HAKİM KARDEŞİM,
Dünya değişti.
Artık Ceza Hukuku veya Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nu açıp karar vermek devri geçti..
Anayasa Mahkemesi var, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var..
Fikir suçlularını, gazetecileri içeri atıyorsunuz, hayatlarını karartıyorsunuz.
Belki yarın beraat edecek olan ve ellerine silah almamış insanların karılarına, analarına, babalarına çocuklarına, torunlarına, onlar huzurunuza sanık olarak getirilmedikleri halde onlara ıstırap veriyor, sosyal hayatta utanç yaşatıyorsunuz.
Hem evrensel, hem milli hukukta, ‘ yayımlanan yazılar dışında, herhangi bir somut olgu’ dosyada yoksa, o dosyada yüklenen suç da yoktur.”
Biz, kesinlikle, önünüze sanık sıfatıyla getirilmiş insanlar hakkında, “ suçsuzdurlar “ demiyoruz.
Biz evrensel hukukun ve yargılamanın “ masumiyet “ kuralını savunuyoruz.
“Makûl şüphe “ ve kaçmaları konusunda “ kuvvetli şüphe “ diyerek tahliye taleplerini reddediyorsunuz..
Ama evrensel hukuk, makûl şüpheyi, kâfi görmüyor..
Sizin kuvvetli şüphenizi de inanılır bulmuyor..
Kanun, “ Denetimli serbestlik “ müessesi ile tutuksuz yargılanan sanıklar hakkında bir takım tedbirler getirmiş..
Siz buna karar vermelisiniz, gerisi kolluk kuvvetlerinin işidir.
Can Dündar’ in kaçması, Emre Uslu alçağının Amerika’dan kin kusması sizin kararlarınızı etkilememelidir.
O kürsüler, kendilerini tanrı sanan ne hakimler gördü..
İsterseniz, Sokrates’i ölüme mahkum eden hakimlerden, Salim Başol’a, Altay Ömer Egesel’e kadar sayalım..
Şimdi hatırlayan var mı?
Ama Sokrates de bin yıldır yaşıyor, Menderesler de bin yıl yaşayacaklar.
Senelerce önce Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkan Yardımcısı olduğum yıllarda, Avrupa Birliği ve Adalet Bakanlığı ile birlikte tertiplediğimiz bir panelde, Türkiye Barolar Birliği’nin sahip olduğu büyük mali imkanlar ve Adalet Bakanlığının katkılarıyla müştereken bir fon kurulmasını, hakim, savcı ve avukatlara AİHM ‘nin kararları ve savunduğu hukukun evrensel değerleri konusunda eğitim verilmesini teklif etmiştim.
Bu düşüncemi hâlâ muhafaza ediyorum..
Önümüzdeki günlerde güney doğu hudutlarımızda bazı gelişmeler olacak ve bu gelişmeler uluslararası kurumlarda tartışılacak.
Böyle bir gelişmede ne kadar haklı olursak olalım, uluslararası arenada, yargıçlarımız tarafından verilen ve ülkemizin demokratik çehresini zedeleyen kararlar bizi zor durumda bırakacaktır.
Not; Bu yazı beş sene evvel yazılmiştır..
Devir ve zihniyet değişmediği için güncelliğini koruyor.