Haldun Eroğlu bir Tarih Profesörü.
Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde. Fatsa Kabakdağı Köyünden.
Alanı ile ilgili olarak hem bilimsel kitapları var hem de tarihi romanları var.
Daha önce Ulus Gazetesinin bu sütunlarında “Yıldızları Küstürmeyelim” isimli romanı hakkında yazmıştım. (09.04.2025, ulusgazetesi.com)
Bu yapıtı ise alt başlıkta “12 Eylül (1980) Fatsa Romanı” diye geçiyor.
168 sayfalık bu roman; Post Yayınlarından 2025 tarihli olarak çıkmıştır.
Yazar bilimsel çalışmalarını bir de roman yoluyla topluma sunuyor.
Bu romanda kendi deyimiyle, “…o kara günlerde yaşananları, anlama ve sorgulama çabası …” var. (s.10)
Yazar Giriş’te neyi, niçin ve nasıl yazdığını anlatıyor:
Yazarlıkta okurdan beklediği, görüşlerinin benimsenmesi değil, anlaşılmasıdır.
Ve buna olan inancı.
Romanda yapılan belirli kişilerin hayatının anlatılması ya da bir düşüncenin savunusu değil,”…dönemin genel karakterini oluşturan siyasal taraftarlığa yönelik bir sorgulamadır”.(s.11)
Yazar bu sorgulamayı roman karakterinin yirmi dört saatinin anlatıldığı olay örüntüsü içinde yaptığını belirtmiştir.
Burada elbette yazara sormak gerek; romana bu ismi koyarken, Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” kitabı aklınıza geldi mi?
Romanın etik ve estetik yönden değerlendirmesine gelirsek şunları öne sürebiliriz:
Yine daha önce Ulus Gazetesinde “Kitapları Nasıl Değerlendirelim” başlıklı yazım yayımlanmıştı. (02.04.2025, ulusgazetesi.com)
Orada da belirttiğim gibi, etik boyut, eserde neyin niçin anlatıldığı, estetik boyutta ise nasıl bir yöntem ve edebi çizgi izlendiği üzerinde durmuştum.
Bu kitabın estetik yönüne yöneldiğimizde şunları görürüz.
Önemli bir bölgenin (Karadeniz-Fatsa) yine çok önemli bir tarihsel kesiti (12 eylül öncesi) konu edinilmiştir.
Romana bir bölgenin en önemli üretim, geçimlik kavramı olan fındık ile girilmesi yerindedir.
Çünkü ekonomi politik bilimi insanların-toplumun durumu ile ilgilidir.
Bir fındık köylüsü Çavuş Dayı, eşi Cici, trafik kazasında ölen oğul ve gelin, geride kalan biri üç yaşında diğeri kundakta Ahmet ve Hikmet ile Hikmet’in fakülteden sevgilisi Cavidan, sarhoş babası roman kahramanlarıdır.
Çavuş Dayının oğlu ve gelini kazada ölünce torunlar Ahmet ve Hikmet’i büyük baba ve babaanne büyütür.
Çocuklardan Ahmet sağ, Hikmet sol düşünce çevresinde örgütlenmişlerdir.
Çavuş Dayı da ölünce çocuklar ile babaanne kalır.
12 Eylül öncesinin yoğun siyasal hareketli günleridir.
Kardeşler sürekli karşı karşıya, tartışırlar, babaanne kaygılı gözyaşı döker, sonuçta her iki kardeş de tutuklanır ve roman biter.
Bu arada çok acılar yaşanır, çevrede ölümler-yaralanmalar-hapislikler-yoksulluklar…
İşte “Güne sığan Ömür” romanı bu dönemin insan dramlarını anlatır.
Ama bunu ağırlıkla düşünceler, bakış açıları üzerinden kurgulamıştır.
Yazar yer yer Çehov tarzı ön gösterimler yapar.
Sayfa 20 de çocukların fındık bahçesine uğramadıkları belirtilir.
Çünkü ileride başlarına çok şey geleceği böylece imlenir.
Yine yazar gerçekten romanlık-öykülük konuları seçmesini iyi kurgulamış, insan dramlarına odaklanmıştır.
Bunu yaparken insanların yaşadığı ortamı-çevreyi de sosyal ve eko politik boyutlarıyla, çocukların psikolojik gelişimiyle içi içe verebilmiştir.
Sayfa 25’te fındık ve köylünün ekonomi politik durumu iyi yansıtılmıştır.
Faizcilik-tefecilik bir üretim ilişkisi olarak…
Devrimci Hikmet zaman içinde kendini sorgular, düşüncelerinde, siyasal eylem çizgisinde daha barışçıl bir çizginin olanaklı olup olamayacağı yönünde gelişim gösterir.
Ülkücü Ahmet’in de devrimci Hikmet’in de yetiştiği aile ortamı ve psikolojik gelişimleriyle siyasal bağlanmışlıkları arasında bağlantılar bulunmaktadır.
Fatsa’da o dönemde 9 aylık devrimci belediyecilik uygulamasına geniş yer verilmesi dönemin siyasal karakteristiğini anlama açısından önemli…
Sayfa 125’te güncel sayılabilecek bir konu- dinin siyasal ilişkisi- ele alınmıştır.
Geçmişte yaşananlar söz konusu olunca, hiç kimsenin masum sayılamayacağı tezi de verilmekte.
Fatsa’nın fındık köylerinden sahildeki asırlık kavlan ağaçlarına, fındık mitinglerinden, sömürü ilişkilerine, yitirilen canlardan çekilen acı ve ıstıraplara, gençlerin siyasal düşünce uğruna adanmışlıklarından yaşanan ateşli aşklara, 9 aylık kısa da olsa etkileri çok olan ilginç yerel yönetim deneyiminden insanlığın bitmez güzel gelecek umutlarına kadar birçok konuya kurgusal, sürükleyici bir dil ve anlatımla yer veren yazar-akademisyen-tarihçi Haldun EROĞLU’ na çok teşekkür ederiz.
Bizim iktisat ve edebiyat kesişiminde yaptığımız benzer çalışmaları tarih ve roman bağlamında düşünen ve kaleme alan yazarı kutlar, yeni çalışmalarını da merak ve ilgiyle beklediğimizi iletiriz.
Ayrıca gelecek günlerde yazarla yapacağımız görüşmelerde; ekonomi politik ve edebiyat ilişkisi, tarih nedir, nasıl bir bilimdir, tarih felsefesi hakkındaki düşünceleri, tarihsel olayların romana yansıması, tarihsel roman kavramsallaştırması gibi konuları genişliğine ve derinliğine irdeleyeceğiz.