ABD’den Rusya’ya işbirliği, Avrupa'ya eleştiri

ABD’nin güncellenmiş ulusal güvenlik stratejisi, hem Rusya’ya hem de Avrupa Birliği’ne yönelik yaklaşımda belirgin bir değişimi ortaya koydu ve yeni tartışmaları alevlendirdi. Biden döneminde Moskova’yı “küresel düzene ve demokrasiye yönelik tehdit” olarak tanımlayan ABD yönetimi, yeni belgede Rusya’yı çok daha geri planda anıyor. Rusya, bu yaklaşımın içinde “işbirliği çağrısı” bulunduğunu belirtirken, Avrupa ise stratejide eleştirel bir dille hedef alınıyor. Uluslararası basın, Washington’un artık “Brüksel’in Ukrayna konusundaki gerçekçi olmayan beklentilerinden uzaklaştığını” aktarıyor.

Uzmanlar, yeni stratejinin uzun süredir yapılan kamuya açık açıklamaların resmileşmiş hali olduğunu belirtiyor. Özellikle ABD Başkan Yardımcısı Vance’in Münih Güvenlik Konferansı’ndaki sert konuşmasının bu dönüşümün işaret fişeği olduğu düşünülüyor. Vance, Avrupa liderlerini “demokrasi ve ifade özgürlüğünü bizzat kendileri zayıflatmakla” suçlamış, kıtanın gerçek tehdidinin “dışarıdan değil, Brüksel’in içinden geldiğini” söylemişti. Rus çevreler ise “Bu değişimden dolayı tamamen rahatlamak mümkün değil. Bu, Trump ekibinin yalnızca bir kısmının ideolojik çizgisini yansıtıyor. Ancak çok önemli bir gösterge. Stratejide Avrupa’ya en yıkıcı aktör rolü veriliyor. Bu, ABD’nin Avrupa’dan vazgeçmesi değil, Avrupa’daki siyasi düzenin dönüşümü için bir işaret” görüşünü dile getirdi.

Kremlin, ABD’nin Rusya’yı artık “doğrudan tehdit” olarak tanımlamamasını olumlu karşılıyor. Kremlin, stratejideki düzeltmelerin “Rusya’nın uzun süredir dile getirdiği pozisyonla belirli açılardan örtüştüğünü” belirtti, ancak “esas önemli olanın belgenin nasıl uygulanacağı” olduğunu vurguladı. Yeni stratejide Washington, Ukrayna’daki çatışmanın çözümünü ABD çıkarları açısından “birincil hedef” olarak tanımlarken, Avrupa’nın savaşın bitişi konusunda “gerçekçi olmayan beklentiler taşıdığı” görüşünü öne çıkarıyor.

ABD’ye yakın basının aktardığı bilgilere göre Avrupa başkentleri, Ukrayna lideri Zelenskiy’i Donbass’tan çekilmeme yönünde ikna etmeye çalışıyor ve müzakere sürecinde ABD ile daha fazla uyum sağlamayı amaçlıyor. Ancak Washington’un Avrupa taleplerine pek sıcak bakmadığını belirten bazı çevreler, “Şu anda 28 madde halinde paketlere ayrılan önerilerin bu aşamada ciddi değişiklik geçirmesi zor. Özellikle bu değişiklikler Avrupa Birliği tarafından talep ediliyorsa. ABD yönetimi, Avrupalı müttefiklerini ne ölçüde dinleyeceğini açıkça gösterdi. Avrupa’nın elindeki etki araçları büyük ölçüde tüketilmiş durumda. Rusya’ya ait varlıkların olası müsaderesi hâlâ gündemde, fakat görünür bir perspektif yok” değerlendirmesini yaptı.

Bu gelişmeler sürerken ABD-AB hattındaki gerilimi tırmandıran bir diğer unsur Elon Musk’ın açıklamaları oldu. Brüksel’in X platformuna 120 milyon dolarlık ceza kesmesi üzerine Musk, Avrupa Birliği’nin “dağıtılması gerektiğini” savundu ve AB bürokrasisinin “Avrupa’yı yavaşça boğduğunu, ifade özgürlüğünü tehdit ettiğini” söyledi. Tartışmayı değerlendiren siyaset bilimci Pavel Dubravskiy, “Bugün X, ABD’nin yumuşak güç araçlarından biri. Avrupa’nın bu aracı bu kadar sert sınırlaması, Washington tarafından yalnızca bir platforma müdahale değil, Amerikan toplumuna yönelik bir saldırı olarak görülüyor. Strateji, Avrupa ile ABD’nin özgürlük ve demokrasi kavramlarına tamamen farklı pencerelerden baktığını ortaya koyuyor. Rusya ise artık düşman değil, nötr bir rakip” diye konuştu.

Uzmanlar, tüm bu değişikliklerin kalıcı olup olmayacağı konusunda temkinli. Washington’daki siyasi döngünün hızla değiştiğini hatırlatan analistler, yaklaşımın bir sonraki başkanlık seçimlerinden sonra tamamen tersine dönebileceğini belirtiyor. Bu nedenle, “stratejiyi her zaman kazananlar yazar” görüşünü yineliyorlar.