Her toplum, dini, kültürel, ideolojik ve felsefi açılardan çoğulcudur. Çoğulcu olmayan bir toplum yoktur. İnsanların dinsel, mezhebsel, ideolojik, felsefi, entelektüel ve kültürel açılardan farklı olması, onların insan hakları ve özgürlükleri açısından eşit olmadığı anlamına gelmemektedir. İnanç, mezhep, ideoloji, felsefe ve kültür alanlarındaki aidiyetlerine bakmadan bütün insanların eşit insan onuruna, haklarına ve özgürlüklerine sahip olduğunu savunan yaklaşım sekülarizmdir. Sekülarizmde Muslim-gayri müslim, inançlı-inançsız, hak-batıl, darül-İslam-Dar’ül Harb gibi ayırımlar yapılarak bir taraf üstün ve hâkim pozisyonuna yerleştirilip diğerleri onların tebaları, köleleri ve kulları haline getirilmez. Sekülarizmde insani eşitlik ve özgürlük olmazsa olmazdır. Sekülarizm, dinine, inancına, mezhebine, ideolojisine, kültürüne bakmadan herkes için insan haklarını, onurunu ve özgürlüklerini savunmak demektir.
Özgürlüğün, demokrasinin, barışın ve hukukun gelişmesi, ancak sekülarizmle mümkündür. Sekülarizme karşı olan, dini despotizmi savunan bütün otoriter ve totaliter dinler ve ideolojiler, demokrasiyi, özgürlüğü, hukuku ve barışı reddetmektedirler ve ortadan kaldırmaktadırlar. Sekülarizm, eşitlik demektir. Bir inanca sahip olmak veya olmamak, hiçbir bireyi hukuk önünde avantajlı, imtiyazlı ve üstün haline getirmediği gibi, hiçkimseyi de dezavantajlı, mahrum ve düşük bir şekilde konumlandırmamaktadır. Sekülarizm, hiçbir dini savunmayı veya reddetmeyi amaçlamamaktadır. Sekülarizmin savunduğu değer ve hak, din ve vicdan özgürlüğüdür. Din ve vicdan özgürlüğü, bireyin başkalarına zarar vermeden istediği dini veya inancı, vicdani tercihlerine göre yaşamasını, değiştirmesini, reddetmesini ve eleştirmesini kapsamaktadır.
Sekülarizm, dini kurumları, kalıpları ve kaynakları, devlet kurumlarından ve uygulamalarından ayırmaktadır. Dindar insanlar, kamusal hayata katılabilirler, ancak din adına dindarların, kamusal hayata hâkim olması, kontrol etmesi ve yönetmesi hiçbir şekilde demokrasiyle, barışla ve özgürlükle bağdaşmamaktadır. Dini kurumların ve devletin birbirinden ayrılması, sekülarizmin, demokrasinin ve hukukun olmazsa olmazıdır. Dinin devleti yönetmesi ve devletle bütünleşmesi, demokrasinin, hukukun ve devletin ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Din ve devletin birbirinden ayrılması, devletin dine müdahalesini engellediği gibi, dinin devlete müdahalesini de engellemektedir. Sekülarizm, dini yapılar ile devlet ve siyaset arasında hukuksal ilişkiler kurulmasına engel olmakta, din devletine geçit vermediği gibi devlet dinine de imkân vermemektedir. Dinin varlık nedeni, devleti, siyaseti ve hukuku yönetmek ve şekillendirmek değildir. Din, devletin, siyasetin ve hukukun kaynağı ve kendisi olamaz. Din, bireysel ve toplumsal düzeyde insanların manevi ve ahlaki gelişimlerine katkı sunmak için oluşturulan insani bir yapıdır. Maneviyat ve ahlak alanlarına katkı sunmak yerine devleti, siyaseti ve hukuku ele geçirmek için yapılan güç mücadelelerinin aracı olarak kullanılan din, artık din olma vasfını kaybetmekte, otoriter ve totaliter bir ideolojiye dönüşmektedir.
Devlet başkanı, hiçbir dinin temsilcisi ve başı olamaz. Dini tarikatlar ve cemaatler, devletin kaynaklarını ve imkanlarını, kendi ihtiyaçları için kullanamazlar, devlet içinde kendi kontrollerinde yapılar oluşturamazlar. Devletin tarikatlaşması veya cemaatleşmesi, sekülarizme aykırı olduğu gibi, cemaat ve ve tarikatın devletleşmesi de demokrasiye, hukuka ve özgürlüğe aykırıdır. Devlet, bütün cemaatlerden ve tarikatlardan ayırılmalıdır. Din-devlet ayrılığı gerekli olduğu gibi, devlet ve tarikatların-cemaatlerin birbirinden ayrılmasıda zorunludur. Özgürlükçü, çoğulcu ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir demokrasinin oluşması için devlet kurumlarının tamamen seküler nitelikte devlet ve dini birbirinden ayıran tarzda inşa edilmeleri gerekmektedir.
Herkes için din ve vicdan özgürlüğünü hukuki güvenceye almanın tek yolu, sekülarizmdir. Dine dayalı teokratik ve despotik yönetimlerde din ve vicdan özgürlüğü yoktur. Devlet ve siyaset olduğunu iddia eden otoriter ve totaliter dinler, din ve vicdan özgürlüğü dahil bütün bireysel özgürlükleri ve insan haklarını ortadan kaldırmaktadırlar. Sekülarizm, devlet gücünün belirli bir dinin lehine kullanılmasına engel olduğu gibi, devlet gücü kullanılarak bir dinin topluma dayatılmasına da karşı çıkmaktadır. Din, devletin dayattığı bir kimlik değil, tamamen bireysel bir tercih konusudur.
Sekülarizm, ateizm değildir. Devlet, bir dini dayatmadığı gibi, ateizmi de dayatamaz. Tanrıya inanıp inanmama, tamamen bireyin tercihine bağlı bir konudur. Sekülarizm, hiçbir dini inancı bireye dayatmadığı gibi, ateizmi de kimseye empoze etmemektedir. Din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde birey, dini ve ateist yönde tercihlerde bulunma hakkına ve özgürlüğüne sahiptir.
Seküler devlet, din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde inanan-inanmayan bütün bireylerin istedikleri yaşam tarzını yaşamalarını güvence altına alır. Bütün bireyler, din ve vicdan özgürlüğüne sahiptir. Din ve vicdan özgürlüğü, sadece inananlar için varolan bir özgürlük değildir. Din ve vicdan özgürlüğü, bireyin bir dini yaşama hakkını içerdiği gibi, bireyin dinden özgürleşme hakkını da kapsamaktadır.
Barışın, demokrasinin, hukukun ve özgürlüğün temeli ve çerçevesi, sekülarizmdir. İnanan ve inanmayan herkesin, eğitimde, ekonomide, çalışma hayatında, yargıda, bürokraside, sanatta, medyada ve hayatın diğer alanlarında eşit ve adil bir şekilde varolma ve katılma imkânı sağlayan yaklaşım, sekülarizmdir.İfade özgürlüğü sayesinde dindar insanlar, inançlarını ifade etme hakkına sahip oldukları gibi, farklı düşünen bireyler de inançları sorgulayabilir, eleştirebilir ve reddedebilir. İnançlarını ifade etme özgürlüğüne sahip dindarların, devlet kurumlarına, siyasete ve hukuka hâkim olma hakları yoktur. Demokrasi ve özgürlüğün temeli, bütün fikirlerin ve görüşlerin kamusal alanda konuşulması ve tartışılmasını sağlamaktır. Demokrasi ve sekülarizm, din ve vicdan özgürlüğüyle, dini değil, bireyi korumaktadır. Bir din veya ideoloji, haklara ve özgürlüklere sahip değildir. Hak ve özgürlüklere sahip olan din değil, bireydir. Bireyi koruyan sekülarizm, barışın, demokrasinin ve hukukun temelidir. Sekülarizmin yokluğu, despotizmin, çatışmanın ve baskının varolması anlamına gelmektedir.