Erdal TEKİN - AB Uzmanı - Siyasal İletişimci
Köşe Yazarı
Erdal TEKİN - AB Uzmanı - Siyasal İletişimci
 

Almanya Seçim Sonuçları ve AB´nin Geleceği.

Avrupa Birliği'nin (AB) lokomotif ülkesi konumundaki Almanya, seçim sonrası yeni bir döneme giriyor. Kurulacak yeni hükümet ve politikaları sadece Almanya'yı değil coğrafyayı ve birliği en büyük üyesi olduğu, zor bir dönemden geçen AB'yi de yakından ilgilendiriyor. Seçimlerden zaferle çıkan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin lideri Friedrich Merz Almanya'nın yeni başbakanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Merz'in görevi üstlenmesi durumunda benimseyeceği yaklaşım ise AB'deki mevcut dengeleri değiştirme ve kartların yeniden dağıtılmasına neden olma potansiyeli içeriyor. Almanya'daki değişim, AB'nin pusulasını kaybettiği izlenimi verdiği, tek sesle hareket etmekte hiç olmadığı kadar zorlandığı ve küresel gelişmelerde ağırlığını koyamamakla ve belirleyici olma kabiliyetini kaybettiği eleştirilerine denk geldi. Oysa ki Almanya, son yıllara kadar Avrupa'nın istikrar abidesi, yönlendirici ve vazgeçilmez ülkesi konumundaydı. Günümüzde ise oldukça farklı bir tablo söz konusu. Almanya son dönemde, Brüksel'de, kendisinden beklenen liderlik rolünü üstlenemeyen, bir türlü harekete geçemeyen, kararların gecikmesine neden olan bir ülke olarak eleştirilir hale geldi. Seçimler sonrasında Brüksel'deki genel kanı Merz'in özellikle acil konulara ilişkin daha iddialı bir rol üstleneceği yönünde. Merz, kampanya dönemindeki açıklamalarında Almanya'yı Avrupa'da lider bir güç olarak gördüğünü defalarca tekrarladı. AB'nin Almanya'nın kararlı liderliğine ihtiyacı var. Almanya'da Olaf Scholz döneminde AB'nin itici gücü konumundaki Alman-Fransız ortaklığı eskisi kadar iyi işlemez haldeydi. Bu da bir bakıma "AB'nin motorunun teklemesine" neden oldu. İki ülke arasındaki ikili ilişkiler de kan kaybetti. Birligin güçlü bir şekilde sürdürülebilir olması için iki ülke arasında ki güçlü iş birliğinin hızlı bir şekilde sağlanması gerekir. Önümüzdeki aylarda kurulması beklenen yeni Alman hükümeti oldukça önemli iç sorunların üstesinden gelmek zorunda. Ülkede kaydedilecek her başarı ya da başarısızlık bir şekilde diğer AB ülkelerini de etkileyecek. Aşılması gereken sorunların başında Alman ekonomisini içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak geliyor. AB'nin en büyük ekonomisi konumundaki Almanya'nın ekonomi alanında eski günlerine dönmesi diğer AB ülkeleri açısından da önem taşıyor. Göç ve sığınma konusunda benimsenecek politikalar da AB düzeyinde alınacak kararların şekillenmesinde önemli rol oynayacak. AB'de kural dışı göçe karşı mevcut politikaların daha sıkı hale getirilmesini isteyenler çoğunlukta. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) göç politikaları farklı. Yeni koalisyonun bu partilerden oluşması durumunda göç alanında izlenecek politika AB'deki tartışmaları da etkileyecek. Berlin'in Ukrayna'daki savaş ve bu ülkeye destek konusundaki yaklaşımında değişiklik olup olmayacağı da AB'de merak edilen başlıklar arasında. Almanya'nın, ABD'yle ilişkilerdeki çizgisi de AB'nin bu alandaki ortak hareket kabiliyeti açısından belirleyici unsurlardan biri olacak. Merz, Atlantik'in iki yakasının güçlü ilişkilere sahip olması gerektiğine inanıyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın Avrupa, Ukrayna ve NATO konusundaki açıklamaları Merz'i rahatsız etmiş gözüküyor. Merz, seçimden iki gün önce, Avrupa'nın ABD olmadan kendini savunmaya hazır olması gerektiği yönünde sert bir uyarıda bulundu. Merz, NATO'nun "mevcut haliyle" kalıp kalmayacağını sorgulamaya başladı. Merz'in, "ABD'den kademeli olarak bağımsızlığımızı elde etmek öncelikli olmalıdır" açıklaması da dikkat çekiciydi. Bu açıklama esasında Avrupa ile Transatlantik ilişkilerinin geleceğinin nasıl olacağının belirleyici bir çıkışı olarak görmekteyim. Bu çıkış ilişkilerde Avrupa ile beraber ABD´nin de en kötü senaryoya hazırlıklı olmaları gerektiğini göstermektedir. Tüm dünyada gelecek bir cok belirsizliği beraberinde barındırıyor. Ancak şu gerçek önümüzde net bir şekilde duruyor. Bir devir yavaş yavaş kapanıyor. Tarih bizleri farklı bir noktaya götürüyor. 19 ve 20 yy. koşularıyla 21 yy. yönetmenin zor olduğu görülmektedir. Yeni bir siyasal değerler sistemine çağımızda ihtiyaç vardır. Erdal Tekin Siyasal İletişimci / AB Uzmanı Köln
Ekleme Tarihi: 05 March 2025 - Wednesday

Almanya Seçim Sonuçları ve AB´nin Geleceği.

Avrupa Birliği'nin (AB) lokomotif ülkesi konumundaki Almanya, seçim sonrası yeni bir döneme giriyor. Kurulacak yeni hükümet ve politikaları sadece Almanya'yı değil coğrafyayı ve birliği en büyük üyesi olduğu, zor bir dönemden geçen AB'yi de yakından ilgilendiriyor.

Seçimlerden zaferle çıkan Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinin lideri Friedrich Merz Almanya'nın yeni başbakanı olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Merz'in görevi üstlenmesi durumunda benimseyeceği yaklaşım ise AB'deki mevcut dengeleri değiştirme ve kartların yeniden dağıtılmasına neden olma potansiyeli içeriyor.

Almanya'daki değişim, AB'nin pusulasını kaybettiği izlenimi verdiği, tek sesle hareket etmekte hiç olmadığı kadar zorlandığı ve küresel gelişmelerde ağırlığını koyamamakla ve belirleyici olma kabiliyetini kaybettiği eleştirilerine denk geldi. Oysa ki Almanya, son yıllara kadar Avrupa'nın istikrar abidesi, yönlendirici ve vazgeçilmez ülkesi konumundaydı. Günümüzde ise oldukça farklı bir tablo söz konusu. Almanya son dönemde, Brüksel'de, kendisinden beklenen liderlik rolünü üstlenemeyen, bir türlü harekete geçemeyen, kararların gecikmesine neden olan bir ülke olarak eleştirilir hale geldi. Seçimler sonrasında Brüksel'deki genel kanı Merz'in özellikle acil konulara ilişkin daha iddialı bir rol üstleneceği yönünde. Merz, kampanya dönemindeki açıklamalarında Almanya'yı Avrupa'da lider bir güç olarak gördüğünü defalarca tekrarladı. AB'nin Almanya'nın kararlı liderliğine ihtiyacı var.

Almanya'da Olaf Scholz döneminde AB'nin itici gücü konumundaki Alman-Fransız ortaklığı eskisi kadar iyi işlemez haldeydi. Bu da bir bakıma "AB'nin motorunun teklemesine" neden oldu. İki ülke arasındaki ikili ilişkiler de kan kaybetti. Birligin güçlü bir şekilde sürdürülebilir olması için iki ülke arasında ki güçlü iş birliğinin hızlı bir şekilde sağlanması gerekir.

Önümüzdeki aylarda kurulması beklenen yeni Alman hükümeti oldukça önemli iç sorunların üstesinden gelmek zorunda. Ülkede kaydedilecek her başarı ya da başarısızlık bir şekilde diğer AB ülkelerini de etkileyecek. Aşılması gereken sorunların başında Alman ekonomisini içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmak geliyor. AB'nin en büyük ekonomisi konumundaki Almanya'nın ekonomi alanında eski günlerine dönmesi diğer AB ülkeleri açısından da önem taşıyor. Göç ve sığınma konusunda benimsenecek politikalar da AB düzeyinde alınacak kararların şekillenmesinde önemli rol oynayacak. AB'de kural dışı göçe karşı mevcut politikaların daha sıkı hale getirilmesini isteyenler çoğunlukta. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) göç politikaları farklı. Yeni koalisyonun bu partilerden oluşması durumunda göç alanında izlenecek politika AB'deki tartışmaları da etkileyecek.

Berlin'in Ukrayna'daki savaş ve bu ülkeye destek konusundaki yaklaşımında değişiklik olup olmayacağı da AB'de merak edilen başlıklar arasında. Almanya'nın, ABD'yle ilişkilerdeki çizgisi de AB'nin bu alandaki ortak hareket kabiliyeti açısından belirleyici unsurlardan biri olacak. Merz, Atlantik'in iki yakasının güçlü ilişkilere sahip olması gerektiğine inanıyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın Avrupa, Ukrayna ve NATO konusundaki açıklamaları Merz'i rahatsız etmiş gözüküyor. Merz, seçimden iki gün önce, Avrupa'nın ABD olmadan kendini savunmaya hazır olması gerektiği yönünde sert bir uyarıda bulundu. Merz, NATO'nun "mevcut haliyle" kalıp kalmayacağını sorgulamaya başladı. Merz'in, "ABD'den kademeli olarak bağımsızlığımızı elde etmek öncelikli olmalıdır" açıklaması da dikkat çekiciydi. Bu açıklama esasında Avrupa ile Transatlantik ilişkilerinin geleceğinin nasıl olacağının belirleyici bir çıkışı olarak görmekteyim. Bu çıkış ilişkilerde Avrupa ile beraber ABD´nin de en kötü senaryoya hazırlıklı olmaları gerektiğini göstermektedir.

Tüm dünyada gelecek bir cok belirsizliği beraberinde barındırıyor. Ancak şu gerçek önümüzde net bir şekilde duruyor. Bir devir yavaş yavaş kapanıyor. Tarih bizleri farklı bir noktaya götürüyor. 19 ve 20 yy. koşularıyla 21 yy. yönetmenin zor olduğu görülmektedir. Yeni bir siyasal değerler sistemine çağımızda ihtiyaç vardır.

Erdal Tekin

Siyasal İletişimci / AB Uzmanı

Köln

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.