Alparslan Türkeş, ülkücülüğün ve Türk milliyetçiliğinin tartışılmaz lideri olarak siyasi tarihimizde derin izler bıraktı. Onun vefatının ardından ülkücüler farklı partilere dağıldı, yeni oluşumlar kuruldu; fakat hiçbir şey onun çizdiği çerçeveden tamamen kopamadı.
Devlet Bahçeli’nin MHP'nin başına geçmesiyle başlayan süreç ise tam anlamıyla bir kırılmaya sahne oldu. Önceleri Erdoğan’a ve AKP’ye karşı sert eleştirilerde bulunan Bahçeli, zamanla iktidarın en sadık payandası ve destekçisi haline geldi. Erdoğan’a hakaret dolu sözlerin sahibi, bugün Erdoğan’ın en yakın yol arkadaşı oldu. PKK, PYD gibi terör örgütlerine karşı yıllarca en etkili muhalefeti yapan MHP, geçtiğimiz haftalarda ise büyük bir şaşkınlıkla saf değiştirdi. Bahçeli’nin terör örgütü lideri Öcalan’a “Kurucu Önder” demesi, ülkücüler arasında derin bir hayal kırıklığı yarattı.
Ülkücüler şaşırdı, sessiz kalmadı. Alparslan Türkeş’in uyarılarını ve mirasını hatırlatan savunma hattını kurmaya çalıştılar. İYİ Parti Başkanı Meral Akşener’in ardından Musavat Dervişoğlu, Alparslan Türkeş ve fikirlerine sadık kaldığını ortaya koydu. Ümit Özdağ da ülkücü gençliği Atatürk milliyetçiliği ekseninde toparladı.
Peki, Alparslan Türkeş’in kızı ne dedi? Babasının görüşlerine bağlı kaldığını, fikirlerine sadık olduğunu ifade etti. Eski AKP milletvekili Ahmet Türkeş ise babasının fikirlerinin destekçisi olduğunu hissettirdi.
Ama büyük oğlu Tuğrul Türkeş suskunluğunu koruyor. En azından şimdilik.
Bu suskunluk, siyasi ve kültürel mirasın bekçisi olarak Tuğrul Türkeş’ten beklenen konuşmayı daha da anlamlı kılıyor. Halk, Türkeş’in büyük oğlundan sadece genetik değil, kültürel mirasın da sesi olmasını istiyor.
Peki, Tuğrul Türkeş ne düşünüyor? Bu kritik dönemeçte babasının fikirleri neydi? Bugün ne olurdu? Kendi görüşleri nedir?
Şimdi tam zamanı, çıkmalı ve konuşmalı.
Alparslan Türkeş’in çizdiği milliyetçi yol, siyasetin gelip geçtiği rüzgarlara kapılmadan ayakta kalmayı gerektirir. Tarihin yüklediği miras, sadece kan bağıyla değil, fikir ve duruşla yaşatılır.
Tuğrul Türkeş’in suskunluğuysa bir yandan düşündürücü, bir yandan da beklentiyi büyütüyor.
Biliyor musunuz? Alparslan Türkeş, "Ülkücüler ne derse, o olur" derdi. Bugün ülkücüler soruyor:
"Sen ne diyorsun, Tuğrul Bey?"