Prof.Dr. KEMAL DURUHAN
Köşe Yazarı
Prof.Dr. KEMAL DURUHAN
 

Yolculuk Nereye! Güneşten Ampule, Ampulden Kandile, Kandilden Fenere…

Güneşten başlıyoruz. Bu toprakların ufkunu gün ışığıyla dolduran, aklı bilimin terazisine koyan, hukuku bireyin onuruna bağlayan bir aydınlık o. Atatürk’ün güneşi, cumhuriyetin geniş sathında herkes için aynı parlaklıkla doğan bir ışık. Ayrım gözetmez, gölge aramaz; aydınlatır ve yol gösterir.   Sonra bir bakıyoruz, güneşten ampüle geçiş başlamış. Ampul, doğası gereği seçici bir ışık taşır. Her yere değil, yalnızca tutulduğu yeri aydınlatır. Modernleşme iddiasıyla yola çıkıp zamanla belirli çevrelere, belirli yapılara, belirli mekânlara ışık dağıtan bir politik pratiğin sembolü. Ampül yanıyor; evet… Ama kimi odalar hâlâ karanlıkta.   Ardından kandil görünüyor sahnede. Dağın mağarasından şehrin ışıklarına uzanan bir geçiş. “Açılım” diye yola çıkılan, sonra çatışmalarla, kırılmalarla, belirsizliklerle dolan bir hat. Kandil’in aydınlatıp aydınlatmadığı hâlâ tartışmalı; kimi için barış umudu, kimi için karanlığın ta kendisi. Mağaradakilerin şehre inmesi bir ışık mı doğurdu, yoksa gölgeleri mi büyüttü, onun hükmünü artık toplumun vicdanı veriyor.   Derken bir başka ışık daha beliriyor: Fener. Fener Rum Patrikhanesi’nin “ekümenik” iddiası, tarihsel bagajı ve güncel hamleleri… İznik gölünden denizlere açılmanın, bir nevi yeni bir seyrüsefer başlatmanın hevesi. Ne var ki hafızamız uyarıyor: “Gemilere mi binilecek yine? Yahu Titanic batmadı mı?” Hem bir ironi hem bir hatırlatma… Tarih bize şunu öğretti: Yelken açmadan önce, hangi sulara çıkıldığını bilmek gerekir.   Ve bütün bu semboller üst üste bindiğinde, ortaya çarpıcı bir tablo çıkıyor:   Güneşten Ampüle, Ampülden Kandile, Kandilden Fenere… Bir ülkenin ışık serüveni, bir toplumun yön arayışı ve bir milletin “biz neredeyiz?” diye kendi kendine sorduğu o meşhur soru…   Dolmuş sarsıla sarsıla ilerlerken, herkes aynı soruyu mırıldanıyor:   Nereye gidiyoruz yahu, yolculuk nireye!..   Cevap belki de tek bir ışıkta değil; hangi ışığın gerçekten yol gösterdiğini ayırt etme cesaretinde saklı.
Ekleme Tarihi: 10 Aralık 2025 -Çarşamba

Yolculuk Nereye! Güneşten Ampule, Ampulden Kandile, Kandilden Fenere…

Güneşten başlıyoruz.
Bu toprakların ufkunu gün ışığıyla dolduran, aklı bilimin terazisine koyan, hukuku bireyin onuruna bağlayan bir aydınlık o. Atatürk’ün güneşi, cumhuriyetin geniş sathında herkes için aynı parlaklıkla doğan bir ışık. Ayrım gözetmez, gölge aramaz; aydınlatır ve yol gösterir.
 
Sonra bir bakıyoruz, güneşten ampüle geçiş başlamış.
Ampul, doğası gereği seçici bir ışık taşır. Her yere değil, yalnızca tutulduğu yeri aydınlatır. Modernleşme iddiasıyla yola çıkıp zamanla belirli çevrelere, belirli yapılara, belirli mekânlara ışık dağıtan bir politik pratiğin sembolü. Ampül yanıyor; evet… Ama kimi odalar hâlâ karanlıkta.
 
Ardından kandil görünüyor sahnede.
Dağın mağarasından şehrin ışıklarına uzanan bir geçiş. “Açılım” diye yola çıkılan, sonra çatışmalarla, kırılmalarla, belirsizliklerle dolan bir hat. Kandil’in aydınlatıp aydınlatmadığı hâlâ tartışmalı; kimi için barış umudu, kimi için karanlığın ta kendisi. Mağaradakilerin şehre inmesi bir ışık mı doğurdu, yoksa gölgeleri mi büyüttü, onun hükmünü artık toplumun vicdanı veriyor.
 
Derken bir başka ışık daha beliriyor: Fener.
Fener Rum Patrikhanesi’nin “ekümenik” iddiası, tarihsel bagajı ve güncel hamleleri…
İznik gölünden denizlere açılmanın, bir nevi yeni bir seyrüsefer başlatmanın hevesi. Ne var ki hafızamız uyarıyor: “Gemilere mi binilecek yine? Yahu Titanic batmadı mı?”
Hem bir ironi hem bir hatırlatma… Tarih bize şunu öğretti: Yelken açmadan önce, hangi sulara çıkıldığını bilmek gerekir.
 
Ve bütün bu semboller üst üste bindiğinde, ortaya çarpıcı bir tablo çıkıyor:
 
Güneşten Ampüle, Ampülden Kandile, Kandilden Fenere…
Bir ülkenin ışık serüveni, bir toplumun yön arayışı ve bir milletin “biz neredeyiz?” diye kendi kendine sorduğu o meşhur soru…
 
Dolmuş sarsıla sarsıla ilerlerken, herkes aynı soruyu mırıldanıyor:
 
Nereye gidiyoruz yahu, yolculuk nireye!..
 
Cevap belki de tek bir ışıkta değil; hangi ışığın gerçekten yol gösterdiğini ayırt etme cesaretinde saklı.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Nevzat
(10.12.2025 19:56 - #4272)
Hocam fevkalade. Kısa ve öz. Harikasiniz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.