FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
FEYZULLAH BUDAK- Araştırmacı Yazar
 

“YAP – İŞLET – DEVRET” TİYATROSU!

Yap İşlet Devret Modeli; devletlerin ileri teknoloji ve yüksek mühendislik gerektiren riskli projeleri, ulusal ya da uluslararası firmalara devrederek gerekli yatırımın o firmalar tarafından yapılması ve böylelikle ortaya çıkan ekonomi ünitesinin yapımcı firma tarafından üzerinde anlaşılan süre kadar işletildikten sonra yeniden devlete devredilmesi şeklinde tanımlanabilir. Yani; yapımında ihtiyaç duyulan ileri teknoloji ve yüksek mühendislik sebebiyle risk içeren bir projeyi devlet ulusal ya da uluslar arası firmalara devrederek gerekli yatırımın o firmalar tarafından yapılmasını sağlıyor ama bunun karşılığında yapımcı firma kendi yaptığı işletmeyi belirli bir süre işletip, işletme gelirlerini aldıktan sonra o işletmeyi devlete devrediyor. Bu arada yapımcı firmanın da beklenmeyen bir mağduriyete uğramaması için anılan işletme süresi zarfında kendisine belirli bir gelir garantisi verilip, taahhüt edilen gelir düzeyine ulaşılamayan dönemlerde aradaki fark devlet tarafından yapımcı firmaya ödeniyor. Bu kadar basit! Türkiye açısından bu kavram ve bu işlem zannedildiği kadar yeni değil. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı şirketlere, imtiyaz sözleşmeleri ile yaptırılan Tünel İşletmeleri, Tramvay, Elektrik, Gaz İdaresi, Haydarpaşa Liman İşletmesi gibi yatırımlar Türkiye’deki Yap- İşlet-Devret uygulamalarının ilk örnekleridir. Cumhuriyet döneminde Yap İşlet Devret Modeli uygulaması ile ilgili ilk yasal düzenleme ise 1984 yılında çıkarılmış olan 3996 sayılı kanundur. 3996 sayılı kanunun 3. Maddesinin (a) fıkrasındaki yap işlet devret modeli tanımlamasına göre “Yap işlet devret modeli: ileri teknoloji veya yüksek kaynak ihtiyacı duyulan projelerin gerçekleştirilmesinde kullanılmak üzere geliştirilen özel bir finansman modeli olup, yatırım bedelinin (elde edilecek kar dahil) sermaye şirketine veya yabancı şirkete, şirketin işletme süresi içerisinde ürettiği mal ve hizmetin idare veya hizmetten yararlananlarca satın alınması suretiyle ödenmesini ifade eden bir modeldir.” Cumhuriyet dönemindeki ilk yasaya dayalı ve sistemli Yap-İşlet-Devret uygulamaları daha sonra birisi “Toplu Konut İdaresi” ve diğeri “Özelleştirme İdaresi” adı altında 2 ayrı idareye ayrılan ama başlangıçta “Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi” adı altında kurulan kamu kurumu tarafından yürütüldü ve ben kuruluşundan itibaren bu idarede tam 7 yedi yıl Daire Başkanı olarak görev yaptım. Bahsettiğim dönemde bir Yap-İşlet-Devret uygulaması gündeme geldiğinde planlanan yatırımın kaça mal olacağı ve yatırım tamamlandıktan sonra dönemler itibariyle ondan nasıl bir gelir elde edileceğine dair çok ciddi araştırma, inceleme ve hesaplamalar yapılırdı. Bu çalışmaların bir çoğuna bizzat katıldım. Bu çalışmaların amacı hem yapılacak yatırımın kaça mal olacağını ve ondan ne kadar gelir elde edileceğini bilerek, yatırımcı firmaya verilecek olan işletme süresini doğru tayin etmek ve hem de yatırımcı firmaya verilecek gelir garantisinde bir yanlışlık yapılarak devlet kaynaklarını haksız yere yapımcı firmaya aktarmamaktı. İşin en hassas tarafı da buydu. Ama şimdi işler bir başka türlü yürüyor. 31 Temmuz 2018 tarihli gazete haberlerine göre; Kütahya – Afyon - Uşak bölgesindeki Zafer Havalimanı Yap – İşlet – Devret modeliyle bir firmaya veriliyor ve bu havalimanı için yapımcı firmaya 2012 – 2016 yılları arasında tamı tamına 4 milyon 73 bin 181 yolcu garantisi veriliyor. AKP iktidarının ve bürokrasisinin hesaplamada gösterdiği hassasiyete bakar mısınız? 4 milyonun sonundaki 180 kişiye ve hatta onun da sonundaki 1 kişiye kadar hesaplamışlar. Ama ne yazık ki bu süre zarfında anılan havalimanına sadece 170 bin 534 kişi gelmiş ve aradaki korkunç (kabul edilmesi düşünülemez) fark sebebiyle tam 3 milyon 902 bin 647 kişinin parası devlet bütçesinden yapımcı firmaya ödenmiş. O havalimanını kullanacak 3 çevre ilin nüfusları belli değil mi? Bu illerdeki potansiyel yolcu sayıları belli değil mi? Dolayısıyla o havalimanını kullanacak yolcu sayısını belirlemede bu kadar büyük hesap hatası yapılabilir mi? Verilen 4 milyon 73 bin 181 yolcu garantisi nerede, havalimanına gelen 170 bin 534 kişi nerede? Aynı durum Yap – İşlet – Devret modeliyle yapılan Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Osman Gazi Köprüsü gibi diğer bazı işlerde de görülüyor. Bu nasıl bir vicdandır ve bu nasıl bir hesaptır! Sizin partizanlığınızın ve sorumsuzluğunuzun bedeli fakir halkın boğazından kesilen lokmalarla ödeniyor. Bu nasıl bir Müslümanlık ve bu nasıl bir ahlak anlayışıdır? Acaba sizin ahiret ve mahşer günü inancınızda mı yok diye düşünmeden edemiyorum...
Ekleme Tarihi: 27 Ocak 2025 - Pazartesi

“YAP – İŞLET – DEVRET” TİYATROSU!

Yap İşlet Devret Modeli; devletlerin ileri teknoloji ve yüksek mühendislik gerektiren riskli
projeleri, ulusal ya da uluslararası firmalara devrederek gerekli yatırımın o firmalar tarafından
yapılması ve böylelikle ortaya çıkan ekonomi ünitesinin yapımcı firma tarafından üzerinde
anlaşılan süre kadar işletildikten sonra yeniden devlete devredilmesi şeklinde tanımlanabilir.
Yani; yapımında ihtiyaç duyulan ileri teknoloji ve yüksek mühendislik sebebiyle risk içeren
bir projeyi devlet ulusal ya da uluslar arası firmalara devrederek gerekli yatırımın o firmalar
tarafından yapılmasını sağlıyor ama bunun karşılığında yapımcı firma kendi yaptığı işletmeyi
belirli bir süre işletip, işletme gelirlerini aldıktan sonra o işletmeyi devlete devrediyor. Bu arada
yapımcı firmanın da beklenmeyen bir mağduriyete uğramaması için anılan işletme süresi
zarfında kendisine belirli bir gelir garantisi verilip, taahhüt edilen gelir düzeyine ulaşılamayan
dönemlerde aradaki fark devlet tarafından yapımcı firmaya ödeniyor. Bu kadar basit!
Türkiye açısından bu kavram ve bu işlem zannedildiği kadar yeni değil. Osmanlı
İmparatorluğu döneminde yabancı şirketlere, imtiyaz sözleşmeleri ile yaptırılan Tünel İşletmeleri,

Tramvay, Elektrik, Gaz İdaresi, Haydarpaşa Liman İşletmesi gibi yatırımlar Türkiye’deki Yap-
İşlet-Devret uygulamalarının ilk örnekleridir.

Cumhuriyet döneminde Yap İşlet Devret Modeli uygulaması ile ilgili ilk yasal düzenleme
ise 1984 yılında çıkarılmış olan 3996 sayılı kanundur. 3996 sayılı kanunun 3. Maddesinin (a)
fıkrasındaki yap işlet devret modeli tanımlamasına göre “Yap işlet devret modeli: ileri teknoloji
veya yüksek kaynak ihtiyacı duyulan projelerin gerçekleştirilmesinde kullanılmak üzere
geliştirilen özel bir finansman modeli olup, yatırım bedelinin (elde edilecek kar dahil) sermaye
şirketine veya yabancı şirkete, şirketin işletme süresi içerisinde ürettiği mal ve hizmetin idare
veya hizmetten yararlananlarca satın alınması suretiyle ödenmesini ifade eden bir modeldir.”
Cumhuriyet dönemindeki ilk yasaya dayalı ve sistemli Yap-İşlet-Devret uygulamaları daha
sonra birisi “Toplu Konut İdaresi” ve diğeri “Özelleştirme İdaresi” adı altında 2 ayrı idareye
ayrılan ama başlangıçta “Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi” adı altında kurulan kamu
kurumu tarafından yürütüldü ve ben kuruluşundan itibaren bu idarede tam 7 yedi yıl Daire
Başkanı olarak görev yaptım.
Bahsettiğim dönemde bir Yap-İşlet-Devret uygulaması gündeme geldiğinde planlanan
yatırımın kaça mal olacağı ve yatırım tamamlandıktan sonra dönemler itibariyle ondan nasıl bir
gelir elde edileceğine dair çok ciddi araştırma, inceleme ve hesaplamalar yapılırdı. Bu
çalışmaların bir çoğuna bizzat katıldım. Bu çalışmaların amacı hem yapılacak yatırımın kaça
mal olacağını ve ondan ne kadar gelir elde edileceğini bilerek, yatırımcı firmaya verilecek olan
işletme süresini doğru tayin etmek ve hem de yatırımcı firmaya verilecek gelir garantisinde bir
yanlışlık yapılarak devlet kaynaklarını haksız yere yapımcı firmaya aktarmamaktı. İşin en hassas
tarafı da buydu.
Ama şimdi işler bir başka türlü yürüyor. 31 Temmuz 2018 tarihli gazete haberlerine göre;
Kütahya – Afyon - Uşak bölgesindeki Zafer Havalimanı Yap – İşlet – Devret modeliyle bir
firmaya veriliyor ve bu havalimanı için yapımcı firmaya 2012 – 2016 yılları arasında tamı tamına
4 milyon 73 bin 181 yolcu garantisi veriliyor. AKP iktidarının ve bürokrasisinin hesaplamada
gösterdiği hassasiyete bakar mısınız? 4 milyonun sonundaki 180 kişiye ve hatta onun da
sonundaki 1 kişiye kadar hesaplamışlar. Ama ne yazık ki bu süre zarfında anılan havalimanına
sadece 170 bin 534 kişi gelmiş ve aradaki korkunç (kabul edilmesi düşünülemez) fark sebebiyle
tam 3 milyon 902 bin 647 kişinin parası devlet bütçesinden yapımcı firmaya ödenmiş.
O havalimanını kullanacak 3 çevre ilin nüfusları belli değil mi? Bu illerdeki potansiyel
yolcu sayıları belli değil mi? Dolayısıyla o havalimanını kullanacak yolcu sayısını belirlemede bu
kadar büyük hesap hatası yapılabilir mi? Verilen 4 milyon 73 bin 181 yolcu garantisi nerede,
havalimanına gelen 170 bin 534 kişi nerede? Aynı durum Yap – İşlet – Devret modeliyle yapılan
Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Osman Gazi Köprüsü gibi diğer bazı işlerde de görülüyor.

Bu nasıl bir vicdandır ve bu nasıl bir hesaptır! Sizin partizanlığınızın ve
sorumsuzluğunuzun bedeli fakir halkın boğazından kesilen lokmalarla ödeniyor. Bu nasıl bir
Müslümanlık ve bu nasıl bir ahlak anlayışıdır? Acaba sizin ahiret ve mahşer günü inancınızda mı
yok diye düşünmeden edemiyorum...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.