FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
 

YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN YAZARLIĞI VE ŞAİRLİĞİ ÜZERİNE

Son yıllardaki birçok konuda olduğu gibi Şair ve Yazar Yavuz Bülent Bakiler’in ölümü vesilesiyle de toplumumuz ikiye bölündü. Bir yanda onun Atatürk düşmanlığı ve Atatürk’e iftira atma eylemlerine sevinenlerin onu göklere çıkarma gayretleri, diğer yanda ise tam tersine onun Atatürk düşmanlığı ve Atatürk’e iftira atma eylemlerine kızanların bedduaları… Kısacası onu sevenler, kendisini şairlik ve yazarlıkta, toplum önderliğinde en yüce makamlara yükseltti, sevmeyenler ise “Ateşi bol olsun, toprağı dar olsun, Rahmet bile dilemiyorum, FETÖ’ye –Fesli’ye komşu olsun, hakkımı helal etmiyorum ya da iyi bilmezdik” gibi ifadelerle beddua ettiler. Tüm bunların arasında beni en fazla rahatsız eden gelişme; onun Atatürk düşmanlığından rahatsız olan milliyetçi çevrelerin bile bu arada alışılmış kalıplara uyarak onun şairlik ve yazarlık yönünü övmeleri oldu. Üstelik bunların birçoğu onun şairliğine ve yazarlığına dair yeterli bir inceleme yapmadan alışılmış kalıpları tekrar etmeye dayanıyordu. En yanıltıcı ve en yanılgılı olanı ise; Y.B. Bakiler’in yazdığı şiirler ve kitaplar ile Türk Dünyasına büyük hizmetler ettiği yönündeydi. Bu büyük bir yanılgıdır ve konuyu bilen birisi olarak bu yanılgının sürüp gitmesine gönlüm razı değil. Evet, tereddütsüz bir açıklıkla ve netlikle söylüyorum ki; Yavuz Bülent Bakiler zannedildiği gibi büyük bir yazar ve şair değildi. Türk Dünyasına dair kitaplarının da Türk Dünyasına ve Dünya Türklüğüne zararından başka olumlu bir katkısı olmamıştır… Şaşırdınız değil mi? Şaşırmanızı anlayabilirim, çünkü çok aykırı ve alışılmışın dışında bir şey söylüyorum. Gelelim bu konudaki dayanaklarıma; Bu yazıyı okuduktan sonra Y. B. Bakilerin ÜSKÜP’TEN KOSOVA’YA ve TÜRKİSTAN TÜRKİSTAN adlı kitapları başta olmak üzere Türk Dünyası üzerine yazdığı kitapları bu bilgilerin ışığında yeniden okuyun. Bu okumada göreceksiniz ki; Bakiler Türk Dünyası izlenimlerini anlattığı bu kitaplarında Türk Dünyası coğrafyasında karşılaştığı bazı adetleri, bazı davranışları ya da bazı halleri derin bir idraksizlikle (ya da derin bir kasıt ile) anlamsız buluyor, bu adetleri, davranışları ve halleri abartılı bir şaşkınlıkla aşağılayarak adeta onlarla alay ediyor. Aynı coğrafyada yıllarca yaşamış, çeşitli görevler yapmış ve bu arada çoğunluğu Türk Dünyasına dair 20 kitap yazmış, tüm bunları yaparken bölge insanlarını, onların adetlerini, davranışlarını ve hallerini doğru anlayarak onlara saygı duymuş birisi olarak ifade ediyorum ki Bakiler’in bu kitapları ile yaptığı iş Türk Dünyasına hizmet değil, nifak sokmaktan ibarettir. Şairliğine gelince; Bizzat kendisinin doğrudan bana anlattığı bir örnek olay nakledeyim. (Konuşmayı ve anılarını anlatmayı çok seven Bakiler’in bu konuyu başkalarına da anlattığını biliyorum) Yavuz Bülent Bakiler, İstanbul’un Fethi üzerine yazdığı bir şiirini gerçekten büyük şair Arif Nihat Asya’ya götürüyor. Dediğim gibi kendisinin tiyatral bir üslupla anlattığına göre Arif Nihat Asya, Bakilerden aldığı şiiri pençeye dönerek yüksek sesle okuyor: (Uzun yıllar önce anlattığı bu olayda ilk mısralarda geçen il ve kişi isimleri farklı olabilir ama işin özünü oluşturan son mısraların aynılığından eminim) “Amasyalı Ahmet / Sivaslı Ali / Samsunlu Veli / Al atlar üstünde üç yeniçeri / Edirnekapı’dan girdi içeri…” Şiirin tam burasında Arif Nihat Asya hiddetle kendisine dönerek; “Ulan Bakiler! Basit bir kafiye uğruna üç yeniçeriyi birden ata bindirmek nasıl bir cehalettir? At üstünde yeniçeri hiç duyulmuş şey mi? Senin şairliğin buysa koy eksik kalsın” deyip, şiirin devamını okumadan kağıtları iade eder. Bakiler o andaki duygu durumunu ise bana şöyle açıkladı; “iyi ki şiirin devamını okumadı. Çünkü biraz daha okusaydı ilerleyen mısralarda bu defa sigara icat olmadan iki asır önce Fatih’in İstanbul surlarına nasıl sigarasının dumanları arasından baktığını anlatıyordum. Doğrusu ilk mısralarda kızarak şiiri geri vermesine çok sevinmiştim” Bir başka örnek meşhur (benim de bir zamanlar yarışmalarda ve uluslararası şiir toplantılarında severek okuduğum) ANTEPLİ ŞAHİN şiiri… Şiir şöyle başlıyor; “Ben Antepliyim Şahin’im ağam / Mavzer omuzuma yük / Ben yumruklarımla dövüşeceğim / Yumruklarım memleket kadar büyük…” Bu mısralarla başlayan şiirde Bakiler birkaç mısra sonra şöyle diyor; “Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini, Çıktı karşıma biri. Çıktıkça çektim tetiği Bismillahlarla beraber Vurdum alnından kafiri. Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı Bismillah, Bu kaçıncı ölüdür. Bir türkü söylenir siperlerde her sabah, Vurun Antepliler namus günüdür.” İşin özeti; bu nasıl bir şairliktir ki, şiirin başlangıcında işgalci düşmanı yumruklarıyla döveceğini söyleyen Bakiler birkaç mısra sonra onu kurşunluyor ve ben dahil olmak üzere biz de yıllarca bu şiiri “muhteşem” tanımlamasıyla okuyoruz… Örnekler çoktur ama yazıyı da fazla uzatmamak gerek. Eski Kültür Bakanı Namık Kemal ZEYBEK’in bir anısıyla konuyu bağlayalım. Yıllara önce Sayın ZEYBEK ve Büyük Şairimiz Bahtiyar VAHAPZADE Baku’da sohbet ediyorlar. Sayın Zeybek’in sohbet sırasında Yavuz Bülent Bakiler’den bahsetmesi (lafın gidişine bakılırsa muhtemelen onun şairliğini övmesi üzerine Bahtiyar Vahapzade diyor ki; “Yavuz Bülent eyi uşaq, fegat şair değüldür.” Lafı doğru anlamak gerek. Bahtiyar Bey “Büyük şair değildir” demiyor, “şair değildir” diyor. Bunu diyen büyük bir şair ve üstelik bu sözü onun “iyi uşaq” olduğunu yani onu şahsen sevdiğini belirttikten sonra söylüyor. Özet olarak; Ölümünden sonra Yavuz Bülent Bakiler’i övenleri de, eleştirenleri de kendi bakış açılarından anlayabiliyorum. Ama onun büyük bir şair ve yazar olduğunu zannetmek koca bir yanılgıdır. Bunu düzeltmek istedim. Konuya dair son bir söz; Yavuz Bülent Bakiler’in tek avantajı, söz söyleme konusundaki ustalığıdır ama konuştuğu konuda yeterli bilgiye sahip değilseniz ona ve söylediklerine inanırsınız ama yeterli bilginiz varsa o da hiçbir işe yaramaz…
Ekleme Tarihi: 30 Eylül 2025 -Salı

YAVUZ BÜLENT BAKİLER’İN YAZARLIĞI VE ŞAİRLİĞİ ÜZERİNE

Son yıllardaki birçok konuda olduğu gibi Şair ve Yazar Yavuz Bülent Bakiler’in ölümü vesilesiyle de toplumumuz ikiye bölündü. Bir yanda onun Atatürk düşmanlığı ve Atatürk’e iftira atma eylemlerine sevinenlerin onu göklere çıkarma gayretleri, diğer yanda ise tam tersine onun Atatürk düşmanlığı ve Atatürk’e iftira atma eylemlerine kızanların bedduaları…

Kısacası onu sevenler, kendisini şairlik ve yazarlıkta, toplum önderliğinde en yüce makamlara yükseltti, sevmeyenler ise “Ateşi bol olsun, toprağı dar olsun, Rahmet bile dilemiyorum, FETÖ’ye –Fesli’ye komşu olsun, hakkımı helal etmiyorum ya da iyi bilmezdik” gibi ifadelerle beddua ettiler.

Tüm bunların arasında beni en fazla rahatsız eden gelişme; onun Atatürk düşmanlığından rahatsız olan milliyetçi çevrelerin bile bu arada alışılmış kalıplara uyarak onun şairlik ve yazarlık yönünü övmeleri oldu. Üstelik bunların birçoğu onun şairliğine ve yazarlığına dair yeterli bir inceleme yapmadan alışılmış kalıpları tekrar etmeye dayanıyordu.

En yanıltıcı ve en yanılgılı olanı ise; Y.B. Bakiler’in yazdığı şiirler ve kitaplar ile Türk Dünyasına büyük hizmetler ettiği yönündeydi. Bu büyük bir yanılgıdır ve konuyu bilen birisi olarak bu yanılgının sürüp gitmesine gönlüm razı değil.

Evet, tereddütsüz bir açıklıkla ve netlikle söylüyorum ki; Yavuz Bülent Bakiler zannedildiği gibi büyük bir yazar ve şair değildi. Türk Dünyasına dair kitaplarının da Türk Dünyasına ve Dünya Türklüğüne zararından başka olumlu bir katkısı olmamıştır… Şaşırdınız değil mi? Şaşırmanızı anlayabilirim, çünkü çok aykırı ve alışılmışın dışında bir şey söylüyorum.

Gelelim bu konudaki dayanaklarıma;

Bu yazıyı okuduktan sonra Y. B. Bakilerin ÜSKÜP’TEN KOSOVA’YA ve TÜRKİSTAN TÜRKİSTAN adlı kitapları başta olmak üzere Türk Dünyası üzerine yazdığı kitapları bu bilgilerin ışığında yeniden okuyun. Bu okumada göreceksiniz ki; Bakiler Türk Dünyası izlenimlerini anlattığı bu kitaplarında Türk Dünyası coğrafyasında karşılaştığı bazı adetleri, bazı davranışları ya da bazı halleri derin bir idraksizlikle (ya da derin bir kasıt ile) anlamsız buluyor, bu adetleri, davranışları ve halleri abartılı bir şaşkınlıkla aşağılayarak adeta onlarla alay ediyor. Aynı coğrafyada yıllarca yaşamış, çeşitli görevler yapmış ve bu arada çoğunluğu Türk Dünyasına dair 20 kitap yazmış, tüm bunları yaparken bölge insanlarını, onların adetlerini, davranışlarını ve hallerini doğru anlayarak onlara saygı duymuş birisi olarak ifade ediyorum ki Bakiler’in bu kitapları ile yaptığı iş Türk Dünyasına hizmet değil, nifak sokmaktan ibarettir.

Şairliğine gelince;

Bizzat kendisinin doğrudan bana anlattığı bir örnek olay nakledeyim. (Konuşmayı ve anılarını anlatmayı çok seven Bakiler’in bu konuyu başkalarına da anlattığını biliyorum)

Yavuz Bülent Bakiler, İstanbul’un Fethi üzerine yazdığı bir şiirini gerçekten büyük şair Arif Nihat Asya’ya götürüyor. Dediğim gibi kendisinin tiyatral bir üslupla anlattığına göre Arif Nihat Asya, Bakilerden aldığı şiiri pençeye dönerek yüksek sesle okuyor: (Uzun yıllar önce anlattığı bu olayda ilk mısralarda geçen il ve kişi isimleri farklı olabilir ama işin özünü oluşturan son mısraların aynılığından eminim)

“Amasyalı Ahmet / Sivaslı Ali / Samsunlu Veli / Al atlar üstünde üç yeniçeri / Edirnekapı’dan girdi içeri…” Şiirin tam burasında Arif Nihat Asya hiddetle kendisine dönerek; “Ulan Bakiler! Basit bir kafiye uğruna üç yeniçeriyi birden ata bindirmek nasıl bir cehalettir? At üstünde yeniçeri hiç duyulmuş şey mi? Senin şairliğin buysa koy eksik kalsın” deyip, şiirin devamını okumadan kağıtları iade eder. Bakiler o andaki duygu durumunu ise bana şöyle açıkladı; “iyi ki şiirin devamını okumadı. Çünkü biraz daha okusaydı ilerleyen mısralarda bu defa sigara icat olmadan iki asır önce Fatih’in İstanbul surlarına nasıl sigarasının dumanları arasından baktığını anlatıyordum. Doğrusu ilk mısralarda kızarak şiiri geri vermesine çok sevinmiştim”

Bir başka örnek meşhur (benim de bir zamanlar yarışmalarda ve uluslararası şiir toplantılarında severek okuduğum) ANTEPLİ ŞAHİN şiiri… Şiir şöyle başlıyor;

“Ben Antepliyim Şahin’im ağam / Mavzer omuzuma yük / Ben yumruklarımla dövüşeceğim / Yumruklarım memleket kadar büyük…” Bu mısralarla başlayan şiirde Bakiler birkaç mısra sonra şöyle diyor;

“Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini,

Çıktı karşıma biri.

Çıktıkça çektim tetiği Bismillahlarla beraber

Vurdum alnından kafiri.

Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı Bismillah,

Bu kaçıncı ölüdür.

Bir türkü söylenir siperlerde her sabah,

Vurun Antepliler namus günüdür.”

İşin özeti; bu nasıl bir şairliktir ki, şiirin başlangıcında işgalci düşmanı yumruklarıyla döveceğini söyleyen Bakiler birkaç mısra sonra onu kurşunluyor ve ben dahil olmak üzere biz de yıllarca bu şiiri “muhteşem” tanımlamasıyla okuyoruz… Örnekler çoktur ama yazıyı da fazla uzatmamak gerek. Eski Kültür Bakanı Namık Kemal ZEYBEK’in bir anısıyla konuyu bağlayalım. Yıllara önce Sayın ZEYBEK ve Büyük Şairimiz Bahtiyar VAHAPZADE Baku’da sohbet ediyorlar. Sayın Zeybek’in sohbet sırasında Yavuz Bülent Bakiler’den bahsetmesi (lafın gidişine bakılırsa muhtemelen onun şairliğini övmesi üzerine Bahtiyar Vahapzade diyor ki; “Yavuz Bülent eyi uşaq, fegat şair değüldür.” Lafı doğru anlamak gerek. Bahtiyar Bey “Büyük şair değildir” demiyor, “şair değildir” diyor. Bunu diyen büyük bir şair ve üstelik bu sözü onun “iyi uşaq” olduğunu yani onu şahsen sevdiğini belirttikten sonra söylüyor.

Özet olarak; Ölümünden sonra Yavuz Bülent Bakiler’i övenleri de, eleştirenleri de kendi bakış açılarından anlayabiliyorum. Ama onun büyük bir şair ve yazar olduğunu zannetmek koca bir yanılgıdır. Bunu düzeltmek istedim.

Konuya dair son bir söz; Yavuz Bülent Bakiler’in tek avantajı, söz söyleme konusundaki ustalığıdır ama konuştuğu konuda yeterli bilgiye sahip değilseniz ona ve söylediklerine inanırsınız ama yeterli bilginiz varsa o da hiçbir işe yaramaz…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (6)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Mustafa Kahramanyol
(30.09.2025 16:49 - #3856)
Teşekkür ederim. Size güveniyorum ve sadece bilgi edindim derim. Doğruyu bilmek bir ışık ve servettir zannımca. Bu konuda fakir baska şeyler de duymusluğum vardir. Allah rahmet eylesin. Selâm ve muhabbetle
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Necla Arslanyıkar
(30.09.2025 18:29 - #3859)
Anlattığınız konuya hakim olmanız, verdiğiniz örneklerden çok rahat anlaşılıyor. Bu nedenle yazınızı beğendim.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
İlteriş Çınaroğlu
(30.09.2025 20:05 - #3863)
Gittiği yer tamu olsun.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kamil Bulend Bakisiz
(30.09.2025 20:50 - #3864)
Yavuz Bülent Kürt olan bir Türk milliyetçisi imiş. Anladım ki Türkçüler kürdün Türkçüsünü de sevmezler.
Derdimiz memleket Bakiler azeri
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Mikail Develioğlu
(30.09.2025 22:47 - #3865)
Feyzullah Bey, bu ince nüansları ben de kaçırmışım, hatırlatmaniz için çok teşekkür ederim. Hepsi bir yana Cumhuriyetimizin ve devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk 'e saygısızlığı ve iflah olmaz fetö uşağı olması benim gözümde onu yok hükmüne indirgemistir .
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Derdimiz memleket
(05.10.2025 02:04 - #3905)
Keşke bu yazıyı hiç yazmasaydın kamil bulendin adamı Kürt yaptı bakiler kökü Azerbaycan lı. Madem şair değil diyorsun aklı başında sağlığında niye gidip konuşmadın, ertesi gün böyle dedim diye yazardın bizde helal olsun derdik. Antepli şahinin neyini beğenmedin yumruğu ile başlamış. Mavzer kullanınca yalancımı olmuş oldu. 1990 lı yıllarda hulki Cevizoğlu nun programına bir binbaşı konuşuyor “Türk askeri cesurdur yiğittir toptan tüfekten korkmaz “ gürlüyor iyi gaz peşinde karşı soru geldi. Evet askerimiz cesur korkmaz Kırıkkale tüfek ABD yapımı m1 le savaşa sürecen, düşman tank top füze f16 ile saldıracak, hadi iyi gaz verdim ölün diyorsun binbaşıda tık yok Yani diyorsun ki mavzer olmaz! Atatürk düşmanı iftira attı diyorsun söylediği yalansa mahkeme orda. İzmir suikastı diyerek kurtuluş savaşı kahramanı yüzbaşı ayıcı Arif niye asıldı? Üç Aliler “ sanığın idamına tanıkların bilahare dinlenmesi ne” diye Karalar çıkardıkları mahkemelerle kaç insanı astılar bir gün önce ölmüş olan kişiyi mezardan çıkarıp astılar. Neden? Y b bakiler bunları sorguladığı için mi tu kaka? AtAtürk çü dediklerin siyonist uşağı kanı bozuk tipler. Onlar gerçekten Atatürk çü olsalar Ankara aoç deki thk uçak fabrikası hangi hainler tarafından kapatıldı diye sorgular
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.