-İstanbul'da DEM etkinliğinde Apo sloganlarına bir emniyet müdürünün müdahalesi,
-Şırnak'taki Kürt Kültürel Etkinliğine DEM'in davet edilmemesi,
-Şırnak'taki Kürt Kültürel Etkinliğinde Barzani muhafızlarının asker kıyafetleriyle ve uzun namlulu silahlarla boy göstermesi,
-Bese Hozat'ın af istemiyoruz, biz soykırıma yüz yıldır dayandık mücadele ettik, Kürdistan'da siyaset yapacağız sözleriyle, ABD'nin kucağına oturduk, T.C. bize ayar veremez meydan okuması,
-Ve tabii ki Türk halkının olanlara tepkisi.
Hareketlerle hükümetçe konuşulmuş bir mesaj. Kime karşı! Açıklama ve istekleriyle aşırı giden ve Türk seçmeni karşısında Erdoğan'ı oldukça zora sokan, açıkça bölünme niyetlerini dillendiren DEM ve Kandil’e karşı.
Denilen şu, özellikle Kandil ve DEM'e:
Apo’yu sivriltme, açık siyasi aktör ve bölge lideri yapma girişimleriniz bizim inisiyatif ve gözetimimiz dahilindedir, onu siz değil, şu an değil, istersek biz ve istediğimiz zaman yaparız ve o an, şu an değil. İstersek Barzani ve güçlerini merkezileştirir, sizi Kuzey Irak'ta maraba konumunda bırakırız, ayağınızı denk alın.
Mesajın Apo’ya verilmiş tarafında, YPG'ye vereceği mesajların Suriye'de Türkiye'nin tezlerine uygun olarak Mazlum Abdi'nin Şara yönetiminin merkezi silahlı güçlerine özellikle PYD silahlı güçlerini Irak ordusu içinde tam entegrasyonla etnik farkının renginin nötrleşme iradesinin etkili şekilde Suriye'deki Kürt yönetime iletilmesidir, etkili bir dille.
ABD'nin PYD yerine bu güçlere SDG demesinin nedeni budur.
Erdoğan Arap petrol dolarlarıyla Trump'ı ikna etmiş görünüyor.
Tabii bir de Cumhuriyet'e, Atatürk fikirlerine Türk Milleti'nin kararlı bir şekilde bağlılığını tüm herkes görmüş olmalı,
Türk toplumu bir Arap ve Ortadoğu toplumu değildir.
Ben bir Felsefeci ve Sosyolog olarak gidişatı böyle okudum.
