Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

İZNİK KONSİLİ, VATİKAN, PAPA: TEOLOJİ POLİTİKOLOJİDİR! GÜÇ, DİNE ŞEKİL VERİR!

Dinler, değişik zamanlara ve mekanlara bağlı olarak insan tecrübesinin içeriğini ve formunu belirlediği antropolojik olgulardır. İnsan, varolduğu her yerde ve zamanda kendi sosyal, siyasal, ekonomik, zihinsel, tarımsal, eğitimsel, mitolojik ve fiziksel ihtiyaçlarına uygun dinler   meydana getirmiştir. İnsanlığın   tarihten günümüze  sürekli olarak din yapım faaliyetini sürdürmesi,  insanlığın dini tecrübesinin sayısız ve çoğulcu dinlerle  dolu olmasını  sağlamıştır. İnsan çoğulcu bir varlık olduğu için, dini çoğulculuk insanlık kültürünün ve medeniyetinin olmazsa olmazıdır. İnsanlığın dini tecrübesi içinde Hristiyanlık, çok önemli bir yer tutmaktadır. Çok derin ve köklü bir teolojiye, kurumlara, kaynaklara, kurumlara, mistisizme,  çoğulculuğa ve otoritelere sahip olan Hristyiyanlık, insanlığın dini yapım  tecrübesinin  çok kapsamlı ve karmaşık  hikayesinin  en önemli  bölümünü oluşturmaktadır. Hristiyanlık dininin oluşturulmasında 1700 yıl önce  gerçekleşen  İznik Konsili,  Hristiyanlığın ve insanlığın dini tecrübesi içinde bir dönüm noktası  niteliği taşımaktadır.  İznik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümünde İznik’i  ziyaret etmek suretiyle Papa 14.Leo, Hristiyanlığın  kurucu konsilinin yapıldığı  yerden yeniden  varolma,  yeniden güçlenme, dirilme ve birleşmeye duyduğu arzuyu,  güçlü bir mesajla ve vizyonla vermektedir. İznik Konsili, İmparator Constantin  başkanlığında üç yüz civarında olduğu tahmin edilen  Hristiyan din adamının, daha doğrusuüç yüz yüz civarındaki   din politikacısının biraraya gelerek  Hrisiyan dini doğmalarını ve ideolojisini belirledikleri tek konsildir. İznik Konsili’nde Roma İmparatorluğu’nun sosyal ve siyasal vizyonuna uygun bir şekilde  formüle edilen Hristiyan doğmaları ve ideolojisi, 1700 yıldır milyonlarca insanın hayatını etkilemeye ve şekillendirmeye devam etmektedir.Roma İmparatoru Constantin, 1700 yıl önce  imparatorluuğun  birliği, istikrarı ve düzenini sağlayacak bir Hristiyanlığın dizaynı için İznik Konsili’ni topladığı gibi, bugün de Papa 14. Leo, aynı şekilde Hristiyan dünyanın birliği, istikrarı ve düzenini yeniden sağlamak için  İznik Konsili ruhunu  diri tutmayı, Hristiyanlığın  kurucu konsilinin ruhuna dönmeyi   amaçlamaktadır. 1700 yıl önce İmparator Constantin’in İznik Konsili’ni toplaması politik olduğu gibi, 1700 yıl sonra Papa 14.Leo’nun İznik’i ziyaret etmesi de  politiktir. İznik Konsili, sanıldığı ve sunulduğu gibi  Hristiyanlık tarihinde   dini ve manevi bir zirve değildir.  İznik Konsili’ni toplayan, ona başkanlık eden ve ona emirlerini dayatan bizzat imparatorun kendisidir. İmparatorluğun himayesinde ve kontrolünde biraraya gelen Hristiyan psikoposlar daha doğrusu Hristiyan politikacılar,  imparatorluğun gücünü  meşrulaştıracak, halkı imparatora sadık kılacak,  toplumda birliği, istikrarı ve düzeni sağlayacak bir Hristiyan akidesi oluşturma göreviyle İznik Konsili’nde biraraya getirildiler.Konsile katılan piskopos politikacılar Tanrı’dan değil, imparatorluktan emir alıyorlardı. İsa’nın insan veya Tanrı olup olmadığı tartışılsa da aslında Tanrı’ya, maneviyata ve ahlaka dair hiçbir şey İznik Konsili’nde yoktu. İznik Konsili, imparatorluğun politik gündeminin dikte ettirildiği, egemen politik gündemin akideye  dönüştürüldüğü ve dayatıldığı bir politik  zirvedir.İznik Konsili, Hristiyanlık tarihinin  kurucu politik zirvesidir. İmparator Constantin, sadık  ve dindar bir Hristiyan olarak İznik zirvesini toplamamış ve  başkanlık etmemiştir. İmparator Constantin,  usta bir stratejist olarak dinin toplum üzerindeki kontrol ve disiplin altına alıcı işlevinin  farkında olarak Hristiyanlığı imparatorluk  halklarını birleştiren, istikrarlaştıran ve düzeni sağlayan bir araç olarak kullanmak istemiştir. İsa’nın insan veya Tanrı olup olmadığı şeklindeki teolojik tartışma, imparator Constantin’in umurunda değildi. Onun Konsil’den istediği şey,  imparatorluğu birleştiren,  sosyal ve manevi düzeni  ve istikrarı sağlayan  bir akidenin ve ideolojinin  Hristiyan psikoposları yani politikacıları tarafından formüle edilmesiydi. Psikopos politikacılar,  İznik akidesi (Nicean Creed)  diye formüle ettikleri doğmalar, aslında Roma İmparatorluğu’na sadakati ve bağlılığı içeren bir  dini-politik sözleşmeydi. İznik Konsili’nde  İsa’nın  Baba Tanrı’yla aynı özü taşıdığı ve ona eşit olduğu, İsa’nın   tamamen ilahi varlık olduğu doğma olarak kabul edilmiştir. İznik Konsili’nde formüle edilen  inanç esasları, günümüze  kadar ezeli ve ebedi hakikatler olarak kabul edilmekte ve inanılmaktadır. Dini ve manevi nitelikte bir zirve olarak kabul edilen   İznik Konsili’nde  kabul edilen ve formüle edilen  ilkeler,  ezeli hakikatler değil, imparatorluğun ihtiyaçlarına uygun siyasal  gerekliliklerin doğmalaştırılmasıdır. İznik Konsili’nde  aranılan, konuşulan ve  kararlaştırılan şey, hakikat arayışı değil,  hakimiyet tahkimidir. Papa 14. Leo, bugün de ekümeniklik, evrensellik ve birlik adına dünyadaki gücünü, nüfuzunu  ve etkisini devam ettirmek  ve güçlendirmek için  İznik Konsili’nin 1700. yıldönümünü kutlamıştır. İznik Konsili’nin ruhu, ahlak ve maneviyat değildir. İznik Konsili’nin ruhu, hakimiyet, servet ve siyasettir. İznik Konsili, sosyal bir hareket olarak doğan Hristiyanlığı imparatorluğa bağımlı ve dayalı bir güç kurumuna dönüştürmüştür. Kilise, papalık, psikoposlar, papazlar, dört incil’in kabul edilip bütün öteki kaynakların  imha edilmesi, engizisyon,  farklı düşünen insanların  sapkın olarak mahkum edilmesi ve hatta öldürülmesi gibi kurumlar ve uygulamalar,  İznik Konsili’nin imparatorluğa hizmet eden Hristiyanlık kurumunu ve ideolojisini üretmesinin meyveleridir. İznik Konsili’nin ürettiği dini akide-politik ideoloji, dinin   siyasal otoritenin  elinde  topluma karşı bir tahakküm ve despotizm silahı  ve aracı olarak kullanıldığının çok çarpıcı bir pratiğidir. Vatikan dahil bütün Katolik kurumlar, bugün dünya üzerindeki varlıklarını, etkinliklerini ve zenginliklerini Roma İmparatorluğu’na ve İznik Konsili’ne borçludurlar. İznik Konsili örneğinde dinin siyaset, hakimiyet ve servet edinme  aracı ve silahı olarak üretilmenin  yüz yıllar boyunca dinin  politika tarafından şekillendirilen  bir kurum olduğu, teolojinin politikolojiden başka bir şey olmadığı gerçeğini fark etmemizi sağlamaktadır.    
Ekleme Tarihi: 30 Kasım 2025 -Pazar

İZNİK KONSİLİ, VATİKAN, PAPA: TEOLOJİ POLİTİKOLOJİDİR! GÜÇ, DİNE ŞEKİL VERİR!

Dinler, değişik zamanlara ve mekanlara bağlı olarak insan tecrübesinin içeriğini ve formunu belirlediği antropolojik olgulardır. İnsan, varolduğu her yerde ve zamanda kendi sosyal, siyasal, ekonomik, zihinsel, tarımsal, eğitimsel, mitolojik ve fiziksel ihtiyaçlarına uygun dinler   meydana getirmiştir. İnsanlığın   tarihten günümüze  sürekli olarak din yapım faaliyetini sürdürmesi,  insanlığın dini tecrübesinin sayısız ve çoğulcu dinlerle  dolu olmasını  sağlamıştır. İnsan çoğulcu bir varlık olduğu için, dini çoğulculuk insanlık kültürünün ve medeniyetinin olmazsa olmazıdır.

İnsanlığın dini tecrübesi içinde Hristiyanlık, çok önemli bir yer tutmaktadır. Çok derin ve köklü bir teolojiye, kurumlara, kaynaklara, kurumlara, mistisizme,  çoğulculuğa ve otoritelere sahip olan Hristyiyanlık, insanlığın dini yapım  tecrübesinin  çok kapsamlı ve karmaşık  hikayesinin  en önemli  bölümünü oluşturmaktadır. Hristiyanlık dininin oluşturulmasında 1700 yıl önce  gerçekleşen  İznik Konsili,  Hristiyanlığın ve insanlığın dini tecrübesi içinde bir dönüm noktası  niteliği taşımaktadır.  İznik Konsili’nin 1700’üncü yıldönümünde İznik’i  ziyaret etmek suretiyle Papa 14.Leo, Hristiyanlığın  kurucu konsilinin yapıldığı  yerden yeniden  varolma,  yeniden güçlenme, dirilme ve birleşmeye duyduğu arzuyu,  güçlü bir mesajla ve vizyonla vermektedir. İznik Konsili, İmparator Constantin  başkanlığında üç yüz civarında olduğu tahmin edilen  Hristiyan din adamının, daha doğrusuüç yüz yüz civarındaki   din politikacısının biraraya gelerek  Hrisiyan dini doğmalarını ve ideolojisini belirledikleri tek konsildir. İznik Konsili’nde Roma İmparatorluğu’nun sosyal ve siyasal vizyonuna uygun bir şekilde  formüle edilen Hristiyan doğmaları ve ideolojisi, 1700 yıldır milyonlarca insanın hayatını etkilemeye ve şekillendirmeye devam etmektedir.Roma İmparatoru Constantin, 1700 yıl önce  imparatorluuğun  birliği, istikrarı ve düzenini sağlayacak bir Hristiyanlığın dizaynı için İznik Konsili’ni topladığı gibi, bugün de Papa 14. Leo, aynı şekilde Hristiyan dünyanın birliği, istikrarı ve düzenini yeniden sağlamak için  İznik Konsili ruhunu  diri tutmayı, Hristiyanlığın  kurucu konsilinin ruhuna dönmeyi   amaçlamaktadır. 1700 yıl önce İmparator Constantin’in İznik Konsili’ni toplaması politik olduğu gibi, 1700 yıl sonra Papa 14.Leo’nun İznik’i ziyaret etmesi de  politiktir.

İznik Konsili, sanıldığı ve sunulduğu gibi  Hristiyanlık tarihinde   dini ve manevi bir zirve değildir.  İznik Konsili’ni toplayan, ona başkanlık eden ve ona emirlerini dayatan bizzat imparatorun kendisidir. İmparatorluğun himayesinde ve kontrolünde biraraya gelen Hristiyan psikoposlar daha doğrusu Hristiyan politikacılar,  imparatorluğun gücünü  meşrulaştıracak, halkı imparatora sadık kılacak,  toplumda birliği, istikrarı ve düzeni sağlayacak bir Hristiyan akidesi oluşturma göreviyle İznik Konsili’nde biraraya getirildiler.Konsile katılan piskopos politikacılar Tanrı’dan değil, imparatorluktan emir alıyorlardı. İsa’nın insan veya Tanrı olup olmadığı tartışılsa da aslında Tanrı’ya, maneviyata ve ahlaka dair hiçbir şey İznik Konsili’nde yoktu. İznik Konsili, imparatorluğun politik gündeminin dikte ettirildiği, egemen politik gündemin akideye  dönüştürüldüğü ve dayatıldığı bir politik  zirvedir.İznik Konsili, Hristiyanlık tarihinin  kurucu politik zirvesidir.

İmparator Constantin, sadık  ve dindar bir Hristiyan olarak İznik zirvesini toplamamış ve  başkanlık etmemiştir. İmparator Constantin,  usta bir stratejist olarak dinin toplum üzerindeki kontrol ve disiplin altına alıcı işlevinin  farkında olarak Hristiyanlığı imparatorluk  halklarını birleştiren, istikrarlaştıran ve düzeni sağlayan bir araç olarak kullanmak istemiştir. İsa’nın insan veya Tanrı olup olmadığı şeklindeki teolojik tartışma, imparator Constantin’in umurunda değildi. Onun Konsil’den istediği şey,  imparatorluğu birleştiren,  sosyal ve manevi düzeni  ve istikrarı sağlayan  bir akidenin ve ideolojinin  Hristiyan psikoposları yani politikacıları tarafından formüle edilmesiydi. Psikopos politikacılar,  İznik akidesi (Nicean Creed)  diye formüle ettikleri doğmalar, aslında Roma İmparatorluğu’na sadakati ve bağlılığı içeren bir  dini-politik sözleşmeydi.

İznik Konsili’nde  İsa’nın  Baba Tanrı’yla aynı özü taşıdığı ve ona eşit olduğu, İsa’nın   tamamen ilahi varlık olduğu doğma olarak kabul edilmiştir. İznik Konsili’nde formüle edilen  inanç esasları, günümüze  kadar ezeli ve ebedi hakikatler olarak kabul edilmekte ve inanılmaktadır. Dini ve manevi nitelikte bir zirve olarak kabul edilen   İznik Konsili’nde  kabul edilen ve formüle edilen  ilkeler,  ezeli hakikatler değil, imparatorluğun ihtiyaçlarına uygun siyasal  gerekliliklerin doğmalaştırılmasıdır. İznik Konsili’nde  aranılan, konuşulan ve  kararlaştırılan şey, hakikat arayışı değil,  hakimiyet tahkimidir. Papa 14. Leo, bugün de ekümeniklik, evrensellik ve birlik adına dünyadaki gücünü, nüfuzunu  ve etkisini devam ettirmek  ve güçlendirmek için  İznik Konsili’nin 1700. yıldönümünü kutlamıştır. İznik Konsili’nin ruhu, ahlak ve maneviyat değildir. İznik Konsili’nin ruhu, hakimiyet, servet ve siyasettir.

İznik Konsili, sosyal bir hareket olarak doğan Hristiyanlığı imparatorluğa bağımlı ve dayalı bir güç kurumuna dönüştürmüştür. Kilise, papalık, psikoposlar, papazlar, dört incil’in kabul edilip bütün öteki kaynakların  imha edilmesi, engizisyon,  farklı düşünen insanların  sapkın olarak mahkum edilmesi ve hatta öldürülmesi gibi kurumlar ve uygulamalar,  İznik Konsili’nin imparatorluğa hizmet eden Hristiyanlık kurumunu ve ideolojisini üretmesinin meyveleridir. İznik Konsili’nin ürettiği dini akide-politik ideoloji, dinin   siyasal otoritenin  elinde  topluma karşı bir tahakküm ve despotizm silahı  ve aracı olarak kullanıldığının çok çarpıcı bir pratiğidir. Vatikan dahil bütün Katolik kurumlar, bugün dünya üzerindeki varlıklarını, etkinliklerini ve zenginliklerini Roma İmparatorluğu’na ve İznik Konsili’ne borçludurlar. İznik Konsili örneğinde dinin siyaset, hakimiyet ve servet edinme  aracı ve silahı olarak üretilmenin  yüz yıllar boyunca dinin  politika tarafından şekillendirilen  bir kurum olduğu, teolojinin politikolojiden başka bir şey olmadığı gerçeğini fark etmemizi sağlamaktadır.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.