Bu yazımda, yakın geçmişte yaşadığım, 23 yıllık AKP iktidarının ülkeyi ve devleti ne
hallere düşürdüğünü gösteren tatsız bir olayı anlatacağım.
Geçtiğimiz günlerde bir kurumun lüks bir otelde düzenlediği bir toplantıya katıldım.
Kurumla ilgili bir polemik olmaması için kurumun adını yazmıyorum. Programın başlamasına 15
dakika kala salona girdim. Eski Meclis Başkanı, eski Bakan ve milletvekillerinden oluşan diğer
davetliler ayakta sohbet halinde olduğu için birinci protokol sırasının en sağ başında ayrılmış
yerim gösterilmesine rağmen yerime oturmayıp onların sohbetlerine katıldım.
Davetliler ayakta sohbet halinde iken, programın başlayacağının anons edilmesi üzerine
yerlerimize oturduk ve salonun kapıları kapatıldı. Programın başlaması için her şey hazır
görünüyordu. Nitekim sunucu olduğu anlaşılan bir beyefendi hızlı adımlarda kürsüye geldi ve
bizler programın açılış ifadelerini beklerken şöyle bir anons yaptı;
“Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Sayın Feşmekan Bilmemkim salonumuzu teşrif
etmişlerdir” Burada da Sayın Başdanışmanın adını şahsa bağlı bir polemiğe sebep olmamak
için vermiyorum. Çünkü önemsediğim ve anlatmak istediğim husus Sayın Başdanışmanın kim
olduğu ile değil, sergilenen tavır ile alakalıdır.
Bu kurumun daha önceki bir çok toplantılarına katılmıştım ve o toplantılara da
Cumhurbaşkanı Başdanışmanları (Hatta doğrudan bu Başdanışman) katılmış olmasına rağmen
hiçbir zaman böyle bir uygulama yapılmamıştı. Böyle bir uygulama ilginç şekilde
Cumhurbaşkanının yeni Anayasa’ya göre yapılan seçiminden sonraki ilk toplantıda yapılıyordu.
Anlaşılan o ki böyle bir uygulama Sayın Başdanışman tarafından özellikle istenmişti.
Yapılmak istenen iş net bir şekilde diğer protokol erkanını Sayın Başdanışman önünde
hizaya sokup, ayağa kaldırarak saygı duruşuna geçirme niyetini ortaya koyuyordu. Nitekim
Sayın Başdanışman kıravatsız kıyafetiyle ve birkaç günlük kirli sakalıyla, etrafında da birkaç
koruması olduğu halde birinci protokol sırasının giriş kapısına yakın tarafından başlayıp, o
sıranın sonuna kadar tek tek ellerini sıkarak onları ayağa kalkmaya adeta zorladı. Ama “diğer
protokol erkanı” dediğimiz şahısların arasında Namık Kemal ZEYBEK ve Halil ŞIVGIN gibi
birkaç dönem Bakanlık yapmış, Hikmet ÇETİN gibi Dışişleri Bakanlığı ve Meclis Başkanlığı
yapmış kişilikler vardı ve dahası bunlardan bazıları Sayın Başdanışmanın babası yaşındaydı.
Nitekim bu kişiler yerlerinden kalkmadan Başdanışmanın elini sıktılar hatta benim solumdaki
koltukta oturan Sayın Namık Kemal ZEYBEK “Beyefendi! biz de Sayın Cumhurbaşkanı teşrif
ettiler zannettik, bizi şaşırttınız” diyerek bir anlamda sitemini ve yapılan uygunsuz işe tepkisini
ortaya koydu.
Şu aksiliğe bakın ki; programın ilk konuşmasını Eski Kültür Bakanı Namık Kemal
ZEYBEK, ikinci konuşmasını Eski Meclis Başkanı Hikmet ÇETİN yapıyor ve üçüncü olarak da
salonu şereflendiren Başdanışmanın konuşması gerekiyor. Ama Sayın Başdanışman
konuşmasına “Bu iki siyaset ve hitabet devinden sonra konuşmanın zorluğundan” bahsederek
başlıyor. Nitekim kısa konuşması içerisinde, salonda bulunanların çok iyi bildiği bazı konuları hiç
bilmediğini, hatta tamamen yanlış bildiğini belli eden talihsiz ifadeler sarf ediyor. Toplantının
mahiyetinin ve dolayısıyla kurumun açığa çıkmaması için bu hataların da ayrıntısını
vermeyeceğim.
Şu işe bakar mısınız? Önemli bir kurumun, önemli bir toplantısının yapıldığı salon, içinde
eski Bakanlar ve Meclis Başkanları olmasına rağmen şereften yoksun iken, üç günlük bir
Başdanışmanın kapıdan girmesiyle o salon şerefleniyor! ve bu durum yüksek sesle, kafalara
vurulurcasına anons ediliyor. O üç günlük Başdanışman, defalarca Bakanlık ve Meclis
Başkanlığı yapmış babası yaşındaki adamları önünde ayağa kalkmaya ve saygı duruşuna
geçmeye zorluyor... Sizin yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminden anladığınız bu mu? Bu
çocuksu özentileriniz ile ne hale düştüğünüzün ve dahası kendinizle birlikte Devleti de ne hallere
düşürdüğünüzün farkında mısınız?
Titreyin ve kendinize gelin! Böyle devam ederseniz, bu lafı daha çok duyarsınız...