Şimdiki iktidar her nedense fırsat bulunca ülkede bir değişiklik yapma girişiminde bulunuyor .Yaptığı şeylerin halka bir katkısı olmamakla beraber iktidara geldikleri tarihten itibaren, Samuel Huntington'un Medeniyetler Çatışması kitabında yazdığı Türkiye'nin İslam dünyasının lideri olması planını uygulamaya çalışıyorlar. Öte yandan, Suriye olayından sonra, Büyük Ortadoğu projesinin sonlarına doğru geliniyor havasının olması bölgede büyük bir tedirginliğin yaratılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Dolayısıyla Suriye konusu bitmeden Türkiye'de neler olacağı belirsiz bir konumdadır. O halde Türkiye'nin yeni bir kimliğe gereksinim duyduğu gevelemesi ne anlama gelmektedir! Bunun netleşmesi zorunludur. Ülkenin bekasını tek başına belirlemek hiç kimsenin yetkisinde olamaz. Bu aşamada masanın neresinde olduğu belli olmayan ülkeler İran ve Türkiyedir. Suriye'deki' diğer unsurlar ise, BOP yandaşı olan unsurlardır. Dolayısıyla bir türlü ne olduğu belli olmayan PKK'yı kapatıyoruz konusunun netleşmemesi de bunun bir parçasıdır.Yoksa. Öcalan BOP'ni Ortadoğu'da üstlenecekse ve sorunları çözecekse, bu pek inandırıcı gözükmemektedir!!
PKK'nın işlevinin kalmadığı düşünülerek, isim değişikliği ile başka örgütlerle yola devam edilmesinin mümkün olduğu ortadadır. Şu ana kadar tüm açıklamalarda Türkiye’den benzer taleplerin gerek doğrudan gerekse ima ile istendiği ortadadır. Hatta bu sefer daha da ileri gidilerek,1984'de kurulan örgüt ,1921 Anayasası ve Lozan antlaşmasına kadar varmış gibi gösterilerek hem yüz yıllık varlık hem de mağduriyet havası yaratılmaya çalışılmış ve 100 yılda ülkede yapılan tek hayrın, bugün yapılanlar olduğu bile söylenebilmiştir. Oysa Kurtuluş savaşı sürecinde, ülkeyi paylaşmaya çalışan Emperyalist ülkelere yardım etmeyi seçen Kürt kökenli derneklerin ve kişilerin varlığı ortadadır. Misaki Milli sınırları içinde birlikte yaşama iradesini kabul edenler ise Atatürk'ün önderliğinde önce Kurtuluşu sonra Kuruluşu başarmışlardır.
Son süreçte durumun ne kadar değiştiğini değerlendirirsek, bazı örneklerle bunu yapabiliriz. Burada bazı kelimelerin kullanılması da kamuoyunun tepki göstermesini azaltmak ve yumuşamasına katkı vermek için yapılmıştır.
1)Başlangıç, Barış sloganıyla ortaya çıkmıştır.O zaman Türkiye'ye saldıran bir devlet midir yoksa örgüt müdür sorusuna verilecek yanıt bellidir. Örgütü devlet düzeyinde görüp bu düzeyde muhatap almak TC açısından mümkün değildir.
2)Eşit yurttaşlık talebi, zaten Anayasada var olan bir şeyin istenmesi dir. Ancak bu ulus devlet dışında değerlendirilirse, söz konusu talep devletten özel bir konum ve parça istemektir.
3)Türkiye Halkları tanımıd a daima bir farklılığın varlığını gündemde tutarak,halkın bir arada yaşama iradesini kabul etmemek demektir. Ayrıca birçok ulus devlette böyle bir bakış açısı olmadığı ortadadır. Örneğin Almanya Halkları,italyan Halkları,Fransız Halkları vs.gibi tanımlamalar kullanılmamaktadır. Zaten günümüzde sorun varsa bu tüm yurttaşların sorunu noktasındadır.
Herşeyi Mecliste çözelim diyerek iktidara masada oluruz demeye başlarsanız o zaman onların son dönemde oluşturdukları senaryoya bir şekilde katkıda bulunmuş olursunuz. Anayasa konusuda bu masaya gelebilir, o zaman şimdiki Anayasanın, demokrasi, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet gibi temel taşlarının, gereğince uygulanıp uygulanmadığı masaya oturmadan ve düzeltilmeden yenisi olmaz denilebilecek midir! Oysa şu anda ortada olan, iktidarın kendini ayakta tutma çabasından başka bir şey değildir. Çünkü oda çıkmaz sokağa girebilme tehlikesiyle karşı karşıya kalabilir.
Sonuçta bugünkü konu, Kürt kökenli yurttaşlarımız ile doğrudan ilgili bir olgu değildir. Atatürk'ün bir arada yaşama iradesini temel kabul eden ve Demokrasi,Hukukun Üstünlüğü,Sosyal Devleti öne alan toplum projesi olmadan Türkiye'nin çağdaş uygarlığa ulaşması zaten mümkün değildir. Neredeyse Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerini andıran bu gidişatın düzelmesi ancak halkın iradesi kalmıştır. Şu anda önemli olan nereye gittiğimizin halka anlatılması ve ülkeyi bütünleştirerek, iç ve dış güçlere dur diyebilecek gerçek yerel önderlerin sahaya çıkmasının önünü açmaktır.
.
