– Altın mikrofonlar önünde, güzel spikerlerle sunulsa da, bu ancak bozulmuş süte çikolata katmaktır –
Günümüz Türkiye’sinde, siyaset sahnesi adeta bir mantık laboratuvarı değil, bir safsata sergisi hâline getirilmiş durumda. Emperyalizmin Irak ve Suriye’de uyguladığı böl-yönet stratejileri, üniter devletlerin federatif parçalara ayrılmasıyla meşruiyet bulmuş; şimdi aynı reçete Türkiye’ye altın yaldızlı paketlerle sunulmak isteniyor. Üstelik bunu "terörsüz Türkiye", "barış süreci", "çözüm zemini" gibi kulağa hoş gelen ama içeriği çarpıtılmış formüllerle yapmaya çalışıyorlar.
Bu neyin mantığı, bu neyin kıyasıdır?
Eline “Açılım” sopasını alan, halkın gözünün içine baka baka öncül olarak bastırılmış terörü, madde olarak sahte barışı, sonuç olarak da federatif bir Türkiye'yi koyuyor. Oysa bu, mantıkta doğrudan mugalatadır:
"Bir şeyi, ona benzeyenle karıştırmak."
Tıpkı Sühreverdî’nin dediği gibi: “Bir şey ile onun benzerini ayıramamak, zihni yanıltır.”
Türkiye’de terörle ilişkili yapılar, bir yandan PYD ile de facto devletleşmeye doğru evrilirken, diğer yandan PKK için “sivil siyaset” maskesiyle bir çözüm süreci yürütmek istemek, sadece çift yönlü bir mugalata değil, aynı zamanda kamuoyunu aptal yerine koymaktır.
Bu mugalatayı o kadar cilalıyorlar ki, çürümüş sütü çikolatayla servis ediyorlar.
Ama sevgili halkım, çürümüş sütü çikolata kurtarmaz.
Safsata mı dediniz?
Evet. Tam da "terörü çözümle meşrulaştırma" teşebbüsleri, İbn Sînâ’nın tanımıyla “öncül sonuçtan kapalıysa, kıyas çöker” ilkesine çarpmaktadır.
Peki, neden bu kadar çok mugalata ve safsata?
Çünkü sağlam bir argümanları yok. Çünkü “üniter yapı”yı zayıflatmak isteyen dış akıllar ve onların yerli taşeronları, ancak algı mühendisliğiyle, mantıksızlığı mantık gibi göstererek halkı kandırabilir. Medya devleriyle, sosyal mecralarla yapılan bu algı avcılığı, zekâya değil safsataya dayanır.
Ama biz, maddesi doğru, formu sağlam, öncülü meşru, sonucu vatanı savunan bir mantıkla konuşuruz. Biz üniter yapıyı; etnik kimliklerin değil, vatandaşlık temelinde birliğin beyni ve yüreği sayarız.
Ve söz Atatürk’ten:
> “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz. En doğru tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
Bugün de en doğru kıyas, sağlam mantık kıyasıdır.
Açılım değil; aydınlanmadır bizim yolumuz
SON BİR NOT:
Türkçede bir deyim vardır:
“Şaşkın ördek götün götün yüzer.”
İşte bu deyim, burada karşı karşıya olduğumuz tabloyu yalnızca betimlemekle kalmaz, olayın saçmalığını da çıplak biçimde gözler önüne serer.
Bizim ördeğimiz sadece şaşkın değil; aynı zamanda topaldır.
Ve ne yazık ki bu çaresiz ördek, akıntıya karşı yüzmeye çalışmaktadır.
Bu nedenle, kusura bakmayın…
Bu ördeği alkışlayamayacağız.
Zavallı artık yoruldu...
Alıp bahçeye götürecek, geldiği yere geri koyacağız.
