Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

KİTLE MİTİ, İNSANIN GERÇEKLİĞİ, YAZININ GEREKLİLİĞİ

Günümüz her açıdan temellerin sarsıldığı, mitlerin gerçeklerin yerine geçtiği bir illüzyonlar çağı niteliğindedir. Bugünün en büyük illüzyonu kitle denilen mittir. Kitle kavramı, mutlak bir gerçeklik muamelesi görmekte, hiçbir şekilde sorgulanmamaktadır. Zihinlerimiz, kitle illüzyonunu insanın üstünde en asli hakikat olarak benimsemeye alıştırılmış durumdadır. İnsan, kitle değildir. Kitle, insanlardan veya insani unsurlardan oluşan bir olgu değildir. Kitle, daha çok gayri insani olan bütün unsurların insanın ve insanlığın toplamı olarak tahayyül edildiği bir kurgudur. Kitle illüzyonu ve insani gerçekliğin birbirinden ayrılması lazımdır. İnsanı kitle illüzyonu içinde düşünmek, insanı ve hayatı inkâr etmek anlamına gelmektedir. Kitle, bir miti, illüzyonu ve kurguyu temsil ederken, insan ise gerçekliği, hayatı ve sözü temsil etmektedir. Kitle, dediğimiz mitin görüşü, düşüncesi ve hayatı yoktur. Toplum, çoğunluk iradesi, ulusal kimlik ve kamuoyu gibi kurgular, insanın dışında insana rağmen insanın yaşaması için ölçüler, kurumlar ve sınırlar koyan üst bir otoritenin bir vehim değil varlık olduğunu anlatmak için kullanılmaktadır. Gerçekte  hangi  kavram  kullanılırsa kullanılsın, kitle, bir varlık değil, vehimdir. Kitle, insana rağmen insan için anlayışının en totaliteryan kurgusu niteliğine sahiptir. Kitle bir vehim olduğundan dolayı kitlenin bir görüşü yoktur. Görüşü olan insandır. Kitle bir kurgu olduğundan ve özgün bir görüşe sahip olmadığından dolayı  kanaat önderleri, kamusal görüş veya kamuoyu gibi kurgular icat edilmiştir. Görüşü, kanaati ve tercihi olan insandır. Modern dönemde kitleye kanaat, görüş ve oy atfetmek insandan sapan bir saplantı ve sapkınlıktır. Kitleye görüşün ve kanaatin atfedilmesi, bireyin görüş, kanaat ve oy yeteneğini karartmak ve köreltmek anlamına gelmektedir. Birey, kendi önceliklerine, ideallerine ve arzularına göre düşünceler, görüşler ve kanaatler geliştirir. Kitle dediğimiz kurgunun arzusu veya ideali yoktur. Kitle miti, bireyin arzu, istek ve görüş dünyası üzerinde sahiplik  iddiasında bulunmanın etkili bir aracıdır. Kitlenin, kişiye ait duygularını, düşüncelerini, arzularını ve kanaatlerini mülkiyetine geçirmesi, aslında kitle mitinin  bir insan hırsızlığından başka bir şey olmadığını göstermektedir. Kişiyi kişi yapan düşüncelerinin ve arzularının kitle tarafından soyulması, asli bir yolsuzluk, yozlaşma ve yabancılaşma durumudur. Kişinin kitle tarafından ele geçirilmesi, insanın kendisini tanımasını ve anlamasını imkânsızlık derecesinde zorlaştırmaktadır, çünkü kitle kişiyi kişi olmaktan çıkarmakta, onu hayalete dönüştürmektedir. Kişinin günümüzdeki en büyük katili, kitledir. İnsan için asli soru kişinin kim olduğunu anlamasıdır. Kişinin kim olduğuna dair sahih bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Ortada kişi kalmadığı zaman, kişinin  kendisine dair kim olduğu sorusunu sorması da  anlamsızdır. Kişinin, artık yeni bir soru sorması ve o sorunun cevabını kabul etmesi gerekmektedir. Kişi artık kendisini değil, kitle denilen hayali kurguyu tanıyacaktır. Başka bir ifade ile gerçek olan insanı tanımaktan  vazgeçip  kitle mitini anlamak için bir hayat heba edilmektedir. Modern dönemde erdem olan artık önce kendini tanı değil, önce kitleyi tanı olmaktadır. Kitle miti, insani gerçekliğin inkarıdır. İnsana dair söylenebilecek temel realite, her insanın farklılığıdır. Her insan farklı, özgün ve özgürdür.  Başka bir ifade ile insani farklılıklar, insan olmanın olmazsa olmazıdır. Kitle miti, insani farklılıkların tamamını inkâr etmektedir. Kitle miti, bütün insanların  homojen ve aynı olduğu  vehmine dayanmaktadır. Kitle miti, insana  herkesle aynı olma ve farklılığından vazgeçmeyi dayatmaktadır. İnsani gerçeklik, insanın hem kendi farkını hem de diğer insanların farklılıklarını anlamayı ve keşfetmeyi gerektirmektedir. Kitle, insani farklılıkları ortadan kaldırmasından dolayı bu farklılıklara dair konuşmayı  ve yazmayı anlamsızlaştırmaktadır. Kitleperestliğe göre insana düşen, kendi farklılığını anlatmak ve yazmak değil, sadece kitle içinde herkes gibi davranmaktan başka bir şey değildir. Kitle, bütün insanları nesneleştirmektedir. Kitle kurgusu, aslında insanın nesneleştirilmesinden başka bir şey değildir. Bir objeleştirme kurgusu olarak kitle, insana özgün bir varlık, özgün bir kozmos olarak bakmamaktadır. Kitle, kişiye, insanlar arasında ayrı ve özgün bir insan olarak yüceltmemekte, insanı nesneler arasında herhangi bir nesne seviyesine indirgemektedir. İnsan gerçekliğinin doğal sonucu kişinin gerçek olarak varlığını koruması ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kendi varlığını gerçekleştirme yeteneğine sahip tek varlık insandır. Kişi varlığını gerçekleştirirken hem kendisine hem dünyaya dair algılarını, yorumlarını ve görüşlerini  diğer insanlara sunmaktadır. Kişi olmak, kendimden ve dünyadan  kendime göre anladığım budur diyebilmektir. Kişi, anladığını dünyaya sunarken aynı zamanda diğer insanlardan da kendisine bir karşılık verilmesini umut etmektedir. Siz beni ve dünyayı nasıl yorumluyorsunuz diye sormaktadır. Kişi, hem kendisi ve hem de diğer insanlar için varlığını inşa etmektedir. Kişi, varlığını gerçekleştirirken ortaya koyduğu açıklama ve diğer insanların  karşı yorumlarını dinleme ve öğrenme arzusu sayesinde diğer insanlarla etkileşim ve iletişim içine girmektedir. Diyalog, ilişki, ilgi, iletişim ve etkileşim kişiler arasında gerçekleşebilecek  olgulardır. Kitle kurgusu, insanın kendisini ve dünyayı kendisine göre yorumlamasına izin vermediği gibi, dışarıda hazır olarak var olan bir yorumu okumayı, ezberlemeyi ve içselleştirmeyi kişiye dayatmaktadır. Kitle, kişiye sürünün bir parçası olarak ona çobanlık yapacağını söylemektedir. Kişinin kendi çobanı olma hakkını, kitle ortadan kaldırmaktadır. Kitle, sürü içinde yaşayan bir nesne olarak kişinin düşüncesine ve bilgeliğine gerek olmadığını  öngörmektedir. Sürünün bir parçası olarak hayatımızın  kontrolünün elimizde  olduğunu düşünüyorsak, bu büyük bir yalanla kendimizi aldatma ve kandırma anlamına gelmektedir. Kitle miti, hayatımızın  kontrolünü elimizden almak için uydurulan  bir büyük yalandır. Kitlenin bir nesnesi  olarak aklını kullanan, düşünen, üretken ve yazan bir varlık olduğumuzu düşünüyorsak bu daha büyük bir yalandır. Aklı, yaratıcılığı, sözü ve yazıyı, kitle miti  ortadan kaldırmaktadır. Kitlenin aklı olmadığı gibi, kişinin de aklını dumura uğratmaktadır. Kitle, hiçbir akla, bilgiye, bilgeliğe ve görüşe sahip değildir. Günümüzdeki kitlesellik ve sanallık, her boyutuyla kitlesel ve sanal nesneleşmeyi ve aptallığı ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde insanlar sanal alemde yorumlarını ve görüşlerini yazmaktadırlar. Sanal dünyada yazılıp çizilenlerin binde biri sahici anlamda görüş ve yazı  sıfatını hak etmektedir. Bugün sanal alem, kitle cehaletinin ve yozlaşmışlığının  egemen olduğu bir çöplüktür. Sanal alem, şimdiye kadar söz, yazı ve edebiyat üretememiştir. Sanal alem, insanın şimdiye kadar söylediği sözü ve yazdığı yazıyı tüketen asalak güruhların mekânı olmaktan başka bir işleve sahip değildir. Kitle bir kurgudur, illüzyondur, vehimdir. Kişi ise gerçektir, varlıktır ve varoluştur. Kitlenin kendisine özgü bir varlığı ve düşüncesi olduğu iddiası, bir yanılgıdır. Kitle vehmi, kişiyi diğer insanlara uygun davranmaya zorlamaktan başka bir işe yaramamaktadır. Kitle vehmi,  bireyin kendisi olmak zorunda olmadığına ve kişinin kendisi olmaya ihtiyacı olmadığını bireyi inandırmaktadır. Kişinin kendisi olması için, kendisini kitle vehminden özgürleştirmesi gerekmektedir. Kitle miti, kişinin kendi insanlığına, düşüncesine ve fikrine yabancılaşması demektir. İnsana yabancılaşmamak için kişinin, kitle vehmine yabancılaşması bir zorunluluktur. İnsan, sahip olduğu hayat amacına uygun olarak kendisini gerçekleştirmektedir. İnsanın kişi ve kişiliğini oluşturabilmesi için bir amaca, anlamaya ve tanımaya ihtiyacı vardır. Hayat için amacın, anlamanın ve tanımanın oluşması, hayat boyu süren bir faaliyettir. Kişi, ben kimim, hayatın anlamı ve amacı nedir sorularına sürekli olarak anlamlı ve doyurucu cevaplar bulmak  zorundadır. Kişinin, kendisini inşa etmesi, kendisini tanıması için bir hikayeye ve yazıya ihtiyacı vardır. Kitle dediğimiz kurgunun kendini tanıma ve gerçekleştirme gibi bir arayışı yoktur. Kişinin, insan olarak hikayesini yaşayabilmesi için kitleden radikal olarak kopması gerekmektedir. Kitle, insanın insanlığını yıkan, zayıflatan ve ortadan kaldıran bir vehimdir. Kitle, insanın kişisel anlatılarını ve yazılarını yıkmaktadır. Konuşma, iki kişi arasında gerçekleşen bir ilişkidir. Konuşma, ben-sen ilişkisidir. Kitle ile konuşmak mümkün değildir. Kitle ile konuşmaya kalkmak, taş le ilişki kurmak gibidir. Kitle denilen bir kalabalıkla konuşulmaz. Kitleye hitap eden kişi, kendilerini kitle vehmi içinde gerçek sananları kandırmak için sürekli olarak yalan söylemek zorundadır. Demagoglar için en büyük av kitledir. En büyük yalanlar, kitlelere söylenmekte, en büyük sahtekarlık şovları kitlelerin önünde icra edilmektedir. Kişisel ilişkilerde  imkânsız olan sahtekarlıklar, kitle dediğimiz illüzyonun çekiciliği içinde gerçekleştirilmektedir. Kitle, her türlü çılgınlığın ve sahtekârlığın yapılması için kullanışlı bir yanılsamalar dünyası ve kullanışlı aptallar güruhu sunmaktadır. Din, sahih anlamda kişi tarafından yaşanır. Dinin  kitleselleşmesi, dinin ve hakikatin ölümü demektir. Bir vehim olarak kitle,  dini hakikatten ayırıp bir  yanılgıya dönüştürmektedir. Marx’ın dini  kitlelerin afyonu olarak nitelemesi önemli bir gerçekliğe işaret etmektedir. Sahih dinin ve dindarlığın ihyası için, din ve kitlenin birbirinden ayırması gerekmektedir. Kitle, dinden ayrılmalıdır, çünkü kitle dinin karşı durduğu her türlü yanlışı, ahlaksızlığı, yozlaşmayı ve sahtekarlığı meşrulaştırmaktadır. Kişinin sahip olduğu inanç ve kanaat gerçek olmasına rağmen birey, çoğu zaman inançlarını ve fikirlerini kitle denilen başka insanların  ellerine ve zihinlerine teslim etmektedir. Kişi,  görüş ve fikirlerinin kalabalıklar tarafından seslendirilmesini arzulama gibi ölümcül bir yanlışın içindedir. Kişi, kitlenin kendi görüşünü seslendirmesi ve inancını sahiplenmesi halinde kendisinin ve görüşünün güçleneceğini ve doğrulanacağını varsayar. Kitle, bir görüşü veya inancı güçlendirecek yeteneğe sahip değildir, çünkü kitle diye bir şey yoktur. Olmayan bir şeyin, var olan bir fikri veya inancı güçlendirmesi düşünülemez. Kitle, insanı zayıflatan bir  illüzyon olduğu gibi, bir fikrin veya inancın içini de boşaltmaktadır. Kitlenin bir fikri veya inancı benimsemesinin ve seslendirmesinin, o fikrin doğruluğunun  ölçüsü olduğuna dair yanlış bir kanaat mevcuttur. Sahih fikirler ve inançlar, çoğu zaman kitle denilen kalabalıklar tarafından  benimsendikçe, o fikirlerin kitleye kurban verdiği ilk şey kendi hakikatleridir. Kitle, kişinin ölçüsü olmayacağı gibi, hakikatinde ölçüsü de değildir. Olgun insan, kitlenin  hiçbir şeyin ölçüsü olmadığının farkına varandır. Kitleyi kendisi dahil her şeyin ölçüsü kabul eden kişi, kendisini kitlenin gölgesinde çocuksu bir  karanlığa mahkum etmektedir. Kitlenin kişinin görüşlerini benimseyeceği ve seslendireceği beklentisi boş ve anlamsızdır. Kitle, kişiden kendi hayali  kuruntularını ve kurgularını benimsemesini ister ve bekler. Kişi, farkında olmadan kitleye kendisini teslim eder, kitlenin kuruntularını kendi görüşleri gibi  içselleştirmeye başlar. Kişinin kitleyle ilişkisi, kuzu ve kurt ilişkisi gibidir. Kitle, kişinin kurdudur. Kitle standartlarının kişi tarafından içselleştirilmesi, kişiyi kitle sürüsüne ait sıradan bir hayvan haline getirmektedir. Kitle sürüsünün bir parçası olmak, kişinin kendisinden kaçışını ifade etmektedir. Burada normal olan ve  normal olmayanın belirlenmesinde neyin ölçü olduğu önemlidir. Kitlenin  düşündüğünü  düşünmek ve yaptığını yapmak normal olmanın ölçüsü olarak kabul edilirken, kişinin kendi düşünceleri doğrultusunda davranışlarda bulunması anormallik veya çıkıntılık olarak değerlendirilmektedir. Kişi, düşüncelerini ve kendisini bir yük olarak görmeye başladığı andan itibaren kitle denilen hayaleti esas almaya ve onu takip etmeye başlamaktadır. Kitle gibi düşünmek ve yaşamak bir anormallik ve anomali durumudur. Kişinin kendi düşüncelerine  uygun davranışlarda bulunması normal ve sağlıklı olandır. Kitle, normalliğin ölçüsü değildir. Kitle, anormalliğin ölçüsüdür. Kitle kurgusu,  gücünü  bir vehim olmasından almaktadır. Kitlenin duygusu, anlamı, amacı olmamasına rağmen, kitle kavramı etrafında insanların  tek bir psikolojiye göre hareket etmeleri, ortak sembolleri kullanmaları ve aynı amaçların peşinden gitmeleri  empoze edilmektedir. Kitle, bireysel özgünlüğü ve farklılığı ortadan güçlü bir kurgudur. Kitle, kişiye kendisi olma gerekliliğini unutturmakta, onu kendisinin yani kitle denilen daha büyük bir kişinin bir parçası olarak yanılsamasını bir gerçeklik olarak görmesini sağlamaktadır. Kişi, kararlarıyla, düşünceleriyle ve inançlarıyla  diğer insanları ve çoğunluğu etkileyebilecek tek güçtür. Bireyin aklına ve gerçekliğine karşı kitle denilen kurgu, akılsız ve vahşi bir canavardan başka bir şey değildir. Kendisi için yaşayan bir kişinin hikayesi ve biyografisi vardır. Başkaları için  yaşayan veya başka bir şey için var olan bir kişinin kendisine özgü bir hikayesi olamayacağı gibi, anlatacağı ve yazacağı bir biyografisi de mümkün değildir. İnsani biyografi, kişinin kendisi için kendisine göre  özgün bir şekilde yaşamasıyla mümkündür. Kitle, kişinin biyografi oluşturma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Kişinin kitle içinde kendisini bulması, keşfetmesi, geliştirmesi ve anlamlandırması mümkün değildir. Kitle gerçek olmadığı gibi, bugünkü sanal alemde gerçek değildir. Kitlesellik ve sanallık, birlikte  kişinin kendisinden vazgeçmesini sağlamaktadırlar. Kişi ve kitle birbirinden ayrılmalıdır. Kişi ve kitle birbirinden ayrılmadığı sürece insan meçhul olmaya devam edecektir. Kişi, aklıyla kendi hayatını  düzenlemeli, kitle denilen sürünün peşinden gitmemelidir. Kişi, kitle için yaşamayacağı gibi, kitle denilen şeyin içinde olmamalı, olabildiğince kendisini ondan uzak tutmalıdır. Olgun insan, kitlesiz bir hayatın mümkün olduğunun keşfedilmesiyle mümkündür. Kitle kurgusu, kişinin günümüzde kendisini kaybetmesine neden olmaktadır. Kişi, kitleye inanmak yerine, kendisine, aklına ve  inancına inanmalıdır. Kitleye karşı kişi, kendisine inanmaya cesaret etmelidir. Kendisine inanmaya cesaret eden birey, kendi gerçekliğini keşfetmeye ve kendi gerçeklik hikayesini yazmaya cesaret edebilir. Kitle genelde bir bütün olarak  hareket etme yeteneğine sahip bir varlık gibi düşünülmektedir. Kitle kurgusu içinde kişi yok olmaktadır. Kitle, bireyin kişiliğini, aklını, duygularını ve zihnini  esir almaktadır. Kitle içinde insanlar, kişilik ve eleştirel akıl, düşünme ve dikkat etme yeteneğini yitirirken aynı zamanda güruh içinde olmanın bir sonucu olarak şişirilmiş bir güç ve  kesinlik  duygusu içinde kendilerini bulurlar. Kitle, bireyin gerçek kişiliğini yok ederken, onun yerine sanal bir dev kişiliğin geçmesine neden olmaktadır. Kişi, kitle içinde vehmettiği sahte dev kişiliğiyle Tanrı gibi her şeye kadir olduğunu düşünmekte ve bir yıkım  makinesine dönüşmektedir. Kişi, kitle içinde bir insan değil, bir canavardır. Kitle içinde varoluş yoktur. Kişi, kitle içinde yok olmaktır. Kitle, yok oluş ve kölelik yoludur. Kişinin, Tanrı dahil hiçbir varlık veya kurguyla bir bütün olma ihtiyacı yoktur. Aynı şekilde diğer insanlarla bir ve bütün olma adına kitle içinde yok olma, en tehlikeli yoldur. Kitlenin kişiyi kendi içinde yok etmesi, korkunç bir duygu  halidir. İnsan için tek görev, hayatta kendisi olmak ve varoluşunu gerçekleştirmektir. Kişi, kitle içinde bir sese sahip olmadığı gibi, kendisini anlatacak bir yazıya da sahip değildir. Tutkuyla ve yoğunlukla hayatı yaşayarak hikayesini inşa eden kişinin sesi ve yazısı vardır. Kişinin kendi görüşlerini ve standartlarını oluşturması, kendini kabul etme ve geliştirme olgunluğuna erişerek kendi hikayesini anlatma ve yazma sorumluluğu vardır. Kişi, kitleyi reddetmeli ve hiçbir şey adına kitlede yok olmamalı, kendi olmaya cesaret etmelidir. Kitle denilen mitle kurduğumuz ilişki, insan olup olmamamızla yakından ilgilidir. Kitle,  başkalarının standart ve değerlerini dayatan, bizi insansızlaştıran veya daha düşük insan konumuna indirgeyen bir durumdur. Kitlenin yok ettiği  şey, insan onurudur, insan özgürlüğüdür ve insan düşüncesidir. Kendimizi dinlemeyi ve kendimiz olarak sözümüzü ve kendi hikayemizi yazmayı öğrenmeliyiz. Kendi sözünü söylemek yerine başkalarının  kendi adına söz söyleyeceğini kabul edenler, aslında hem sözsüz hem yazısız kalmayı kabul etmişlerdir. Kitle, söz söyleyemez. Kitle, sadece gürültü ve uğultu yapar. Anlamlı ve anlaşılır söz söyleme yeteneği sadece bireyindir. Kitle miti adı altında  yüzlerce kişinin  tek bir kişiden daha değerli ve güçlü olduğunu iddia etmek, azgınca bir kibir ve  mağrurluktur. Kitle, mütevaziliği ve bilgeliği unutturan,  büyüklenmeyi ve böbürlenmeyi en yüksek erdem sayan  derin bir hastalık durumudur. Kitle, kişinin gerçek hayatını inkar ederken, yüzlerce hayali hayatı gerçeklik olarak sunma dayatmasında bulunacak kadar mağrur,  otoriter ve totaliterdir. Mütevazi olmayı ve kendini bilme olgunluğuna sadece birey sahip olabilir. İnsanlığın bütün  sahici yazıları, tevazu ve hikmet sahibi kişilerin elinden çıkmıştır. İnsanın temel görevi birey olmak için sürekli olarak çaba göstermektir. Kitle, yozlaştırır. Kitleperestlik mutlak bir şekilde yozlaştırır. Kitlenin yozlaştırıcılığına karşı sahih duruş, kişi olmak için yaşamak ve kişi olmanın hikayesini yazmaktır.
Ekleme Tarihi: 04 Şubat 2025 - Salı

KİTLE MİTİ, İNSANIN GERÇEKLİĞİ, YAZININ GEREKLİLİĞİ

Günümüz her açıdan temellerin sarsıldığı, mitlerin gerçeklerin yerine geçtiği bir illüzyonlar çağı niteliğindedir. Bugünün en büyük illüzyonu kitle denilen mittir. Kitle kavramı, mutlak bir gerçeklik muamelesi görmekte, hiçbir şekilde sorgulanmamaktadır. Zihinlerimiz, kitle illüzyonunu insanın üstünde en asli hakikat olarak benimsemeye alıştırılmış durumdadır.

İnsan, kitle değildir. Kitle, insanlardan veya insani unsurlardan oluşan bir olgu değildir. Kitle, daha çok gayri insani olan bütün unsurların insanın ve insanlığın toplamı olarak tahayyül edildiği bir kurgudur. Kitle illüzyonu ve insani gerçekliğin birbirinden ayrılması lazımdır. İnsanı kitle illüzyonu içinde düşünmek, insanı ve hayatı inkâr etmek anlamına gelmektedir.

Kitle, bir miti, illüzyonu ve kurguyu temsil ederken, insan ise gerçekliği, hayatı ve sözü temsil etmektedir. Kitle, dediğimiz mitin görüşü, düşüncesi ve hayatı yoktur. Toplum, çoğunluk iradesi, ulusal kimlik ve kamuoyu gibi kurgular, insanın dışında insana rağmen insanın yaşaması için ölçüler, kurumlar ve sınırlar koyan üst bir otoritenin bir vehim değil varlık olduğunu anlatmak için kullanılmaktadır. Gerçekte  hangi  kavram  kullanılırsa kullanılsın, kitle, bir varlık değil, vehimdir. Kitle, insana rağmen insan için anlayışının en totaliteryan kurgusu niteliğine sahiptir.

Kitle bir vehim olduğundan dolayı kitlenin bir görüşü yoktur. Görüşü olan insandır. Kitle bir kurgu olduğundan ve özgün bir görüşe sahip olmadığından dolayı  kanaat önderleri, kamusal görüş veya kamuoyu gibi kurgular icat edilmiştir. Görüşü, kanaati ve tercihi olan insandır. Modern dönemde kitleye kanaat, görüş ve oy atfetmek insandan sapan bir saplantı ve sapkınlıktır. Kitleye görüşün ve kanaatin atfedilmesi, bireyin görüş, kanaat ve oy yeteneğini karartmak ve köreltmek anlamına gelmektedir.

Birey, kendi önceliklerine, ideallerine ve arzularına göre düşünceler, görüşler ve kanaatler geliştirir. Kitle dediğimiz kurgunun arzusu veya ideali yoktur. Kitle miti, bireyin arzu, istek ve görüş dünyası üzerinde sahiplik  iddiasında bulunmanın etkili bir aracıdır. Kitlenin, kişiye ait duygularını, düşüncelerini, arzularını ve kanaatlerini mülkiyetine geçirmesi, aslında kitle mitinin  bir insan hırsızlığından başka bir şey olmadığını göstermektedir. Kişiyi kişi yapan düşüncelerinin ve arzularının kitle tarafından soyulması, asli bir yolsuzluk, yozlaşma ve yabancılaşma durumudur.

Kişinin kitle tarafından ele geçirilmesi, insanın kendisini tanımasını ve anlamasını imkânsızlık derecesinde zorlaştırmaktadır, çünkü kitle kişiyi kişi olmaktan çıkarmakta, onu hayalete dönüştürmektedir. Kişinin günümüzdeki en büyük katili, kitledir. İnsan için asli soru kişinin kim olduğunu anlamasıdır. Kişinin kim olduğuna dair sahih bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Ortada kişi kalmadığı zaman, kişinin  kendisine dair kim olduğu sorusunu sorması da  anlamsızdır. Kişinin, artık yeni bir soru sorması ve o sorunun cevabını kabul etmesi gerekmektedir. Kişi artık kendisini değil, kitle denilen hayali kurguyu tanıyacaktır. Başka bir ifade ile gerçek olan insanı tanımaktan  vazgeçip  kitle mitini anlamak için bir hayat heba edilmektedir. Modern dönemde erdem olan artık önce kendini tanı değil, önce kitleyi tanı olmaktadır.

Kitle miti, insani gerçekliğin inkarıdır. İnsana dair söylenebilecek temel realite, her insanın farklılığıdır. Her insan farklı, özgün ve özgürdür.  Başka bir ifade ile insani farklılıklar, insan olmanın olmazsa olmazıdır. Kitle miti, insani farklılıkların tamamını inkâr etmektedir. Kitle miti, bütün insanların  homojen ve aynı olduğu  vehmine dayanmaktadır. Kitle miti, insana  herkesle aynı olma ve farklılığından vazgeçmeyi dayatmaktadır. İnsani gerçeklik, insanın hem kendi farkını hem de diğer insanların farklılıklarını anlamayı ve keşfetmeyi gerektirmektedir. Kitle, insani farklılıkları ortadan kaldırmasından dolayı bu farklılıklara dair konuşmayı  ve yazmayı anlamsızlaştırmaktadır. Kitleperestliğe göre insana düşen, kendi farklılığını anlatmak ve yazmak değil, sadece kitle içinde herkes gibi davranmaktan başka bir şey değildir.

Kitle, bütün insanları nesneleştirmektedir. Kitle kurgusu, aslında insanın nesneleştirilmesinden başka bir şey değildir. Bir objeleştirme kurgusu olarak kitle, insana özgün bir varlık, özgün bir kozmos olarak bakmamaktadır. Kitle, kişiye, insanlar arasında ayrı ve özgün bir insan olarak yüceltmemekte, insanı nesneler arasında herhangi bir nesne seviyesine indirgemektedir.

İnsan gerçekliğinin doğal sonucu kişinin gerçek olarak varlığını koruması ve varoluşunu gerçekleştirmesidir. Kendi varlığını gerçekleştirme yeteneğine sahip tek varlık insandır. Kişi varlığını gerçekleştirirken hem kendisine hem dünyaya dair algılarını, yorumlarını ve görüşlerini  diğer insanlara sunmaktadır. Kişi olmak, kendimden ve dünyadan  kendime göre anladığım budur diyebilmektir. Kişi, anladığını dünyaya sunarken aynı zamanda diğer insanlardan da kendisine bir karşılık verilmesini umut etmektedir. Siz beni ve dünyayı nasıl yorumluyorsunuz diye sormaktadır. Kişi, hem kendisi ve hem de diğer insanlar için varlığını inşa etmektedir. Kişi, varlığını gerçekleştirirken ortaya koyduğu açıklama ve diğer insanların  karşı yorumlarını dinleme ve öğrenme arzusu sayesinde diğer insanlarla etkileşim ve iletişim içine girmektedir. Diyalog, ilişki, ilgi, iletişim ve etkileşim kişiler arasında gerçekleşebilecek  olgulardır. Kitle kurgusu, insanın kendisini ve dünyayı kendisine göre yorumlamasına izin vermediği gibi, dışarıda hazır olarak var olan bir yorumu okumayı, ezberlemeyi ve içselleştirmeyi kişiye dayatmaktadır.

Kitle, kişiye sürünün bir parçası olarak ona çobanlık yapacağını söylemektedir. Kişinin kendi çobanı olma hakkını, kitle ortadan kaldırmaktadır. Kitle, sürü içinde yaşayan bir nesne olarak kişinin düşüncesine ve bilgeliğine gerek olmadığını  öngörmektedir. Sürünün bir parçası olarak hayatımızın  kontrolünün elimizde  olduğunu düşünüyorsak, bu büyük bir yalanla kendimizi aldatma ve kandırma anlamına gelmektedir. Kitle miti, hayatımızın  kontrolünü elimizden almak için uydurulan  bir büyük yalandır. Kitlenin bir nesnesi  olarak aklını kullanan, düşünen, üretken ve yazan bir varlık olduğumuzu düşünüyorsak bu daha büyük bir yalandır. Aklı, yaratıcılığı, sözü ve yazıyı, kitle miti  ortadan kaldırmaktadır. Kitlenin aklı olmadığı gibi, kişinin de aklını dumura uğratmaktadır. Kitle, hiçbir akla, bilgiye, bilgeliğe ve görüşe sahip değildir. Günümüzdeki kitlesellik ve sanallık, her boyutuyla kitlesel ve sanal nesneleşmeyi ve aptallığı ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde insanlar sanal alemde yorumlarını ve görüşlerini yazmaktadırlar. Sanal dünyada yazılıp çizilenlerin binde biri sahici anlamda görüş ve yazı  sıfatını hak etmektedir. Bugün sanal alem, kitle cehaletinin ve yozlaşmışlığının  egemen olduğu bir çöplüktür. Sanal alem, şimdiye kadar söz, yazı ve edebiyat üretememiştir. Sanal alem, insanın şimdiye kadar söylediği sözü ve yazdığı yazıyı tüketen asalak güruhların mekânı olmaktan başka bir işleve sahip değildir.

Kitle bir kurgudur, illüzyondur, vehimdir. Kişi ise gerçektir, varlıktır ve varoluştur. Kitlenin kendisine özgü bir varlığı ve düşüncesi olduğu iddiası, bir yanılgıdır. Kitle vehmi, kişiyi diğer insanlara uygun davranmaya zorlamaktan başka bir işe yaramamaktadır. Kitle vehmi,  bireyin kendisi olmak zorunda olmadığına ve kişinin kendisi olmaya ihtiyacı olmadığını bireyi inandırmaktadır. Kişinin kendisi olması için, kendisini kitle vehminden özgürleştirmesi gerekmektedir. Kitle miti, kişinin kendi insanlığına, düşüncesine ve fikrine yabancılaşması demektir. İnsana yabancılaşmamak için kişinin, kitle vehmine yabancılaşması bir zorunluluktur.

İnsan, sahip olduğu hayat amacına uygun olarak kendisini gerçekleştirmektedir. İnsanın kişi ve kişiliğini oluşturabilmesi için bir amaca, anlamaya ve tanımaya ihtiyacı vardır. Hayat için amacın, anlamanın ve tanımanın oluşması, hayat boyu süren bir faaliyettir. Kişi, ben kimim, hayatın anlamı ve amacı nedir sorularına sürekli olarak anlamlı ve doyurucu cevaplar bulmak  zorundadır. Kişinin, kendisini inşa etmesi, kendisini tanıması için bir hikayeye ve yazıya ihtiyacı vardır. Kitle dediğimiz kurgunun kendini tanıma ve gerçekleştirme gibi bir arayışı yoktur. Kişinin, insan olarak hikayesini yaşayabilmesi için kitleden radikal olarak kopması gerekmektedir. Kitle, insanın insanlığını yıkan, zayıflatan ve ortadan kaldıran bir vehimdir. Kitle, insanın kişisel anlatılarını ve yazılarını yıkmaktadır.

Konuşma, iki kişi arasında gerçekleşen bir ilişkidir. Konuşma, ben-sen ilişkisidir. Kitle ile konuşmak mümkün değildir. Kitle ile konuşmaya kalkmak, taş le ilişki kurmak gibidir. Kitle denilen bir kalabalıkla konuşulmaz. Kitleye hitap eden kişi, kendilerini kitle vehmi içinde gerçek sananları kandırmak için sürekli olarak yalan söylemek zorundadır. Demagoglar için en büyük av kitledir. En büyük yalanlar, kitlelere söylenmekte, en büyük sahtekarlık şovları kitlelerin önünde icra edilmektedir. Kişisel ilişkilerde  imkânsız olan sahtekarlıklar, kitle dediğimiz illüzyonun çekiciliği içinde gerçekleştirilmektedir. Kitle, her türlü çılgınlığın ve sahtekârlığın yapılması için kullanışlı bir yanılsamalar dünyası ve kullanışlı aptallar güruhu sunmaktadır.

Din, sahih anlamda kişi tarafından yaşanır. Dinin  kitleselleşmesi, dinin ve hakikatin ölümü demektir. Bir vehim olarak kitle,  dini hakikatten ayırıp bir  yanılgıya dönüştürmektedir. Marx’ın dini  kitlelerin afyonu olarak nitelemesi önemli bir gerçekliğe işaret etmektedir. Sahih dinin ve dindarlığın ihyası için, din ve kitlenin birbirinden ayırması gerekmektedir. Kitle, dinden ayrılmalıdır, çünkü kitle dinin karşı durduğu her türlü yanlışı, ahlaksızlığı, yozlaşmayı ve sahtekarlığı meşrulaştırmaktadır.

Kişinin sahip olduğu inanç ve kanaat gerçek olmasına rağmen birey, çoğu zaman inançlarını ve fikirlerini kitle denilen başka insanların  ellerine ve zihinlerine teslim etmektedir. Kişi,  görüş ve fikirlerinin kalabalıklar tarafından seslendirilmesini arzulama gibi ölümcül bir yanlışın içindedir. Kişi, kitlenin kendi görüşünü seslendirmesi ve inancını sahiplenmesi halinde kendisinin ve görüşünün güçleneceğini ve doğrulanacağını varsayar. Kitle, bir görüşü veya inancı güçlendirecek yeteneğe sahip değildir, çünkü kitle diye bir şey yoktur. Olmayan bir şeyin, var olan bir fikri veya inancı güçlendirmesi düşünülemez. Kitle, insanı zayıflatan bir  illüzyon olduğu gibi, bir fikrin veya inancın içini de boşaltmaktadır.

Kitlenin bir fikri veya inancı benimsemesinin ve seslendirmesinin, o fikrin doğruluğunun  ölçüsü olduğuna dair yanlış bir kanaat mevcuttur. Sahih fikirler ve inançlar, çoğu zaman kitle denilen kalabalıklar tarafından  benimsendikçe, o fikirlerin kitleye kurban verdiği ilk şey kendi hakikatleridir. Kitle, kişinin ölçüsü olmayacağı gibi, hakikatinde ölçüsü de değildir. Olgun insan, kitlenin  hiçbir şeyin ölçüsü olmadığının farkına varandır. Kitleyi kendisi dahil her şeyin ölçüsü kabul eden kişi, kendisini kitlenin gölgesinde çocuksu bir  karanlığa mahkum etmektedir. Kitlenin kişinin görüşlerini benimseyeceği ve seslendireceği beklentisi boş ve anlamsızdır. Kitle, kişiden kendi hayali  kuruntularını ve kurgularını benimsemesini ister ve bekler. Kişi, farkında olmadan kitleye kendisini teslim eder, kitlenin kuruntularını kendi görüşleri gibi  içselleştirmeye başlar. Kişinin kitleyle ilişkisi, kuzu ve kurt ilişkisi gibidir. Kitle, kişinin kurdudur. Kitle standartlarının kişi tarafından içselleştirilmesi, kişiyi kitle sürüsüne ait sıradan bir hayvan haline getirmektedir.

Kitle sürüsünün bir parçası olmak, kişinin kendisinden kaçışını ifade etmektedir. Burada normal olan ve  normal olmayanın belirlenmesinde neyin ölçü olduğu önemlidir. Kitlenin  düşündüğünü  düşünmek ve yaptığını yapmak normal olmanın ölçüsü olarak kabul edilirken, kişinin kendi düşünceleri doğrultusunda davranışlarda bulunması anormallik veya çıkıntılık olarak değerlendirilmektedir. Kişi, düşüncelerini ve kendisini bir yük olarak görmeye başladığı andan itibaren kitle denilen hayaleti esas almaya ve onu takip etmeye başlamaktadır. Kitle gibi düşünmek ve yaşamak bir anormallik ve anomali durumudur. Kişinin kendi düşüncelerine  uygun davranışlarda bulunması normal ve sağlıklı olandır. Kitle, normalliğin ölçüsü değildir. Kitle, anormalliğin ölçüsüdür.

Kitle kurgusu,  gücünü  bir vehim olmasından almaktadır. Kitlenin duygusu, anlamı, amacı olmamasına rağmen, kitle kavramı etrafında insanların  tek bir psikolojiye göre hareket etmeleri, ortak sembolleri kullanmaları ve aynı amaçların peşinden gitmeleri  empoze edilmektedir. Kitle, bireysel özgünlüğü ve farklılığı ortadan güçlü bir kurgudur. Kitle, kişiye kendisi olma gerekliliğini unutturmakta, onu kendisinin yani kitle denilen daha büyük bir kişinin bir parçası olarak yanılsamasını bir gerçeklik olarak görmesini sağlamaktadır. Kişi, kararlarıyla, düşünceleriyle ve inançlarıyla  diğer insanları ve çoğunluğu etkileyebilecek tek güçtür. Bireyin aklına ve gerçekliğine karşı kitle denilen kurgu, akılsız ve vahşi bir canavardan başka bir şey değildir.

Kendisi için yaşayan bir kişinin hikayesi ve biyografisi vardır. Başkaları için  yaşayan veya başka bir şey için var olan bir kişinin kendisine özgü bir hikayesi olamayacağı gibi, anlatacağı ve yazacağı bir biyografisi de mümkün değildir. İnsani biyografi, kişinin kendisi için kendisine göre  özgün bir şekilde yaşamasıyla mümkündür. Kitle, kişinin biyografi oluşturma hakkını ortadan kaldırmaktadır.

Kişinin kitle içinde kendisini bulması, keşfetmesi, geliştirmesi ve anlamlandırması mümkün değildir. Kitle gerçek olmadığı gibi, bugünkü sanal alemde gerçek değildir. Kitlesellik ve sanallık, birlikte  kişinin kendisinden vazgeçmesini sağlamaktadırlar. Kişi ve kitle birbirinden ayrılmalıdır. Kişi ve kitle birbirinden ayrılmadığı sürece insan meçhul olmaya devam edecektir. Kişi, aklıyla kendi hayatını  düzenlemeli, kitle denilen sürünün peşinden gitmemelidir. Kişi, kitle için yaşamayacağı gibi, kitle denilen şeyin içinde olmamalı, olabildiğince kendisini ondan uzak tutmalıdır. Olgun insan, kitlesiz bir hayatın mümkün olduğunun keşfedilmesiyle mümkündür. Kitle kurgusu, kişinin günümüzde kendisini kaybetmesine neden olmaktadır. Kişi, kitleye inanmak yerine, kendisine, aklına ve  inancına inanmalıdır. Kitleye karşı kişi, kendisine inanmaya cesaret etmelidir. Kendisine inanmaya cesaret eden birey, kendi gerçekliğini keşfetmeye ve kendi gerçeklik hikayesini yazmaya cesaret edebilir.

Kitle genelde bir bütün olarak  hareket etme yeteneğine sahip bir varlık gibi düşünülmektedir. Kitle kurgusu içinde kişi yok olmaktadır. Kitle, bireyin kişiliğini, aklını, duygularını ve zihnini  esir almaktadır. Kitle içinde insanlar, kişilik ve eleştirel akıl, düşünme ve dikkat etme yeteneğini yitirirken aynı zamanda güruh içinde olmanın bir sonucu olarak şişirilmiş bir güç ve  kesinlik  duygusu içinde kendilerini bulurlar. Kitle, bireyin gerçek kişiliğini yok ederken, onun yerine sanal bir dev kişiliğin geçmesine neden olmaktadır. Kişi, kitle içinde vehmettiği sahte dev kişiliğiyle Tanrı gibi her şeye kadir olduğunu düşünmekte ve bir yıkım  makinesine dönüşmektedir. Kişi, kitle içinde bir insan değil, bir canavardır. Kitle içinde varoluş yoktur. Kişi, kitle içinde yok olmaktır. Kitle, yok oluş ve kölelik yoludur. Kişinin, Tanrı dahil hiçbir varlık veya kurguyla bir bütün olma ihtiyacı yoktur. Aynı şekilde diğer insanlarla bir ve bütün olma adına kitle içinde yok olma, en tehlikeli yoldur. Kitlenin kişiyi kendi içinde yok etmesi, korkunç bir duygu  halidir. İnsan için tek görev, hayatta kendisi olmak ve varoluşunu gerçekleştirmektir. Kişi, kitle içinde bir sese sahip olmadığı gibi, kendisini anlatacak bir yazıya da sahip değildir. Tutkuyla ve yoğunlukla hayatı yaşayarak hikayesini inşa eden kişinin sesi ve yazısı vardır. Kişinin kendi görüşlerini ve standartlarını oluşturması, kendini kabul etme ve geliştirme olgunluğuna erişerek kendi hikayesini anlatma ve yazma sorumluluğu vardır. Kişi, kitleyi reddetmeli ve hiçbir şey adına kitlede yok olmamalı, kendi olmaya cesaret etmelidir.

Kitle denilen mitle kurduğumuz ilişki, insan olup olmamamızla yakından ilgilidir. Kitle,  başkalarının standart ve değerlerini dayatan, bizi insansızlaştıran veya daha düşük insan konumuna indirgeyen bir durumdur. Kitlenin yok ettiği  şey, insan onurudur, insan özgürlüğüdür ve insan düşüncesidir. Kendimizi dinlemeyi ve kendimiz olarak sözümüzü ve kendi hikayemizi yazmayı öğrenmeliyiz. Kendi sözünü söylemek yerine başkalarının  kendi adına söz söyleyeceğini kabul edenler, aslında hem sözsüz hem yazısız kalmayı kabul etmişlerdir. Kitle, söz söyleyemez. Kitle, sadece gürültü ve uğultu yapar. Anlamlı ve anlaşılır söz söyleme yeteneği sadece bireyindir. Kitle miti adı altında  yüzlerce kişinin  tek bir kişiden daha değerli ve güçlü olduğunu iddia etmek, azgınca bir kibir ve  mağrurluktur. Kitle, mütevaziliği ve bilgeliği unutturan,  büyüklenmeyi ve böbürlenmeyi en yüksek erdem sayan  derin bir hastalık durumudur. Kitle, kişinin gerçek hayatını inkar ederken, yüzlerce hayali hayatı gerçeklik olarak sunma dayatmasında bulunacak kadar mağrur,  otoriter ve totaliterdir. Mütevazi olmayı ve kendini bilme olgunluğuna sadece birey sahip olabilir. İnsanlığın bütün  sahici yazıları, tevazu ve hikmet sahibi kişilerin elinden çıkmıştır. İnsanın temel görevi birey olmak için sürekli olarak çaba göstermektir. Kitle, yozlaştırır. Kitleperestlik mutlak bir şekilde yozlaştırır. Kitlenin yozlaştırıcılığına karşı sahih duruş, kişi olmak için yaşamak ve kişi olmanın hikayesini yazmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.