Şeb-i Yelda Bu Gece Kutlanıyor: Yılın En Uzun Gecesi Umutla Aydınlanıyor
Şeb-i Yelda, kuzey yarımkürede kış gündönümüne denk gelen, yılın en uzun gecesini simgeleyen köklü bir gelenektir. Genellikle 20–22 Aralık geceleri arasında kutlanır; İran takviminde ise Azar ayının son günü ile Dey ayının ilk günü arasındaki geceye karşılık gelir. Bu gece, en uzun karanlığın ardından günlerin uzamaya başlamasını, yani güneşin “yeniden doğuşunu” temsil eder.
Kelime Kökeni: “Yelda” Nereden Geliyor?
“Yelda” sözcüğü, sanıldığı gibi özgün bir İran kelimesi değildir. Araştırmalar, kelimenin Doğu Aramicesi/Süryanice yaldā (doğum, nativity) kökenli olduğunu ve Persçeye bir ödünçleme yoluyla geçtiğini göstermektedir. Hristiyan liturjik çevrelerde “doğum” anlamında kullanılan bu terim, zamanla yerel halk anlatılarıyla birleşerek gündönümüyle ilişkilendirilmiş ve geleneğin adı hâline gelmiştir.
Bu etimolojik bağ, Yelda’nın anlam dünyasında iki temel imgenin iç içe geçtiğini gösterir: bir yandan “doğum”, diğer yandan karanlığın aydınlığa yenilmesi ve ışığın ortaya çıkışı.
Mitsel ve Dinî Katmanlar: Mithra’dan Zerdüştlüğe, Hristiyan Etkilerine
Şeb-i Yelda yalnızca dilsel bir ödünçleme değil, aynı zamanda çok katmanlı mitik ve kültürel bir mirastır. Bölgedeki eski güneş kültleri —özellikle Mithra inancı— ve Zerdüştlüğün mevsimsel ritüelleri, kış gündönümünü “yeniden doğuş” temasıyla ilişkilendirmiştir.
Aynı coğrafyada yaşayan Hristiyan toplulukların Süryanice “doğum” terminolojisini kullanmasıyla, yerel mevsimsel törenler ile kilise geleneği arasında karşılıklı bir etkileşim oluşmuştur. Bu nedenle Yelda, tek bir inanç sistemine indirgenemeyen; eski İran kozmolojileri ile daha geç dönem dinî uygulamaların izlerini taşıyan melez bir kutlama olarak değerlendirilir.
Ritüellerin Mitsel Arka Planı: Sofralar, Şiir ve “Karanlıktan Işığa” Anlatısı
Geleneksel Yelda gecesi; aile büyüklerinin evinde toplanmak, geceyi uyanık geçirmek, masallar ve anılar paylaşmak, Hâfez Divanı’ndan fal bakmak ve belirli yiyecekleri (nar, karpuz, kuru yemiş) paylaşmak etrafında şekillenir.
Bu ritüellerin sembolik anlamları dikkat çekicidir: Nar ve karpuz gibi kırmızı meyveler kanı, yaşamı ve güneşin sıcaklığını temsil eder; gecenin karanlığına karşı simgesel bir denge kurar. Hâfez’den açılan fal ise geleceği okuma, kaderi anlama arzusunun folklorik bir yansımasıdır. Ritüeller hem korunma hem de yeniden doğuşa dair bir umut işlevi görür.
Anlatı ve Toplumsal Hafıza: Yelda Neden Aile Odaklıdır?
Şeb-i Yelda, aynı zamanda bir toplumsal hafıza aktarım mekânıdır. Aile büyükleri; göçler, savaşlar, kayıplar ve yerel hikâyeler üzerinden kolektif belleği canlı tutar. Mitsel boyut yalnızca tanrısal anlatılarla sınırlı değildir; “karanlık dönemleri birlikte aşma” ve “sabahı umutla bekleme” düşüncesi, yeniden doğuş temasının gündelik hayattaki karşılığıdır.
Bölgesel Farklılıklar ve Süreklilik
Yelda kutlamaları coğrafyaya göre çeşitlilik gösterir. Horasan’da kafbikh tatlısı, kuzey bölgelerde deniz ürünleri ve reçeller, Azerbaycan ve Kürt bölgelerinde ise yerel ezgiler ve ritüel varyantları öne çıkar. Buna rağmen ortak motifler sabittir: gecenin anlamla doldurulması, kırmızı ve ışık imgeleri, şiir ve paylaşılan yiyecekler.
Bu ortaklık, Yelda’nın hem yerelleşebilen hem de kapsayıcı bir mitik dil üretebilen güçlü bir gelenek olduğunu gösterir.
Modern Zamanlarda Yelda
21. yüzyılda Şeb-i Yelda hem İran içinde hem de diaspora topluluklarında yeniden canlanmaktadır. Belediyeler, kültür merkezleri ve restoranlar Yelda etkinlikleri düzenlerken, sosyal medya Yelda sofralarının görsel dilini küresel ölçekte dolaşıma sokmaktadır. Bu yeniden sahnelenme, bir yandan kültürel sürekliliği güçlendirirken, diğer yandan geleneğin turistik ve etkinlik odaklı yeni biçimlere evrilmesine zemin hazırlamaktadır.