Prof.Dr. KEMAL DURUHAN
Köşe Yazarı
Prof.Dr. KEMAL DURUHAN
 

BİR SABAH UYANIRIZ, HARİTA GİTMİŞTİR-Mete, Alpaslan, Mustafa Kemal Yoksa Şayet!...

Bazen sabahları televizyonu açtığınızda, ekranın köşesinde harita kalmamış olur. Çünkü ekranda artık “yeni sınırlar” gösteriliyordur. Sonra alt yazı geçer: “Savaş bölgesel olmaktan çıktı, küresel sonuçları olabilir.” İşte o an anlarız ki harita değil, geleceğimiz kayıyordur parmaklarımızın arasından.   İran ve İsrail arasında fitili çekilen bu yeni savaş, bölgeye diz çöktürme işinin en yeni “sezonu” gibi. Önce Suriye, sonra Irak, Filistin zaten kronik acının adresi… Şimdi İran. Sonrası? Haritaya bakmaya gerek yok; istikamet Türkiye.   ORTADOĞU’DA YANAN ATEŞ, BİZİM BACADAN DUMAN ÇIKARTIR   Bu coğrafyada komşunun evi yanınca, bizim çatı da tutuşur. Çünkü sınırlarımızın ötesinde kurulan her masa, aslında bizim geleceğimizi planlamaya kalkar.   İran’ı zayıflatmak mı? İsrail’i güvenceye almak mı? Görünürde öyle. Ama fonda hep aynı ses: “Türkiye, sen otur hele… Sıra sana da gelecek.”   FUKUYAMA'NIN TARİHİ BİTMİŞTİ, ŞİMDİ YASALAR BİTİRİLMEK İSTENİYOR   Francis Fukuyama, "Tarihin Sonu"nu ilan etmişti. Demokrasi galip, liberalizm evrensel değer olacaktı. Ama tarih, bir türlü final yapmadı. Aksine, şimdi bizzat hukukun kendisi hedefte. Yasaların üstünlüğü değil, üstünlerin yasası revaçta.   İşte tam da burada Atatürk giriyor sahneye. Çünkü o, bu topraklara en kıymetli mirası bıraktı: Egemenlik milletindir. Ve bu egemenlik hiçbir tapuya bağlanmaz.   CUMHURİYET, AŞİRET REJİMİ DEĞİLDİR   Bazen öyle laflar edilir ki, insan kendini 21. yüzyılda değil, ortaçağda hisseder. Kabile lideri gibi davranan siyasetçiler, kamu gücünü mülk gibi kullananlar, milletin iradesini “biat”a dönüştürmeye çalışanlar…   Hatırlatalım: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bu devletin çivisi Anayasadır. Ve bu anayasanın bazı çivileri, sökülemez. “Değiştirilemez” yazıyorsa, öyle kalır. Tartışmaya açılması bile hukuk dışıdır.   Jean-Jacques Rousseau, “Genel irade hata yapmaz” demişti. Doğrudur, ama o genel irade milletin iradesiyse. Bir zümrenin, bir partinin, bir klik veya tarikatın iradesi değilse.   ŞİMDİ NEYİ KONUŞUYORUZ BİZ ASLINDA?   İran ile İsrail savaşırken, bizde kim hangi yetkiyi nasıl alır, hangi mahkeme hangi karara itaat eder, kim anayasa tanır tanımaz, onu tartışıyoruz. Yani sınırlarımızın dışında savaş var ama asıl savaş içeride: hukukla siyaset arasında.   CUMHURİYET, KAYIT DIŞI BİR KABİNE PROGRAMIYLA YÜRÜMEZ   Bu milletin zekâsı hafife alınamaz. Öyle sansürle, manipülasyonla, “önceden hazırlanmış sorularla” geçiştirilecek bir halk değil bu. Kurtuluş Savaşı’nın çamurunda doğdu Cumhuriyet. Bu millet, “Muz Cumhuriyeti”nde değil, Cumhuriyet’in gövdesinde yaşar.   Max Weber, “meşruiyet üç kaynaktan doğar” der: gelenek, karizma, hukuk. Bizim için artık sadece biri geçerlidir: HUKUK Çünkü karizma, halkı büyüler; hukuk ise halkı korur.   VE SON OLARAK: MİLLET BURADA   Suriye gitti, Irak parçalandı, İran kaynıyor. Ama Türkiye hala ayakta. Çünkü bu millet; ne Oslo’da teslim olur, ne Brüksel’de çözülür, ne Washington’da şekil alır.   Bu millet kendi kaderini kendi çizer. Ve eğer bir gün biri çıkıp da anayasanın “değiştirilemez” maddelerine göz dikerse… O zaman bilsin ki, o gün bu millet yeniden “Kuvayı Milliye” olur.
Ekleme Tarihi: 16 Haziran 2025 -Pazartesi

BİR SABAH UYANIRIZ, HARİTA GİTMİŞTİR-Mete, Alpaslan, Mustafa Kemal Yoksa Şayet!...

Bazen sabahları televizyonu açtığınızda, ekranın köşesinde harita kalmamış olur. Çünkü ekranda artık “yeni sınırlar” gösteriliyordur. Sonra alt yazı geçer: “Savaş bölgesel olmaktan çıktı, küresel sonuçları olabilir.”
İşte o an anlarız ki harita değil, geleceğimiz kayıyordur parmaklarımızın arasından.
 
İran ve İsrail arasında fitili çekilen bu yeni savaş, bölgeye diz çöktürme işinin en yeni “sezonu” gibi. Önce Suriye, sonra Irak, Filistin zaten kronik acının adresi… Şimdi İran. Sonrası? Haritaya bakmaya gerek yok; istikamet Türkiye.
 
ORTADOĞU’DA YANAN ATEŞ, BİZİM BACADAN DUMAN ÇIKARTIR
 
Bu coğrafyada komşunun evi yanınca, bizim çatı da tutuşur. Çünkü sınırlarımızın ötesinde kurulan her masa, aslında bizim geleceğimizi planlamaya kalkar.
 
İran’ı zayıflatmak mı? İsrail’i güvenceye almak mı?
Görünürde öyle. Ama fonda hep aynı ses: “Türkiye, sen otur hele… Sıra sana da gelecek.”
 
FUKUYAMA'NIN TARİHİ BİTMİŞTİ, ŞİMDİ YASALAR BİTİRİLMEK İSTENİYOR
 
Francis Fukuyama, "Tarihin Sonu"nu ilan etmişti. Demokrasi galip, liberalizm evrensel değer olacaktı.
Ama tarih, bir türlü final yapmadı. Aksine, şimdi bizzat hukukun kendisi hedefte. Yasaların üstünlüğü değil, üstünlerin yasası revaçta.
 
İşte tam da burada Atatürk giriyor sahneye.
Çünkü o, bu topraklara en kıymetli mirası bıraktı:
Egemenlik milletindir. Ve bu egemenlik hiçbir tapuya bağlanmaz.
 
CUMHURİYET, AŞİRET REJİMİ DEĞİLDİR
 
Bazen öyle laflar edilir ki, insan kendini 21. yüzyılda değil, ortaçağda hisseder. Kabile lideri gibi davranan siyasetçiler, kamu gücünü mülk gibi kullananlar, milletin iradesini “biat”a dönüştürmeye çalışanlar…
 
Hatırlatalım: Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir.
Bu devletin çivisi Anayasadır.
Ve bu anayasanın bazı çivileri, sökülemez. “Değiştirilemez” yazıyorsa, öyle kalır.
Tartışmaya açılması bile hukuk dışıdır.
 
Jean-Jacques Rousseau, “Genel irade hata yapmaz” demişti. Doğrudur, ama o genel irade milletin iradesiyse. Bir zümrenin, bir partinin, bir klik veya tarikatın iradesi değilse.
 
ŞİMDİ NEYİ KONUŞUYORUZ BİZ ASLINDA?
 
İran ile İsrail savaşırken, bizde kim hangi yetkiyi nasıl alır, hangi mahkeme hangi karara itaat eder, kim anayasa tanır tanımaz, onu tartışıyoruz.
Yani sınırlarımızın dışında savaş var ama asıl savaş içeride: hukukla siyaset arasında.
 
CUMHURİYET, KAYIT DIŞI BİR KABİNE PROGRAMIYLA YÜRÜMEZ
 
Bu milletin zekâsı hafife alınamaz.
Öyle sansürle, manipülasyonla, “önceden hazırlanmış sorularla” geçiştirilecek bir halk değil bu.
Kurtuluş Savaşı’nın çamurunda doğdu Cumhuriyet.
Bu millet, “Muz Cumhuriyeti”nde değil, Cumhuriyet’in gövdesinde yaşar.
 
Max Weber, “meşruiyet üç kaynaktan doğar” der: gelenek, karizma, hukuk.
Bizim için artık sadece biri geçerlidir: HUKUK
Çünkü karizma, halkı büyüler; hukuk ise halkı korur.
 
VE SON OLARAK: MİLLET BURADA
 
Suriye gitti, Irak parçalandı, İran kaynıyor.
Ama Türkiye hala ayakta. Çünkü bu millet;
ne Oslo’da teslim olur, ne Brüksel’de çözülür, ne Washington’da şekil alır.
 
Bu millet kendi kaderini kendi çizer.
Ve eğer bir gün biri çıkıp da anayasanın “değiştirilemez” maddelerine göz dikerse…
O zaman bilsin ki,
o gün bu millet yeniden “Kuvayı Milliye” olur.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Nevzat
(16.06.2025 13:00 - #3323)
Harikasın, Hocam.
Kemal Duruhan Nevzat bey çok teşekkür ederim, selamlar
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.