İsrail'in evinden ettiği Filistinli kadın "köklerinden sökülmüş gibi hissettiğini" söyledi
İsrail'in evinden ettiği Filistinli kadın "köklerinden sökülmüş gibi hissettiğini" söyledi
Batı Şeria'nın Tulkerim kentinde bulunan Nur Şems Mülteci Kampı sakinlerinden Nihaye el-Cundi (54), yaşadıklarını "sadece bir yerinden edilme değil acılı bir köklerinden sökülme" olarak niteledi.
RAMALLAH (AA) - İsrail ordusu, "mültecilerin geri dönüşü" fikrini ortadan kaldırmak için ocak ayından bu yana Batı Şeria'nın kuzeyine şiddetli saldırılar düzenliyor.
Cenin Mülteci Kampı'yla başlayan bu saldırılara daha sonra Tulkerim ve Nur Şems mülteci kamplarını da ekleyen İsrail ordusu, bu kamplarda yaşayan 50 binden fazla Filistinliyi zorla yerinden etti.
Evlerindeki eşyalardan bir kısmını alabilenler aldı, alamayanlar ise üzerlerindeki kıyafetlerle yollara düştü. Böylece Gazze'de olduğu gibi Batı Şeria'da da binlerce Filistinli, Nekbe'yi ikinci kez yaşadı.
1948'de topraklarından sürülen Filistinliler, evlerinin anahtarlarını saklamış ve bu anahtarlar geri dönüşün simgesi haline gelmişti. 2024'te evlerinden çıkarılan Filistinliler de tıpkı 1948'de olduğu "geri döneriz" umuduyla bulabildikleri evlere yerleşti ama hala evlerinin kapısını açamadı.
Geride bıraktıkları evlerine duydukları özlemle ve en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadıkları evlerde bir yıl geçiren Filistinlilerin akıbeti henüz netlik kazanmış da değil. Üstelik İsrail, tüm dünyanın gözü önünde bu kamplardaki yıkımlarını da sürdürüyor.
Köklerinden sökülme hissiNur Şems'teki evinden 9 Şubat'ta çıkarılan, halihazırda bir köyde kiralık bir evde yaşayan Cundi, aynı durumdaki binlerce Filistinli kadından sadece biri.
Eşi ve kızıyla birlikte yerinden edilen Cundi, kamptan ayrılmanın sadece zorunlu bir yerinden edilme olmadığını şu sözlerle ifade etti.
"Bu acılı bir şekilde köklerimizden sökülmeydi. Yaşadıklarımızı ancak tecrübe edenler anlayabilir. Bu evin benim yaşam alanım, hayatım, ne kadar yorgun olursam olayım geri döneceğim bir yer olduğunu düşünüyordum. Ama bir anda kendimi evin dışında buldum ve yanımda da hiçbir şey yoktu.
Hiçbir şeyim kalmadı. Ne mobilyalarım ne altınım ne birikimim hatta parmağımdaki yüzük bile gitti. Yıllar boyunca biriktirdiğim her şey evin yıkıntıları altında kayboldu. Yıllarca didinerek ve dişimizden tırnağımızdan artırarak yaptığımız her şey gitti."
Günlük rutin işler bile eziyete dönüştüZorla yerinden edilmenin 3 kişilik ailesi için bile çok zor olduğunu kaydeden Cundi, "Ben kendi işini kendi görebilen bir kadınım. Eşim de yanımda. Ama buna rağmen çok sıkıntı çektim. 5-6 kişilik aileler ya da hastası ve yaşlısı olan aileler ne yapıyor." diye konuştu.
Şu an yaşadıkları evin, altyapı ve hizmet bakımından yaşamaya elverişli olmasa da başka seçenekleri olmadığını ifade eden Cundi, yaşadıkları zorlukları şöyle sıraladı:
"Isıtma sistemi olmadan, mobilyasız ve güvenlik duygusundan yoksun bir şekilde kışa girdik. Günlük hayatın en basit rutin işleri bile eziyete dönüştü. Yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, banyo yapmak ve hatta uyumak. Bunların hepsi her gün yaşadığımız mücadele.
Çamaşırları yıkıyorum, kurutma makinem ya da ısıtıcım olmadığı için dört beş gün kurumalarını bekliyorum. Basit ev aletleri büyük aletleri kaybetmek kadar acı veriyor. Çünkü bu basit gereçler insana 'evde olduğu' hissini veriyor."
Anılar bile kırık dökükEskiden evlerinde huzur içinde uyuduklarını kaydeden Cundi, artık uykularının bile bölündüğünü, iliklerine kadar üşüdüklerini, eşiyle kendisinin de sağlık sorunları yaşadığını dile getirdi.
Cundi, eskiden kendisine ait bir odası olan 9. sınıf öğrencisi kızının artık yerde uyuduğunu, onu sürekli olarak "her şey belirsiz olmasına rağmen bu durumun geçici olduğuna ikna etmeye çalıştığını" aktardı.
9 Şubat'tan bu yana Nur Şems Kampı'ndaki evinin kapısını bile açamadığını kaydeden Cundi, mahalleye giren bazı komşuların çektiği fotoğraflardan evindeki tahribatın büyüklüğünü gördüğünü söyledi.
"Ev tamamen yıkık dökük vaziyette. Eşyalar parçalanmış, dolaplar devrilmiş, buzdolabında kurşun izleri var. Resmi evraklar, kızımın eşyaları ve yatak odaları her şey tahrip edilmiş." diyen Cundi, evin her köşesinin anılarla dolu olduğunu ancak bugün bu anıların bile "kırık dökük" olduğunu ifade etti.
Evini bahçesine diktiği limon ve zeytin ağacını da hasretle yad eden Cundi, bugün bu ağaçların kurumuş durumda olduğunu dile getirdi.
Nesilden nesle devam eden "zorla göç"Yüz yaşın üzerindeki yaşlı annesinin 1948'de "Birinci Nekbe"yi yaşadığını ifade eden Cundi, "Annem daha önce de yerinden edilmişti ve bugün yine yerinden ediliyor. Bu sahne, insanın aklına ilk yerinden edilmeyi getiriyor. Nur Şems'te yaşananlar sadece evlerin yıkılmasından ibaret değil. Burada insan onurunun ve mahremiyetin yıkılması da söz konusu." dedi.
Cundi, eğitimin, sağlık sisteminin hatta çocuk oyunlarının bile İsrail'in kamptakileri zorla yerinden etmesi ve gerçekleştirdiği yıkımlardan etkilendiğine işaret etti.
Evleri, okulları, yolları ve kurumları dahil olmak üzere kamp içindeki her şeyin cezalandırıldığını kaydeden Cundi, kendisinin, benzer yüzlerce vakadan sadece biri olduğunu sözlerine ekledi.
Muhabir: Gülşen Topçu,Qais Omar Darwesh Omar
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
