Türkiye coğrafyası bir çelişkiler ülkesi. Bu topraklarda, bundan yaklaşık 2200 yıl önce, bugün Antalya’nın Kepez İlçesi’nin Varsak Mahallesi’nin sırtını dayadığı dağın tepesinde yer alan antik Lyrboton Kome köyünde tarihin bilinen ilk Zeytinlikleri ve Zeytinciliği Koruma Vakfı kuruluyor. Bu vakfa ait ayrıntılı bilgi vermeden önce biraz Lyrboton Kome hakkında bilgi verelim.
Lyrboton Kome Pamfilya Bölgesi’nin başkenti olan Perge Kentine bağlı olarak kurulmuş ve Perge tarafından atanmış bir muhtar tarafından yönetilen bir kome (köy). Aslında buraya köy demek az kalır. Burası aslında bugünün organize sanayi bölgesi gibi bir zeytin ve zeytinyağı işleme tesislerinin bulunduğu bir bölge. Zamanında Perge’nin zeytinyağı ihtiyacını karşıladığı gibi, Perge limanından dışarıya da zeytinyağı ihracatı yapmaktadır. Ben Lyrboton Kome’yi, ziyarete açık olmamasına rağmen, geçen yıl ziyaret ettim. Zeytin işliklerinin ve diğer yapı kalıntılarını görmek mümkün. Ziyaretim sırasında öğrendim ki, Kepez Belediyesi, Akdeniz Üniversitesi ve Antalya Müzesi iş birliği ile kazı ve restorasyon çalışmaları yürütülüyor ve bir Arkeopark olarak düzenleniyor. Bu yıl Kepez Belediyesi’ni aradığımda çalışmaların sürdüğünü ve yakında ziyarete açılacağını öğrendim. Şayet ziyarete açılmış olsaydı, tekrar ziyaret edip, geçen yıl bakımsız ve korumadan uzak bulduğum antik köy ve işliğin ne duruma geldiğini görme fırsatını yakalayacaktım.
Bu kadar bilgiden sonra gelelim vakıf meselesine; Lyrboton Kome’deki en önemli kalıntılardan biri, zeytinyağı koruma ve depolama kulesidir. Adı “erdem” anlamına gelen Arete tarafından vakfedilmiş 2 katlı kulenin yazıtında “Demeter Rahibesi Arete’nin bu kuleyi kendi parasıyla yaptırıp İmparator Domitian’a ve Perge Artemisi’ne adadığı” yazmaktadır. Asıl etkileyici yazıt, Arete’nin kızı Kille’nin oğlu Mouas tarafından vakfedilen zeytinlikleri anlatan yazıttır. Yazıtta “İmparator Hadrian’a ve Lyrbosluların Apollonu’na adadığı çiftliği, 600 adet kültürlenmiş zeytin ağacını, üç zeytinlik ve Kallikades Armada’daki zeytinlikleri ömür boyu annesi Kille’ye devrettiği; annesinin ölümü ardından komorkhos’un (muhtar) vakfı yaşatması, Eylül’ün üçüncü gününde Apollon onuruna festival yapılıp halkın yeterince yedirilip içirilmesi” yazarken, yazıtın sonunda “yukarıda sayılanları satmaya veya elden çıkarmaya, elde edilen geliri başka bir amaçla kullanmaya kimse izinli değildir. Aksi halde Perge Artemisi’ne 1000 dinar ceza ödeyecektir.” denilmektedir.
Bu yazıdan amacım Lyrboton Kome’yi tanıtmak değil tabii ki. Bu topraklarda 2200 yıl önce zeytinlikleri korumaya yönelik bir vakıf kurulurken, zeytinlikleri yok edebilecek bir yasanın, hem de özel sektörün kömür çıkarıp elektrik üretmesi uğruna, 19 Temmuz 2025 günü, zeytin üreticisi köylülerin, duyarlı yurttaşların ve çevreci örgütlerin itiraz ve feryatlarına rağmen, TBMM’den AK Partili ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmesindeki çelişkiyi ve bu yasanın doğuracağı geri döndürülemez zararları vurgulamak amacıyla bu yazıyı kaleme aldım.
Yasa enerji şirketlerine, öncelikle kömür ve stratejik olarak tanımlanacak madenlerin çıkarılması için verilecek ruhsat ve ÇED süreçlerini kolaylaştırmakta; bu amaçla sadece zeytinliklerin değil ormanların, sulak alanların, kültürel sit ve koruma alanlarının vb. madenciliğe açılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu alanların özel mülkiyet olması durumunda, kamu yararı gerekçesi ile acele kamulaştırma kararları alınmasının önünü açmakta, bu yönüyle mülkiyet haklarının ihlaline yol açıcı nitelik taşımaktadır.
Ayrıca kar amacı güden şirketlere maden aranacak bölgelerin verilmesinin neresinde kamu yararı var anlamak mümkün değil. Bunu yasanın geri çekilmesi için Dikmen Caddesi üzerindeki Cemal Süreyya Parkı’nda eylem yapan ve nöbet tutan köylülerden bir kadın çok iyi ifade etmiştir: “Vatan için olsa toprağımız, zeytinliğimiz değil, canımız feda olsun. Ama bizim köyümüzü, toprağımızı, zeytinliklerimizi birkaç sermaye kuruluşuna peşkeş çekmek istiyorlar.”
Yukarda da ifade ettiğim gibi, bu yasa ile sadece zeytinlikler değil, tarım alanları, ormanlar, meralar, sulak alanlar, sit alanları vb. alanlar da tehdit altında. Ancak belki de özel hassasiyetler nedeniyle en çok zeytinlikler üzerinde buruldu. Bunun bir nedeni de, yasanın 11. Maddesi belki. Bu madde, acil kamulaştırma kararı verilen alanlardaki zeytin ağaçlarının uygun görülen kamu arazilerine taşınmasını, taşınamıyorsa yerlerine 2 katı kadar zeytin ağacı dikilmesini ve arazileri kamulaştırılan köylülere kiraya verilmesini öngörmektedir. Ancak bu maddenin itirazları yatıştırmak amacıyla ilgili torba yasaya monte edildiği açıktır. Her şeyden önce uzmanların görüşlerine göre sökülen yıllanmış zeytin ağaçlarının başka bir yerde tutması son derece zor ve önceki deneyimler tutanların da ürün vermediğini göstermektedir. Ayrıca köyünden kilometrelerce uzağa dikilecek zeytin ağaçlarına köylü nasıl bakacaktır. Köyünü terk etmedikçe yeni oluşturulacak zeytinlikleri sahiplenmek son derece zor olacaktır.
Bu yasanın ekinde verilen koordinatlar öncelikle Muğla’nın Milas ve çevresindeki 49 köyün bu yasadan etkileneceğini göstermektedir. O nedenle şu an için en büyük tepki o bölgeden gelmektedir.
Yasa kapsamında madenciliğe açılacak bölgelerde sadece zeytinlikler değil, kazılar nedeniyle su kaynakları, inanç ve kültürel anlama sahip mezarlar, su kaynakları ve gelir kaynakları elinden alınan köylülerin göçü nedeniyle köyler de yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadırlar. Daha önceki deneyimler bunu göstermekte ve köylüler de bunun farkındadırlar. Köylünün hissiyatında bu yasa bir maden yasası değil, talan ve işgal yasası olarak görülmektedir.
Bu yasa büyük olasılıkla muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürülecektir. Anayasa Mahkemesi’nden dönmemesi durumunda köylü yasanın uygulamasına büyük bir direnç göstermekte kararlı görünmektedir. Umarım ki yasa Anayasa Mahkemesi’nden döner ve güvenlik güçleri ile köylüler birkaç şirketin karı uğruna karşı karşıya getirilmez ve istenmeyen olaylar vuku bulmaz.
Bu yasadan yaklaşık bir veya iki hafta önce de Meclisten İklim Yasası geçti; iklim yasası lafzi olarak karbon salınımını azaltmayı amaçlamaktadır. Söz konusu ettiğimiz torba yasa ise kömürün çıkarılmasını ve karbon salınımını artıran termik santrallerde elektrik enerjisi üretmek amacıyla kullanılmasını kolaylaştırmaktadır. Ne yaman çelişki!
Ayrıca Avrupa’da kömürden adil çıkış konusu konuşulur, bunun için fonlar yaratılır ve projeler üretilirken, bizim bu kömür sevdamız nedir Allah aşkına.
