Uzay Penceresinden - Prof.Dr.Halil KIRBIYIK - E. ODTÜ Dekanı
Köşe Yazarı
Uzay Penceresinden - Prof.Dr.Halil KIRBIYIK - E. ODTÜ Dekanı
 

UZAY ÇAĞI-2

Evrenin geleceği hakkında öngörülerde bulunabilmek için bugünkü durumunu iyi bilmek gerekir. Bilimsel araştırma amaçlı uzay programları veya uzay gözlemevleri bu açıdan önemlidir. Uzay programları ve uzay gözlemevleri yıldızlar, gökadalar (galaksiler) ve tüm evren hakkında atmosferin engellemesi nedeniyle yerden elde edemediğimiz bilgileri Yer atmosferi dışına çıkarak elde etmek ve evreni anlamaya çalışmak amacıyla hazırlanmakta ve kurulmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda kısa vadeli kazanç veya çıkar beklenmemelidir. Ancak böyle temel araştırmalar yapmadan ve uzayı tam anlamıyla çözmeden ne evreni anlamak ne de bazı somut uygulamaların yapılması mümkündür. Uzay programları ve Yer atmosferi dışından uzayı gözleme çabaları 1960 lı yıllarda etkin olarak başlamış, 1990’lı yıllardan sonra hız kazanmıştır. Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi E. Hubble, 1929 yılında evrenin genişlediğini yaptığı gözlemlerle keşfetmişti. Hubble’ın bu gözlemi 1964 yılında keşfedilen, evrenin her yerinde homojen olarak ölçülen 3 derecelik ışınım enerjisi ile desteklenmişti. Keşfedilen bu enerjinin, evren  yaklaşık 300 bin yıl yaşında ve sıcaklığı 3000 derece iken yayılan kozmik bir ışınım olduğu  anlaşıldı. Uzay araştırmaları, 1990 lı yıllarda uzaya “Magellan” uzay aracının gönderilmesi ve kızıl gezegen olarak bilinen Venüs’ün haritasının çıkarılması ile devam etti.  Bunlar arasında Almanya-Münih- Garching (Max Plank Enstitüsü) Araştırma laboratuvarında hazırlanan “ROSAT” x-ışını uydusu ile uzay kaynaklı x-ışını kaynaklarının daha iyi anlaşılması; “Ulysses” uydusuyla güneşin ve gezegenlerarası gaz ve tozların incelenmesi; “Galileo” uydusunun gezegenler ve özellikle Jüpiter’in ayları hakkında bize bilgi göndermesi; örneğin Jüpiter’in ayı Europa’da su olabileceğini gösteren resimler göndermesi; 1989’dan itibaren evreni gözleyen “COBE” (Cosmic Microwave Background Explorer) uydusunun Büyük Patlama kuramını destekleyen ve 1964 yılında keşfedilen 3 Kelvin derecelik mikrodalga ışınımını tekrar gözleyerek teyit etmesi sayılabilir.  76 yılda bir dünyayı ziyaret eden ve bundan sonraki ziyareti 2060 yılında olan Halley Kuyruklu Yıldızı hakkında 1986 geçişinde “GIOTTO” uzay aracı Kuyruklu yıldızın içine girerek çok başarılı çalışmalar yapmıştır. 4 Temmuz 1996 tarihinde yola çıkan ve 4 Aralık 1997 tarihinde Mars gezegenine inen “Path Finder”, 1990 yılında fırlatılan ve dünya etrafında yörüngeye yerleştirilen Hubble Uzay teleskobu görevlerini etkin olarak yapan ve hala sürdüren en çok konuşulan uzay araçlarından bazılarıdır. 1970’li yıllarda Uluslararası Astronomi Birliği’nin resmen başlattığı “uzayda başka yaşam var mıdır?” projesine destek ve düşük sıcaklıktaki gök cisimlerinin kızılötesi dalga boylarında araştırılması konusunda uzaya gönderilen “IRAS” (Infrared Astr. Sat.) uydusu da önemli gözlemler yapmıştır. 1970 ylılnda NASA (ABD Uzay Ajansı)  “Büyük Gözlemevleri” olarak bilinen dört uzay gözlemevi planlamıştı. Bu uydularla evrende var olan dalga boylarındaki veya frekanslardaki ışığın gözlenmesi düşünülüyordu. Bunlardan ilki Hubble Uzay Teleskobudur. İkincisi ise “Compton Gama Işını” Gözlemevidir. Bilindiği gibi Hubble Uzay Teleskobu insanlığın, evrenin derinliklerine bakan büyük gözü oldu. Pek çok yeni keşif yaptı. Bilgilerimizde devrim yarattı. Evrenin genişlemesinin yavaşlamadığını, gezegen oluşumlarının her noktada benzer olduğunu, galaksilerin merkezlerinde kara deliklerin olduğunu, şimdiye kadar göremediğimiz pek çok yeni galaksi olduğunu öğrendik. Milyonlarca gök cisminin gözlemesiyle istatistikler güçlenmiş, evrenin yaşının daha doğru hesaplanması bu sayede mümkün olmuştur. İlginçtir ki, evren Hubble’ın 1929’da tahmin ettiği yaştan daha genç çıkmıştır. Birbirini yutan galaksileri, çarpışan galaksileri, dev gaz bulutları içinde henüz oluşan genç yıldızların muhteşem görüntülerini 2 metre aynası olan Hubble uzay Teleskobu sayesinde öğrendik.                 Bir sonraki yazımızda uzay gözlem uydularından söz etmeyi sürdüreceğiz ve büyük patlama evrenini destekleyen diğer gözlemsel keşiflerden söz edeceğiz.                
Ekleme Tarihi: 20 Şubat 2025 - Perşembe

UZAY ÇAĞI-2

Evrenin geleceği hakkında öngörülerde bulunabilmek için bugünkü durumunu iyi bilmek gerekir. Bilimsel araştırma amaçlı uzay programları veya uzay gözlemevleri bu açıdan önemlidir.

Uzay programları ve uzay gözlemevleri yıldızlar, gökadalar (galaksiler) ve tüm evren hakkında atmosferin engellemesi nedeniyle yerden elde edemediğimiz bilgileri Yer atmosferi dışına çıkarak elde etmek ve evreni anlamaya çalışmak amacıyla hazırlanmakta ve kurulmaktadır. Bu araştırmalar sonucunda kısa vadeli kazanç veya çıkar beklenmemelidir. Ancak böyle temel araştırmalar yapmadan ve uzayı tam anlamıyla çözmeden ne evreni anlamak ne de bazı somut uygulamaların yapılması mümkündür. Uzay programları ve Yer atmosferi dışından uzayı gözleme çabaları 1960 lı yıllarda etkin olarak başlamış, 1990’lı yıllardan sonra hız kazanmıştır.

Önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi E. Hubble, 1929 yılında evrenin genişlediğini yaptığı gözlemlerle keşfetmişti. Hubble’ın bu gözlemi 1964 yılında keşfedilen, evrenin her yerinde homojen olarak ölçülen 3 derecelik ışınım enerjisi ile desteklenmişti. Keşfedilen bu enerjinin, evren  yaklaşık 300 bin yıl yaşında ve sıcaklığı 3000 derece iken yayılan kozmik bir ışınım olduğu  anlaşıldı.

Uzay araştırmaları, 1990 lı yıllarda uzaya “Magellan” uzay aracının gönderilmesi ve kızıl gezegen olarak bilinen Venüs’ün haritasının çıkarılması ile devam etti.  Bunlar arasında Almanya-Münih- Garching (Max Plank Enstitüsü) Araştırma laboratuvarında hazırlanan “ROSAT” x-ışını uydusu ile uzay kaynaklı x-ışını kaynaklarının daha iyi anlaşılması; “Ulysses” uydusuyla güneşin ve gezegenlerarası gaz ve tozların incelenmesi; “Galileo” uydusunun gezegenler ve özellikle Jüpiter’in ayları hakkında bize bilgi göndermesi; örneğin Jüpiter’in ayı Europa’da su olabileceğini gösteren resimler göndermesi; 1989’dan itibaren evreni gözleyen “COBE” (Cosmic Microwave Background Explorer) uydusunun Büyük Patlama kuramını destekleyen ve 1964 yılında keşfedilen 3 Kelvin derecelik mikrodalga ışınımını tekrar gözleyerek teyit etmesi sayılabilir.

 76 yılda bir dünyayı ziyaret eden ve bundan sonraki ziyareti 2060 yılında olan Halley Kuyruklu Yıldızı hakkında 1986 geçişinde “GIOTTO” uzay aracı Kuyruklu yıldızın içine girerek çok başarılı çalışmalar yapmıştır. 4 Temmuz 1996 tarihinde yola çıkan ve 4 Aralık 1997 tarihinde Mars gezegenine inen “Path Finder”, 1990 yılında fırlatılan ve dünya etrafında yörüngeye yerleştirilen Hubble Uzay teleskobu görevlerini etkin olarak yapan ve hala sürdüren en çok konuşulan uzay araçlarından bazılarıdır. 1970’li yıllarda Uluslararası Astronomi Birliği’nin resmen başlattığı “uzayda başka yaşam var mıdır?” projesine destek ve düşük sıcaklıktaki gök cisimlerinin kızılötesi dalga boylarında araştırılması konusunda uzaya gönderilen “IRAS” (Infrared Astr. Sat.) uydusu da önemli gözlemler yapmıştır.

1970 ylılnda NASA (ABD Uzay Ajansı)  “Büyük Gözlemevleri” olarak bilinen dört uzay gözlemevi planlamıştı. Bu uydularla evrende var olan dalga boylarındaki veya frekanslardaki ışığın gözlenmesi düşünülüyordu. Bunlardan ilki Hubble Uzay Teleskobudur. İkincisi ise “Compton Gama Işını” Gözlemevidir. Bilindiği gibi Hubble Uzay Teleskobu insanlığın, evrenin derinliklerine bakan büyük gözü oldu. Pek çok yeni keşif yaptı. Bilgilerimizde devrim yarattı. Evrenin genişlemesinin yavaşlamadığını, gezegen oluşumlarının her noktada benzer olduğunu, galaksilerin merkezlerinde kara deliklerin olduğunu, şimdiye kadar göremediğimiz pek çok yeni galaksi olduğunu öğrendik. Milyonlarca gök cisminin gözlemesiyle istatistikler güçlenmiş, evrenin yaşının daha doğru hesaplanması bu sayede mümkün olmuştur. İlginçtir ki, evren Hubble’ın 1929’da tahmin ettiği yaştan daha genç çıkmıştır. Birbirini yutan galaksileri, çarpışan galaksileri, dev gaz bulutları içinde henüz oluşan genç yıldızların muhteşem görüntülerini 2 metre aynası olan Hubble uzay Teleskobu sayesinde öğrendik.

                Bir sonraki yazımızda uzay gözlem uydularından söz etmeyi sürdüreceğiz ve büyük patlama evrenini destekleyen diğer gözlemsel keşiflerden söz edeceğiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.