Sandıklardan çıkan asırlık çeyizler ikinci el dükkanında alıcı buluyor

Gündem (AA) - Anadolu Ajansı | 23.12.2025 - 13:30, Güncelleme: 23.12.2025 - 13:00 219 kez okundu.
 

Sandıklardan çıkan asırlık çeyizler ikinci el dükkanında alıcı buluyor

Çanakkale'de antika meraklısı Semra Özçelik'in ikinci el tekstil ürünleri sattığı dükkanındaki asırlık çeyizler, geçmişin izlerini günümüze taşıyor.
ÇANAKKALE (AA) - Aslen Çanlı olan ve 12 yıl önce il merkezine taşınan Özçelik, bir dönem Çanakkale Antik Pazarı'nda ikinci el eşya sattı.Daha sonra dükkan açarak işlerini büyüten Özçelik, ikinci el kıyafetleri sattığı iş yerine gelenleri adeta geçmişte yolculuğa çıkarıyor.Özçelik, gelinlikten kına kıyafetine, yağlıktan (sırma işlemeli, büyük mendil) elbiseye kadar asırlık kıyafetlerin yer aldığı, sokak kedilerine de ev sahipliği yaptığı dükkanında kültürel mirası geleceğe taşımaya çalışıyor.Semra Özçelik, AA muhabirine, eski adetlere ve eşyalara gençliğinden beri meraklı olduğunu söyledi.Bu dükkanın kendisine çok iyi geldiğini anlatan Özçelik, "Meraklı insanlar geliyor buraya. 'Gel bak anneannemin eşyaları var burada', 'Çocukluğuma götürdün' deyip ağlayan var. İşlemeli divan örtüsünü görüp de ağlayan kadın müşterim oldu burada. Kendi merakımla başladım, büyüdü ve eskici oldu." dedi.Özçelik, dükkanındaki eşyaların büyük bir bölümünün, evlerde boşalan sandıklardan çıktığını dile getirerek, "Hele hele bugünlerde o kadar çok geliyor ki genellikle kadınlar getiriyor. İnsanların çöpün arkalarına attığı eşyaları hurdacılar getiriyor. Onları da para karşılığı alıyorum. Bana gelmeyen ama dükkanda olması gereken ürünleri de internetten temin ediyorum, Türkiye'nin hemen hemen her yerinden ürün alıyorum." diye konuştu.Bu kıyafetlerin her birinde yaşanmışlıkların olduğuna dikkati çeken Özçelik, şöyle devam etti:"Yeni yapılan bir iş benim için bir şey ifade etmiyor çünkü bir örnek kitabına bakılarak yapılıyor. Eskilerin elinde bir örnek kitabı, elektrik, gözlük yok. Gaz lambası ışığında yapıyor. Bir yere bakmadan, kimseden örnek almadan yapıyor. Cumhuriyet öncesinden ve Cumhuriyet'in hemen sonrasından söz ediyorum. Örnek kitapları yokmuş. Şalvarından, yazmasından çiçek esinlenmiş ya da doğadan esinlenmiş yapmış. Bu nedenle bunlar benim için daha değerli. Emek var, anıları, hayalleri var. Eskiler benim için çok daha değerli."Dükkan adeta etnografya müzesini andırıyorElindeki en eski eşyalardan birinin Kütahya yöresine ait 140 yıllık bindallı takımı olduğunu anlatan Özçelik, elle dokunan çevrelerin (ipek ve pamukla dokunan, el emeğiyle süslenen örtü), yağlıkların da değerli eşyalar arasında yer aldığını söyledi.İş yerinden birçok farklı ürünün yer aldığını belirten Özçelik, "Yazmalar, peşkirler, yağlıklar, çevreler, Cumhuriyet öncesi ve hemen sonrası giyilmiş kıyafetler var. Diyorlar ki 'Folklor kıyafeti bunlar.'. Folklor kıyafeti değil, eskilerin giydiği gerçek kıyafetler. Kanaviçeler, karyola takımlar var. Ayrıca eski takılar, halılar, camlar, seramikler, porselenler, objeler de geliyor." ifadesini kullandı.Özçelik, eskici dükkanının bir market gibi her gün dolup taşan bir yer olmadığını, yalnızca meraklılarının veya müze gibi ilgisini çekenlerin geldiğini anlatarak, iş yerinin etnografya müzesi gibi olduğunu dile getirdi.Çanakkale'nin Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm ilçelerinin yöresel giysilerinin dükkanında yer aldığını ifade eden Özçelik, en çok kadın kıyafetlerinin bulunduğunu vurguladı.Özçelik, dükkanında farklı yörelere ait eşyaların da bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:"Vitrinde kadife bir ceket vardı. Karı-koca dükkanın önünden geçiyordu. Kendi şiveleriyle bağırıyor kadın 'Adam adam gel bak bizim tarla sattıranlar burada.' diye. Gelinler o kadar çok isterlermiş ki bu şalvar ve ceketi çok da pahalıya dikiliyormuş. Bu nedenle tarla satıyorlarmış. Adı da 'tarla sattıran' kalmış. Afyonkarahisar, Eskişehir yörelerine aitmiş. Bizde de telli, pullu eşyalar çok bulunmazmış. Onlara da 'çiftlik sattıran' diyorlar. O kadar değerli kıyafetler giyilmemiş, kalmış, ben de topluyorum. 18 metrekareden 63 metrekareye çıktım, buraya da sığmadım sonunda."Semra Özçelik, bir gün dükkanına gelen 75 yaşlarında bir kadının dedesine ait sandıktaki tüm eşyaları aldığını anlattı.Bu eşyalar arasındaki bir yağlığın üzerinde resmedilen figürlerin kendisini etkilediğini dile getiren Özçelik, "Aradan zaman geçti o hanım tekrar geldi. Yağlığı istiyorsa alabileceğini söyledim. Bu yağlığın onun ailesinin şeceresi olduğunu anlattım ancak 'Ben ölünce bunları çöpe atacaklar, gerek yok.' dedi. Böyle bir anı bende iz bıraktı." diye konuştu.Muhabir: Çiğdem Münibe Alyanak,Sevi Gözay Aslan
Çanakkale'de antika meraklısı Semra Özçelik'in ikinci el tekstil ürünleri sattığı dükkanındaki asırlık çeyizler, geçmişin izlerini günümüze taşıyor.

ÇANAKKALE (AA) - Aslen Çanlı olan ve 12 yıl önce il merkezine taşınan Özçelik, bir dönem Çanakkale Antik Pazarı'nda ikinci el eşya sattı.

Daha sonra dükkan açarak işlerini büyüten Özçelik, ikinci el kıyafetleri sattığı iş yerine gelenleri adeta geçmişte yolculuğa çıkarıyor.

Özçelik, gelinlikten kına kıyafetine, yağlıktan (sırma işlemeli, büyük mendil) elbiseye kadar asırlık kıyafetlerin yer aldığı, sokak kedilerine de ev sahipliği yaptığı dükkanında kültürel mirası geleceğe taşımaya çalışıyor.

Semra Özçelik, AA muhabirine, eski adetlere ve eşyalara gençliğinden beri meraklı olduğunu söyledi.

Bu dükkanın kendisine çok iyi geldiğini anlatan Özçelik, "Meraklı insanlar geliyor buraya. 'Gel bak anneannemin eşyaları var burada', 'Çocukluğuma götürdün' deyip ağlayan var. İşlemeli divan örtüsünü görüp de ağlayan kadın müşterim oldu burada. Kendi merakımla başladım, büyüdü ve eskici oldu." dedi.

Özçelik, dükkanındaki eşyaların büyük bir bölümünün, evlerde boşalan sandıklardan çıktığını dile getirerek, "Hele hele bugünlerde o kadar çok geliyor ki genellikle kadınlar getiriyor. İnsanların çöpün arkalarına attığı eşyaları hurdacılar getiriyor. Onları da para karşılığı alıyorum. Bana gelmeyen ama dükkanda olması gereken ürünleri de internetten temin ediyorum, Türkiye'nin hemen hemen her yerinden ürün alıyorum." diye konuştu.

Bu kıyafetlerin her birinde yaşanmışlıkların olduğuna dikkati çeken Özçelik, şöyle devam etti:

"Yeni yapılan bir iş benim için bir şey ifade etmiyor çünkü bir örnek kitabına bakılarak yapılıyor. Eskilerin elinde bir örnek kitabı, elektrik, gözlük yok. Gaz lambası ışığında yapıyor. Bir yere bakmadan, kimseden örnek almadan yapıyor. Cumhuriyet öncesinden ve Cumhuriyet'in hemen sonrasından söz ediyorum. Örnek kitapları yokmuş. Şalvarından, yazmasından çiçek esinlenmiş ya da doğadan esinlenmiş yapmış. Bu nedenle bunlar benim için daha değerli. Emek var, anıları, hayalleri var. Eskiler benim için çok daha değerli."

Dükkan adeta etnografya müzesini andırıyor

Elindeki en eski eşyalardan birinin Kütahya yöresine ait 140 yıllık bindallı takımı olduğunu anlatan Özçelik, elle dokunan çevrelerin (ipek ve pamukla dokunan, el emeğiyle süslenen örtü), yağlıkların da değerli eşyalar arasında yer aldığını söyledi.

İş yerinden birçok farklı ürünün yer aldığını belirten Özçelik, "Yazmalar, peşkirler, yağlıklar, çevreler, Cumhuriyet öncesi ve hemen sonrası giyilmiş kıyafetler var. Diyorlar ki 'Folklor kıyafeti bunlar.'. Folklor kıyafeti değil, eskilerin giydiği gerçek kıyafetler. Kanaviçeler, karyola takımlar var. Ayrıca eski takılar, halılar, camlar, seramikler, porselenler, objeler de geliyor." ifadesini kullandı.

Özçelik, eskici dükkanının bir market gibi her gün dolup taşan bir yer olmadığını, yalnızca meraklılarının veya müze gibi ilgisini çekenlerin geldiğini anlatarak, iş yerinin etnografya müzesi gibi olduğunu dile getirdi.

Çanakkale'nin Bozcaada ve Gökçeada dışındaki tüm ilçelerinin yöresel giysilerinin dükkanında yer aldığını ifade eden Özçelik, en çok kadın kıyafetlerinin bulunduğunu vurguladı.

Özçelik, dükkanında farklı yörelere ait eşyaların da bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Vitrinde kadife bir ceket vardı. Karı-koca dükkanın önünden geçiyordu. Kendi şiveleriyle bağırıyor kadın 'Adam adam gel bak bizim tarla sattıranlar burada.' diye. Gelinler o kadar çok isterlermiş ki bu şalvar ve ceketi çok da pahalıya dikiliyormuş. Bu nedenle tarla satıyorlarmış. Adı da 'tarla sattıran' kalmış. Afyonkarahisar, Eskişehir yörelerine aitmiş. Bizde de telli, pullu eşyalar çok bulunmazmış. Onlara da 'çiftlik sattıran' diyorlar. O kadar değerli kıyafetler giyilmemiş, kalmış, ben de topluyorum. 18 metrekareden 63 metrekareye çıktım, buraya da sığmadım sonunda."

Semra Özçelik, bir gün dükkanına gelen 75 yaşlarında bir kadının dedesine ait sandıktaki tüm eşyaları aldığını anlattı.

Bu eşyalar arasındaki bir yağlığın üzerinde resmedilen figürlerin kendisini etkilediğini dile getiren Özçelik, "Aradan zaman geçti o hanım tekrar geldi. Yağlığı istiyorsa alabileceğini söyledim. Bu yağlığın onun ailesinin şeceresi olduğunu anlattım ancak 'Ben ölünce bunları çöpe atacaklar, gerek yok.' dedi. Böyle bir anı bende iz bıraktı." diye konuştu.


Muhabir: Çiğdem Münibe Alyanak,Sevi Gözay Aslan

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.