Batur İLTER - ADD Kadıköy E. Bşk.
Köşe Yazarı
Batur İLTER - ADD Kadıköy E. Bşk.
 

CHP Tüzüğü Üstüne Öneriler-2

      Eleştirdiğimiz siyasi partiler kanunu (SPK), 4.üncü maddesinde; Siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları, Anayasa’da nitelikleri belirtilen Demokrasi esaslarına aykırı olamaz, diyor. Parti içi çalışmaların demokrasi esaslarına uygun olma zorunluluğu, madde 93 ise; Siyasi partilerin parti içi çalışmaları, parti yönetimi, denetimi; parti organları için yapılacak seçimler ile parti genel başkanlığınca, genel merkez organlarınca ve parti gruplarınca alınan kararları ve yapılan eylem ve işlemleri parti tüzüğüne, parti üyeleri arasındaki eşitlik ilkesine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz, şeklindedir. Dolayısıyla bu maddelere göre, partilerin Başkan ve Adamları sistemiyle yönetilmesi siyasi partiler kanununa aykırıdır.       Konuya büyük resimden bakarsak aslında yapılanmalar, demokrasinin temellerinden biri olan kuvvetler ayrılığından yoksundur. Bu konu SPK içerisinde de netleştirilmemiştir. Yapılan seçimlerde icra, karar ve yargı organları aynı anda seçilmekte. O nedenle kazanan hepsine egemen olmaktadır. Dolayısıyla disiplin kurulunun 3 yılda bir, ayrıca seçilmesi ve mümkünse bunun üçte birinin kura ile saptanarak yenilenmesi, kurumsal açıdan bir tarafsız organ oluşumunu sağlayabilecektir. Diğer önemli bir konu, partide yine örgüt tarafından seçilecek, görev alanında disiplin kurulu gibi özerk hareket edebilecek denetim kurullarının olmamasıdır. Kuşkusuz bu yapılacak birçok yanlış ve eksik uygulamanın önünü de kesecektir.       CHP, eğer demokrasiyi yaşatmak istiyorsa, ki bu Atatürk'ün toplum projesindeki temel taşlarından birisidir. Parti içi Demokrasiyi, tartışılmaz ve radikal bir biçimde ülkeye gerçekten olması gereken bir model olarak göstermek zorundadır. İşte o noktada başkan ve adamları sisteminden, onlara verilen tek adam yetkilerinden ve tüzüğü yok sayan uygulamalardan ivedilikle vazgeçilmelidir.       Yine mücadele arkadaşlarımdan birisi, partide yatay örgütlenmenin, üyenin hem katkısını hem de aidiyetini çok ciddi bir biçimde olumlu etkileyeceğini bana bildirdi. Burada aslında meslekler ve sektörler bazında bir örgütlenmeden bahsediliyor. Kuşkusuz bu yapılanmanın tüzükte uygulanabilir bir şekilde yer alması, ciddiyetini göstermesi açısından önemlidir. Deniz Tüfekçi (1) arkadaşımız örnek olarak, İstanbul İl Başkanlığındaki, Turizm komisyonunu, ciddi çalışmalar yapan bir komisyon olarak gösterirken, söz konusu çalışmayla ilgili pratikte herhangi bir resmi söz sahibi olamadıklarını da belirtiyor. Dolayısıyla Turizm sektörü ile ilgili görüşler ve öneriler hem örgütün hem de kamuoyunun bilgisine sunulamamıştır. Öte yandan Bilim Kültür Platformu’nun ne yaptığı ve ne işe yaradığı da değerlendirilmelidir. Parti Meclisine, doğrudan giriş bileti veren bu yapının, partiye ve örgüte katkısı nedir, netleşmelidir.              Eğer var olan maddelerle ilgili önerileri belirtirsek (kuşkusuz eksiklerde olacaktır), şöyle başlayabiliriz; Parti Meclisi (PM), bugünkü koşullarda, sayısal anlamda, yasama organı olma konumunda yetersiz kalmaktadır. MYK, Genel Başkan (GB) tarafından seçildiği için ilk önce 15, herhangi bir rotasyonda ise 15 PM üyesi daha MYK üyesi olmaktadır. Öte yandan GB MYK sayısını artırırsa, icra organından gelen sayısı, yarıyı da aşmaktadır. Böylece, kim icra organı, kim karar organı kargaşası partide neredeyse kaos noktasına gelmektedir. Parlamenter sistemden bahsederken orada da benzer bir durum olduğu söylenebilir ama bu 600 karşısında 25-30 gibidir! GB yetkileri de makul bir düzeye çekilmelidir. Zaten kurumsal anlamda her şeyi bir kişinin yapması, denetlemesi, çözümlemesi, yönetmesi mümkün olmadığı gibi, Demokratik bir yapılanmadan da bahsetmek zordur. Madde 19/4 GB bağlayıcı demeçler ve bildirimler vermeye yetkilidir, demektedir. Oysa bu yalnızca parti programı, tüzüğü ve kurultay kararları kapsamında olur şeklinde değiştirilmelidir. Verilecek yetkilerde aynı paralelde olmalıdır. 19/10 GB vekaleti öncelikli olarak Genel sekreterde (GS) olmalı, yokluğa göre sırasıyla, Sayman (SAY), GB'nin saptayacağı bir Genel Başkan Yardımcısı, şeklinde olmalıdır. Madde 22/1 GB, GS, Sayman ve Genel başkan yardımcılarından oluşur, şeklinde düzenlenmelidir. 22/2 MYK'da GS, Sayman ve Genel Başkan yardımcıları iştigal alanlarına PM tarafından seçilir. 2 Genel Başkan Yardımcısı ise kendisini temsil çerçevesinde GB tarafından saptanarak kurula dahil edilir. Aynı uygulamalar tüm yönetim birimleri içinde geçerlidir. Görevden ayrılma ya da parti yönetim birimi Başkanlarının değişiklik talepleri oluştuğunda, çözüm sırasıyla; PM, İl ve İlçe yönetim kurullarında mevcut kurallarla seçim yapılarak, sağlanır. Madde 23/10 MYK kongre takvimini düzenler ve PM onayına sunar. Onaydan sonra süreci yönetir şeklinde olmalıdır. Çünkü karar organı PM'dir. Görevden alma sürecinde (disiplin suçları haricinde) gerekçeli uyarı yapıldıktan sonra, durum devam ediyorsa, yönetim birimi kongreye çağrılarak, seçimle gelen, seçimle gider ilkesi uygulanmalıdır. Ayrıca seçimlerde alınan oy oranlarına göre yönetim birimlerinde kongreye çağrılma uygulaması yapılabilir. Hatta, örneğin %10'u aşan kayıplarda var olan yönetimin aday olamaması da kurallaşabilir. CHP seçime giren bir parti olduğuna göre başarısızlığa prim vermek yerine başarıya vermesi gerekir. Bu anlayış her organ için geçerli olmalıdır. Madde 39/2 Kongrelerin Divan kuruluna seçilenler, söz konusu kongrede herhangi bir organ ya da delegasyona aday olamazlar, eklemesi yapılmalıdır. Çünkü Divan kurullarında, kongre sürecinde, herkese eşit ve hakça davranılması esastır. Madde 42/2 Eğer yapılan tüzük değişikliklerinde nispi temsil kuralı konulmazsa, blok listenin kabulü için kongre tam sayısının salt çoğunluğunun başvurusu istenmelidir. “Çarşaf liste esastır” diye yazıp, ondan sonra “%10 delege imzasıyla blok liste uygulanabilir” diye cümle kuranlara pes doğrusu! Olağanüstü kongrelerde noter kullanılması kuralı ciddi masraflara neden olacak bir kuraldır. Bu bugünkü koşullarda üyenin hareket kabiliyetini azaltacağı gibi bir güvensizlik ortamı da yaratmaktadır. Eğer gerçekten usulsüz uygulamalar varsa, bunların disiplin kuruluna sevk edilip gereğinin yapılması doğru ve gerekli bir çözümdür. Eğer, geçen yazımda da belirttiğim gibi, ön seçim delegeleri tüzüğe konulmayacaksa, yapılacak MV ve Büyükşehir Belediye başkanlığı ön seçim ve aday yoklaması uygulamaları, demokratik olmayacaktır. Çünkü ilçeler, aldıkları oy oranına göre temsil edilemeyeceklerdir. Diğer seçimlerin tüm üyelerle ön seçim olarak yapılması en uygun olanıdır. Madde 52/4 Söz konusu maddeye göre Merkez yoklaması adayları olarak ayrılan %15 kontenjan, 90 MV etmektedir. Ayrıca oy oranı yüzde onun altında olan illerde de merkez yoklaması yapılacaktır (zaten merkez yoklaması yapılmıştır ve herhangi bir başarı yoktur). Öte yandan ön seçim veya aday yoklaması yapılan yerlerde %5 kontenjan kullanılabilecektir (30 MV). Dolayısıyla 120 MV merkez yoklamasıyla belirlenecektir. Burada %10'nun altında olan iller hariçtir. Peki parti kaç MV çıkarmaktadır? İttifak yapılırsa, zaten herhangi bir ölçü olmadığı için hepsi merkez yoklamasına girmektedir. Merkez yoklamasının nasıl yapıldığını televizyonda sayın Genel Başkan açıkladığına göre, yorum yapmanın bir anlamı yoktur! Şunu söylemeden geçmek doğru olmaz, yine bu madde de SPK 37/2’ye göre söz konusu %15 kotanın, ön seçim ve aday yoklaması yapılan yerlerde de %5 kontenjan dışında kullanılabileceğini yazmaktadır. Halbuki 37/2’de tam tersi yazmaktadır. O nedenle bu kanuna aykırıdır ve böyle bir şey olursa YSK'na yapılacak bir başvuru, parti açısından ciddi sorunlar yaratabilir.            Son olarak şunu söylemekte yarar var, bu hale getirilmiş bir tüzüğün toparlanması zordur. Ancak demokratik mekanizmayı çalıştıracak temel maddeler olabildiğince tüzüğe konulmalı ve kurultaydan başlamak üzere uygulanmalıdır. Ambalajla durumu idare etmek, bu saatten sonra kimse açısından kabul görmeyecektir. Artık herkesin bunu anlaması ve gereğini yapması gerekir. Gelinen nokta, partinin ve ülkenin bekasını doğrudan ilgilendirmektedir. Atılacak yanlış ya da eksik adımlar halk tarafından asla bağışlanmayacaktır!            (1)Deniz Tüfekçi, bundan önce Turizm sektöründe TÜRSAB Başkanlığına aday gösterdiğimiz arkadaşımızdır.     Not: Tüm yetkililerden talebim; İnternet sitesindeki mavi-beyaz Altı Ok’un. Bu kadar zamandır orda durması gerçekten ciddi bir skandal görünümündedir... Onu orada tutanların da bunun nedenini açıklaması ve gereğinin yapılması partinin kurumsal yapısı açısından, herhalde gereklidir.    
Ekleme Tarihi: 02 Ağustos 2023 - Çarşamba

CHP Tüzüğü Üstüne Öneriler-2

      Eleştirdiğimiz siyasi partiler kanunu (SPK), 4.üncü maddesinde; Siyasi partilerin kuruluşu, organlarının seçimi, işleyişi, faaliyetleri ve kararları, Anayasa’da nitelikleri belirtilen Demokrasi esaslarına aykırı olamaz, diyor. Parti içi çalışmaların demokrasi esaslarına uygun olma zorunluluğu, madde 93 ise; Siyasi partilerin parti içi çalışmaları, parti yönetimi, denetimi; parti organları için yapılacak seçimler ile parti genel başkanlığınca, genel merkez organlarınca ve parti gruplarınca alınan kararları ve yapılan eylem ve işlemleri parti tüzüğüne, parti üyeleri arasındaki eşitlik ilkesine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz, şeklindedir. Dolayısıyla bu maddelere göre, partilerin Başkan ve Adamları sistemiyle yönetilmesi siyasi partiler kanununa aykırıdır.

      Konuya büyük resimden bakarsak aslında yapılanmalar, demokrasinin temellerinden biri olan kuvvetler ayrılığından yoksundur. Bu konu SPK içerisinde de netleştirilmemiştir. Yapılan seçimlerde icra, karar ve yargı organları aynı anda seçilmekte. O nedenle kazanan hepsine egemen olmaktadır. Dolayısıyla disiplin kurulunun 3 yılda bir, ayrıca seçilmesi ve mümkünse bunun üçte birinin kura ile saptanarak yenilenmesi, kurumsal açıdan bir tarafsız organ oluşumunu sağlayabilecektir. Diğer önemli bir konu, partide yine örgüt tarafından seçilecek, görev alanında disiplin kurulu gibi özerk hareket edebilecek denetim kurullarının olmamasıdır. Kuşkusuz bu yapılacak birçok yanlış ve eksik uygulamanın önünü de kesecektir.

      CHP, eğer demokrasiyi yaşatmak istiyorsa, ki bu Atatürk'ün toplum projesindeki temel taşlarından birisidir. Parti içi Demokrasiyi, tartışılmaz ve radikal bir biçimde ülkeye gerçekten olması gereken bir model olarak göstermek zorundadır. İşte o noktada başkan ve adamları sisteminden, onlara verilen tek adam yetkilerinden ve tüzüğü yok sayan uygulamalardan ivedilikle vazgeçilmelidir.

      Yine mücadele arkadaşlarımdan birisi, partide yatay örgütlenmenin, üyenin hem katkısını hem de aidiyetini çok ciddi bir biçimde olumlu etkileyeceğini bana bildirdi. Burada aslında meslekler ve sektörler bazında bir örgütlenmeden bahsediliyor. Kuşkusuz bu yapılanmanın tüzükte uygulanabilir bir şekilde yer alması, ciddiyetini göstermesi açısından önemlidir. Deniz Tüfekçi (1) arkadaşımız örnek olarak, İstanbul İl Başkanlığındaki, Turizm komisyonunu, ciddi çalışmalar yapan bir komisyon olarak gösterirken, söz konusu çalışmayla ilgili pratikte herhangi bir resmi söz sahibi olamadıklarını da belirtiyor. Dolayısıyla Turizm sektörü ile ilgili görüşler ve öneriler hem örgütün hem de kamuoyunun bilgisine sunulamamıştır. Öte yandan Bilim Kültür Platformu’nun ne yaptığı ve ne işe yaradığı da değerlendirilmelidir. Parti Meclisine, doğrudan giriş bileti veren bu yapının, partiye ve örgüte katkısı nedir, netleşmelidir.

      

      Eğer var olan maddelerle ilgili önerileri belirtirsek (kuşkusuz eksiklerde olacaktır), şöyle başlayabiliriz;

  1. Parti Meclisi (PM), bugünkü koşullarda, sayısal anlamda, yasama organı olma konumunda yetersiz kalmaktadır. MYK, Genel Başkan (GB) tarafından seçildiği için ilk önce 15, herhangi bir rotasyonda ise 15 PM üyesi daha MYK üyesi olmaktadır. Öte yandan GB MYK sayısını artırırsa, icra organından gelen sayısı, yarıyı da aşmaktadır. Böylece, kim icra organı, kim karar organı kargaşası partide neredeyse kaos noktasına gelmektedir. Parlamenter sistemden bahsederken orada da benzer bir durum olduğu söylenebilir ama bu 600 karşısında 25-30 gibidir!
  2. GB yetkileri de makul bir düzeye çekilmelidir. Zaten kurumsal anlamda her şeyi bir kişinin yapması, denetlemesi, çözümlemesi, yönetmesi mümkün olmadığı gibi, Demokratik bir yapılanmadan da bahsetmek zordur. Madde 19/4 GB bağlayıcı demeçler ve bildirimler vermeye yetkilidir, demektedir. Oysa bu yalnızca parti programı, tüzüğü ve kurultay kararları kapsamında olur şeklinde değiştirilmelidir. Verilecek yetkilerde aynı paralelde olmalıdır. 19/10 GB vekaleti öncelikli olarak Genel sekreterde (GS) olmalı, yokluğa göre sırasıyla, Sayman (SAY), GB'nin saptayacağı bir Genel Başkan Yardımcısı, şeklinde olmalıdır. Madde 22/1 GB, GS, Sayman ve Genel başkan yardımcılarından oluşur, şeklinde düzenlenmelidir. 22/2 MYK'da GS, Sayman ve Genel Başkan yardımcıları iştigal alanlarına PM tarafından seçilir. 2 Genel Başkan Yardımcısı ise kendisini temsil çerçevesinde GB tarafından saptanarak kurula dahil edilir. Aynı uygulamalar tüm yönetim birimleri içinde geçerlidir. Görevden ayrılma ya da parti yönetim birimi Başkanlarının değişiklik talepleri oluştuğunda, çözüm sırasıyla; PM, İl ve İlçe yönetim kurullarında mevcut kurallarla seçim yapılarak, sağlanır. Madde 23/10 MYK kongre takvimini düzenler ve PM onayına sunar. Onaydan sonra süreci yönetir şeklinde olmalıdır. Çünkü karar organı PM'dir.
  3. Görevden alma sürecinde (disiplin suçları haricinde) gerekçeli uyarı yapıldıktan sonra, durum devam ediyorsa, yönetim birimi kongreye çağrılarak, seçimle gelen, seçimle gider ilkesi uygulanmalıdır. Ayrıca seçimlerde alınan oy oranlarına göre yönetim birimlerinde kongreye çağrılma uygulaması yapılabilir. Hatta, örneğin %10'u aşan kayıplarda var olan yönetimin aday olamaması da kurallaşabilir. CHP seçime giren bir parti olduğuna göre başarısızlığa prim vermek yerine başarıya vermesi gerekir. Bu anlayış her organ için geçerli olmalıdır.
  4. Madde 39/2 Kongrelerin Divan kuruluna seçilenler, söz konusu kongrede herhangi bir organ ya da delegasyona aday olamazlar, eklemesi yapılmalıdır. Çünkü Divan kurullarında, kongre sürecinde, herkese eşit ve hakça davranılması esastır.
  5. Madde 42/2 Eğer yapılan tüzük değişikliklerinde nispi temsil kuralı konulmazsa, blok listenin kabulü için kongre tam sayısının salt çoğunluğunun başvurusu istenmelidir. “Çarşaf liste esastır” diye yazıp, ondan sonra “%10 delege imzasıyla blok liste uygulanabilir” diye cümle kuranlara pes doğrusu!
  6. Olağanüstü kongrelerde noter kullanılması kuralı ciddi masraflara neden olacak bir kuraldır. Bu bugünkü koşullarda üyenin hareket kabiliyetini azaltacağı gibi bir güvensizlik ortamı da yaratmaktadır. Eğer gerçekten usulsüz uygulamalar varsa, bunların disiplin kuruluna sevk edilip gereğinin yapılması doğru ve gerekli bir çözümdür.
  7. Eğer, geçen yazımda da belirttiğim gibi, ön seçim delegeleri tüzüğe konulmayacaksa, yapılacak MV ve Büyükşehir Belediye başkanlığı ön seçim ve aday yoklaması uygulamaları, demokratik olmayacaktır. Çünkü ilçeler, aldıkları oy oranına göre temsil edilemeyeceklerdir. Diğer seçimlerin tüm üyelerle ön seçim olarak yapılması en uygun olanıdır. Madde 52/4 Söz konusu maddeye göre Merkez yoklaması adayları olarak ayrılan %15 kontenjan, 90 MV etmektedir. Ayrıca oy oranı yüzde onun altında olan illerde de merkez yoklaması yapılacaktır (zaten merkez yoklaması yapılmıştır ve herhangi bir başarı yoktur). Öte yandan ön seçim veya aday yoklaması yapılan yerlerde %5 kontenjan kullanılabilecektir (30 MV). Dolayısıyla 120 MV merkez yoklamasıyla belirlenecektir. Burada %10'nun altında olan iller hariçtir. Peki parti kaç MV çıkarmaktadır? İttifak yapılırsa, zaten herhangi bir ölçü olmadığı için hepsi merkez yoklamasına girmektedir. Merkez yoklamasının nasıl yapıldığını televizyonda sayın Genel Başkan açıkladığına göre, yorum yapmanın bir anlamı yoktur! Şunu söylemeden geçmek doğru olmaz, yine bu madde de SPK 37/2’ye göre söz konusu %15 kotanın, ön seçim ve aday yoklaması yapılan yerlerde de %5 kontenjan dışında kullanılabileceğini yazmaktadır. Halbuki 37/2’de tam tersi yazmaktadır. O nedenle bu kanuna aykırıdır ve böyle bir şey olursa YSK'na yapılacak bir başvuru, parti açısından ciddi sorunlar yaratabilir.

    

      Son olarak şunu söylemekte yarar var, bu hale getirilmiş bir tüzüğün toparlanması zordur. Ancak demokratik mekanizmayı çalıştıracak temel maddeler olabildiğince tüzüğe konulmalı ve kurultaydan başlamak üzere uygulanmalıdır. Ambalajla durumu idare etmek, bu saatten sonra kimse açısından kabul görmeyecektir. Artık herkesin bunu anlaması ve gereğini yapması gerekir. Gelinen nokta, partinin ve ülkenin bekasını doğrudan ilgilendirmektedir. Atılacak yanlış ya da eksik adımlar halk tarafından asla bağışlanmayacaktır!

          

(1)Deniz Tüfekçi, bundan önce Turizm sektöründe TÜRSAB Başkanlığına aday gösterdiğimiz arkadaşımızdır.

 

 

Not: Tüm yetkililerden talebim; İnternet sitesindeki mavi-beyaz Altı Ok’un. Bu kadar zamandır orda durması gerçekten ciddi bir skandal görünümündedir...

Onu orada tutanların da bunun nedenini açıklaması ve gereğinin yapılması partinin kurumsal yapısı açısından, herhalde gereklidir.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.