Dünya genelinde 2025'teki arkeolojik bulgular, insanlık tarihine ve mirasına ışık tuttu
ANKARA (AA) - Siyasi gelişmelerin ve bölgesel çatışmaların gölgesinde geçen 2025, arkeolojik buluşlar sayesinde insanlığın dünya ile ilişkisine yeni bakış açıları getirdi.
Bu kapsamda AA muhabiri, 2025'te gün yüzüne çıkarılan arkeolojik kazıları derledi.
Bilim insanları, Bolivya'da bir milli parkta rekor sayıda fosilleşmiş dinozor ayak izi keşfetti.
Bolivya'da kıyı şeridi olduğunu düşündükleri Carreras Pampa alanında kazı çalışmaları yürüten araştırmacılar, burada 16 bin 600 dinozor ayak izi ve 1378 yüzme izine rastladıklarını açıkladı.
Torotoro Ulusal Parkı'nda yaklaşık 7485 metrekare alanı inceleyen araştırmacılar, fosil izlerinin tek bir alanda şimdiye kadar tespit edilen en yüksek dinozor ayak izi sayısı olduğunu açıkladı.
Araştırmacılar, buradaki izlerin çoğunun 145 ila 66 milyon yıl önce yaşadığı düşünülen, iki ayaklı ve üç parmaklı "Teropod" grubuna ait olduğunu belirledi.
Araştırmacılar ayrıca en uzun ayak izinin 30 santimetre olduğunu ve bu izlerin, orta boy teropod dinozorlar olan "Dilophosaurus" veya "Allosaurus"a ait olabileceğini belirtti.
Araştırmanın detayları "Plos One" dergisinde yayımlandı.
İngiltere'de 400 bin yıl öncesine ait bilinçli ateş kullanımıİngiliz bilim insanları, ülkenin doğusundaki Suffolk bölgesinde yer alan Barnham arkeolojik kazı alanında yaklaşık 400 bin yıl öncesine ait bilinçli ateş kullanımına dair kanıtlar bulduklarını duyurdu.
British Museum öncülüğündeki araştırma ekibi, alanda pişmiş kil parçaları, yoğun ısı nedeniyle çatlamış el baltaları ve çakmak taşına vurulduğunda kıvılcım çıkaran demir pirit minerali parçaları tespit etti.
Yangın ihtimalini elimine etmek için dört yıl boyunca ayrıntılı incelemeler yürüten ekip, yaptıkları testler kapsamında, bölgede sıcaklığın 700 derecenin üzerine çıktığını ve aynı noktada tekrarlayan yanma izlerine rastlandığını tespit etti.
Araştırmacılar, bu bulguların yıldırım düşmesi ya da yangınlardansa bilinçli olarak oluşturulmuş ocak yapısına işaret ettiğini vurguladı.
Çalışmanın sonuçları, insanların kontrollü ateş kullanımına yaklaşık 400 bin yıl önce başladığını ortaya koydu.
Daha önce bu konudaki en eski kanıtlar, Fransa'nın kuzeyindeki Neandertal yerleşimlerinde bulunan ve yaklaşık 50 bin yıl öncesine tarihlenen kalıntılar olarak kabul ediliyordu.
Araştırmanın detayları Nature dergisinde yayımlandı.
İspanya'da balina kemiklerinden yapılan 20 bin yıllık aletlerİspanya'da erken döneme ait ve balina kemiklerinden yapılmış 20 bin yıllık aletler bulunduğu bildirildi.
"Phys.org"un haberine göre, bilim insanları, erken dönem insan-deniz memelileri ilişkilerini ve dönemin deniz ekolojisini inceleyen araştırma yaptı.
Araştırma, Barselona Özerk Üniversitesi Çevre Bilimi ve Teknolojisi Enstitüsü (ICTA-UAB), Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) ve British Columbia Üniversitesinden bilim insanları heyetince yürütüldü.
İspanya'nın Biskay Körfezi çevresindeki kıyı alanlarda bulunan 83, İspanya'nın Bask bölgesindeki Santa Catalina Mağarası'ndan çıkarılan 90 kemik alet analiz edildi.
Analiz sürecinde, çıkarılan numunelerin tür ve yaşlarının saptanması amacıyla kütle spektrometrisi ve radyokarbon tarihlemesi kullanıldı.
Kıyı arkeolojik alanların yükselen deniz seviyelerine karşı savunmasız oluşu dolayısıyla insan-balina etkileşimlerinin kökenlerini izlemenin zor olması sebebiyle yeni keşfin, erken dönem insan-deniz memelileri ilişkileri ile dönemin deniz ekolojisi hakkındaki anlayışı ve bilgileri geliştireceği belirtiliyor.
Hindistan'da çoğu yazı sisteminin "atası" olduğuna yönelik inanış çürütüldüHindistan'ın güneyindeki Tamil Nadu eyaletinde bulunan Keeladi köyünde yapılan arkeolojik çalışmalar, Hint alt kıtasındaki antik medeniyetlere yönelik yeni tartışmalar başlattı.
BBC'nin haberine göre, Tamil Nadu'ya bağlı Keeladi köyünde 2014'ten bu yana yapılan 10 arkeolojik kazıda, 15 binden fazla tarihi eser ortaya çıkarıldı.
Aralarında madeni paraların, boncukların, pişmiş toprak boruların da bulunduğu bu eserlerin 2 bin ila 2 bin 500 yıllık olduğu tahmin ediliyor.
Tamil Nadu Eyalet Arkeoloji Departmanından uzmanlar, köyde rastlanan tuğla yapıların ve su sistemlerinin binlerce yıllık kentsel yerleşimin kanıtı olduğunu ve bulguların okuryazar topluma işaret ettiğini belirtti.
Ayrıca uzmanlar, Hindistan'ın güneyindeki ilk büyük ve gözlemlenebilir antik kentsel yerleşim olarak tanımladıkları Keeladi köyündeki arkeolojik çalışmalardan elde edilen bulguların, Hint alt kıtasındaki antik medeniyetlere yeni bir bakış açısı getirdiğini savundu.
Uzmanlar, bulguların, Hindistan'ın kuzey ve orta kesimlerindeki tarihi eserlerde rastlanan "Ashokan Brahmi" yazısının Güney ve Güneydoğu Asya'daki çoğu yazı sisteminin "atası" olduğuna yönelik inanışı çürüttüğünü ifade etti.
"Ashokan Brahmi" yazısının izleri MÖ 3. yüzyıla uzanırken, Keeladi köyünde MÖ 6. yüzyıldan kalma "Tamil Brahmi" yazısı bulunduğunu kaydeden uzmanlar, bu iki yazı sisteminin birbirinden bağımsız geliştiğine inandıklarını söyledi.
İndus Vadisi Uygarlığı'nın 1900'lerin başındaki keşfinden bu yana Hint alt kıtasındaki antik medeniyetlere yönelik ilginin çoğunlukla ülkenin kuzey ve orta kesimleri olurken, Keeladi köyündeki arkeolojik bulgular, Tamil Nadu toplumunda heyecan uyandırdı.
İtalya'da Pompei halkı patlamadan sonra harabelerin arasında yaşamışİtalya'da arkeologlar, Milattan Sonra (MS) 79 yılında Pompei antik kentini yerle bir eden yanardağ patlamasının ardından bölge sakinlerinin geri döndüklerine ve harabelerin arasında yaşamaya başladıklarına dair yeni bulgulara ulaştı.
Pompei Arkeolojik Alanı'nın resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, kazı çalışmaları sonucu patlamadan kurtulanların başka bir bölgede yeni hayat kuracak imkana sahip olmadıkları için kentteki yıkıntıların arasında yaşadıkları tespit edildi.
Kente geri dönen Pompei sakinlerine civardaki şehirlerde yerleşecek yer arayan ve harabelerin arasında değerli eşya bulma umuduyla gelen başka kişilerin de katıldığı belirlendi.
Kente dönenlerin antik Roma yerleşimlerinde yaygın bulunan altyapı ve hizmetlerden yoksun şekilde yaşamlarını sürdürdükleri, bazılarının yanardağdan yayılan küle maruz kalmamak için binaların üst katlarında kaldıkları, alt katların ise kiler olarak kullanıldığı ortaya çıkarıldı.
Kedilerin insanlarla ilişkisinin sanılandan daha geç başladığı belirlendiBilim insanları, kedilerin insanlarla ilişkisinin sanılandan çok daha geç başladığını tespit etti.
BBC'nin haberine göre, kedilerin ne zaman, nerede ve nasıl evcilleştiği uzun yıllardır merak edilirken bilim insanları, Avrupa, Kuzey Afrika ve Anadolu'daki arkeolojik alanlarda bulunan kedi kemiklerinden alınan DNA örneklerini inceledi.
Araştırmada, kedilerin yalnızca birkaç bin yıl önce insanlarla yakın ilişki kurmaya Kuzey Afrika'da başladıkları belirlendi.
Araştırma ekibinde yer alan Oxford Üniversitesinden Profesör Greger Larson, kedilerle insanların ilişkisinin, sanılanın aksine 10 bin yıl önce değil 3 bin 500 ila 4 bin yıl önce başladığını belirtti.
Önceki bulgular, kedilerin evcilleştirilmesinin tarımın başlangıcıyla aynı dönemde gerçekleştiğini göstermesine rağmen Larson, yeni çalışmadaki bulguların Mısır'a işaret ettiğini vurgulayarak, "İnsanların yerleşik hayata geçtiği ilk bölge yerine bunun daha çok Mısır'a özgü bir süreç olduğu görülüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ayrıca, yeni çalışmadaki bulguların kedilerin Antik Mısır'da büyük saygı gördüğü, sanatta ölümsüzleştirildiği ve hatta mumyalanarak korunduğu bilgisiyle de örtüştüğü bildirildi.
Araştırmada, kedilerin evcilleşmeye başlamasıyla gemilerde farelerle mücadele için kullanıldığı, Avrupa'ya yalnızca 2 bin yıl önce ulaştığı, ardından da İpek Yolu üzerinden Çin'e taşındığı ifade edildi.
Araştırmada, ayrıca Çin'de evcil kedilerden daha önce insanların yanında yaşamış başka bir türün izlerine rastlandı.
Leopar kedisi olarak tanımlanan küçük bir kedi türünün yaklaşık 3 bin 500 yıl boyunca insan yerleşimlerinde yaşadığı, bu sürecin ise evcilleşme olmadığı belirtildi.
Pekin Üniversitesinden Doç. Dr. Luo Shu-Jin, bu ilişkinin iki türün birbirine zarar vermeden bir arada yaşaması olduğunu belirterek, "Leopar kediler, insanlara yakın yaşamaktan fayda sağladı, insanlar ise onları doğal fare avcıları olarak memnuniyetle karşılamış olabilir." görüşünü paylaştı.
Araştırma, "Cell Genomics" dergisinde yayımlandı.
Avustralya'da 26 milyon yıllık keskin dişli balina türüBilim insanları, Avustralya kıyılarında yaklaşık 26 milyon yıl önce denizlerde avlanan keskin dişli bir balina türü keşfetti.
Balina fosili, 2019'da Avustralya sahilinde yürüyüş yapan biri tarafından bulundu. Fosilin bilimsel önemini fark eden kişi, parçaları Victoria Müzesi'ne bağışladı.
Yapılan araştırmada "Janjucetus dullardi" adı verilen bu türün, günümüzdeki dişsiz balinalardan farklı olarak keskin dişlere sahip, avcı bir deniz memelisi olduğu tespit edildi.
Yaklaşık 2 metre uzunluğunda olduğu için genç olduğu saptanan balina fosilinin, kafatasının bazı parçaları, kulak kemikleri ve dişleriyle bugüne kadar bulunan en iyi korunmuş soyu tükenmiş balina familyasına ait örneklerinden biri olduğu belirlendi.
Araştırmada, bu balina türünün yaklaşık 26 milyon yıl önce yaşadığı bilgisi paylaşıldı.
Vietnam'da insan mumyalama işleminin en eski örneğiİnsan mumyalama işleminin 14 bin yıl öncesine dayanan en eski örneği Vietnam'da keşfedildi.
CNN'in ABD merkezli PNAS dergisinde yer alan araştırmadan aktardığı haberine göre, ölüleri tütsüleme yöntemi Papua Yeni Gine'de hala kullanılan bir teknik olarak öne çıkıyor.
Daha önce, mumyalamanın en eski örnekleri, yaklaşık 7 bin yıl öncesine dayanan Kuzey Şili'deki Chinchorro kültüründe ve yaklaşık 4 bin 500 yıl öncesinde Antik Mısır'da görüldü.
Binlerce yıl önce insanlar, ölülerini düşük sıcaklıktaki bir ateşin dumanı üzerine çömelmiş bir pozisyonda yerleştirerek bekletiyor ve kurutuyor, ardından mumyalanmış cesedi mezar yerine taşıyordu.
Araştırmada 9 bölgeden alınan kemiklerde tütsüleme izlerine rastlanırken, en eski örnek Kuzey Vietnam'dan yaklaşık 14 bin yıl öncesine ait yanma belirtileri gösteren bir kol kemiğinde görüldü.
Diğer benzer örneklerin çoğuna ise 12 bin ila 4 bin yıl öncesine ait mezarlardan ulaşıldı.
Muhabir: Damla Delialioğlu