Mahir AKKAR - Gazeteci-Yazar
Köşe Yazarı
Mahir AKKAR - Gazeteci-Yazar
 

Ne güzel fakirdik

Ne güzel fakirdik. Dünyamız küçücüktü. Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel fakirdik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç. Dışarıda kar… Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki. Kuzinenin üzerinde demir maşa… Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri. Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu… Sucuk lükstü. Yumurta lezzetli. Ekmek her zaman ekmek gibi… Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım… Dışarıda kar… İçeride kanaat… İçeride huzur… Televizyon yoktu. Gazete de her zaman olmazdı. Öyle güzel fakirdik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç. Portakal kabuklarını sobanın üzerine dizer, kokusuna râm olurduk. Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu. Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar… Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası… Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi. Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı. Çay da kokardı… Domates de… Küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu. Dışarıda kar… İçeride huzur… Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi… Kimin umurunda… Ne güzel fakirdik. Ama mutluluğun resmini çiziyorduk...
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2025 -Cuma

Ne güzel fakirdik

Ne güzel fakirdik.
Dünyamız küçücüktü.
Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel fakirdik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç.
Dışarıda kar…
Ama kuzine içten içe öyle yanıyor ki.
Kuzinenin üzerinde demir maşa…
Maşanın üzerinde de ekmek dilimleri.
Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu…
Sucuk lükstü.
Yumurta lezzetli.
Ekmek her zaman ekmek gibi…
Bir kez olsun kümesten yumurta almamış, bir kez olsun o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler için ben ne kadar yaşlıyım…
Dışarıda kar…
İçeride kanaat…
İçeride huzur…
Televizyon yoktu.
Gazete de her zaman olmazdı.
Öyle güzel fakirdik ki, keyfimiz bozulmazdı hiç.
Portakal kabuklarını sobanın üzerine
dizer, kokusuna râm olurduk.
Kestane közlemek büsbütün bir gecenin akıllara seza mutluluğuydu.
Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar…
Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine, geniş ve besleyici bir masal dünyası…
Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi.
Ekmeklerimiz el değerek üretilirdi, sağlıklıydı, lezzetliydi ve mis gibi kokardı.
Çay da kokardı…
Domates de…
Küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği yetiyordu.
Dışarıda kar…
İçeride huzur…
Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu, yolda kalma telaşı, rejim tehlikesi…
Kimin umurunda…
Ne güzel fakirdik.
Ama mutluluğun resmini çiziyorduk...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.