Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
Köşe Yazarı
Prof. Dr. Bilal SAMBUR - Akademisyen - Araştırmacı - Yazar
 

CEHALETİN DAYANILMAZ CAZİBESİ

İnsanın her şeyi bilmesi mümkün değildir. İnsanın her şeyi bilmesine de gerek yoktur. İnsanın bilmediğinin farkında olması ve bilmiyorum demesi, en sağlıklı tutumdur. Ancak insanın bilmediğinin farkında olmaması, bilmiyorum demek yerine bilmediklerini inanç haline getirerek kutsallaştırması ve dokunulmaz hale getirmesi, cehalet denilen çürümüşlüğün ve köhnemişliğin kendisini oluşturmaktadır. Kişinin kendi dışında kurgulanan inanç şemaları, aslında cehalettir. Cehalet, hurafe ve saplantılar yüzünden birey, hayatını, kendini, ilişkilerini, toplumu, kurumları ve doğayı dikkatli, özenli, akıllı ve sahici bir şekilde değerlendirme ve analiz etme imkanından mahrum olmaktadır. Cehalet, insanın aklını kullanmaktan korkmasıdır. Dünya, gizemlerle ve bilinmezliklerle doludur. İnsanın   bilmediği şeyleri, insan üstü veya ötesi olarak kurgulanan   gerçek dışılıklara dayandırması, bunu   o yaptı demesi, aklın ve düşüncenin yokluğu ve yoksulluğu anlamına gelmektedir. İnsan üstü ve ötesi kurguları hakikat ve hikmet zannederek kişi, cehaletini giderdiğini sanabilir. Cehalet, bilmemek değildir. Cehalet, bilinmezlikleri sahteliklerle açıklamaya kalkmaktır. Hikmet, cehalet değildir. Cehaletin hiçbir biçimi, bilgelik değildir. Cehaletin hikmet maskesini takınması, cehalet ve hikmetin birbirinden ayrıştırılmasını zorlaştırmaktadır. Hikmetinden sual sorulmayan her şey, cehalettir. Hikmetinden sual sorulmayan, aklın anlamaktan aciz olduğunun sanıldığı her şey, sadece inançla bağımlı olunan her şey, aslında insanın akıl, bilgi ve ahlak açısından sefaletini, yoksunluğunu ve yoksulluğunu göstermektedir. Cehalet, insanı tutkudan, iyiden ve güzellikten yoksun sıkıcı, boğucu ve verimsiz bir varlık haline getirmektedir. İnsanın ve toplumun cehalet içinde kalmasının ana dinamiği kültürdür. Kültürleri, aklı etkin kılan veya cehaleti hâkim kılan kültürler olarak sınıflayabiliriz. İnançlarımız, değerlerimiz, ilişkilerimiz, kurumlarımız, kaynaklarımız ve kalıblarımız, aklın değil, kültürün ürünleridirler ve kurgularıdırlar. Bireylerin, tarihsel olarak oluşturulmuş kültürel yapıları, kaynakları, kimlikleri ve kalıbları etkileme ve şekillendirme imkânı yok denecek kadar azdır veya yoktur. Kültür dediğimiz dehşet yapı ise, bireyleri ve toplumları çok güçlü şekilde etkilemekte, onların akıllarını ve özgürlüklerini kullanmasına izin vermemektedir. Cehaletten kurtulmak için kültür denilen karmaşık ve karanlık yapıdan özgürleşmek ve kültürün dışında bireyin kendisini olgunlaştırmak için emek sarf etmesi lazımdır.  Kültürün taklidi ve kültüre şeksiz şüphesiz iman, cehalete teslim olunması anlamına gelmektedir. Kültüre teslim olan ve onu taklit eden kimseler, derin sorular soramazlar, analiz etme yetenekleri yoktur, akılları ve kalpleri mühürlenmiştir. Kültüre inananlar ve tabi olanlar, yılan gibi insanı ve doğayı zehirlerler. Cehalet, zehirleyicidir ve yozlaştırıcıdır. İnsanı bir güvercin kadar barışçıl, yapıcı ve yaratıcı yapan şey, akıldır, bilimdir, felsefedir, sanattır ve düşünmedir. Akıl sahibi insanların, çılgınca ve korkunç şeylere inanmalarını ve teslim olmamalarını sağlayan güç, kültürdür. Kültürün mutlak doğru kabul edilen kaynakları, kalıpları ve kimlikleri, insanların aptalca birçok şeyi yapmasına neden olmaktadır. Kültürün aptallaştırıcı yönünün unutulmaması gerekmektedir. Cehalete teslim olmak, cehaletin buyurdukları karşısında duyduk ve inandık demek, aklın, özgürlüğün ve aydınlanmanın yolu değildir. Cehaletin en temel iddiası, kesinliktir. Kesin ve değişmez doğru, iyi ve güzel olduğunu dayatan bütün kalıplar, kesinlikler ve kurgular, cehalettir.  Kesinlik dayatması, cehaletin oksijenidir, suyudur ve havasıdır. Cehaletin kesinlik saplantısına karşı insanın sahip olması ve geliştirmesi gereken yeteneği ve kapasitesi ise şüphedir. Cehalet, şüpheyi ortadan kaldırarak kesinlik kuruntusu ve kurgusu etrafında aşılmaz bir hakimiyet alanı ve yapısı kurar. Kesinlik, politiktir. Cehalet, kendisini, açık ve kesin doğrulara ve değerlere sahip olduğunu dayatmak üzerinden uygulamaya koymaktadır. Bilginin, aklın, bilgeliğin, düşüncenin, gelişimin ve değişimin kaynağı insandır. İnsanın bilginin ve aklın kaynağı olduğunu unutması ve inkâr etmesi, en büyük cehalettir. İnsan dışında bilginin, birikimin ve bilgeliğin kaynağı yoktur. İnsanın kendi üstünde bilgi kaynakları vehmetmesi ve kurgulaması, insanı cehalete mahkûm etmektedir. İnsana bilgiyi ve düşünmeyi öğreten hiçbir hayali güç yoktur. İnsan, sadece kendi emeğiyle ve aklıyla öğrenebilir, gelişebilir ve tecrübe edebilir. İnsan üstü ve ötesi otoritelerden korkmak, hiçbir bilginin ve bilgeliğin başlangıcı ve kaynağı değildir. Cehaletin kaynağı, insanın bilgiyi ve gücü tekeline aldıkları sanılan otoritelerden korkmasıdır.
Ekleme Tarihi: 13 Şubat 2025 - Perşembe

CEHALETİN DAYANILMAZ CAZİBESİ

İnsanın her şeyi bilmesi mümkün değildir. İnsanın her şeyi bilmesine de gerek yoktur. İnsanın bilmediğinin farkında olması ve bilmiyorum demesi, en sağlıklı tutumdur. Ancak insanın bilmediğinin farkında olmaması, bilmiyorum demek yerine bilmediklerini inanç haline getirerek kutsallaştırması ve dokunulmaz hale getirmesi, cehalet denilen çürümüşlüğün ve köhnemişliğin kendisini oluşturmaktadır. Kişinin kendi dışında kurgulanan inanç şemaları, aslında cehalettir. Cehalet, hurafe ve saplantılar yüzünden birey, hayatını, kendini, ilişkilerini, toplumu, kurumları ve doğayı dikkatli, özenli, akıllı ve sahici bir şekilde değerlendirme ve analiz etme imkanından mahrum olmaktadır. Cehalet, insanın aklını kullanmaktan korkmasıdır.

Dünya, gizemlerle ve bilinmezliklerle doludur. İnsanın   bilmediği şeyleri, insan üstü veya ötesi olarak kurgulanan   gerçek dışılıklara dayandırması, bunu   o yaptı demesi, aklın ve düşüncenin yokluğu ve yoksulluğu anlamına gelmektedir. İnsan üstü ve ötesi kurguları hakikat ve hikmet zannederek kişi, cehaletini giderdiğini sanabilir. Cehalet, bilmemek değildir. Cehalet, bilinmezlikleri sahteliklerle açıklamaya kalkmaktır. Hikmet, cehalet değildir. Cehaletin hiçbir biçimi, bilgelik değildir. Cehaletin hikmet maskesini takınması, cehalet ve hikmetin birbirinden ayrıştırılmasını zorlaştırmaktadır. Hikmetinden sual sorulmayan her şey, cehalettir. Hikmetinden sual sorulmayan, aklın anlamaktan aciz olduğunun sanıldığı her şey, sadece inançla bağımlı olunan her şey, aslında insanın akıl, bilgi ve ahlak açısından sefaletini, yoksunluğunu ve yoksulluğunu göstermektedir. Cehalet, insanı tutkudan, iyiden ve güzellikten yoksun sıkıcı, boğucu ve verimsiz bir varlık haline getirmektedir.

İnsanın ve toplumun cehalet içinde kalmasının ana dinamiği kültürdür. Kültürleri, aklı etkin kılan veya cehaleti hâkim kılan kültürler olarak sınıflayabiliriz. İnançlarımız, değerlerimiz, ilişkilerimiz, kurumlarımız, kaynaklarımız ve kalıblarımız, aklın değil, kültürün ürünleridirler ve kurgularıdırlar. Bireylerin, tarihsel olarak oluşturulmuş kültürel yapıları, kaynakları, kimlikleri ve kalıbları etkileme ve şekillendirme imkânı yok denecek kadar azdır veya yoktur. Kültür dediğimiz dehşet yapı ise, bireyleri ve toplumları çok güçlü şekilde etkilemekte, onların akıllarını ve özgürlüklerini kullanmasına izin vermemektedir. Cehaletten kurtulmak için kültür denilen karmaşık ve karanlık yapıdan özgürleşmek ve kültürün dışında bireyin kendisini olgunlaştırmak için emek sarf etmesi lazımdır.

 Kültürün taklidi ve kültüre şeksiz şüphesiz iman, cehalete teslim olunması anlamına gelmektedir. Kültüre teslim olan ve onu taklit eden kimseler, derin sorular soramazlar, analiz etme yetenekleri yoktur, akılları ve kalpleri mühürlenmiştir. Kültüre inananlar ve tabi olanlar, yılan gibi insanı ve doğayı zehirlerler. Cehalet, zehirleyicidir ve yozlaştırıcıdır. İnsanı bir güvercin kadar barışçıl, yapıcı ve yaratıcı yapan şey, akıldır, bilimdir, felsefedir, sanattır ve düşünmedir. Akıl sahibi insanların, çılgınca ve korkunç şeylere inanmalarını ve teslim olmamalarını sağlayan güç, kültürdür. Kültürün mutlak doğru kabul edilen kaynakları, kalıpları ve kimlikleri, insanların aptalca birçok şeyi yapmasına neden olmaktadır. Kültürün aptallaştırıcı yönünün unutulmaması gerekmektedir. Cehalete teslim olmak, cehaletin buyurdukları karşısında duyduk ve inandık demek, aklın, özgürlüğün ve aydınlanmanın yolu değildir.

Cehaletin en temel iddiası, kesinliktir. Kesin ve değişmez doğru, iyi ve güzel olduğunu dayatan bütün kalıplar, kesinlikler ve kurgular, cehalettir.  Kesinlik dayatması, cehaletin oksijenidir, suyudur ve havasıdır. Cehaletin kesinlik saplantısına karşı insanın sahip olması ve geliştirmesi gereken yeteneği ve kapasitesi ise şüphedir. Cehalet, şüpheyi ortadan kaldırarak kesinlik kuruntusu ve kurgusu etrafında aşılmaz bir hakimiyet alanı ve yapısı kurar. Kesinlik, politiktir. Cehalet, kendisini, açık ve kesin doğrulara ve değerlere sahip olduğunu dayatmak üzerinden uygulamaya koymaktadır.

Bilginin, aklın, bilgeliğin, düşüncenin, gelişimin ve değişimin kaynağı insandır. İnsanın bilginin ve aklın kaynağı olduğunu unutması ve inkâr etmesi, en büyük cehalettir. İnsan dışında bilginin, birikimin ve bilgeliğin kaynağı yoktur. İnsanın kendi üstünde bilgi kaynakları vehmetmesi ve kurgulaması, insanı cehalete mahkûm etmektedir. İnsana bilgiyi ve düşünmeyi öğreten hiçbir hayali güç yoktur. İnsan, sadece kendi emeğiyle ve aklıyla öğrenebilir, gelişebilir ve tecrübe edebilir. İnsan üstü ve ötesi otoritelerden korkmak, hiçbir bilginin ve bilgeliğin başlangıcı ve kaynağı değildir. Cehaletin kaynağı, insanın bilgiyi ve gücü tekeline aldıkları sanılan otoritelerden korkmasıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.