1) Devletin örgütlenmesinde salgın, deprem başta olmak üzere tüm afetler ve sivil savunma her zaman hazırlıkları önceden yapılmış ve doğrudan sokak mücadelesi gerektiren birincil derecede önemi olan çalışmalardır. Ülke açısından deprem konusu ve tehlikesi çok önemlidir.Çünkü fay hatları bölgesindedir.O nedenle sahada etkili olabilmek için ön hazırlıkların doğru ve yeterince yapılması şarttır. Dolayısıyla hem kadroların (persone+lgönüllüler+konuyla ilgili eğitimli köpekler), teçhizatın,koordinasyonun ve müdahale planlarının önceden harekete hazır biçimde bekletilmesi kaçınılmaz bir koşuldur. Ayrıca sayısal gereksinimler ve yönetsel yeterlilik kesinlikle ihmal edilmemelidir. Öte yandan birinci derecede deprem olasılığı olan illerin, yakın bölgelerinde de etkin ve yeterli sayıda müdahale grupları oluşturulmalıdır. Çünkü deprem olan bölgede var olan kadrolardan,ya da teçhizattan göçük altında kalanlar olacak ve müdahale olanakları yetersiz kalabilecektir.
Kuşkusuz ön hazırlıklar deprem sonrası içindir. Kurallar ise herkesin bildiği gibi öncesi içindir. Ancak bu kuralların neden doğru uygulanmadığı soruşturulmuyor ve bu kuralları pas geçmek için sürekli af çıkaranlar hakkında görevi kötüye kullanmaktan savcılık başvurusu ya da yargılama olmaması sessizce geçiştiriliyor. Deprem olduktan hep şikayet ediliyor.Bir süre sonra ise unutuluyor. Yoksa rant,para insandan kıymetli mi ne dersiniz!?
Öte yandan belediyelerinde söz konusu örgütlenmede görevleri ve katkıları olmalıdır. En azından muhalefet belediyeleri ön hazırlık ve eğitim çalışmalarını başlatabilir,böylece ciddi bir gönüllü potansiyeli de yaratabilirdi. Belediyeler bir araya geldiklerinde acaba bu konuları tartışıp ortak planlar yaptılar mı? Kuşkusuz İktidarın bu konuda sınıfta kaldığı ortadadır.Ancak Hatay belediyesinin çaresiz kalması,komşu Mersin belediyesinin sahada müdahale konusunda yetersiz olmasının sebebi nedir? Ayrıca bunun sahada bir örgütlenme olduğunun algılanmaması da siyasi yapının düzeyini göstermektedir.
Son olarak şunu da vurgulamak gerekir. Eğer Sadat kadar Kızılay ve Afad ile ilgilenilseydi, daha çok insan belki de kurtarılabilirdi! Her ikisinde de yalnızca kadrolaşma yapıldığı düşünülüyorsa bu yetersiz bir değerlendirmedir. Hangi vakıf ve derneklerle beraber çalıştıklarına bakılırsa,hem içerde hem de dışarıda yapılan maddi harcamaların ve transferlerin sorgulanması gerekir. Bakalım şeffaflıktan ne çıkacak
2) İki belediye başkanının Akşener'i de kırmamak için ilerde CB yardımcısı adayı olabileceği maddesini Altılı Masa açıklamasına koymak anlaşılabilir bir durum olabilir. Zaten partinin görevlendirmesiyle doğal olarak belediye başkanları seçim sürecinde gereken katkıyı sağlama konusunda çaba göstereceklerdir. Ancak görünen o ki başkanlar bu iş hemen olacağı kanısındalar. Hatta biri kendisinin iki görevi de yapabileceğini ifade etti Eğer devlet hiyerarşisinde üç gün belediye başkanlığı yapıp Vali ve içişleri bakanlığının altındayken, üç gün sonra CB yardımcısı olarak bunların üstünde olunabiliyorsa, mesele yok demektir.O zaman mevcut iktidarla devlet idaresi konusunda yarışabilirsiniz ve Altılı Masa,Sekizli Masa olmuş demektir!
3) Bu yıl, yüzüncü yılı kutluyoruz, diye konuşuluyor. Ancak bunu kim nasıl ve hangi hazırlıklarla ve nerede yapıyor,bilmiyoruz. Zaten klasik törenlerin dışında bir şeyde görmedik, sanırım. Yüz yıllık bir Cumhuriyetin nasıl bugüne kadar gelebildiğini insanlara anlatmadan bu yolculuğun temel taşlarının neler olduğunu ortaya koymadan Türkiye'de Atatürk çizgisinde siyaset yapmak mümkün değildir. 23 Nisan'ı Çocuk bayramı, 19 Mayıs'ı Gençlik ve spor bayramı olarak gören ve özünü algılayamayan ya da yok sayan bir siyasiler topluluğunun sahnede çoğunluk oluşturması da ülke açısından önemli bir handikaptır. Seçim sonuçlarının, herkesin umutlarının önünü açabilecek şekilde bitmesi temennisiyle....