PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ  ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
Köşe Yazarı
PROF. DR. MUSTAFA ALTINTAŞ ÜNİVERSİTEDEN BAKIŞ
 

PROF. DR. MUAMMER AKSOY’SUZ 35 YIL

T.C. Devleti;Anayasanın 2nci Maddesinde,( uygulamada fazla da itibar edilmese de) “toplumun erinci,ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Ulusçuluğuna bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, DEMOKRATİK, LAİK ve SOSYAL HUKUK DEVLETİ” olarak tanımlanmaktadır. İnsan haklarının ilk sırasında ise, “yaşama hakkı” yer almaktadır. Yaşama hakkının korumasından, geliştirilmesinden devlet görevli ve sorumludur. Türkiye’de,1994’den başlayarak, ülkemizin önemli yörelerinde, 24-31 Ocak’tan bu yana Adalet ve Demokrasi Haftası” adlı toplumsal etkinlik gerçeklendirilmektedir. Haftanın 24 Ocak’ta başlamasının nedeni, araştırmacı gazeteciliğin pirlerinden Uğur Mumcu’nun 1993’ün 24 Ocak’ta yaşamdan kopartılmış olmasını, Haftanın sonu olan 31 Ocak ise, 31 Ocak 1990’da yaşamdan kopartılan Prof. Dr. Muammer Aksoy’un öldürülme tarihi olmasıdır. Haftadan amaçlanan, laik ve demokratik Cumhuriyetimiz ve sosyal hukuk devleti uğruna faili belli, faili belirsiz olarak yaşamdan kopartılmış insanladırımızı, değerlerimizi anarken, adalet arayışına sözcülük yapmaktır. Bu hafta nedeni ile, kurucularından olduğum ADD’nin Kurucu Genel Başkanı olan, bir zamanlar Ulus Gazetesi yazarlarından olup, laik. demokratik Cumhuriyetimiz ile sosyal hukuk devletinin seçkin,bilge,yiğit bir evladı olan Prof. Dr. Muammer Aksoy’u, kendi kaleminden siz okurlarımla buluşturmak istedim.Şöyle anlatıyor, Muammer Aksoy kendisini: “İstanbul Hukuk Fakültesini birincilikle ve pek iyi derece ile bitirdikten ve askerlik hizmetimi yaptıktan sonra, Adalet Bakanlığı’nın açtığı yarışma sınavını birincilikle kazanarak, Devlet hesabına yeniden Hukuk öğrenimi ve Hukuk Doktorası yapmak için Zürih Hukuk ve Devlet Bilimleri Fakültesi’ne gönderildim. Fakülteyi de pekiyi derede ile ve birincilikle bitirdiğim gibi, en yüksek derece ile Hukuk Doktoru ünvanını aldım. 1950’de yurda dönünce kısa bir hakimlik döneminden sonra, mecburi hizmetimi Ankara Üniversitesi’nde yapmamın ısrarla istenmesi üzerine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Medeni Hukuk Asistanlığı’na başladım. 1953’de Üniversitelerarası sınavı pekiyi derece ile kazanarak “Hukuk Doçenti” ünvanını aldım. 1956 sonuna kadar, bir yandan Medeni Hukuk Öğretim Üyesi ve siyasal nitelikteki davalarda ücretsiz bakan avukat olarak çalışırken, öte yandan da-özellikle Forum Dergisi’nde demokratik düzenden sapmaları belirten ve tüm halka yönelik makaleler ve incelemeler yayımladım. Ayrıca Türk Hukuk Kurumu Başkanı seçildiğimden,seri halinde konferanslar ve açık oturumlar düzenleyerek,demokrasiye ve Hukuk Devletine ters düşen gidişi,sistemli olarak eleştirdim. 1956 sonunda iktidarın Üniversite Özerkliğini çiğneyerek Dekanı görevden uzaklaştırmasına karşı protesto olarak üniversiteden istifa ettim ve iktidara karşı mücadeleyi Cumhuriyet, Milliyet, Akşam, Ulus ve Vatan Gazetelerinde, Forum, Kim ve Akis Dergileri’nde sürdürdüm. İktidara karşı yazdığım yazılardan, verdiğim konferanslarından ve yaptığım protestolardan ötürü. Birkaç ez gözaltına alındım. 27 Mayıs günü Askeri Tutukevinden çıkarılır çıkartılmaz yeni Anayasayı hazırlayacak Komisyona götürüldüm. Daha sonra da hem “Demokrasiye Zıt Yasaları Ayıklayan Komisyonu”nda, hem de “1961 Anayasası’nın hazırlanmasının çeşitli aşamalarını oluşturan bütün Komisyonların hepsine katılan tek şahıs ve Kurucu Meclis, ayrıca hazırlanmasına ve kabul edilmesine büyük katkılarda bulundum. 28 Mayıs günü tekrar üniversiteye döndükten sonra,1977’ye kadar siyasal devam ettim.1971’in 12 Mart’ından sonra, daha önceki demokrasi ve sosyal demokrasi doğrultusundaki çabalarımdan ötürü, Sıkıyönetimce gözaltına alındım, sonra da tutuklandım. Daha sonra salıverilmekle beraber,2 yıl yargılandım. Fakat sonunda, yapılan isnatların (atılı suçlamaların) tümünün iftira olduğu kanıtlandığından, oybirliği ile aklandım. 1973-1977 arasında, demokrasi ve sosyal demokrasi doğrultusunda sürekli yayınlar yaptım ve konferanslar vererek, ya da açık oturumlar düzenleyerek, faşizme karşı savaşımda bulundum. Tek tek yazılarımın yanında,  “Tırmanan Faşizm”. “Atatürk Yıllarında Sosyal Demokrasi” ve “Petrol ve Maden Sorunumuz” konularında seri halinde incelemeler, ayrıca siyasal nitelikte pek çok kitap, broşür yayımladım. Bunlar arasında “Sosyalist Enternasyonel ve CHP”adlı 218 sayfalık kitabımla, “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi” adlı 2 ciltlik ve 1298 sayfalık kitabımı özellikle anmak isterim. 1977’de İstanbul MV seçildikten sonra, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı oldum. Yine 12 Eylül 1980’e kadar aralıksız, CHP’ni Avrupa Konseyi’nde temsil ettim. Ayrıca bu arada Lüksemburg’ta toplanan Sosyalist Enternasyonel’de de tek başıma, temsil ettim. 12 Eylül 1980’den sonra-daha önce sağcıların eline geçmiş olan-Ankara Barosu yönetimini sosyal demokratların kazanabilmesi için, sosyal demokrat avukatların ısrarı üzerine adaylığımı koyarak,1981’de Ankara Barosu Başkanlığına seçildim ve 1984 başına kadar bu görevi yerine getirdim. Bu süre içinde Hukuk Devletine ve özgürlüklere karşı atılan olumsuz adımları, Baro’nun Dergisi’nde ve Genel Kurullarında ve Türkiye Barolar Birliği Toplantılarında en açık ve yürekli biçimde dile getirdim. 1982 Anayasası’nın tasarısını, hak ettiği en ağır biçimde eleştirdim. Bu konuşma ve yazının sonunda şöyle demiş bulunuyorum; “1982 ANAYASASI TASARISININ ÇAĞIMIZDAKİ DİĞER DEMOKRATİK ÜLKELERDEKİ ANAYASALARA ORANLA, DEMOKRATİKLİĞİ VE ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜ, ABDULHAMİT ANAYASASI’NIN O ZAMANKİ (1876’DAKİ) BATI ÜLKELERİ ANAYASALARINA ORANLA ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜ VE DEMOKRATİKLİĞİ DÜZEYİNDEDİR. TARİHİN AKIŞINA TERS DÜŞEN BİR ANAYASAL DÜZENİN ÖMÜRLÜ OLMASI OLANAKSIZDIR. TARİH NEHRİNİ UZUN SÜRE TERS DOĞRULTUDA AKITABİLMEYE, HİÇBİR KİŞİNİN YA DA GRUBUN GÜCÜ YETMEZ”. PROF. AKSOY; 50 seçkin yurtseverle birlikte,19 Mayıs 1989’da, Cumhuriyetimizin 70inci yıldönümünde, ADD’yi kurdu ve kurucu genel başkanlığını omuzlama sorumluluğunu da üstlenmiştir. Yanı sıra, öldürülmesinden birkaç ay öncesinde, Türkiye yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi krizini yaşamakta idi. T.Özal, 9 Kasım 1989’da, yerel seçimde önemli ölçüde güç yitirmiş olmasına karşın, TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak,üçüncü turda 8inci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Çok tartışılan bu seçim süracinde Prof.Aksoy, “Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Rejim Bunalımına ve ötü Sonuçlarına Doğru Pupa Yelken Gidiş” başlıklı bir kitapçık yayımlamıştı.ve Bu kitapçığını, 10 Ekim “1989’da(öldürülmesinin 113 gün önce), benim için imzalamıştı. Prof. Aksoy’un yurtseverliğinin bir belgesi olan bu yapıttan alıntı yapmak istiyorum: “…bu yazı, 1980’de de” CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BUNALIMINI ÇÖZEMEZSEK, REJİM ELDEN GİDECEK DİYE FERYAT EDİLMESİNE ALDIRMAMIŞTIK, BU KEZ OLSUN KULAKLARIMIZI TIKAYIP, GÖZLERİMİZİ KAPAMAYALIM, O’NUN SESİNE KULAK VERELİM” demelerine ve erken seçimi gerçekleştirmek için milletvekilliğinden istifa etmelerine biraz olsun hizmet edebilir. Nihayet bütün bunlar hayal ise, belki de bu yazı siyasal hırsla gruplarından bir kısmının yetkililerini, sorunun yaşamsal önemine inandırarak onların da tehlike çanlarını çalmalarına ve politikacıları uyarma işlemine daha aktif biçimde katılmalarına yarayabilir. Bütün bunların hiçbirisi gerçekleşmezse ve bu broşürün hiçbir olumlu etkisi olmazsa, işte o zaman da bu broşür,en azından, “BENİ 9 YIL YURT DIŞINDA OKUTAN KENDİ ULUSUMA KARŞI, BU UYARI İLE DE BORCUMU ÖDEMEYE DEVAM ETT,İM” diyebilme olanağını bana sağlayacaktır” . Sevgili Prof. Aksoy Hocam ve benzerleri gibi, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyete borçlarını ödemeyi son nefeslerine kadar ödeme çabası içinde olan kuşağın parlak bir örneğidir.
Ekleme Tarihi: 30 Ocak 2025 - Perşembe

PROF. DR. MUAMMER AKSOY’SUZ 35 YIL

T.C. Devleti;Anayasanın 2nci Maddesinde,( uygulamada fazla da itibar edilmese de) “toplumun erinci,ulusal dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Ulusçuluğuna bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, DEMOKRATİK, LAİK ve SOSYAL HUKUK DEVLETİ” olarak tanımlanmaktadır. İnsan haklarının ilk sırasında ise, “yaşama hakkı” yer almaktadır. Yaşama hakkının korumasından, geliştirilmesinden devlet görevli ve sorumludur.

Türkiye’de,1994’den başlayarak, ülkemizin önemli yörelerinde, 24-31 Ocak’tan bu yana Adalet ve Demokrasi Haftası” adlı toplumsal etkinlik gerçeklendirilmektedir. Haftanın 24 Ocak’ta başlamasının nedeni, araştırmacı gazeteciliğin pirlerinden Uğur Mumcu’nun 1993’ün 24 Ocak’ta yaşamdan kopartılmış olmasını, Haftanın sonu olan 31 Ocak ise, 31 Ocak 1990’da yaşamdan kopartılan Prof. Dr. Muammer Aksoy’un öldürülme tarihi olmasıdır. Haftadan amaçlanan, laik ve demokratik Cumhuriyetimiz ve sosyal hukuk devleti uğruna faili belli, faili belirsiz olarak yaşamdan kopartılmış insanladırımızı, değerlerimizi anarken, adalet arayışına sözcülük yapmaktır.

Bu hafta nedeni ile, kurucularından olduğum ADD’nin Kurucu Genel Başkanı olan, bir zamanlar Ulus Gazetesi yazarlarından olup, laik. demokratik Cumhuriyetimiz ile sosyal hukuk devletinin seçkin,bilge,yiğit bir evladı olan Prof. Dr. Muammer Aksoy’u, kendi kaleminden siz okurlarımla buluşturmak istedim.Şöyle anlatıyor, Muammer Aksoy kendisini:

İstanbul Hukuk Fakültesini birincilikle ve pek iyi derece ile bitirdikten ve askerlik hizmetimi yaptıktan sonra, Adalet Bakanlığı’nın açtığı yarışma sınavını birincilikle kazanarak, Devlet hesabına yeniden Hukuk öğrenimi ve Hukuk Doktorası yapmak için Zürih Hukuk ve Devlet Bilimleri Fakültesi’ne gönderildim. Fakülteyi de pekiyi derede ile ve birincilikle bitirdiğim gibi, en yüksek derece ile Hukuk Doktoru ünvanını aldım.

1950’de yurda dönünce kısa bir hakimlik döneminden sonra, mecburi hizmetimi Ankara Üniversitesi’nde yapmamın ısrarla istenmesi üzerine Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde Medeni Hukuk Asistanlığı’na başladım. 1953’de Üniversitelerarası sınavı pekiyi derece ile kazanarak “Hukuk Doçenti” ünvanını aldım.

1956 sonuna kadar, bir yandan Medeni Hukuk Öğretim Üyesi ve siyasal nitelikteki davalarda ücretsiz bakan avukat olarak çalışırken, öte yandan da-özellikle Forum Dergisi’nde demokratik düzenden sapmaları belirten ve tüm halka yönelik makaleler ve incelemeler yayımladım. Ayrıca Türk Hukuk Kurumu Başkanı seçildiğimden,seri halinde konferanslar ve açık oturumlar düzenleyerek,demokrasiye ve Hukuk Devletine ters düşen gidişi,sistemli olarak eleştirdim.

1956 sonunda iktidarın Üniversite Özerkliğini çiğneyerek Dekanı görevden uzaklaştırmasına karşı protesto olarak üniversiteden istifa ettim ve iktidara karşı mücadeleyi Cumhuriyet, Milliyet, Akşam, Ulus ve Vatan Gazetelerinde, Forum, Kim ve Akis Dergileri’nde sürdürdüm.

İktidara karşı yazdığım yazılardan, verdiğim konferanslarından ve yaptığım protestolardan ötürü. Birkaç ez gözaltına alındım. 27 Mayıs günü Askeri Tutukevinden çıkarılır çıkartılmaz yeni Anayasayı hazırlayacak Komisyona götürüldüm. Daha sonra da hem “Demokrasiye Zıt Yasaları Ayıklayan Komisyonu”nda, hem de “1961 Anayasası’nın hazırlanmasının çeşitli aşamalarını oluşturan bütün Komisyonların hepsine katılan tek şahıs ve Kurucu Meclis, ayrıca hazırlanmasına ve kabul edilmesine büyük katkılarda bulundum.

28 Mayıs günü tekrar üniversiteye döndükten sonra,1977’ye kadar siyasal devam ettim.1971’in 12 Mart’ından sonra, daha önceki demokrasi ve sosyal demokrasi doğrultusundaki çabalarımdan ötürü, Sıkıyönetimce gözaltına alındım, sonra da tutuklandım. Daha sonra salıverilmekle beraber,2 yıl yargılandım. Fakat sonunda, yapılan isnatların (atılı suçlamaların) tümünün iftira olduğu kanıtlandığından, oybirliği ile aklandım.

1973-1977 arasında, demokrasi ve sosyal demokrasi doğrultusunda sürekli yayınlar yaptım ve konferanslar vererek, ya da açık oturumlar düzenleyerek, faşizme karşı savaşımda bulundum. Tek tek yazılarımın yanında,  “Tırmanan Faşizm”. “Atatürk Yıllarında Sosyal Demokrasi” ve “Petrol ve Maden Sorunumuz” konularında seri halinde incelemeler, ayrıca siyasal nitelikte pek çok kitap, broşür yayımladım. Bunlar arasında “Sosyalist Enternasyonel ve CHP”adlı 218 sayfalık kitabımla, “Devrimci Öğretmenin Kıyımı ve Mücadelesi” adlı 2 ciltlik ve 1298 sayfalık kitabımı özellikle anmak isterim.

1977’de İstanbul MV seçildikten sonra, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı oldum. Yine 12 Eylül 1980’e kadar aralıksız, CHP’ni Avrupa Konseyi’nde temsil ettim. Ayrıca bu arada Lüksemburg’ta toplanan Sosyalist Enternasyonel’de de tek başıma, temsil ettim.

12 Eylül 1980’den sonra-daha önce sağcıların eline geçmiş olan-Ankara Barosu yönetimini sosyal demokratların kazanabilmesi için, sosyal demokrat avukatların ısrarı üzerine adaylığımı koyarak,1981’de Ankara Barosu Başkanlığına seçildim ve 1984 başına kadar bu görevi yerine getirdim. Bu süre içinde Hukuk Devletine ve özgürlüklere karşı atılan olumsuz adımları, Baro’nun Dergisi’nde ve Genel Kurullarında ve Türkiye Barolar Birliği Toplantılarında en açık ve yürekli biçimde dile getirdim. 1982 Anayasası’nın tasarısını, hak ettiği en ağır biçimde eleştirdim. Bu konuşma ve yazının sonunda şöyle demiş bulunuyorum; “1982 ANAYASASI TASARISININ ÇAĞIMIZDAKİ DİĞER DEMOKRATİK ÜLKELERDEKİ ANAYASALARA ORANLA, DEMOKRATİKLİĞİ VE ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜ, ABDULHAMİT ANAYASASI’NIN O ZAMANKİ (1876’DAKİ) BATI ÜLKELERİ ANAYASALARINA ORANLA ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜ VE DEMOKRATİKLİĞİ DÜZEYİNDEDİR. TARİHİN AKIŞINA TERS DÜŞEN BİR ANAYASAL DÜZENİN ÖMÜRLÜ OLMASI OLANAKSIZDIR. TARİH NEHRİNİ UZUN SÜRE TERS DOĞRULTUDA AKITABİLMEYE, HİÇBİR KİŞİNİN YA DA GRUBUN GÜCÜ YETMEZ”.

PROF. AKSOY; 50 seçkin yurtseverle birlikte,19 Mayıs 1989’da, Cumhuriyetimizin 70inci yıldönümünde, ADD’yi kurdu ve kurucu genel başkanlığını omuzlama sorumluluğunu da üstlenmiştir. Yanı sıra, öldürülmesinden birkaç ay öncesinde, Türkiye yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi krizini yaşamakta idi. T.Özal, 9 Kasım 1989’da, yerel seçimde önemli ölçüde güç yitirmiş olmasına karşın, TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak,üçüncü turda 8inci Cumhurbaşkanı olarak seçildi. Çok tartışılan bu seçim süracinde Prof.Aksoy, “Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Rejim Bunalımına ve ötü Sonuçlarına Doğru Pupa Yelken Gidiş” başlıklı bir kitapçık yayımlamıştı.ve Bu kitapçığını, 10 Ekim “1989’da(öldürülmesinin 113 gün önce), benim için imzalamıştı. Prof. Aksoy’un yurtseverliğinin bir belgesi olan bu yapıttan alıntı yapmak istiyorum: “…bu yazı, 1980’de de” CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ BUNALIMINI ÇÖZEMEZSEK, REJİM ELDEN GİDECEK DİYE FERYAT EDİLMESİNE ALDIRMAMIŞTIK, BU KEZ OLSUN KULAKLARIMIZI TIKAYIP, GÖZLERİMİZİ KAPAMAYALIM, O’NUN SESİNE KULAK VERELİM” demelerine ve erken seçimi gerçekleştirmek için milletvekilliğinden istifa etmelerine biraz olsun hizmet edebilir. Nihayet bütün bunlar hayal ise, belki de bu yazı siyasal hırsla gruplarından bir kısmının yetkililerini, sorunun yaşamsal önemine inandırarak onların da tehlike çanlarını çalmalarına ve politikacıları uyarma işlemine daha aktif biçimde katılmalarına yarayabilir. Bütün bunların hiçbirisi gerçekleşmezse ve bu broşürün hiçbir olumlu etkisi olmazsa, işte o zaman da bu broşür,en azından, “BENİ 9 YIL YURT DIŞINDA OKUTAN KENDİ ULUSUMA KARŞI, BU UYARI İLE DE BORCUMU ÖDEMEYE DEVAM ETT,İM” diyebilme olanağını bana sağlayacaktır” .

Sevgili Prof. Aksoy Hocam ve benzerleri gibi, kimsesizlerin kimsesi olan Cumhuriyete borçlarını ödemeyi son nefeslerine kadar ödeme çabası içinde olan kuşağın parlak bir örneğidir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Metre ailesi.com
(01.02.2025 07:19 - #2496)
Güneş doğacaktır karanlığı boğacaktır.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ulusgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.