Din, şehit, aile, kardeş, sağdıç, nedime, akraba gibi duygusal bağ içeren her bir değer kavramımızın içi neden boşaltılıyor? Üstelik bunu yapanlar neden üst tabakadan varsıllar ve alt tabakadan, meteliğe kurşun atan yoksullar oluyor?
Dedeler: Lokma ve kadın-kız.
İmamlar: Maaşlı borazan.
Kur’an kursları: Körpe beyinleri yıkama, erkek çocuklarını bademleme.
Yoksul halk: Ramazan çadırı, belediyenin aşevleri, devletin imtiyazlı dağıttığı makarna ve kömür gibi sadakaların peşinde koşarken...
Zenginlerimizde: Şehit kaygısı
Ailemizde: Huzur
Halkta: Birlik ve beraberlik
Ekonomide: Tat ve tuz
Dostta: Vefa
Yüzümüzde: Neden tebessüm yok
Neden değer verip taptığımız en büyük merciden en küçük merciye kadar bir tek, sadece bir tek liyakat sahibi yok?
Şu an ekranlarımızda izlediğimiz filmlerden birkaç temaya örnek verecek olursak:
Pavyon yaşamını yasal kılıp masumlaştırarak aileyi pavyona özendirmek ve taşımak.
Öz kızını töreye berdel olarak kurban verip kendi canını kurtarmak için gözünü budaktan esirgemeyen bir baba ve bir babaanne... Kapılarında besledikleri onlarca eli kanlı çapulcunun gölgesinde verdikleri kanunsuz savaş.
Birbirlerine sağdıç olan iki elit ailenin fertlerinden birinin yaptığı yasadışı çocuğun annesini elde etmek için verilen akıl almaz mücadele... Ailede her bireyin diğerine bel altı ve bel üstü vurarak oynadığı amansız entrika oyunları.
Kan davası ve mafya içerikli, köhnemiş, kokuşmuş, çağ dışı örf ve adetler içeren bu filmler...
Neden laik düzen dönemimizde dünyaya örnek gösterilen, sevgi, saygı, hoşgörü, birlik ve beraberlik içeren filmlerimizin yerine; bizi bizden ayıran, başta aile bireyleri olmak üzere halkımızı "sağ-sol", "Kürt-Türk" gibi söylemlerle ayrıştıran yapımlar gösteriliyor? Üstelik bunu bir marifetmiş gibi yapıp, her bir bölümü günde üç-beş kez yayınlayarak beyinlerimizi uyuşturuyor, bizleri algılamayan, sorgulamayan, sadık bir köle hâline getiriyorlar.
Asla dine inanmadıkları hâlde dindar geçinen sahte zenginler, altın ve dolar stoku yaparken; az bilip çok inanan, fikir budalası garibanlara sabır ve şükür öğreterek un, bulgur, tuz stoku yaptırıyor, "din elden gidiyor" masalına inandırıyorlar.
Daha da acısı, bu vahşete alet olanların, ateist zenginlere değil de Allah’a ve dine hizmet ettiklerini sanmaları ve bu vesileyle cennete gideceklerine inanmaları...
Her dergâh adı altında kurulan tarikatın başında, pişkin bir lider, onlarca dalkavuk, milyonlarca az bilip çok inanmış zavallı bulunması tesadüf müdür?
Hiç duydunuz mu? Kendini tamamen Allah’a ve dine adayan, "Bir lokma bir hırka yeter bana." diyen tarikat şeyhlerinin ölümünden sonra, yüzlerce kilo altın, sayısız gayrimenkul, yabancı menşeli paralar, işyerleri çıkmasın! Ve daha cenazesi defnedilmeden postu için miras davası ve kavgası başlamasın!
Toplumun en küçük biriminden en büyük birimine kadar keşmekeş içinde, Arapsaçı gibi bir labirentin içinde doludizgin nereye koşuyoruz?
Kıyamet Günleri
Her köşe başında ayrı bir çete
Kıyamet günleri bu olsa gerek
Akşama denk çalış bir kilo ete
Kıyamet günleri bu olsa gerek
Ne kışlığı olsun ne de bir sayfi
Yeter ki kaçmasın zenginin keyfi
İmamı dedesi aratmaz şeyhi
Kıyamet günleri bu olsa gerek
Fikir budalası beyinsiz urve
Şehitten bihaber yaşıyor zirve
Bir başka boyutta sağdıçla kirve
Kıyamet günleri bu olsa gerek
Okumuş aydınlar suça katıldı
Bütün fabrikalar tek tek satıldı
Sesin yükseltene kaşlar çatıldı
Kıyamet günleri bu olsa gerek
Cehalet kurbanı İrfan ilimler
O yüzden kalmadı aklı selimler
Ahlaki değerden yoksun filimler
Kıyamet günleri bu olsa gerek
Bize kuru ekmek sizlere pasta
Altınel'im güven kalmadı dosta
Kıymet günleri bu olsa gerek
Altınel (Şükrü Altınel)