Bir önceki yazımızda içinde yaşadığımız evrenin uzay ve zamanın sıfır olduğu, tekil bir noktadan büyük bir patlamayla başladığını ve bugünkü duruma geldiğini ve gözlemlerin bunu işaret ettiğini söylemiştik. Tartışmayı ilerletmeden BP ile yarışan diğer model ve savunucularından söz etmek yerinde olacaktır.
Evrenin genişlediği, gözlemlerle kesin olarak anlaşıldıktan sonra (İlk mesleği avukatlık olan Hubble’ın 1929 yılında yaptığı gözlemi), evrenin bir başlangıcının olması gerektiğini düşünenlere karşı tersini düşünenler kuramlarına ekler yaparak savunmaya ısrarla devam ettiler.
1948 yılında, bir İngiliz astronomi dergisinde iki makale yayınlanır. Bu makalelerde üç genç bilim adamı evrenle ilgili yeni bir kozmolojik model önermektedir. Daha sonraları bu kuram” Durgun Hal” kuramı olarak anılacaktır. Makalelerden birisi Thomas Gold ve Herman Bondi tarafından, diğeri de 1970’li yıllarda Londra’da, Kraliyet Astronomi Derneği konferanslarında birkaç kez dinleme fırsatı bulduğum Fred Hoyle tarafından yazılmıştır. Ne tesadüftür ki bu üç arkadaş II Dünya Savaşı’nda Viyana’da radar araştırmaları üzerinde görevli çalışırken tanışmışlardı. Savaştan sonra üçü de Cambridge (İngiltere) Üniversitesi’ne döner ve çalışmalarına orada devam ederler.
Hikaye edildiğine göre 1946 veya 1947 yılında Bondi, Gold ve Hoyle beraberce sinemaya gider. Genel olarak İngilizler korku filmlerinden hoşlanır. Gittikleri film de bir korku (horror) filmiydi. Film, nasıl başladı ise öyle son bulur. Başı nasıl idi ise sonu da öyle olmuştur. Başı ile sonu arasında değişen bir şey olmamıştır. Bu film sonunda Gold, “ belki, evren de değişmemekte, fakat dinamiktir” diye düşünür. Bu üçlüye “Durgun Hal” kuramı ilhamını belki de gittikleri bu korku filmi vermişti. Hoyle ve diğer iki arkadaşı birbirlerinden bağımsız, fakat haberdar olarak, 1948 yılında yayınladıkları iki makalede benzer sonuca varıyor: Hubble’ın keşfettiği gibi evren genişliyor, ancak zamanla değişmiyor. Genişleme ve değişmeme ise sürekli yeni madde yaratılmasını gerektiriyordu. Yaptıkları hesaplarla yaratılacak madde miktarının çok büyük olmadığını ve bunun sorun yaratmaması gerektiğini ileri sürdüler. Bu kadarcık madde yaratılabilir diye düşündüler. 1929 Hubble’ın gözleminden sonra, genişlemeyi kabul ettiler ve böylece yoğunluğun sabit kalması (değişmenin olmaması) için madde yaratılmalıydı. Ancak gereken madde miktarı hakikaten çok küçüktü; yaklaşık bir metreküplük hacimde bir proton, yani sadece bir hidrojen atomu. Neden olmasın ki!!
Bundan sonraki süreçte, 1950 li yıllarda, 1960’lı yıllarda yapılan keşfe (3 derecelik kozmik ışınım keşfi) kadar, evren modeline ilişkin, öngörülen iki kuram birbiriyle kıyasıya yarıştı. Evrenin başlangıcı vardır ve sürekli bir değişim içindedir (evrimleşmektedir) diyen “Büyük Patlama”; diğeri ise evren homojen ve değişmemektedir, zamanla evrimleşmesi söz konusu değildir ve yoğunluğu hep sabittir diyen “Durgun Hal” kuramı.
Bilim tarihindeki gelişmeler, yukarda verilen örnekte olduğu gibi, ilginç hikayelerle doludur. Örneğin 1564 yılında Pisa’da doğan Galileo Galilei o dönemde geçerli olan eski ve dünya merkezli evren anlayışına yaptığı deney ve gözlemlerle karşı tezler önermiş ve evrenin merkezinde “İnsanın” olduğunu göstermiştir. Babasının isteğiyle önce tıp okumaya gitmiş, ancak tıbbın ona göre olmadığını ilk yıl keşfetmiştir. Üniversitede bazı hocalarının, gerçeklere dayanmayan ama sadece otoritesi tartışılmaz kabul edilen geçmişin büyük yazarlarının (dogmatik) fikirlerine karşı çıkışı, sınıfında “kavgacı” takma adı ile anılmasına neden olmuştur.
Sonuç olarak çok kısa sürede tıbbı bırakmış, eve dönerek matematiğe ve bilimsel çalışmalarına devam etmiş ve bildiğimiz keşiflerini yapmıştır. Pisa kulesinde meşhur serbest düşme deneyini yapmıştır.
Ayın yüzeyini, Jüpiter gezegeninin aylarını gözlemiş ve Güneş lekelerini keşfetmiştir. Kilisenin ay ve ötesini gözlemenin, yaratıcının işine karışmak olacağı görüşünü yerle bir etmiş ve bu gibi keşifleri yüzünden uzun yıllar ev hapsinde ömür tüketmiştir.
Gelecek yazılarımızda, genişleyen evren modeli olan Büyük Patlama’yı anlatmaya devam edeceğiz.
