakından tanıyorum; benim onlardan hiçbir farkım yok onlar gibi yaşadıklarımı yazıyorum”
Bu ay çıkacak olan Şiiri Özlü-Yorum dergisinde Soma Maden faciasında yaşamını yitiren işçiler için yazdığım Gharma isimli şiir dosyamın ilk şiiri ve ekinde Ankara Mektuplar kolektif bir çalışmada Şair İşçidir Başkentte başlığında mektubum yayınlandı. OSTİM’de özel bir bankanın atölye sorumlusu olarak çalıştığım döneme ait yaşadığım bir olaydan yola çıkarak yazmıştım. Daha ilginci ise kitabın tanıtımı arka kapak yazısı; benim yazdığım mektuptan alıntı yapılması onurlandırdı.
Ayrı bir onuru yine şair, yazar, araştırmacı, eğitimci Arzu KÖK’ün elinden Gharma isimli şiir dosyamla Cüneyne 2024 Şiir Ödülü “Seçici Kurul Özel Ödülü” almak ayrı bir onurdu. (Fernas Maden işçilerinin mücadelesi, 301'ler yaşanmasın diyedir…)
Bu onuru yaşatan seçici kurul üyeleri Sayın; Aslıhan Tüylüoğlu, Akdoğan Yayınevi adına Kamil Akdoğan, Hatice Eğilmez Kaya, Oğuz Tümbaş, Oya Gündüz Aksu. Çok teşekkür ediyorum. Yine en büyük onurlardan birini yaşattılar. Bu yıl düzenlenecek olan CÜNEYNE KÜLTÜR SANAT VE EDEBİYAT DERGİSİ 2025 ŞİİR ÖDÜLÜ seçici kurulda görev vermeleriydi.
Seçici Kurul: Aslıhan Tüylüoğlu, Hatice Eğilmez Kaya, Akdoğan Yayınevi adına Kamil Akdoğan, Özcan Öztürk, Oğuz Tümbaş, Oya Gündüz Aksu.
İlgi duyan şairler içinde duyurusunu yapmış olayım.
https://www.cuneynedergisi.com/duyurular/cuneyne-kultur-sanat-ve-edebiyat-dergisi-2025-siir-odulu-katilim-kosullari-ve-odul-hakkinda-bilgilendirme/
Bayramınızı tüm içtenlikle kutlarım. Kan dökmeden hiçbir canlıyı kurban etmeden yapılsın bayramlar.
Farkındalık Günlüğü-4
28.05.2025
Hayatınızda tam olarak neyi yapmamaktan, olmaktan veya yaşamamaktan pişmanlık duyarsınız?
29.05.2025
Bırakmanız gereken bir şeye tutunuyor musunuz?
30.05.2025
80 yaşında olduğunuzda, sizin için en önemli olan ne olacak?
31.05.2025
Ne zaman risk ve ödülleri hesaplamayı bırakıp doğru olduğunu bildiğin şeyi yapmanın zamanı geldi?
01.06.2025
Kaç yaşında olduğunuzu bilmeseydiniz kaç yaşında olurdunuz?
02.06.2025
Sevdiğiniz birini kurtarmak için kanunları çiğner misiniz?
03.06.2025
Seni gülümseten nedir?